ŞURA SURESİ MEALİ
1,2- Ha, mîm, ayn, sîn,
kaf.
3- Ey Muhammed! Çok
güçlü hüküm ve hikmet sahibi olan Allah sana da senden öncekilere de böylece
vahyeder.
4- Göklerde ve yerde ne
varsa, hepsi O'nundur. O çok yücedir, çok büyüktür.
5- Nerde ise gökler
O'nun azametinden ta üstlerinden çatlayacak gibi titreşiyorlar. Melekler
Rablerini hamd ile tesbih ediyorlar ve yeryüzünde bulunan kimseler için
mağfiret diliyorlar. İyi bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet
edicidir.
6- Allah'tan başka
dostlar edinenlere gelince, Allah onların üzerinde devamlı bir gözetleyicidir.
Ama sen onların üzerinde bir vekil değilsin.
7- Böylece biz sana
Arapça bir Kur'an indirdik ki, şehirlerin anası (olan Mekke) halkını ve
etrafındakileri uyarasın ve hakkında hiç şüphe olmayan kıyamet gününün
dehşetinden onları korkutasın. Bir grup cennettedir, bir grup da cehennemdedir.
8- Eğer Allah dileseydi
bütün insanları bir tek ümmet yapardı. Fakat O yalnız dilediğini rahmetinin
içine almaktadır. Zalimler için ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı.
8- Eğer Allah dileseydi
bütün insanları bir tek ümmet yapardı. Fakat O yalnız dilediğini rahmetinin
içine almaktadır. Zalimler için ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı.
9- Yoksa onlar Allah'tan
başka dostlar mı edindiler? Oysa asıl dost Allah'tır. Ölüleri diriltecek olan
da O'dur. O'nun her şeye gücü yeter.
10- Hakkında ihtilafa
düştüğünüz herhangi bir şeyin hükmü Allah'a aittir. İşte benim Rabbim olan
Allah budur. Ben yalnız O'na güvendim ve yalnız O'na yöneliyorum.
11- O göklerin ve yerin
yaratıcısıdır. O sizin için kendi nefsinizden eşler ve hayvanlardan da çiftler
yaratmıştır. O, sizi bu düzen içerisinde üretip çoğaltıyor. O'nun benzeri olan
hiçbir şey yoktur. O, her şeyi işitir ve görür.
12- Göklerin ve yerin
kilitleri O'na aittir. O dilediğine rızkı genişletir ve daraltır. Şüphesiz ki
O, her şeyi hakkıyla bilir.
13- Allah dinden Nuh'a
tavsiye buyurduğu şeyi sizin için de bir kanun yaptı ve (Ey Muhammed!) sana
vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiye buyurduğumuzu da şeriat
kıldı. Şöyle ki: Dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin. Fakat senin
kendilerini davet ettiğin şey, müşriklere ağır geldi. Allah dilediğini kendine
seçer ve kendisine yöneleni de doğru yola iletir.
14- Onlar kendilerine
bilgi geldikten sonra, ancak aralarındaki, çekememezlik yüzünden ayrılığa
düştüler. Eğer Rabbin tarafından azabın ertelendiğine dair bir söz geçmemiş
olsaydı aralarında mutlaka hüküm verilirdi. Kendilerinden sonra Kitab'a varis
kılınan kitap ehli de Kur'an hakkında bir şüphe ve tereddüt içindedirler.
15- Ey Muhammed! İşte
bunun için insanları tevhide davet et ve sana emredildiği gibi dosdoğru ol.
Onların keyiflerine uyma ve de ki: "Ben Allah'ın kitaptan indirdiğine
inandım ve bana aranızda adaleti gerçekleştirmem emredildi. Allah bizim de
rabbimiz sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da
size aittir. Sizinle bizim aramızda hiçbir tartışmaya yer yoktur. Allah
hepimizi biraraya toplayacaktır. Dönüş yalnız O'nadır.
16- Allah'ın davetine
uyulduktan sonra, hala O'nun dini hakkında mücadele edenlerin, getirdikleri
deliller Rableri yanında batıldır. Onların üzerinde bir gazab ve kendileri için
şiddetli bir azab vardır.
