NİKAH :
Nikâh konusu muamelât
karakteri taşıdığı halde kendisinde ibâdet mânâsının da bulunması dolayısıyla
hac bahsinden sonra ve ibâdet bölümleri içerisinde ele alınmıştır.
Gerçekten hayırlı bir nesil
yetiştirmek maksadıyla evlenmek, ibâdet niyetiyle uzlete çekilmekten daha
hayırlıdır. Nitekim Fahr-i Kâinat Efendimiz "Şunu iyi biliniz ki, ben
sizin Allah'dan en çok korkanınız ve sakınanınızım. Bununla beraber ben
(bazan) oruç tutarım (bazan) tutmam, (gecenin bir kısmında) namaz kılarım (bir
kısmında da) uyurum, kadınlarla da evlenirim. (İşte benim sünnetim budur) Her
kim benim bu yolumdan (gitmez de ondan) yüz çevirirse benden değildir."[1]
buyurmuştur. Buhârî, nikâh, Müslim,
nikâh, Tecrid Tercemesî, XI, 290.
Çünkü 2046 numaralı
hadis-i şerifte de ifâde edildiği gibi nikâh, insanı nesillerin helakine,
cemiyetlerin felaketine sebeb olan zinadan korur ve ümmet-i Muharhmed'in
çoğalıp kuvvetlenmesini sağlar. Enes (r.a.)'den rivayet olunduğuna göre Hz.
Peygamber şöyle buyurmuştur: "Doğurgan ve kocasını seven kadınlarla
evleniniz. Çünkü ben kıyamet gününde sizlerin çokluğuyla diğer ümmetlere karşı
iftihar edeceğim.” [2] bk. 2050. hadis; Hesyemî, Metmeü'z-zevâid IV, 252;
Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, VII, 81.
Nikâh kelimesi, lügatte,
birleştirmek, katmak, evlenmek akdi ve cinsî münasebet gibi çeşitli manalara
gelir. Ancak nikah kelimesinin evlenme akdi ve cinsi münasebet kelimelerinden
hangisinde mecazi hangisinde hakiki manada kullanıldığı ulemâ arasında
ihtilaflıdır. Ekseriyete göre Arap dilinde "nikâh" denilince hakikî
manada cinsî münasebet anlaşılır. Fakat cinsî münâsebete sebep olduğu için
mecazen "evlilik akdi" anlamına da gelir.
Ebu'l-Kâsım
ez-Zeccâcî'ye göre ise, nikâh hakikî manâsıyla hem evlilik akdi, hem de cinsi
münâsebet anlamına gelen bir lâfz-ı müşterektir. Hafız İbn Hacer'e göre
"en-nikâhu" veya "en-nükhu" kelimesi daha ziyade cinsî
münâsebet anlamına gelir, cinsî münâsebete sebep olduğu için evlilik bağına da
mecazen bu isim verilir. Dinî bir terim olarak da nikâh, cinsi münâsebet ve
evlilik akdi mânâlarına gelir. Bu konuda dört görüş ileri sürülmüştür:
1. Nikâh kelimesi
evlilik akdi ve cinsi münâsebet manalarına gelir ki, müşterek bir lâfızdır.
2. Evlilik akdi
anlamında hakikat, cinsi münâsebet anlamında ise, mecaz olur. İmam Şafiî'nin bu
görüşte olduğu söylenir.
3. Cinsî münasebet
anlamında hakikat "evlilik akdi", anlamında mecazdır. Hanefî uleması
bu görüştedirler.
4. Zamm yani katmak,
ilâve etmek anlamında hakikattir. Kelime bu mânâların herbirisinde
kullanılmıştır.
Fıkıh ulemâsının dilinde
nikah "kadından kasda bağlı olarak istifâde mülkiyetini ifâde eden bir
akiddir."
Nikahın meşruluğu Kitab,
Sünnet ve icmâ ile sabittir,:
1. Kur'an-ı Kerim'de
evlenmek emredilmiştir.[Nûr 32] Allah teâla evlenen çiftlerin fakir olmaları
halinde zenginleşeceklerini va'deder. Hz. Peygamber "Kişi evlenmekle
dininin yarısını tamamlamış olur, diğer yansı için de Allah'dan
korksun"[Mişkât, II, 161.] buyurmuştur. Evlenmek ve çocuk sahibi olmak Hz.
