İBNÜ’L-ESİR

5. CİLT

HİCRİ 218.YIL       ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

HİCRETİN İKİ YÜZ ON SEKİZİNCİ YILI OLAYLARI (M. 833)

 

KUR'AN'IN MAHLUK OLUP OLMADIĞINA DAİR YAPILAN SORGULAMA

 

Bu yıl Me'mun Bağdat'ta yerine halef bıraktığı İshak b. İbrahim'e bir mektup göndererek kadıları, şahitleri (?) ve muhaddisleri Kur'an'ın mahluk (yaratılmış) olup olmadığı hususunda imtihan etmesini istedi. Ayrıca Kur'an'ın mahlük olduğunu ikrar eden kimseyi serbest bırakmasını, reddeden kimseyi ise bu konudaki görüşünü kabul ettirebilmek için bizzat kendisine bildirmesini talep etti. Yine Me'mün yazmış olduğu bu uzun mektubunda Kur'an'ın mahlük olduğuna dair deliller getirerek mahlük olmadığını ileri sürenlerden yardım istenmeyeceğini ve devlet işlerinde kendilerinden faydalanılmayacağını ifade etti. Bu mektup Rebiyülevvel (Mart) ayında yazıldı. Bu arada Me'mün, İshak b. İbrahim' den yedi kişinin yanına gönderilmesini istedi. İstenen kimseler, elVakıdi'nin katibi Muhammed b. Sa'd, Yezid b. Harun'un katibi Ebü Müslim, Yahya b. Ma'in, Ebü Hayseme Züheyr b. Harb, İsmail b. Davud, İsmail b. Ebi Mes'ud ve Ahmed b. ed-Devraki idi. Neticede yanına gönderilen bu kimseleri Me'mün sorguya çekti ve Kur'an'ın mahlük olup olmadığı konusunda onları imtihan etti. Bu kimselerin hepsi de Kur'an'ın mahlük olduğu fikrini ikrar ettiler, bunun üzerine Me'mün onları tekrar Bağdat'a gönderdi. Bu defa İshak b. İbrahim onları evinde topladı ve Kur'an'ın mahlük olduğuna dair sözlerini ileri gelen muhaddislerin huzurunda teşhir ve ilan etti, sonra serbest bıraktı.

 

İşte bu hadiseden sonra Me'mün'un, kadıların ve fakihlerin imtihan edilmesiyle ilgili yazdığı mektup İshak b. İbrahim'e ulaştı. Bunun üzerine İshak aşağıda adları zikredilen kimseleri huzuruna çağırdı. Bu kimseler: Ebü Hassan ez-Ziyadi, Bişr b. Velid el-Kindi, Ali b. Ebi Mukatil, Fadl b. Ganim, Zeyyal b. Heysem, Seccade, el-Kuvariri, Ahmed b. Hanbel, Kuteybe, Sa'deveyh el-Vasıtl, Ali b. Ca'd, İshak b. Ebi İsrail, İbn el-Herş, İbn Uleyye el-Ekber, Yahya b. Abdurrahman el-Amri, Rakka Kadısı bulunan ve aynı zamanda Ömer b. Hattab'ın evladından olan yaşlı bir zat, Ebu Nasr et-Temmar, Ebu Ma'mer el-Kati'i, Muhammed b. Hatim b. Meymun, Muhammed b. Nuh el-Madrub, İbn el-Perruhan, Nadr b. Şümeyl, İbn Ali b. Asım, Ebu'lAvvam el-Bezzaz, İbn Şud' ve Abdurrahman b. İshak idi. Nihayet bu kimseler İshak b. İbrahim'in huzuruna getirildiler. İshak, Me'mun'un kendisine gönderdiği bu mektubun muhtevasını anlamaları için onlara tekrarlayarak iki defa okudu.

 

İshak b. İbrahim bundan sonra Bişr b. Velid'e dönerek Kur'an hakkındaki görüşünü sordu. Bişr şu karşılığı verdi: "Ben Kur'an hakkındaki görüşlerimi daha önce defalarca Müminlerin Emiri'ne bildirdim." Bunun üzerine İshak: "Sizin de gördüğünüz gibi, Müminlerin Emiri'nin mektubunda değişiklik olmuştur." dedi. Bu defa Bişr: "Kur'an Allah'ın kelamıdır." cevabını verdi. İshak: "Ben sana bunu sormuyorum, Kur'an mahluk mu, değil mi? Sen buna cevap ver." dedi. Aralarındaki konuşma şöylece devam etti:

Bişr:

- Allah her şeyin yaratıcısıdır.

