İSRA SURESİ MEALİ
1- Kulu Muhammed'i
geceleyin, Mescid-i Haram'dan kendisine bazı ayetlerimizi göstermek için,
etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah, her türlü noksan
sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz ki her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla gören
O'dur.
2- Musa'ya da kitap
verdik ve beni bırakıp başkasını vekil edinmeyiniz diye onu İsrail oğulları
için bir hidayet rehberi kıldık.
3- Ey Nuh'la beraber
gemiye taşıyarak kurtardığımız kimselerin soyundan olanlar! Doğrusu o çok
şükredici bir kuldu.
4- Biz İsrailoğulları'na
Tevrat'ta şu hükmü verdik: "Muhakkak siz, yeryüzünde iki defa fesat
çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir yükselişle yükseleceksiniz."
5- Birincisinin zamanı
gelince,üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı gönderdik. Onlar, evlerin
aralarına girip araştırdılar. Bu yerine getirilmesi gereken bir vaad idi.
6- Sonra sizi tekrar o
istilacılar üzerine galip kıldık ve size mallarla ve oğullarla yardım ettik. Ve
toplum olarak sizin sayınızı artırdık.
7- Eğer iyilik
ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz yine
kendinizedir. Artık diğer fesadınızın zamanı gelince, yüzlerinizi üzüntüye
sokmaları, kötülük yapmaları ve ilk kez girdikleri gibi yine Beyt-i Makdis'e
girmeleri, ele geçirdikleri yerleri mahvetmeleri için onları tekrar
göndereceğiz.
8- Olur ki Rabbiniz size
merhamet eder. Ama siz tekrar dönerseniz biz de döneriz. Cehennemi, kafirler
için kuşatıcı bir zindan yaptık.
9- Şüphesiz ki bu
Kur'an, insanları en doğru ve en sağlam yola iletir ve salih amel işleyen
müminlere büyük bir ecir olduğunu müjdeler.
10- Ahirete
inanmayanlara da can yakıcı bir azab hazırlamışızdır.
11- İnsan, hayrın
gelmesine dua ettiği gibi kötülüğün gelmesine de dua eder. İnsan pek
acelecidir.
12- Biz geceyi ve
gündüzü varlığımıza delalet eden birer delil kıldık. Sonra Rabbinizden bir
lütuf aramanız, yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için gecenin karanlığını
silip (yerine) eşyayı aydınlatan gündüzün aydınlığını getirdik. İşte biz her
şeyi uzun uzadıya anlattık.
13- Her insanın amel
defterini boynuna doladık, kıyamet günü açılmış bulacağı kitabı önüne
çıkarırız.
14- "Kitabını oku!
Bugün hesap görücü olarak sana nefsin yeter!" deriz.
15- Kim doğru yola
gelirse sırf kendi iyiliği için gelir. Kim de saparsa ancak kendi aleyhine
sapar. Hiçbir günahkar başkasının günah yükünü çekmez. Biz bir Peygamber
göndermedikçe, hiç kimseye azab edecek değiliz.
16- Biz bir ülkeyi yok
etmek istediğimiz zaman, şımarık varlıklılarına emrederiz, onlar itaat etmeyip
orada kötülük işlerler. Böylece, o ülke helaka müstahak olur, biz de onu yerle
bir ederiz.
17- Hem Nuh'tan sonra
nice nesilleri helak ettik. Kullarının günahlarını bilmek ve görmekte Rabbin
yeter.
18- Her kim peşin
isterse, dünyada ona, istediğimiz kimseye, dilediğimiz kadarını peşin veririz.
Sonra ona cehennemi hazırlarız; kınanmış ve (rahmetimizden) kovulmuş olarak
oraya girer.
19- Kim de ahireti
isterse ve mümin olarak kendine yaraşır bir çaba ile onun için çalışırsa,
öylelerinin çalışmalarının karşılığı verilir.
