BUYU’ – ALIŞVERİŞ -
TİCARET
Buyu', bey' kelimesinin çoğuludur. Bey'in değişik
açılardan çeşitleri olduğu için, gerek hadis gerekse fıkıh kitaplarında ilgili
bölüm, çoğul olan büyü' kelimesi ile ifade edilir.
Bey' sözlükte; mutlak
olarak "değişim" manasınadır. "Malı, mala değişmek"
şeklinde de açıklandığı yerler vardır.
Istılahta
bey';"Taraflann rızası ile malı mala değişmek" demektir.
Bu tariften
anlaşıldığına göre; bir akdin bey' (alım satım) sayılması için;
a) Akdi yapanların
rızalarının bulunması gerekir. Rıza olmadan, başkasının zorlaması ile ortaya
çıkan bir irade beyanı ile alım satım akdi gerçekleşmez.
b) Mal değişimi gerekir.
Yani, alıcı ile satıcının birbirlerine verdikleri bedellerin mal sayılan
şeylerden olması grekir. Taraflardan birisi, eline geçene mukabil hiçbir şey
vermezse veya maldan başka (meselâ hizmet) bir şey verirse, bu akde alım satım
akdi denilmez.
Alım satım akdinin
rükünleri; icab ve kabuldür.
İcab: Bir alım satım
akdi ortaya koyabilmek için alıcı veya satıcıdan birinin önce söylediği
sözdür. Satıcının, "Ben bu malı şu kadar liraya sana sattım" veya
alıcının, "Ben bunu şu kadar liraya satın aldım" demeleri icabtır.
Kabul: İcaba cevap
olarak söylenen sözdür. Satıcının icabına karşılık alıcının "satın
aldım" ya da alıcının icabına karşılık satıcının "sattım"
demeleri kabuldür.
Alım satım akdi; icab ve
kabule delâlet eden sözlerin, "aldım, sattım" gibi mazi (geçmiş
zaman) ve "alıyorum, satıyorum" gibi hal (şimdiki zaman) sigalarıyla
söylenmesi ile.gerçekleşir.[1] "Alacağım, satacağım" gibi gelecek zaman
sigasıyla, "alır mısın, satar mısın?" gibi soru ile ve "al,
sat" gibi emir kipi ile alım satım gerçekleşmez.
Bir alım satım akdinin
gerçekleşmesi için şu şartların bulunması gerekir:
a) Akid yapanlar
açısından:
1- Akıl: Bu şart,
"ehliyet" sözü ile de ifade edilir.
2- Aded: Alıcı ve
satıcının bulunması. Bir kişi. hem alıcı hem de satıcı olamaz.
b) Akid yönünden:
1- Kabulün icaba uygun
olması. Yani icab hangi mala veya mallara, hangi bedel karşılığında yapılmışsa,
kabulün de buna uygun olması.
2- İcab ve kabulün,
geçmiş zaman veya şimdiki zaman sigası ile olması.
c) Akdin yeri
bakımından:
İcab ve kabulün aynı
mecliste olması. Meclisten maksat.Hanefflere göre; alışverişin konuşulması
(söz meclisi); Şâfiîlere göre, alışverişin konuşulduğu yer (beden meclisi)
dir.
d) Akde konu olan mal
bakımından:
1- Satılan şeyin mal
olması,
2- Malın elde mevcut
olması,
3- Malın değerinin
olması (mütekavvim),
4- Mal, sahip olunan
cinsten olması,
5- Satıcı, kendi adına
satmişsa o mala sahip olması,
6- Malın tesliminin
mümkün olması.
Bu şartlar, alım satım
akdinin kurulması için gerekli olan şartlardır. Hadisler şerhedilirken yeri
geldikçe bunlara daha geniş olarak temas edilecektir.
Alım satım akdinin,
nefâzı, sıhhati ve lüzumu için de birtakım şartlar vardır. Bunlar, fıkıh
kitaplarının ilgili bölümlerinde görülebilir.
Yukarıda, buyu'
kelimesinin çoğul olduğu; bey'in değişik yönlerden çeşitlerine işaret için
tekil değil de çoğul olarak kullanıldığını söylemiştik. Şimdi de kısaca bey'
(alım satım akdi) in çeşitlerine göz atalım:
1- Hüküm yönünden alım
satım akdi (bey') ikiye ayrılır:
a) Mün'akid olan,
b) Mün'akid olmayan.
Buna "bâtıl" da denilir. Hem asıl hem de vasıf yönünden meşru olmayan
akidlerdir. Bu akidler yok hükmündedir.
Mün'akid olanlar kendi
arasında ikiye ayrılır:
1) Fasid alışverişler:
Asıl itibariyle meşru olan fakat vasıf yönünden meşru almayan akitlerdir.
Fesada sebep olan şey ortadan kaldırılırsa, bu akid salih hale gelir. Vade
müddeti tayin edilmeden yapılan vadeli satışlar buna nisâldir.
2) Sahih alışverişler:
Hem asıl hem de vasıf yönünden meşru olan akit-erdir; bu da ikiye ayrılır:
a) Mevkuf: Başka birinin
hakkı taalluk eden akitler. (Bir başkasının mamı, onun haberi olmadan satmak
gibi). Bu akit, hak sahibinin icazet ver-nesi ile geçerlilik kazanır
b) Nafiz: Başkasının
hakkı taalluk etmeyen akitlerdir. Bu akitler de ikiye ayrılır:
1) Lâzım olan (kesinlik
kazanan): İçerisinde herhangi bir muhayyerlik
bulunmayan akitler.
