DEVAM: 7- En’am
suresinden tefsir edilen ayetler. Sayfa:
حدثنا أحمد
بن منيع حدثنا
إسحاق بن يوسف
حدثنا داود بن
أبي هند عن
الشعبي عن
مسروق قال كنت
متكئا عند
عائشة فقالت
يا أبا عائشة
ثلاث من تكلم بواحدة
منهن فقد أعظم
على الله
الفرية من زعم
أن محمدا رأى
ربه فقد أعظم
الفرية على
الله والله
يقول {
لا تدركه
الأبصار وهو
يدرك الأبصار
وهو اللطيف
الخبير } { وما كان لبشر
أن يكلمه الله
إلا وحيا أو
من وراء حجاب } وكنت
متكئا فجلست
فقلت يا أم
المؤمنين
أنظريني ولا
تعجليني أليس
يقول الله { ولقد رآه
نزلة أخرى } { ولقد رآه
بالأفق
المبين } قالت أنا
أول من سأل عن
هذا رسول الله
صلى الله عليه
وسلم قال إنما
ذاك جبريل ما
رأيته في الصورة
التي خلق فيها
غير هاتين
المرتين رأيته
منهبطا من
السماء سادا
عظم خلقه ما
بين السماء والأرض
ومن زعم أن
محمدا كتم
شيئا مما أنزل
الله عليه فقد
أعظم الفرية
على الله يقول
الله {
يا أيها
الرسول بلغ ما
أنزل إليك من
ربك } ومن زعم
أنه يعلم ما
في غد فقد
أعظم الفرية
على الله
والله يقول { قل لا يعلم
من في
السماوات
والأرض الغيب
إلا الله }
قال أبو عيسى
هذا حديث حسن
صحيح ومسروق
بن الأجدع
يكنى أبا
عائشة مسروق
بن عبد الرحمن
وكذا كان اسمه
في الديوان
Mesrûk (r.a.)’den
rivâyete göre, şöyle demiştir: Âişe (r.anha)’nın yanında oturmuş durumdaydım.
Bana künyemle hitab ederek Ey Ebû Âişe dedi ve şöyle devam etti: Üç şey vardır
ki bunlardan birini söyleyen Allah’a en büyük iftirayı yapmış olur. Kim,
Muhammed, Rabbini gördü derse Allah’a karşı en büyük iftirayı yapmış olur.
Çünkü Allah En’am 103’de; “Hiçbir beşerî görüş
ve tasavvur O’nu anlayamaz, halbuki O her türlü beşerî görüş ve tasavvuru
çepeçevre kuşatır. Zira yalnız O’dur, hikmetine tam nüfûz edilemeyen ve
herşeyden haberdar olan.” buyurur ve yine Şura
süresi 51. ayetinde de:
“Allah bir insanla
karşılıklı konuşmaz. Ancak vahiy vasıtasıyla, yahut perde arkasından konuşur,
ya da bir elçi gönderip, kendi izniyle dilediğini vahyeder. Şüphesiz O,
yücelerin yücesidir ve yaptığı herşeyi yerli yerince yapar.” buyurur.
Ben yaslanmış durumdaydım,
oturuş vaziyetine geldim ve Ey Mü’minlerin anası benim konuşmama müsaade eder
misin? İşi aceleye getirme dedim. Allah Necm sûresi 13. ayetinde; “Onu bir kere daha görmüştü.” Tekvir 23. ayetinde de: “Hem onu
berrak bir ufukta gördü” buyurmamış mıdır? Âişe,
şöyle dedi: Vallahi bu konuyu Rasûlullah (s.a.v.)’e ilk soran benim Rasûlullah
(s.a.v.) şöyle buyurmuştu: “O görülen Cebraildir, o Cebraili kendi yaratıldığı
şekilde iki defa gördüm. Onu gökten inerken ve yaratılışının büyüklüğü gök ile
yer arasını kaplamış olarak görmüştüm.” Her kim; Muhammed’in, Allah tarafından
indirilenlerden bir şeyler gizlediğini iddia ederse Allah’a karşı büyük bir
iftira yapmış olur. Çünkü; Allah, Maide sûresi 67. ayette: “Ey Nebi! Rabbinden sana indirileni insanlara tamamen
bildir. Sen onu tam yapmadığın sürece, Rabbinin mesajını hiç yaymamış olursun.
Allah seni inanmayan insanların şerlerinden koruyacaktır. Allah kendisinden
gelen gerçekleri örtbas eden insan guruplarını asla doğru yola iletmez.” buyuruyor.
Her kimde Nebiin; yarın
olacak hadiseleri bildiğini iddia ederse yine Allah’a büyük bir iftira yapmış
olur. Çünkü Allah, Neml sûresi 65. ayetinde: “De ki:
“Göklerde ve yerde Allah’tan başka kimse, görünmeyeni, Allah’ın gizli ilmini
bilmez. Ve onlar ne vakit diriltileceklerini de bilmezler.” Bu şekilde buyuruyor.
Diğer tahric: Buhari,
İman; Müslim, İman
Tirmizî: Bu hadis
hasen sahihtir. Mesrûk b. Ecda Ebû Âişe diye künyelenir. Mesrûk b.
Abdurrahman’dır. Aynı zamanda ismine Divan’da denilir.