20- Hepsine; (dünyayı
isteyenlere de, ahireti isteyenlere de) Rabbinin ihsanından veririz. Rabbinin
ihsanı kısıtlanmış değildir.
21- Bak! Onların bir
kısmını diğerine nasıl üstün kıldık! Elbette ahiret, hem dereceler bakımından
daha büyüktür, hem de üstünlük bakımından daha büyüktür.
22- Allah ile birlikte
başka bir ilah edinme! Yoksa kınanmış ve yalnız başına bırakılmış olarak oturup
kalırsın.
23- Rabbin kesin olarak
şunları emretti: Ancak kendisine ibadet edin, anne ve babaya iyilik edin.
Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara
"öf" bile deme ve onları azarlama. İkisine de tatlı ve güzel söz
söyle.
24- İkisine de acıyarak
tevazu kanatlarını indir. Ve şöyle de: "Ey Rabbim! Onların beni küçükten
terbiye edip yetiştirdikleri gibi, sen de kendilerine merhamet et."
25- Rabbiniz içinizden
geçenleri çok iyi bilir. Eğer iyi kimseler olursanız elbette Allah çok tevbe
edenleri bağışlayıcıdır.
26- Akrabaya, yoksula ve
yolda kalmışa hakkını ver. Bununla beraber malını saçıp savurma.
27- Çünkü (malını) saçıp
savuranlar, şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.
28- Eğer Rabbinden
beklediğin bir rahmet (rızık) için, onlardan yüz çevirmek mecburiyetinde
kalırsan, o vakit de onlara yumuşak ve tatlı bir söz söyle.
29- Elini boynuna asıp
bağlama (cimri olma), hem de onu büsbütün açıp saçma (israf etme); aksi halde
kınanmış olursun ve eli boş açıkta kalırsın.
30- Gerçekten senin
Rabbin, kullarından dilediğinin rızkını genişletir ve dilediğini kısar.
Şüphesiz ki Allah, kullarının durumlarından haberdardır, her şeyi görendir.
31- Bir de geçim
korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, onlara da, size de rızkı biz veririz.
Şüphesiz ki onları öldürmek, çok büyük bir suçtur.
32- Zinaya da
yaklaşmayın, çünkü o pek çirkindir ve kötü bir yoldur.
33- Haklı bir sebep
olmadıkça, Allah'ın öldürülmesini haram kıldığı canı öldürmeyin. Kim haksız
yere öldürülürse, biz onun velisine bir yetki verdik. O da öldürmede aşırı
gitmesin. Çünkü ona (dinin kendisine verdiği yetki ile) yardım olunmuştur.
34- Yetimin malına da
yaklaşmayın. Ancak rüşdüne erinceye kadar en güzel bir şekilde
yaklaşabilirsiniz. Ahdi de yerine getirin. Çünkü verilen sözde elbette
sorumluluk bulunuyor.
35- Ölçtüğünüz zaman tam
ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu hem daha hayırlıdır ve sonuç itibariyle de
daha güzeldir.
36- Bir de hiç
bilmediğin bir şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz, gönül, bunların her biri
yaptıklarından sorumludurlar.
37- Yeryüzünde kibir ve
azametle yürüme! Çünkü sen asla yeri yaramazsın ve boyca da dağlara
erişemezsin.
38- Kötü olan bütün bu
yasaklar, Rabbinizin sevmediği şeylerdir.
39- İşte bunlar,
Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdendir. Sakın Allah'la beraber başka bir ilah
uydurma. Aksi halde kötülenmiş ve Allah'-ın rahmetinden uzaklaştırılmış olarak
cehenneme atılırsın.
40- Rabbiniz, size
oğulları tahsis etti de, kendisi meleklerden dişiler mi edindi? Gerçekten siz
çok büyük bir söz söylüyorsunuz.
41- Biz, bu Kur'an'da
akıllarını başlarına almaları için türlü şekillerde (ikaz ve ihtarı) açıkladık.
Fakat bu açıklamalar ancak onların nefretini artırmıştır.
