YEMİN :
Yemin sözlükte; sağ el,
hayır, bereket ve kuvvet manalarına gelir.
Istılahta yemin; bir
kimsenin, bir işi yapma veya yapmama konusundaki kararlılığını göstermek ve
sözüne güç katmak için söylediği bazı sözlerdir. Kelimenin lügat manası ile
ıstılah manası arasındaki münasebeti Askalânı iki şekilde izah eder:
a) "Yemîn" kelimesinin,
lügat manalarından birisi "sağ el"dir, Araplar birbirleri ile
yeminleşeceklerinde; her biri diğerinin sağ elini tutardı. Onun için bu
andlaşmaya yemin denilmiştir.
b) Sağ elin özelliği,
bir şeyi korumaktır. Yemin, yemine konu olan şeyi korumaya vesile olduğu için,
bu ameliyyeye "yemin" denilmiştir.
Yemin, her zaman
geleceğe dönük olarak edilmez. Geçmişte yapılan veya yapılmayan konularda
inandırıcılık sağlamak için de yemin edilir. Meselâ; "Vallahi yarın şöyle
yapacağım" demek yemin olduğu gibi, "Vallahi dün şu işi yaptım"
ya da "yapmadım" demek de yemindir.
Aslında yemin, Allah'ın
isimlerinden veya örfen yemin edilen zatî sıfatlarından birisi ile edilir.
Yeminde en çok kullanılan sözler: "Vallahi, billahi tallahi"
sözleridir. Kur'an adına edilen yeminler de yemin sayılırlar. "Kâfir
olayım, kıblem başka yöne olsun" gibj sözler yemin niyetiyle söylenmişse
yemin olur. Ancak bunları söyleyen kişi yemine konu olan şeyi yapmadığı
takdirde kafir olacağını zanneder ve o şeyi yapmazsa dinden çıkar; iman ve
nikâh yenilemesi icabeder. Halk arasında çok kullanılan, "Kur'an, ekmek
çarpsın" sözü yemin değildir. Dolayısıyla bu sözle yapılan yemin bozulduğu
takdirde keffaret gerekmez.
Kasem suretiyle yapılan
yeminler üç çeşittir:
1- Yemin-i Gamûs:
Geçmişle ilgili olarak yalan yere yapılan yemindir. Bir kimsenin, yaptığı bir
şeyi bilerek inkâr edip yemin etmesi ya da yapmadığı bir şeyi bilerek, yaptım
diyerek yemin etmesi bu sınıftandır. Yemin-i gamûs haramdır. Hz. Nebi (s.a.v.)
bir hadis-i şerifte bu yemini; Allah'a ortak koşmak, anaya babaya isyan etmek
ve haksız yere adam öldürmekle birlikte en büyük günahların arasında
saymıştır.[Buhari, eymân, el-mürteddîn]
Yemin-i gamûs o kadar
büyük bir günahtır ki, bu günahın eserini silmekte keffaret yeterli değildir.
Onun için yemin-i gamûstan dolayı tevbe istiğfar edilir. Eğer bu yemin ile bir
kulun hakkının zayi olmasına sebep olun-muşsa, tevbe etmeden önce o hak telafi
edilir. Şâfiîlere göre, bu yeminden dolayı, keffaret icabeder.
2- Yemin-i Lağv:
Yanlışlıkla ve doğru olduğu zannedilerek yapılan yemindir.
Yemin-i lağv geçmiş
zamanla ilgili olabileceği gibi, şimdiki zamanla ilgili de olabilir.
"Vallahi borcumu ödedim" geçmiş zamana, "vallahi su akıyor"
da şimdiki zamanla ilgili yemine misâldir.
Yemin-i lağv, Allah
katında bir mes'uliyeti gerektirmez. Dolayısıyla bu çeşit yeminlerde tevbe de
keffarette gerekmez. Allah (c.c.) bir âyet-i kerimede: "Allah sizi lağv
(rastgele) yeminlerinizden dolayı değil, bile bile ettiğiniz yeminlerinizden
dolayı hesaba çeker."[Mâide 89] buyurmaktadır.
3- Yemin-i Mün'akide:
Gelecekle ilgili bir jş için yapılan yemindir. Bu tür yeminler; yapılması da
yapılmaması da mümkinattan olan bir şeyi yapmak veya yapmamak için edilir.
Meselâ, "Vallahi yarın falan yere gideceğim" şeklindeki bir yemin bu türdendir.
Yemine konu olan şey
yapılırsa, yani yemine riayet edilirse yapılacak bir şey yoktur. Ama yeminin
icabı yerine getirilmemiş veya getirilememişse, bu yeminden dolayı keffaret
icabeder.
Mubah bir şey için
yapılan yeminlerde, imkân nisbetinde verilen söz tutulmalı ve yemin
bozulmamalıdır. Fakat, bir farzı terk veya bir haramı işlemek için yemin
edilmişse bu yemine riayet edilmemeli, yeminin keffareti ödenmelidir.
Yemin eden kişinin,
yemini, bilerek veya unutmuş olduğu halde, kendi rızasıyla veya zorlama yoluyla
etmiş olması arasında fark yoktur. Ayrıca yeminin bozulması durumunda, yemine
konu olan şeyin unutularak ya da başkasının zorlamasıyla yapılması keffareti
düşürmez.
Yeminin gereğini yerine
getiremeyip, bozan kişiye lâzım olan kefaretin ödenme yolu; bir köle azad etmek
veya on fakiri akşamlı sabahlı doyurmak, ya da on fakire orta halli bir elbise
giydirmektir. Buna gücü yetmeyen kişi ise peşpeşe üç gün oruç tutar. Şafiî
mezhebinde orucun peşpeşe olma şartı yoktur.
Yemin keffaretinin yemek
yedirme şeklinde ödenmesi durumunda, yemek yedirme yerine fitre de
verilebilir. Bu durumda ya on fakire birer fitre, ya da bir fakire her gün bir
fitre olmak üzere on günde on fitre verilir. Bir fakire bir günde on fitre
verilse bu bir fitre yerine geçer. Elbise giydirmede de, on elbise bir tek
fakire verilecekse her bir elbise ayrı ayrı günlerde verilmelidir.
Yemin keffaretinin
dayanağı şu mealdeki âyet-i kerimedir.
"...Yeminin
keffareti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on düşkünü yedirmek yahut
giydirmek ya da bir köle azad etmektir. Bulamayan üç gün oruç tutmalıdır;
yeminlerinizin keffareti budur. Yemin ettiğinizde yeminlerinizi tutun.
Şükredesiniz diye Allah size böylece âyetlerini açıklıyor."[Mâide 89]