Peygamber'in sünnetidir.[Buhârî, nikâh, Müslim, nikah]
Nikâhın üç büyük
özelliği vardır: Erkekle kadının birbirlerinde sükûnet bulmaları, çiftler
arasında sevginin yaratılması ve birbirlerine karşı şefkat duygusunun
gelişmesi,[Rûm 21] erkekler ile kadınlar birbirlerinin dengeleyicisi ve
tamamlaycısıdırlar. Bunun için Kur'ân'da; "kadınlar sizin için siz de
kadınlar için birer elbisesiniz"[Bakara 197.] buyurulmuştur. Buna göre
erkeksiz kadın, kadınsız erkek eksiktir.
Cinsî tatminin meşru yolu
evlenmektir. Kur'ân'da kadınların erkekler için birer evlat yetiştiren tarla
olduğu belirtilir.[Bakara 223.] Dolayısıyla evliliğin gayesi, cinsî tatminle
birlikte çocuk yetiştirmektir. Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
"Doğuran siyah kadın doğurmayan güzel kadından daha
iyidir."[el-Muttakî, Kenzü l-ummâl, XVI 274, (hadis no: 44427).]
"Evlenin ve çoğalırı çünkü ben diğer ümmetlere karşı sizinle iftihar
edeceğim."[Aclûnî, Keşfü'l-hafâ, I,
318.] Hz. Peygamber eş seçerken şu hususların göz önünde tutulmasını
istemiştir:
"Kadın dört
özelliği sebebi ile nikâh edilir: Malı, asaleti, güzelliği ve dindarlığı. Sen
bunlardan dindar olanını araştır bul. Mesûd olursun"[Buhârî, nikâh; Ebû
Dâvûd, 2047 no'lu hadis.]
Nikâhın ilân edilmesi
gerekir. Bunun için yakınlara ve dostlara ziyafet verilmesi, düğün yapılması
teşvik edilmiş böyle bir davete icabet etmemek hoş karşılanmamıştır.[Buhârî,
nikâh]
Eşler birbirlerinden
sorumludurlar: "Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden
sorumlusunuz. Erkek ailesinin çobanıdır. Kadın kocasının evi ve çocuklarının
çobanıdır ve hepiniz güttüklerinizden sorumlusunuz."[Buhârî, nikâh]
Onların birbirlerine karşı yerine getirmeleri gereken hakları vardır. Bununla
birlikte erkekler kadınlardan bir derece üstündürler.[Bakara 228.] Erkek bunun
için ailesinin reisidir.
Karı ve koca
birbirlerine karşı iyi niyetli olmalı ve birbirlerine iyi davranmalıdırlar.
Zira Hz. Peygamber "iyileriniz ailesine karşı iyi olandır"[İbn Mâce,
nikâh] buyurmuştur.
İslâm tek evliliği
teşvik etmiş bununla birlikte dörde kadar kadın almaya da izin vermiştir.
İslâm, aile içerisinde
kan-koca arasındaki münâsebetleri düzenlediği gibi ana-baba ile çocuklar
arasındaki münâsebetleri de düzenleyen hükümler getirmiştir. Şimdi konu ile
ilgili ayrıntılı bilgileri hadis-i şeriflerin ışığında görelim...
VELİ’NİN NİKAHTAKİ YERİ:
Sözlükte
"velî" düşmanın zıddı olan "dost" anlamına gelir. Fıkıh
ilminde bir nikah terimi olarak "bir müslümamn nikahında onun yerini tutan
hür, mükellef ve müslüman kimsedir. Binaenaleyh çocuğun, mecnunun, ma'tuhun,
kölenin ve kâfirin, bir müslümamn nikâhında veli olması caiz değildir. Velayet
ve vilâyet kelimeleri fıkıh ilminde "bir kimsenin sözlerinin başkasının
malı ve nefsi üzerinde geçerli olması" demektir. Nikah konusunda veliden
anlaşılan budur. Velilik hakkım doğuran sebepler dörttür:
Akrabalık,
Evlenecek olan cariyeye
sahip olmak,
Evlenecek olan cariyeyi
hürriyetine kavuşturmuş olmak,
Devlet başkanı veya onun
yetkili kıldığı bir kimse olmak.
1. Akrabalık:
A. Nikahta hür bir
kadının velisi, öz babasıdır. İmam Şafiî ile imam Ahmed bu görüştedirler. îmam
Ebû Hanife'nin meşhur olan görüşü de budur.