17- Bu kitabı ve ölçüyü
hakla indiren Allah'tır. Ne bilirsin, belki de kıyamet saati yakındır!
18- O'na inanmayanlar
kıyametin çabuk gelmesini istiyorlar. İnananlar ise O'ndan korkarlar ve O'nun
hak olduğunu bilirler. İyi bilin ki, kıyamet saati hakkında tartışanlar derin
bir sapıklık içindedirler.
19- Allah kullarına çok
lütufkardır. Dilediğine rızık verir. O çok kuvvetlidir, çok güçlüdür.
20- Her kim ahiret
kazancını isterse, biz onun kazancını artırırız, her kim de dünya kazancını
isterse ona da ondan veririz, ama onun ahirette hiçbir nasibi yoktur.
21- Yoksa onların,
Allah'ın dinde izin vermediği şeyi kendilerine meşru kılacak ortakları mı
vardır? Eğer azabın ertelenmesine dair kesin yargı sözü olmasaydı, aralarında
hemen hüküm verilir, işleri bitirilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azab
vardır.
22- Sen kıyamet günü
kazandıkları şeyin cezası başlarına gelirken zalimlerin korkudan titrediklerini
görürsün. İman edip salih amel işleyenler ise cennet bahçelerindedirler.
Rablerinin yanında onlar için istedikleri her şey vardır. İşte büyük lütuf
budur.
23- İşte Allah iman edip
salih amel işleyen kullarını bununla müjdeler. Ey Muhammed! De ki: "Ben bu
tebliğime karşı sizden akrabalıkta sevgiden başka hiçbir ücret
istemiyorum." Her kim bir iyilik yaparsa biz onun iyiliğini artırırız.
Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, şükrün karşılığını verir.
24- Yoksa onlar, senin
hakkında: "Allah'a karşı yalan uydurdu." mu diyorlar? Eğer Allah
dilerse senin de kalbini mühürler; batılı yok eder ve sözleriyle hakkı
gerçekleştirir. Şüphesiz ki O kalplerde bulunan şeyleri hakkıyla bilir.
25- Kullarının tevbesini
kabul eden, kötülükleri affeden ve sizin yaptıklarınızı bilen O'dur.
26- Allah iman edip,
salih amel işleyenlerin tevbesini kabul eder, onlara lütfundan daha fazlasını
verir. Kafirler için ise şiddetli bir azap vardır.
27- Eğer Allah rızkı
kullarına bol bol verseydi, mutlaka yeryüzünde azgınlık ederlerdi. Fakat O
dilediğini belli bir ölçüye göre indiriyor. Şüphesiz ki O, kullarından
haberdardır, onları hakkıyla görür.
28- İnsanlar ümitlerini
kestikten sonra yağmuru indiren ve rahmetini her tarafa yayan O'dur. Övülmeye
layık olan gerçek dost O'dur.
29- Gökleri yeri ve her
ikisinde yaydığı canlıları yaratması da Allah'ın kudretinin delillerindendir.
O'nun dilediği zaman onları biraraya toplamaya da gücü yeter.
30- Başınıza gelen
herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. Bununla
beraber Allah yine de çoğunu affeder.
31- Siz yeryüzünde
(O'nu) aciz bırakamazsınız. Sizin Allah'tan başka bir dostunuz ve yardımcınız
da yoktur.
32- Denizlerde yüce
dağlar gibi gemilerin yürümesi de O'nun kudretinin delillerindendir.
33- Eğer O dilerse
rüzgarı durdurur da yelkenle giden gemiler denizin üzerinde duruverirler.
Şüphesiz ki bunda sabırlı olan ve çok şükreden kimseler için nice ibretler
vardır.
34- Yahut da Allah
kazandıkları günahlar yüzünden onları helak eder ve birçoğunu da bağışlar.
35- Âyetlerimiz hakkında
mücadele edenler bilsinler ki kendileri için kaçacak bir yer yoktur.