2) Lâzım olmayan
(kesinlik kazanmayan): Kendisinde herhangi bir muhayyerlik bulunan akitler.
II- Alım satım akdine
konu olan mallar açısından, alışverişler dörde ayrılır:
1) Mutlak alım satım
akdi (el-bey'ul-mutlak): Bir metal (ayni) para mukabilinde satmak. Eşya,
hayvan, hububat, para, bina gibi malları para karşılığı satmaktır. Mutlak
olarak bey' denildiğinde bu alışveriş çeşidi anlaşılır.
2) el-Mukâyaza: Metaı
meta karşılığında satmaktır. Bugünkü karşılığı ile trampadır.
3) Selem: Parayı peşin
verip malı ilerideki bir zamanda teslim almak üzere yapılan akiddir. Bu akde
"selef" de denilir.
4) Sarf: Parayı, para
karşılığında satmak, yani para bozdurmaktır.
III- Bedel yönünden alım
atım akdi de dört çeşittir:
1) el-Müsâveme: Satıcının, sattığı malın
kendisine mal oluş fiatını hiç anmadan, alıcı ile belirli bir fiat üzerinde
anlaşarak malını satmasıdir.
2) et-Tevliye: Satıcının malın kendisine mal
oluş fiatını söyleyip, aynı fiyattan satmasıdır.
3) el-Mürâbaha:
Satıcının, malın kendisine mal oluş fiyatını söyleyip üzerine belirli bir oran
veya mikdarda kâr koyarak satmasıdır. Meselâ, "Bu mal bana 100 liraya mal
oldu, sana yüzde on kârıyla sattım." demesi murabahadır.
4) el-Vadî'a: Satıcının
malın kendisine mal olduğu fiyatı söyleyip, o fiyattan biraz daha ucuza
satması, (murabahanın zıddı)dır.
Alım Satım Akdinin Meşru
Oluşu:
Alım satım akdi, dînen
kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Buna hiçbir kimsenin itirazı yoktur.
İleride alışverişin cevazına delâlet eden hadisler gelecektir. Ayrıca, Hz.
Peygamber (s.a) peygamber olarak geldiğinde, insanların ticaretle meşgul
olduklarını görmüş ve bunu menetmemiş, hatta dürüst tüccarları övmüştür. İbn
Ömer'in rivayet ettiği bir hadiste, Rasûlullah (s.a): "Güvenilir, dürüst
ve müslümantacir, kıyamet gününde şehitlerle beraberdir" buyurmuştur.[İbn
Mâce, ticârât] Biz, alışverişin cevazını gösteren hadlisleri ileriye bırakarak
burada iki âyet-i kerimenin mealini vermek istiyoruz.
Allah (c.c) şöyle
buyurmuştur:
"Faiz yiyen şu
faizciler (yok mu? Bunlar kabirlerinden) ancak şeytan çarpmış sarmalıların
kalktıkları gibi kalkarlar. Bu, onların; 'alışveriş faiz gibidir' demeleri
sebebiyledir. Halbuki Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Kim ki,
Rabbindcn kendisine (faizden nehyeden) bir öğüt gelir de vazgeçerse, artık
geçmişi ona hükmü de Allah'a aittir. Her kim de (faizi helâl saymaya) döner,
(yeniden faiz alır) sa, bunlar da cehennemliklerdendirler; hep orada kalacaklardır."[Bakara
27]
"Ey iman edenler!
Malınızı aranızda haksızlıkla (kazanıp) yemeyiniz. Meğer ki o, kazancınız her
birinizin rızasından (doğan) bir ticaret (malı) ola."[Nisa 29]
Alım Satım Akdinin Meşru
Oluşundaki Hikmet:
Toplum halinde yaşayan
insanların, ihtiyaç duydukları tüm malları kendilerinin üretmeleri mümkün
değildir. Medeniyetin ilerlemesi ile, fertlerin yanı sıra, devletlerde bile
bazı sahalarda ihtisaslaşmalar olmaya başlamıştır. Meselâ, bazı devletler
tekstilde ihtisaslaşırken, başkalarının demir çelikte veya ;arımda
ihtisaslaştıklan görülmüştür. Bu hal, insanların bazı ihtiyaçlarını
başkalarının ürettikleri mallarla karşılama mecburiyetini doğurmuştur.
İnsanların, başkalarının
mallarını ele geçirmeleri ya; hırsızlık, gasp, yağma gibi gayri meşru ya da
karşılığını ödeyerek veya mal sahibinin rızası ile karşılıksız olarak meşru bir
yolla mümkün olur. Dinimiz hak ve adalet ölçü-erine tamamen aykırı olan birinci
yolu kesinlikle yasak etmiş, o yola başvuranlara en ağır cezaları koymuştur.
İkinci yolu ise, kabul ve teşvik etmiştir. Parafların rızaları ile karşılıklı
mal değişimi dediğimiz ticarette, alıcı ve satınlann haklarını korumak,
aralarında anlaşmazlıkların çıkmasını önlemek, tarafların haksız kazanç sağlamalarına
engel olmak için genel prensip ve kuallar koymuştur.