- O halde Kur'an şey midir?

Bişr:

- Evet, şeydir. İshak:

- Ben sana bunu sormuyorum. Kur'an mahluk mu, değil mi? Sen buna cevap ver.

Bişr:

- Sana söylediğimden daha iyisini beceremiyorum ve hem ben Müminlerin Emiri'ne Kur'an hususunda konuşmamak için söz verdim. Şu anda size söylediğimden başka söyleyeceğim bir şey yoktur.

 

Daha sonra İshak b. İbrahim eline bir kağıt aldı ve bu kağıdı Bişr b. Velid'e okuyarak kağıtta yazılı olanları öğrenmesini sağladı ve şöyle dedi: "Bir ve tek olan Allah'tan başka ilah olmadığına, O'ndan önce ve sonra hiç bir şeyin bulunmadığına ve yaratıklarından hiçbir şeyin herhangi bir mana ve yönden O'na hiçbir surette benzemediğine şahadet ederim." Bişr İshak'a: "Evet, söylediğin bu söz doğrudur." cevabım verdi. Bunun üzerine İshak katipten Bişr'in sözlerini yazmasını istedi.

 

İshak b. İbrahim bu defa Ali b. Ebi Mukatil'e döndü ve O'na Kur'an hakkında ne düşündüğünü sordu. Bunun üzerine Ali: "Müminlerin Emiri'ne Kur'an hakkındaki görüşümü defalarca bildirdiğimi duydunuz, şu anda söyleyeceğim başka bir şey yoktur." karşılığını verdi. İshak bu defa O'nu kağıt parçasındaki yazıyla imtihan etti ve Ali kağıt içerisindeki yazılanların doğruluğunu ikrar etti. Sonra İshak Ali'ye dönerek sordu: "Kur'an mahl'lık mudur?" Ali: "Kur'an Allah'ın kelamıdır." diye cevap verdi. İshak: "Ben bunu sormuyorum." deyince de: "Kur'an Allah'ın kelamıdır, eğer Müminlerin Emiri bize bir şeyemrederse, kendisini dinler ve itaat ederiz." dedi. İshak, katipten Ali b. Ebi Mukatil'in de sözlerini yazmasını istedi.

 

İshak b. İbrahim, Ali b. Ebi Mukatil'e yönelttiği soruları aynen Zeyyal b. Heysem'e de yöneltti; Zeyyal de Ali'ninkine yakın cevaplar verdi.

 

Bundan sonra İshak, Ebu Hassan ez-Ziyadi'ye Kur'an hakkındaki görüşünü sordu. Ebu Hassan: "Dilediğini sor'' dedi. İshak elindeki kağıdı Ebu Hassan'a okudu, Ebu Hassan kağıtta yazılanların doğruluğunu tasdik etti ve:

 

"Bunları kabul etmeyen kafir olur." dedi. Bunun üzerine İshak: "Kur'an mahluk mudur?" diye sordu. Ebu Hassan: "Kur'an Allah'ın kelamıdır, her şeyin yaratıcısı Allah'tıf. Müminlerin Emiri bizim halifemizdir, biz bütün ilimleri O'nun sayesinde duyup işittik; ayrıca O bizim duymadıklarımızı duymuştur ve bilmediklerimizi de bilmektedir. Aynı zamanda işlerimizi Allah O'na havale etmiştir, bu yüzden namazımızı ve haccımızı yerine getirmektedir, biz de mallarımızın zekatını O'na ödemekteyiz ve O'nunla birlikte cihada katılmaktayız. O'nu halife kabul ediyoruz; bize bir şeyemrederse onu yerine getiririz, bizden bir şeyin yapılmamasını isterse derhalO'nu terk ederiz." dedi. İshak tekrar:

"Kur'an mahlUk mudur?" diye sordu. Ebu Hassan yukarıdaki sözlerini aynen tekrarladı. Sonra şöylece devam ettiler:

 

İshak:

- Bu söylediklerim Müminlerin Emiri'nin sözleridir.

