HAD – HUDUD :
Had sözükte "Mani
olmak" demektir. İki şeyi birbirine karışmaktan men eden mania da haddir.
Haddin çoğulu "hudûd"tur.
İslam Hukuk terimi
olarak "had" Allah hakkı olarak yerine getirilmesi gerekli bulunan
sınırlı ve belli cezadır. Bu cezalar, zararı tüm insanlığa dokunan bir takım
kötü iş ve eylemlerden insanları menettiği için "had" adını
almışlardır.
Tariften de anlaşıldığı
gibi "had", Allah hakkı olarak öngörülen bir cezadır. Yani âmme
menfaati ile alâkalıdır. Onun için, bu cezaların uygulanmasında af sözkonusu
olmadığı gibi, mağdurun şikâyette bulunması da her zaman gerekli değildir.
Had cezasının
uygulandığı suçlar: Zina, sarhoşluk veren içki kullanmak, hırsızlık, yol
kesmek, dinden dönmek, İslâm ahkâmı ile hükmeden yönetime baş kaldırmak ve kazf
(namuslu bir kadına zina isnadında bu-lunmak)tır. Bu suçları işleyenlere
verilecek cezaların türü ve miktarı bizzat şarî (yani din koyucu olan Allah
c.c) tarafından tesbit edilmiştir.
İslam ceza hukukunda
hadlerden başka iki türlü ceza daha vardır, bunlar:
A) Kısas ve diyet: Cana
veya bedene yönelik cinayetlere (öldürme veya yaralama) verilecek dünyalık
ceza;
Kısas: Öldüren veya bir
uzva zarar veren şahsı, verdiği zararın aynısı ile cezalandırmaktır. Meselâ,
öldürücü bir aletle suçsuz birisini amden (kasden) öldüren kişiye kısas olarak
ölüm cezası verilir.
Diyet: Kasdi olmayan
öldürmelerde veya kasdi olduğu halde maktulün yakınlarının kısastan
vazgeçmeleri durumunda ya da yaralamalarda, kısas için denkliği sağlamanın
mümkün olmadığı hallerde cani tarafından maktulün yakınlarına veya mağdura
ödenen malî tazminattır.
Keffâret ise, bazı
öldürme suçlarında öldürenin köle azad etme ve oruç tutmak gibi fiillerle eda
ettiği ibadet cinsiden cezalardır.
B) Tâzîr cezası: Tazir,
tedib etmek, yola getirmek demektir. Istılahta ise dinin yasakladığı ama
karşılığında ceza belirlemeyip, devlet yetkilisinin takdirine bıraktığı cezadır.
Ta'zir cezası kırbaçlama, hapis, sözlü ihtar ve tenbih (uyarı) şekillerinde
verilir.