36- Size verilen
herhangi bir şey sadece dünya hayatının geçici bir menfaatidir. Allah katında
bulunanlar ise iman edip sadece Rablerine güvenen kimseler için daha hayırlı ve
daha kalıcıdır.
37- O iman edenler,
büyük günahlardan ve hayasızlıktan kaçınırlar. Onlar öfkelendikleri zaman da
kusurları bağışlarlar.
38- Onlar, Rablerinin
davetini kabul ederler ve namazı dosdoğru kılarlar. Onların işleri de kendi
aralarında bir istişare iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan onlar Allah
yolunda harcarlar.
39- Onlar, bir zulüm ve
saldırıya uğradıkları zaman birbirleriyle yardımlaşırlar.
40- Bir kötülüğün cezası
yine onun gibi bir kötülüktür, ama kim affeder, bağışlarsa onun mükafatı
Allah'a aittir. Şüphesiz ki Allah, zalimleri sevmez.
41- Zulme uğradıktan
sonra hakkını alan kimseye gelince, işte onların aleyhinde ceza vermek için
herhangi bir yol yoktur.
42- Yol ancak insanlara
zulmedenler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenler aleyhinedir. İşte onlar
için acı bir azap vardır.
43- Her kim de sabreder
ve kusuru bağışlarsa, işte bu elbette azmedilecek işlerdendir.
44- Allah kimi
saptırırsa artık bundan sonra onun için hiçbir dost yoktur. Sen, azabı
gördüklerinde zalimlerin: "Acaba dönecek bir yol var mıdır?"
dediklerini görürsün.
45- Sen, onların
aşağılıktan dolayı başları öne eğilmiş, göz ucuyla gizli gizli etrafa
bakarlarken ateşe sunulduklarını görürsün, iman edenler de: "Gerçekten
zarara uğrayanlar hem kendilerine hem de ailelerine kıyamet günü yazık etmiş
olan kimselerdir." diyeceklerdir. İyi bilin ki zalimler devamlı bir azap
içerisindedirler.
46- Onların Allah'tan
başka kendilerine yardım edecek hiçbir dostları yoktur. Allah kimi saptırırsa,
artık onun için çıkar bir yol yoktur.
47- Allah tarafından,
geri çevrilemeyecek kıyamet günü gelmeden önce, Rabbinizin davetine uyun, çünkü
o gün, sizin için sığınacak bir yer yoktur ve siz inkar da edemezsiniz.
48- Ey Muhammed! Eğer
onlar yüz çevirirlerse bilsinler ki, biz seni onların üzerine bir bekçi olarak
göndermedik. Sana düşen sadece tebliğdir. Gerçekten biz insana tarafımızdan bir
rahmet tattırırsak ona sevinir, ama elleriyle yaptıkları yüzünden kendilerine
bir kötülük isabet ederse, o zaman görürsün ki insan çok nankördür.
49- Göklerin ve yerin
hükümranlığı yalnız Allah'a aittir. O dilediğini yaratır, dilediğine kız çocuk,
dilediğine de erkek çocuk bahşeder.
50- Yahut Allah onları
erkek ve kız olmak üzere çift verir, dilediğini de kısır yapar. Şüphesiz ki O
her şeyi bilir. O'nun her şeye gücü yeter.
51- Allah bir insanla ancak
vahiy yoluyla veya perde arkasından
konuşur. Yahut da bir
elçi gönderir de izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz ki O çok yücedir,
hüküm ve hikmet sahibidir.
52- İşte biz böylece
sana da emrimizden Kur'an'ı vahyettik. Yoksa sen kitap nedir? İman nedir?
bilmiyordun. Fakat biz onu bir nur kıldık. Onunla kullarımızdan dilediğimizi
doğru yola iletiyoruz. Şüphesiz ki sen de insanları doğru bir yola
götürüyorsun.
53-Göklerde ve yerde
bulunanların sahibi olan Allah'ın yoluna götürüyorsun. İyi bilin ki bütün işler
sonunda yalnız Allah'a dönecektir.