42- (Ey Muhammed!) De
ki: "Eğer dedikleri gibi Allah ile birlikte ilahlar olsaydı, o zaman bu
ilahlar Arş'ın sahibine bir yol ararlardı."
43- Allah, onların
dediklerinden çok münezzeh ve çok yüksek, hem pek büyük bir yükseklikle
yücedir.
44- Yedi gök, yer ve
bunların içinde bulunanlar, Allah'ı tesbih ederler. O'nu hamd ile tesbih
etmeyen hiçbir varlık yoktur. Fakat siz, onların tesbihlerini iyi anlamazsınız.
Şüphesiz O, halimdir çok bağışlayandır.
45- Sen Kur'an'ı
okuduğun zaman biz, seninle ahirete inanmayanların arasına görünmez bir perde
çekeriz.
46- Ve kalblerinin üzerine,
Kur'an'ı anlamalarına engel perdeler geçiririz ve kulaklarına bir ağırlık
veririz. Rabbini Kur'an'da bir tek olarak andığın zaman da ürkerek arkalarına
döner kaçarlar.
47- Biz onların, seni
dinlerken nasıl dinlediklerini çok iyi biliriz. Birbiriyle fısıldaşırlarken de
o zalimlerin: "Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz!"
dediklerini biz çok iyi biliriz.
48- Bak senin için nasıl
misaller verdiler de bu yüzden nasıl sapıklığa düştüler! Artık hak yolu bulmaya
güçleri yetmez.
49- Bir de onlar dediler
ki: "Biz, bir kemik yığını olduğumuz ve ufalanıp toz olduğumuz vakit mi,
gerçekten biz mi, yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?
50- De ki: "İster
taş olun, ister demir..."
51- "İsterse
gönlünüzde büyüyen başka bir yaratık olun, (Muhakkak öldürülecek ve
diriltileceksiniz.) "Onlar: "Bizi kim tekrar diriltecek?"
diyecekler. De ki: "Sizi ilk defa yaratmış olan o kudret sahibi."
Sana başlarını sallayarak: "Ne zamandır bu." diyecekler. De ki:
"Yakın olması gerekir!".
52- (Allah) sizi
çağıracağı gün, tam bir hürmetle onun emrine koşacaksınız ve zannedeceksiniz
ki, kabirlerinizde pek az bir müddet kaldınız.
53- Mümin kullarıma
söyle de (kafirlere) en güzel olan sözü söylesinler. Çünkü şeytan aralarına
fesat sokar. Şüphesiz şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.
54- Rabbiniz sizi çok
daha iyi bilir. Dilerse tevbeniz sebebiyle size merhamet eder, dilerse azab
eder. Seni de onların üzerine vekil göndermedik.
55- Rabbin göklerde ve
yerde olan kimselerin hepsini en iyi bilendir. Andolsun ki biz, peygamberlerin
kimini kimine üstün kıldık. Davud'a da Zebur'u verdik.
56- De ki:
"Allah'tan başka, ilah olduğunu sandığınız şeyleri çağırın, size yardım
etsinler. Onlar, ne sizden sıkıntıyı kaldırabilirler, ne de değiştirebilirler.
57- Onların
yalvardıkları da, Rablerine daha yakın olmak için vesile ararlar. Ve O'nun
merhametini umarlar, azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı korkunçtur.
58- Hiç bir şehir
(halkı) yoktur ki, kıyamet gününden önce biz onu helak etmeyelim, yahut
şiddetli bir azab ile azablandırmayalım. Bu, Kitap'ta (Levh-i Mahfuzda)
yazılıdır.
59- Bizi, ayetler
(mucizeler) ve peygamber göndermekten alıkoyan şey, ancak öncekilerin onları
yalanlamış olmalarıdır. Semud'a, açık bir mucize olarak o dişi deveyi vermiştik
de ona zulmetmişlerdi (deveyi boğazlayarak kendilerine yazık etmişlerdi). Oysa
biz, o mucizeleri ancak korkutmak için göndeririz.