Ebu Hassan:

- Evet bu sözler O'nun olabilir, fakat başkalarına emretmeyebilir. Eğer Müminlerin Emiri'nin söylememi sana emrettiği bir şeyi bana haber vermek istiyorsan, emrettiğin şeyi söylerim; çünkü Müminlerin Emiri'nden bana getirdiğin şeyler hususunda sen güvenilir birisin.

İshak:

- Müminlerin Emiri bana, sana ulaştıracağım herhangi bir şeyı emretmedi.

Ebu Hassan:

- Şu anda Halife'nin emrini dinlemek ve O'na itaat etmekten başka bir şeyi düşünmüyorum; emret, emrine uyayım.

İshak:

- Sana emretmem için Müminlerin Emiri bana herhangi bir emır vermemiştir; bana verdiği emir ise, seni imtihan etmekten ibarettir.

Nihayet sıra Ahmed b. Hanbel'e geldi. İshak b. İbrahim, Ahmed'e de

Kur'an hakkındaki görüşünü sordu. Aralarında şöyle bir konuşma oldu:

 

Ahmed:

- Kur'an Allah'ın kelamıdır. İshak:

- Kur'an mahllık mudur? Ahmed:

- Kur'an Allah'ın kelamıdır ve ben bundan fazla bir şey söylemem. İshak bu defa O'nu kağıtta bulunan yazılarla imtihan etti. Ahmed: "Hiç bir şey Allah'a benzemez." cümlesine gelince: ''O işitir ve görür.'' mealindeki bir ayetin son cümlesini okudu ve: "Yarattıklarından hiçbir şeyin herhangi bir mana ve yönden kendisine hiç bir surette benzemediği. .. " cümlesine gelince durdu. Bu sırada İbn el-Bekka el-Asğar İshak'a itiraz etti ve: "Allah seni ıslah etsin! Ahmed: ''Allah gözle görür, kulakla işitir.'' demek istedi." dedi. Bunun üzerine İshak Ahmed'e: "O işitir ve görür." sözünden neyi kastettiğini sordu. Ahmed: "O kendisini nasıl tavsif ettiyse öyledir." cevabım verdi. Bu defa İshak, Ahmed'e bu sözünün manasının ne olduğunu sordu. Ahmed: "O kendisini vasfettiği gibidir, başka bir şey bilmiyorum." karşılığım verdi.

 

Bundan sonra İshak diğerlerini teker teker huzuruna çağırdı ve hepsini ayrı ayrı imtihan etti. Ancak onlardan Kuteybe, Ubeydullah b. Muhammed b. Hasan, İbn Uleyye el-Ekber, İbn el-Bekka', Abdülmü'min b. İdris, İbn Beyt (?), Vehb b. Münebbih, Muzaffer b. Müracci, Rakka Kadısı olan ve aynı zamanda Ömer b. Hattab'ın evladından bir adam ve İbn Ahmer hariç, hepsi Kur'an'ın Allah'ın kelamı olduğunu söylediler. İbn el-Bekka' el-Ekber ise:

"Kur'an mec'uldür (kılınmıştır, yaratılmıştır)" dedi ve şu mealdeki ayeti öne sürdü: ''Gerçekten biz onu, anlayasınız diye Arapça bir Kur'an kıldık.'' (Zuhruf, 3). Ayrıca: "Kur'an sonradandır." dedi ve şu mealdeki ayeti delil gösterdi: ''Rablerinden kendilerine yeni (sonradan) bir ihtar gelmeyedursun, onlar bunu oyuna dalarak dinlemişlerdir.'' (Enbiya, 2).

Bunun üzerine şöyle konuştular:

İshak b. İbrahim:

- Mec'ul, ''mahluk (yaratılmış)'' demektir. İbn el-Bekka:

- Evet, mec'ul ''mahluk'' demektir.

İshak:

- o halde Kur'an mahluk mudur? İbn el-Bekka:

- Hayır, ''Kur'an mahluktur'' diyemem, fakat Kur'an mec'uldür.