îmam Malik, Ebu Yusuf,
îshak b. Rahûye ve İbnu'l-Münzir'e göre ise, kadının velisi eğer varsa, onun öz
oğludur. Oğul veliliğe babadan daha çok lâyıktır.
İmam Ebu Hanife'nin de
bu görüşte olduğuna dair bir rivayet vardır. Çünkü miras konusunda oğul babadan
daha önce gelir ve birinci derecede asabe sayılır.
Birinci görüşü temsil
eden imam Şafiî ve taraftarlarının delili şudur: Baba, görüşçe daha mükemmel,
şefkat bakımından daha üstündür. Bu bakımdan velayet konusunda babanın dedeye
takdim edildiği gibi oğula da takdim edilmesi icab eder. Ayrıca nasıl ki
küçüklük, sefihlik, mecnunluk gibi hallerde çocuğa veli olma hakkı öncelikle
babaya veriliyorsa, aynı şekilde nikah ve nikâhın dışındaki meselelerde de
velilik hakkı öncelikle babaya verilmelidir.
B. Baba yoksa, velilik
hakkı oğuldan önce dedenindir. İmam Şafiî, bu görüştedir. İmam Ahmed'in de bu
görüşte olduğuna dair bir rivayet vardır. Diğer bir rivayete göre ise, imam
Ahmed öz babanın bulunmaması halinde velilik hakkının dededen önce öz oğula
geçeceği görüşündedir.
îmam Mâlik'le Ebu Yusuf,
îshak b. Râhuye ve İbnu'l-Münzir de imam Ahmed'in bu ikinci görüşünü paylaşmaktadırlar.
İmam Ahmed'den üçüncü bir görüşe göre ise, öz babanın bulunması halinde
velilik hakkı Öncelikle erkek kardeşe verilir. Çünkü dede babanın babasıdır.
Özkardeş ise, babanın oğludur. Yani birisi gücünü babalıktan diğeri de
oğulluktan almaktadır. Babalık hali ise her zaman oğulluk haline takdim ve
tercih edilir. İmam Mâlik'in de bu görüşte olduğuna dair bir rivayet vardır.
îmam Ahmed'den dede ile kardeşin nikah akdinde velilikte eşit olduklarına dâir
de bir rivayet vardır. "Nikah akdinde baba olmadığı zaman velilik hakkı
öncelikle dedenindir" diyen imam Şafiî'nin ve taraftarlarının delili
şudur: "Çünkü baba dedenin çocuğudur, asabe olmakta da öncelik hakkı
vardır. Bu bakımdan nikah akdinde baba yoksa onun yerine oğuldan ve kardeşten
önce dede geçer. Ayrıca kardeşin dede, oğul ve oğlun oğlu ile birlikte
bulunduğu zaman mirastan düştüğü malumdur. Öyleyse dedenin velilik hakkı -ne
kadar yukarıda olursa olsun- babanın dışındaki bütün asabelerden önce gelir.
Dedeler içerisinde veliliğe öncelik hakkı mirastaki öncelik hakkı gibidir.
C. Kadının babası veya
babasının babası yoksa, velilik hakkı öncelikle oğluna, oğlu da yoksa yakınlık
derecesine uymak şartıyla oğlun oğluna.... intikal eder. Hanefi uleması ile
imam Mâlik ve imam Ahmed bu görüştedirler.
Şafiî'ye göre kadının
oğlu ve oğlunun oğlu... velilik hakkına sahip değildir. Ancak hakimlik veya
mevlâlık sıfatıyla annesinin evlenmesinde velilik hakkına sahip olabilir.
Babanın bulunmaması halinde çocuğun velilik hakkını elde edeceğini söyleyen
Hanefî ulemâsının ve taraftarlarının delilleri şu hadisi şeriftir: "Ümmü
Seleme'nin iddeti bitince Ebu Bekr (r.a.) haber göndererek onunla evlenmek
istedi. Fakat Ümmü Seleme kabul etmedi. Daha sonra Resûlullah (s.a.v.) Ömer b.