60- Vaktiyle sana şöyle
vahyettiğimizi hatırla: "Şüphesiz Rabbin insanları kuşatmıştır."
(İsra gecesi) sana açıkça gösterdiğimiz o temaşayı ve Kur'an'da lanet edilen
ağacı da, yalnız insanlara bir imtihan için yapmışızdır. Biz onları,
korkutuyoruz, fakat bu onlara ancak büyük bir taşkınlıktan başka bir sonuç
vermiyor.
61- (Yine unutma ki) Bir
vakit meleklere: "adem'e secde edin" demiştik. İblis'ten başka hepsi
secde ettiler. O ise: "Ben bir çamurdan yarattığın kimseye mi secde
ederim?" demişti.
62- (Yine İblis) dedi
ki: "Şu benden üstün kıldığını gördün mü? Yemin ederim ki, eğer beni
kıyamet gününe kadar ertelersen, pek azı hariç, onun zürriyetini kendi buyruğum
altına alacağım."
63- Allah buyurdu ki:
"Haydi git! Onlardan kim sana uyarsa, şüphesiz ki, cezanız cehennemdir,
hem de mükemmel bir ceza. "
64- "Onlardan
gücünün yettiğini yerinden oynat. Atlıların ve yayalarınla onların üzerine
yaygarayı bas! Mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol! Ve onlara vaadlerde
bulun." Fakat şeytan onlara aldatmadan başka bir şey vaad etmez.
65- Doğrusu benim
(ihlaslı) kullarım üzerinde senin hiçbir hakimiyetin yoktur. Vekil olarak Rabbin
yeter.
66- Rabbiniz, lütfundan
nasib arayasınız diye, sizin için denizde gemileri yürüten kudret sahibidir.
Şüphesiz O, size çok merhametlidir.
67- Denizde başınıza bir
felaket geldiği zaman, Allah'tan başka yalvardığınız bütün putlar kaybolur.
Allah sizi tehlikeden kurtarıp karaya çıkarınca da yüz çevirirsiniz. Zaten
insan çok nankördür.
68- (Denizden karaya
çıktığınızda) O'nun sizi karada yerin dibine geçirmeyeceğinden, yahut üzerinize
taş yağdıran bir kasırga gördermeyeceğinden emin misiniz? Sonra kendinize bir
vekil de bulamazsınız.
69- Yoksa sizi tekrar
denize döndürüp de üzerinize kasırgalar göndermeyeceğinden ve böylece ettiğiniz
nankörlük sebebiyle sizi boğmayacağından emin misiniz? Sonra bu yaptığımıza
karşı, bizim aleyhimize size yardım edecek bir koruyucu bulamazsınız.
70- Andolsun ki biz,
insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık. Karada ve denizde taşıtlara yükledik ve
temiz yiyeceklerden onları rızıklandırdık. Onları yarattıklarımızın birçoğundan
üstün kıldık.
71- Kıyamet günü bütün
insanları önderleriyle çağıracağız. O gün, kimin amel defteri sağ eline
verilirse, işte onlar kitaplarını okuyacaklar ve en küçük bir haksızlığa
uğratılmayacaklar.
72- Her kim bu dünyada
(manen) kör ise ahirette de kördür. Ve gidişçe daha şaşkındır.
73- (Ey Muhammed!) Az
kalsın seni bile, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı iftira edesin
diye, fitneye düşüreceklerdi ve o takdirde seni dost edineceklerdi.
74- Eğer biz sana sebat
vermemiş olsaydık, nerdeyse sen onlara birazcık meyledecektin.
75- O takdirde, muhakkak
hayatın da, ölümün de azabını sana kat kat tattırırdık. Sonra bize karşı kendin
için hiçbir yardımcı bulamazdın.
76- (Ey Muhammed!)
