48- SAVAŞA ÇIKACAK
KOMUTANLARA RESULULLAH (S.A.V.)’İN TAVSİYELERİ
حدثنا محمد
بن بشار حدثنا
عبد الرحمن بن
مهدي عن سفيان
عن علقمة بن
مرثد عن
سليمان بن
بريدة عن أبيه
قال كان رسول
الله صلى الله
عليه وسلم إذا
بعث أميرا على
جيش أوصاه في
خاصة نفسه
بتقوى الله
ومن معه من
المسلمين
خيرا وقال
اغزوا بسم
الله وفي سبيل
الله قاتلوا
من كفر بالله
ولا تغلوا ولا
تغدروا ولا
تمثلوا ولا تقتلوا
وليدا فإذا
لقيت عدوك من
المشركين فادعهم
إلى إحدى ثلاث
خصال أو خلال
أيها أجابوك فاقبل
منهم وكف عنهم
وادعهم إلى
الإسلام والتحول
من دارهم إلى
دار
المهاجرين
وأخبرهم إن
فعلوا ذلك فإن
لهم ما
للمهاجرين
وعليهم ما على
المهاجرين
وإن أبوا أن
يتحولوا
فأخبرهم انهم
يكونوا
كأعراب
المسلمين
يجري عليهم ما
يجري على
الأعراب ليس
لهم في
الغنيمة
والفيء شيء
إلا أن
يجاهدوا فإن
أبوا فاستعن
بالله عليهم
وقاتلهم وإذا
حاصرت حصنا
فأرادوك أن تجعل
لهم ذمة الله
وذمة نبيه فلا
تجعل لهم ذمة
الله ولا ذمة
نبيه واجعل
لهم ذمتك وذمم
أصحابك لأنكم
أن تخفروا
ذمتكم وذمم
أصحابكم خير
من أن تخفروا
ذمة الله وذمة
رسوله وإذا
حاصرت أهل حصن
فأرادوك أن
تنزلهم على
حكم الله فلا تنزلوهم
ولكن انزلهم
على حكمك فإنك
لا تدري أتصيب
حكم الله فيهم
أم لا أو نحو
هذا
Süleyman b. Büreyde
(r.a.)’in babasından rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), bir ordu göndereceği
vakit özellikle komutanına sorumluluk bilinci içinde olarak yolunu Allah ve
Rasûlünün emirleriyle bulmayı beraberindeki Müslümanlara iyi muamelede
bulunmayı tavsiye eder ve şöyle buyururdu: Allah’ın adı ile Allah adına Allah
yolunda savaşın Allah’tan gelen her türlü gerçeği örtbas eden kafirlerle
savaşın. ganimet mallarına hainlik etmeyin, verdiğiniz sözde durun öldürdüğünüz
kimselerin gözünü oymak kulak ve burunlarını kesmek gibi işlere bulaşmayın.
Küçük çocukları öldürmeyin. Müşriklerden düşmanlarla karşılaştığında onları üç
konuya davet et; (Müslüman olmak, cizye vermek veya savaş) Davet ettiğin üç
konudan hangisini kabul ederlerse ona göre onların bu isteklerini kabul et
onlardan elini çek.
Onları İslam’a girmeleri
için çağır böylece onların memleketleri de Muhâcirlerin yurdu haline gelmiş
olsun onlara haber ver ki bunu yaptıkları takdirde muhacirlerin sahip oldukları
haklara sahip olacaklar ve onların taşıdıkları mesuliyetleri taşıyacaklardır.
Eğer bu hicret işinden uzak dururlarsa onlar çölde yaşayan insanlar gibi olacaklardır.
Çölde yaşayanlara geçerli olan hükümler onlara da geçerli olacaktır. Cihâda
katılıp savaş yapmadıkları sürece ganimetten bir şey almayacaklardır. Eğer bunu
da kabul etmezlerse Allah’tan yardım isteyerek onlarla savaş.
Bir kaleyi kuşattığın
vakit kaledekiler Allah ve Rasûlü’nün koruması ve himayesini isterlerse bunu
yapma şahsın ve askerlerinin koruma ve himayesiyle onlara güven ver çünkü siz
kendi himaye ve korumanızda yanlışlık yaparsanız bu Allah ve Rasûlü’nün
korumasında yapacağınız yanlışlıktan daha hayırlı olacaktır. Yine bir kaleyi
kuşattığınızda sizden Allah’ın hükmü ile inmelerini isterlerse indirmeyin kendi
hükmün ile onları indir. Çünkü onlar hakkında Allah’ın hükmü konusunda isabet
edip etmediğini -buna yakın bir ifade kullandı- bilemezsin.
Diğer tahric: Müslim,
Cihâd; Ebû Dâvûd, Cihâd
قال أبو عيسى
وفي الباب عن
النعمان بن
مقرن وحديث
بريدة حديث
حسن صحيح
حدثنا محمد بن
بشار حدثنا
أبو أحمد عن
سفيان عن
علقمة بن مرثد
نحوه بمعناه
وزاد فيه فإن
أبوا فخذ منهم
الجزية فإن
أبوا فاستعن
بالله عليهم
قال أبو عيسى
هكذا رواه
وكيع وغير
واحد عن سفيان
وروى غير محمد
بن بشار عن
عبد الرحمن بن
مهدي وذكر فيه
أمر الجزية
Tirmizî: Bu konuda
Numân b. Mukarrin’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Büreyde
hadisi hasen sahihtir.
Muhammed b. Beşşâr,
Ebû Ahmed vasıtasıyla Sûfyân’dan Alkame b. Mersed’den mana olarak buna benzer
bir hadis rivâyet etmiş olup şu ilaveyi yapmıştır: “Eğer bundan da yüz
çevirirlerse onlardan cizye al bundan da yüz çevirirlerse onlar üzerine
Allah’tan yardım dileyerek savaş et.”
Tirmizî: Vekî’ ve pek
çok kimse bu hadisi Sûfyân’dan rivâyet etmişlerdir. Muhammed b. Beşşâr’dan
başkası bu hadisi Abdurrahman b. Mehdî’den rivâyet ederek “Cizye vermeleri…”
konusunu zikretmişlerdir.