ARİYET TAZMİNİ :
Ariyet; -âriyyet şeklinde de okunabilir- "teâvür"
kelimesinden ismi masdar olan "âre" kelimesine mensuptur. Teâvür de;
nöbetleşe birbirinden alma manasınadır. Ariyet verilen mal, veren ile alan
arasında nöbetle kullanıldığı için bu isim verilmiştir.
Ariyetin, sür'atle gidip gelme manasına gelen "âre" den;
veya fiilinden alındığını söyleyenler de vardır. Ariyet verilen mal,
karşılıksız olduğu, bedelden âri bulunduğu için bu isim verilmiş olmaktadır.
Bir kısım âlimler ise ariyetin, "âr" sözüne mensup olduğunu
söylerler. Âr, ayıp demektir. Ariyet; mal istemekte bir çeşit zillet ve ayıp
bulunduğu için bu adı almıştır. Fakat bu nisbet pek doğru görülmemiştir.
Ariyet, ıstılahta: Bir malın menfaatim birisine, meccânen yani bir
bedel mukabilinde olmaksızın, rücûu kabil olmak üzere filhal temlik
olunmasıdır.
Meccânen kaydıyla icâre; filhal kaydıyla vasiyyet, rücûu kabil
olmak kaydıyla da hibe tarifden hariç bırakılmıştır.
Tariften de anlaşılacağı üzere ariyet: İyreti olarak kullanılıp
geri verilmek üzere alınan mal demektir.
Ariyete, "müstear" veya "müâr" da denilir.
Ariyet vermeye "iare", ariyet verene "muîr", ariyet alana
da "müsteîr" denilir.
Bu bab, iare olarak verilen malın yok olması durumunda tazmininin
gerekliliği konusundaki hadisleri ihtiva etmektedir. Biz bu meseleyi,
hadislerin tercemesinden sonraya bırakıp, şimdi Hanefî mezhebine göre iareye
ait bazı konulara çok kısa olarak temas etmek istiyoruz.
Diğer akitlerde olduğu gibi, iare de icab ve kabulle gerçekleşir.
Yani, muîr, sarahaten veya delâleten malını ariyet olarak verdiğini söyler ve
müsteîr de bunu kabul eder. Yahut da müsteîr bir kimseden malını ariyet olarak
ister, mal sahibi de verdiğini söyler. İare konusunda mal sahibinin sükutu
kabul sayılmaz. Ama teati yolu ile de iare akdi yapılabilir.
İare, menkul ve gayrimenkul bütün mallarda cereyan eder. Paranın
veya ölçülüp tartılan malların iaresi, karz sayılır.
Müsteîr, iare ile aldığı malın menfaatına meccânen mâlik olur.
Dolayısıyla mal sahibi daha sonra müsteîrden ücret isteyemez. Ama müsteîr,
ariyet olan malı muîr istediği anda vermek zorundadır.
Ariyet olan mal bir arazi ise ve ağaç dikilmek ya da bina yapılmak
için alınmışsa, müsteîr o araziye ekin ekebilir veya bina yapabilir. Ancak muîr
istediği zaman ağacı veya binayı söküp tarlayı geri verecektir. Müsteîr bir
tarlayı, ekin ekmek için ariyet olarak alır ve ekin ekerse, tarla sahibi ekin
hasat edilinceye kadar tarlasını isteyemez.
Müsteîr, ariyet olarak aldığı malı birisine kira ile veremez. Eğer
verir de mal helak olursa onu zâmin olur.
Mal, kullanan şahsa göre değişik etkilenen bir mal değilse,
müsteîr başka birine iare olarak verebilir. Ancak mal sahibi, bir başkasına
vermemesi için şart koşmuşsa o zaman veremez.
Ariyetin sahibine geri verilmesi için gerekli olan ücret müsteîre
aittir.
İare, taraflar için bağlayıcı bir akit değildir. Dolayısıyla muîr
istediği zaman malını geri alabileceği gibi müsteîr de dilediği zaman iade
edebilir. İare için bir zaman tayin edilmiş bile olsa durum aynıdır. Sadece
yukarıda temas edilen ekin ekmek için ariyet olarak alınan tarla meselesi bu
hükümden müstesnadır.
Muîr veya müsteîrden birisinin ölümü ile de iare akdi sona erer.