Yakında seni yurdundan çıkarmak için, muhakkak ki rahatsız edecekler ve o
takdirde onlar da senin ardından pek az kalacaklardır.
77- Bu, senden önce
gönderdiğimiz bütün peygamberlerimiz hakkındaki sünnetimizdir. Bizim
sünnetimizde herhangi bir değişme göremezsin.
78- Güneşin batıya
kaymasından, gecenin karanlığına kadar (belirli vakitlerde) gereği üzere namazı
kıl, bir de sabah namazını kıl. Çünkü sabah namazında, gece ve gündüz melekleri
hazır bulunur.
79- Gecenin bir kısmında
da sadece sana mahsus bir nafile olmak üzere uykudan kalk, Kur'an ile teheccüd
namazı kıl, Rabbinin seni bir makam-ı mahmuda (şefaat makamına) göndermesi
kesindir.
80- (Ey Muhammed!) De
ki: "Rabbim! Beni, takdir ettiğin yere gönül rahatlığı ve huzur içinde koy
ve çıkacağım yerden de dürüstlükle ve selametle çıkmamı sağla. Bana katından
yardım edici bir kuvvet ver."
81- (Ey Muhammed!) De
ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Elbette batıl yok olmaya mahkumdur."
82- Biz Kur'an'dan, iman
edenler için bir şifa ve rahmet kaynağı olan ayetler indiriyoruz. Zalimlerin de
ancak zararını artırır.
83- Biz insana nimet
verdiğimiz zaman, Allah'ı anmaktan yüz çevirip uzaklaşır. Ona fenalık dokununca
da ümitsizliğe kapılır.
84- De ki: "Herkes
bulunduğu hal ve niyetine göre iş yapar. Bu durumda kimin en doğru yolda
olduğunu Rabbiniz daha iyi bilir."
85- Ey Muhammed! Sana
ruhtan soruyorlar. De ki: "Ruh Rabbimin bildiği bir iştir ve size ilimden
ancak az bir şey verilmiştir."
86- Yemin olsun ki,
dilersek sana vahyettiğimizi ortadan kaldırırız; sonra bize karşı kendine bir
vekil (koruyucu) bulamazsın.
87- Fakat Rabbinden bir
rahmet olarak (biz bunu yapmadık). Gerçekten O'nun senin üzerindeki lütfu çok
büyüktür.
88- Ey Muhammed! De ki:
"Yemin olsun, eğer insanlar ve cinler bu Kur'an'ın benzerini getirmek
üzere toplansalar ve birbirlerine yardımcı olsalar bile, yine onun bir
benzerini meydana getiremeyeceklerdir."
89- Yemin olsun ki biz
bu Kur'an'da insanlar için çeşitli misaller vermişizdir. Yine de insanların
çoğu inkarlarında ısrar ederler.
90- Kafirler şöyle
dediler: "Sen, bizim için yerden suyu kesilmeyen bir kaynak fışkırtmadıkça
sana asla inanmayacağız."
91- "Veyahut
hurmalıklardan ve üzümlüklerden senin bir bahçen olsun da ortasından şarıl
şarıl ırmaklar akıtmalısın."
92- "Yahut söyleyip
zannettiğin gibi, göğü başımıza parça parça düşüresin veya Allah'ı ve melekleri
söylediğine şahit getiresin. "
93- "Yahut altından
bir evin olsun, ya da göğe çıkmalısın. Ona çıktığına da asla inanmayız. Ta ki
bize, okuyacağımız bir kitap indiresin." De ki: "Rabbimi tenzih
ederim. Nihayet ben de, peygamber olan bir insandan başka bir şey
değilim."
94- Kendilerine doğru
yolu gösteren peygamber gelince, insanların iman etmelerine engel olan sebep
sadece: "Allah bir insanı mı Peygamber gönderdi?" demeleridir.
95- (Ey Muhammed!
Mekkelilere) şöyle de: "Eğer yeryüzünde huzur içinde yürüyüp duran
melekler olsaydı, elbette onlara gökten peygamber olarak bir melek
indirirdik."