el-Hattâb'ı göndererek evlenme teklifinde bulundu. Ümmü Seleme, Hz. Ömer'e,
"Resûlullah (s.a.v.)'e söyle, ben kıskanç bir kadınım. Sonra çocuklarım da
var. Bu hususta kendisine danışacak hiçbir yakınım da yok" dedi. Hz. Ömer
Resûlullah (s.a.v.)'e gelerek (Ümmü Seleme'nin) cevabını nakletti. Resûlullah
(s.a.v.):
Git, söyle "ben çok
kıskanç bir kadınım" diyorsun. Bunun için Allah'a dua edeceğim ve
kıskançlığın gidecek. "Benim çocuklarım var" diyorsun. (Merak etme)
Allah onlara yardım eder. "Kendisiyle istişare edecek hiçbir yakınım da yok"
sözüne gelince, yakınlarından, gerek burada bulunsun, gerekse bulunmasın kimse
bu evliliği kötü karşılamaz" buyurdu. (Hz. Ömer Resulullah'm sözlerini
O'na nakledince) Ümmü Seleme, oğluna hitaben;
Ya Ömer, kalk ve beni
Resûlullah (s.a.v.)'le evlendir" dedi.[Nesâî, nikâh]
D. Kadının babaları ve
oğullan yoksa, Hanefîler ile imam Şafiî ve Mâlik'e göre, kadını nana-baba bir
erkek kardeşi velilik hakkım elde eder. İmam Ahmed'in sahih olan kavli de
budur.
tmam Ahmed'in meşhur
olan görüşüne göre ise, bu konuda; baba bir erkek kardeş, anne-baba bir erkek
kardeş gibidir. Ebu Sevr'in görüşüyle imam Şafiî'nin eski görüşü de böyledir.
Çünkü bunlara göre baba bir erkek kardeş ile anne-baba bir erkek kardeş
asabelikte eşittirler. Bu sebeple evlilik hakkını ihraz etmekte de eşit olması
gerektiğine hükmetmişlerdir. Ancak bu görüş başkaları tarafından
reddedilmiştir.
Kadının anne-baba öz
erkek kardeşi de yoksa o zaman velilik hakkı öz erkek kardeşinin oğulları,
oğulannın oğullarına bunlar da yoksa kadının amcasına o da yoksa onun
oğullarına, oğullarının... oğullarına sırayla intikal eder.
Bunların yakınlığı aynı
derecede olup birisi ana-baba cihetinden diğeri de yalnız baba cihetinden
akraba olsa hem anne hem de baba cihetinden akrabalığı olanlar sadece baba
cihetinden akrabalığı olanlara tercih edilirler.
İmam Ebu Hanife'den
yapılan meşhur rivayete göre asabesi olmayan bir kadının velisi, anası, kız
kardeşi, teyzesi gibi kadın akrabaları veya ana bir erkek kardeşi, dayısı,
anasının amcası gibi erkek akrabalarıdır. Bu konuda Kâsânî şunları söylüyor:
"Eğer kadının asabesi bulunmazsa, erkek veya kadın tüm yakınları kadının
velisi durumunda olurlar. Ancak bunlar evlenecek kimsenin mirasçısı durumunda
ise mirasteki tercih sırasına göre velilik hakkını elde
ederler.[Bedâ-i'üs-sanayi’, II, 240.]
2. Câriye sahibi olmak:
Cariyeyi evlendirmede
velilik hakkı onun efendisine verilmiştir. Eğer efendisi hayatta değilse bu hak
kuvvet derecesine göre sırayla onun asabelerine intikal eder. Bu hususta ulema
ittifak etmiştir.
3. Cariyeyi hürriyetine
kavuşturmuş olmak:
Hürriyetine
kavuşturulmuş olan bir cariyenin asabe denilen yakınları yoksa, onu
evlendirmede velilik hakkı onu hürriyetine kavuşturan eski efendisine intikal
eder. Eğer eski efendisi hayatta değilse veya veli olma ehliyetini
taşıyamıyorsa o zaman bu hak, eski efendinin asabesine intikal eder. Bu
asabeler arasında da mirastaki sıraya göre Öncelik hakkı tanır.
4. Devlet başkanı veya
onun yetkili kıldığı kimse:
Evlenecek olan kadının
akrabalarından hiçbirisi bulunmazsa ya da haksız olarak onu evlendirmekten
kaçınırlarsa, devlet başkanı veya onun vekili kadının velisi olur. Bunda
ittifak vardır. Nitekim şimdi üzerinde duracağımız hadis-i şerif de bunu ifâde
etmektedir.