İshak hem İbn el-Bekka'nın ve hem de teker teker imtihan ettiği diğer kimselerin Kur'an hakkındaki görüşlerini ve sözlerini kayda geçirdikten sonra Me'mun'a gönderdi. Me'mun hem İshak'ı ve hem de O'nun imtihan ettiği kimseleri ayıplayıp yerdikten sonra İshak'a cevap verdi ve Bişr b. Velid ile İbrahim b. el-Mehdi'yi huzuruna çağırıp imtihan etmesini, Kur'an'ın mahluk olduğunu kabul etmeleri halinde onları serbest bırakmasını, aksi takdirde boyunlarını vurmasını, bu iki kişinin dışındakilerin Kur'an'ın mahluk olduğunu ikrar etmeleri durumunda bunları da serbest bırakmasını, kabul etmeyenleri ise zincire vurarak bir grup muhafızla birlikte kendi karargahına göndermesini emretti.

Bunun üzerine İshak onları huzuruna topladı ve Me'mun'un emrini duyurdu. Ahmed b. Hanbel, Seccade, el-Kavariri ve Muhammed b. Nuh el-Madrub hariç, diğerleri Me'mun'un emrine uyarak Kur' an' ın mahluk olduğunu kabul ettiler ve İshak b. İbrahim'in emri üzerine bu dört kişi zincire vuruldular. Ertesi gün İshak onları zincire vurulmuş olarak huzuruna çağırdı ve tekrar imtihana tabi tuttu. Bu defa Seccade ve el-Kavariri'nin Kur'an'ın mahluk olduğunu kabul etmeleri üzerine İshak onları serbest bıraktı, fakat Ahmed b. Hanbel ile Muhammed b. Nuh el-Madrllb düşüncelerinde ısrar ettiler ve zincire vurularak Tarsus'a gönderildiler. Bu arada İshak Kur'an'ın mahluk olduğunu ikrar edenlerin bir te'vile dayanarak bunu kabul ettiklerini bir mektupla Me'mun'a bildirdi. Bunun üzerine Me'mun İshak'a bir mektupla cevap verdi ve şunları söyledi: "Bişr b. Velid'in Ammar hakkında inen: ''Kalbi iman üzere mutmain (müsterih) olduğu halde ikraha uğratılanlar müstesna.'' (Nahl, 100). mealindeki ayeti kendi lehine te'vil ettiğini duydum; fakat Bişr, böyle bir te'vil yapmakla hata işlemiştir, çünkü Allah bu ayetle iman içerisinde bulunup şirki izhar eden kimseyi kastetmiştir, yoksa şirke inanıp imanını izhar eden kimseyi kastetmemiştir. Bunun için Bişr'in yapmış olduğu bu te'vil O'nun lehine değildir."

 

Nihayet İshak Müminlerin Emiri Me'mun Bizans memleketlerinden dönünceye kadar beklemek üzere onların hepsini Tarsus'a gönderdi. Önce bunları huzurunda topladı ve hepsini birlikte Me'mun'un karargahına teslim edilmek üzere yola çıkardı. Gönderdiği kimseler: Ebu Hassan ez-Ziyadi, Bişr b. Velid, Fadl b. Ganim, Ali b. Mukatil, Zeyyal b. Heysem, Yahya b. Abdurrahman el-Ömri, Ali b. el-Ca'd, Ebu'l-Avvam, Seccade, el-Kavariri, İbn Hasan b. Ali b. Asım, İshak b. Ebi İsrail, Nadr b. Şümeyl, Ebu Nasr etTemmar, Sa'deveyh el-Vasıti, Muhammed b. Hatim b. Meymun, Ebu Ma'mer b. Herş, İbn Ferruhan, Ahmed b. Şuca' ve Ebu Harun b. el-Bekka' idi.

 

Bu kimseler, Rakka'ya geldiklerinde Me'mun'un ölüm haberini aldılar, bunun üzerine tekrar Bağdat'a döndüler.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

ME'MUN'UN HASTALANMASI ve VASİYETİ

 

 

BU YILIN OLAYLARI

 

ME'MUN'UN HASTALANMASI ve VASİYETİ

 

ME'MUN'UN ÖLÜMÜ, ÖMRÜ ve ÖZELLİKLERİ

 

ME'MUN'UN BAZI HAYAT HİKAYELERİ ve MENKIBELERİ

 

EBU İSHAK el-MU'TASIM'IM HALİFE OLMASI

 

FADL b. EBİ'L-ANBER'İN ZİYADETULLAH b. AĞLEB'E KARŞI KOYMASI