96- De ki: "Benimle
sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Çünkü O, kullarının yaptığından
haberdardır, yaptıklarını çok iyi görendir."
97- Allah kime hidayet
verirse, o doğru yoldadır. Kimi de hidayetten uzak tutarsa, artık bunlar için
Allah'tan başka hiçbir yardımcı bulamazsın. Ve biz, o kafirleri kıyamet günü
kör, dilsiz ve sağır oldukları halde, yüzleri üstü sürünerek haşredeceğiz.
Varacakları yer cehennemdir; ateşi dindikçe onun ateşini artırırız.
98- Bu onların
cezasıdır! Çünkü onlar, ayetlerimizi inkar etmişler ve: "Sahi bizler, bir
yığın kemik ve ufalanmış toz olduğumuz zaman mı, yeni bir yaratılışla
diriltilmiş olacağız?" demişlerdir.
99- Onlar, gökleri ve
yeri yaratan Allah'ın, kendilerinin aynı olan insanları yaratmaya da kadir
olduğunu görüp bilmediler mi? Allah onlar için şüphe edilmeyen bir vade takdir
etmiştir. Fakat zalimler, inkarlarında yine de ısrar ederler.
100- (Ey Muhammed!) De
ki: "Eğer siz Rabbimin rahmet hazinelerine sahip olsaydınız, fakirlik
korkusunu yine de elden bırakmazdınız." Doğrusu insan çok cimridir.
101- Andolsun biz
Musa'ya apaçık dokuz mucize verdik. (Ey Peygamber!) İsrailoğullarına sor, Musa
kendilerine geldiğinde Firavun ona: "Ey Musa! Ben senin büyülenmiş
olduğunu sanıyorum" demişti.
102- Musa dedi ki:
"Ey Firavun! Pekala bilirsin ki, bu mucizeleri, birer ibret olmak üzere,
ancak göklerin ve yerin Rabbi indirdi. Ey Firavun! Ben de seni helak olmuş
zannediyorum."
103- Derken Firavun,
Musa'yı ve İsrailoğullarını Mısır'dan sürmek istedi. Biz de onu ve
beraberindekilerin hepsini suda boğduk.
104- Arkasından
İsrailoğullarına şöyle dedik: "Firavun"un sizi çıkarmak istediği
arazide siz oturun! Sonra ahiret vaadi (kıyamet) geldiği vakit, hepinizi
toplayıp bir araya getireceğiz."
105- Biz bu Kur'an'ı hak
olarak indirdik, O, bütün hakikatleri içinde toplayarak indi. Ey Peygamber! Biz
seni ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
106- Sana Kur'an'ı
verdik ve onu insanlara sindire sindire okuyasın diye (kısımlara) ayırdık ve
biz onu yavaş yavaş indirdik.
107- Ey Muhammed! De ki:
İster ona (Kur'an'a) inanın, ister inanmayın; o daha önce kendilerine ilim
verilenlere okunduğunda onlar, yüzleri üstü secdeye kapanırlar.
108- Ve derler ki:
Rabbimizi tenzih ederiz. Şüphesiz ki Rabbimizin vaadi gerçekleşir.
109- Ve ağlayarak
yüzleri üstü secdeye kapanırlar. Hem de bu Kur'an'ı işitmek onların Allah'a
teslimiyetlerini daha da artırır.
110- (Sen onlara) de ki:
İster "Allah" deyin, ister "Rahman" deyin, nasıl
çağırırsanız çağırın. En güzel isimler O'nundur. Namazında sesini pek
yükseltme, çok da gizli okuma, orta yolu seç.
111- Ve şöyle de: Hamd o
Allah'a ki, hiçbir çocuk edinmedi, mülkte ortağı yoktur, aciz olmayıp bir
yardımcıya da ihtiyacı yoktur. Tekbir getirerek O'nu noksanlıklardan yücelt de
yücelt.