RİVAYETU’L-ABA ANİ’L-EBNA – RİVAYETU’L-EBNA ANİ’L-ABA

 

ABA ve EBNA:

 

Aba, baba manasına gelen eb kelimesinin; ebna ise oğul demek olan ibn'in çoğuludur. Beraberce ''Babalar ve oğullar'' anlamını veren bu iki kelime, baba ile evlat arasında rivayeti ifade eden bir tabiri oluşturur.

 

Baba ile evlad arasında  hadis rivayet i , babaların oğullarından ve oğulların babalarından rivayet i olarak iki şekilde görülür. Babaların oğullarından rivayetine şu hadis misaldir:

 

''ALLAH her ikisinden de razı olsun, Abbas b. Abdulmutallib'in, oğlu el-Fadl'dan rivayet ettiğine göre Nebi sallallahu aleyhi ve sellem müzdelifede (akşam ve yatsı olmak üzere) iki vakit namazını cem etti. '' (ulum, 281).

 

Baba'nun oğuldan rivayeti isnadda an ibnihi lafzıyla ifade edilir. Oğulların babalarından rivayetleri ise iki kısımdır. Birincisi, oğlun babasından rivayetidir. Böyle rivayetler isnadda an ebihi lafzıyla gösterilir. Şu hadis de oğlun babasından rivayetinin pek çok misalinden biridir:

 

Haddesena Abdulvahab b. Abdulaziz b. el-Haris b. Esed b.i el-Leys b. Süleyman b. el-Esved b. Süfyan b. Yezid b. Ukeyne b. Abdillah et-Teymi Kale:

 

''... Ali b. Ebi Talib, Yüce ALLAH'IN el-Hannan ve el-Mennan isimlerinde sorulduğu zaman şöyle dedi: ''el-Hannan, kendisinden yüz çevireni bile reddetmeyen; el-Mennan ise istemeden verendir. '' (ulum, 284.5). Aynı zamanda müselsel hadise de güzel bir örenek teşkil eden bu hadisin isnadında dokuz oğul vardır. Herbiri babasından işiterek rivayette bulunmuştur. İsnadın başındaki ilk baba olan Ukeyne b. Abdillah et-Teymi, hadis'i Ali b. Ebi Talib'den işitmiştir.

 

Oğulların babalarından rivayetlerinin ikinci kısmına gelince bu, oğulun babası vasıtasıyla ceddinden yani dedesinden rivayetidir. Bu şekilde rivayet edilen hadislerin isnadlarında şu eda siğasına rastlanır: an ebihi, an ceddihi. Ancak, işaret etmek gerekir ki, böyle bir siğa ile nakledilen hadislerde bir müşkülle karşılaşmak ihtimali vardır. Bu müşkül, ceddin yani dedenin kim olduğunun belirlenmesidir; zira oğul, isnadında kullandığı an ceddihi lafzıyla kendi ceddini, yani babasının babası olan dedesini kasdetmiş olabileceği gibi, babasının ceddi olan büyük dedesini de kasdetmiş olabilir. Örneğin:Tanınmış Sahabilerden Abdullah b. Amr b. As'ın, es-Sahifetu's-Sadıka adını verdiği hadis sahifesi, torunları tarafından Amr b. Şuayb an ebihi, an ceddihi isnadıyla rivayet edilmiştir. Oğul olarak Amr'ın künyesi, Amr b. Şuayb b. Muhammed b. Abdillah b. Amr. b. As'tır. İsnaddaki an ebihi lafzı Amr'ın bu sahifedeki hadisleri babası Şuayb'dan rivayet ettiğine açıkça delalet eder. Oysa an ceddihi lafzı dedesinden rivayet e delalet etmez; zira bu lafızla kasdedilen, Amr'ın dedesi Muhammed olabileceği gibi Şuayb'ın dedesi, Sahabi Abdullah b. Amr da olabilir. Muhammed olduğu takdirde isnad MÜRSEL dir; zira Muhammed sahabi değildir. Abdullah  olduğu takdirde ise munkati' dir. Zira Şuayb, dedesi Absullah b. Amr'a yetişmemiştir.

Buradan anlaşılmaktadır ki, an ebihi, an ceddihi isnadıyla rivayet edilen hadislerde an ceddihi lafzı ile kimin kasdedildiğini kestirmek, dolayısıyla hadisin muttasıl mı, munkati' mi olduğunu anlamak bazen müşkilat arzetmektedir.

 

Beşinci hicri asrın büyük muhaddislerinden el-Hatibu'l-Bağdadi'nin babaların oğullarından rivayet lerine dair Rivayetu'l-Aba ani'l-Ebna isimli bir kitabı vardır. Oğulların babalarından rivayet leri konusunda Ubeydillah b. Said es-Siczi'nin Rivayetu'l-Ebna an aba'ihim isimsi eserini kaydetmek yerinde olur. Tehzib, 41356. krş. hadis ıstılahları, 16; hadis tarihi, 46. Keşf, 1/914; Esma, 1/79; Mustatrafe, 22.