İmam Züfer :
Hanefî mezhebinin büyük
fıkıh âlimlerinden. Hadîs ilminde de meşhûr bir âlim olup, İmâm-ı a’zamın
(r.a.) talebesidir. Künyesi, Ebû Huzeyl’dir. Aslen İsfehânlı olup, 110 (m. 728)
senesinde doğdu. 158 (m. 775)’de Basra’da 48 yaşında iken vefât etti. Basra’da
yaşadı ve orada kadılık yaptı. Babası Basra şehrinin valisi idi. Züfer bin
Hüzeyl ilim öğrenmeye orada başladı. Önce hadîs ilmini öğrendi. Sonra - 165 -
Kûfe’ye gidip, İmâm-ı a’zamın (r.a.) derslerine devam etti. Ondan fıkıh ilmini
öğrendi ve bu ilimde zamanının
meşhûr âlimlerinden oldu.
Dünyâya hiç dalmadı. Bütün ömrünü ilim öğrenmek ve öğretmekle geçirdi.
Hanefî mezhebi imamlarından
ve fukahanın ikinci tabakasından olup, mezhebte müctehiddir. İmâm-ı a’zam onun
için “Talebelerimin en mükemmelidir” buyurarak O’nu methetmiştir.
İmâm-ı Züfer, ilimde o
derece iyi yetişmişti ki, kendisine bir suâl sorulduğu zaman, geniş cevap
verir, anlaşılır bir şekilde izah ederdi. İsbâti gereken mes’eleleri kat’î
delillerle isbât ederdi. İmâm-ı a’zamın usûlü üzerine ictihâd ederdi. Çok
ibâdet eden, doğru sözlü ve ilimde sağlam bir âlim idi. Evlendiğinde hocası
İmâm-ı a’zamı düğününe da’vet etmişti. İmâm-ı a’zam düğün sırasında yaptığı bir
konuşmasında, “Züfer müslümanların imâmlarındandır. Şeref, haseb, neseb
bakımından en tanınmışlardandır” buyurmuştur.
İmâm-ı Züfer bir defasında
bir miras mes’elesi sebebiyle Basra’ya gitmişti. Basra halkı ondaki üstün
hâlleri görerek olgun ve müstesna bir insan oluşuna hayran kalmışlardı. Bu
sebeble Basra’da kalmasını ısrarla istediler. O da bu arzu üzerine bir müddet
Basra’da kaldı. İlmiyle ve üstün halleriyle insanlara çok faydalı oldu. Her
nerede olursa olsun hiç boş konuşmazdı. Dâima ilmi mes’eleler üzerinde söz
söyler, hep bu hususta konuşurdu. Bulunduğu yerde boş konuşulmaya başlansa hemen
o meclisi terk
ederdi.
Bir müddet Basra kadılığı
yapmıştır. Ayrıca ilim öğretmek ve ders vermekle meşgul olmuştur.
Meşhûr âlimlerden Muhammed
bin Abdullah Ensârî, Halef bin Eyyûb, Âsım bin Yûsuf, Hilâl-er-Rey gibi büyük
âlimler İmâm-ı Züfer’in ders halkasında yetişmiştir.
İmâm-ı Züfer’e İmâm-ı a’zam
sorulduğu zaman, “Biz onun yanında, şahin kuşunun yanındaki serçe gibiyiz”
diyerek hocası İmâm-ı a’zamın ilimdeki üstün derecelerini belirtmiştir.
O asrın âlimlerinden biri
olan Müzenî’ye, bir zât, Irak’daki fıkıh âlimlerini sormuştur. Ebû Hanîfe
hakkında ne dersin deyince, “O fıkıh âlimlerinin efendisi ve en büyüğüdür”,
cevâbını vermiştir. Ya Ebâ Yûsuf deyince, “Hadîs-i şerîfe en çok tâbi olandır”,
ya Muhammed bin Hasen deyince, “Fürû mes’elelerini en iyi açıklayandır”
demiştir. Ya Züfer deyince, “Kıyasta en keskin olandır” demiştir.
İmâm-ı Züfer Basra’ya
gidince, kabul etmek istemediği halde kadılık yapmasını istediler. Bu hususta
çok zorladılar ve bunun üzerine bir müddet kadılık yaptığı, kaynaklarda kaydedilmiştir.
Basra’daki ba’zı ilim çevreleri İmâm-ı a’zamın büyüklüğünü anlayamamış olmaları
sebebiyle muhalefet göstermişlerdi.
Bir kısmı da hasedleri
sebebiyle karşı çıkmıştı. İmâm-ı Züfer Basra’ya gidince ilim erbabı onun
yanında toplanıp, ilmi münazaralar ve müzâkereler yapmaya başlamışlardı. İmâm-ı
Züfer’in mes’eleleri ele alış tarzına, yaptığı izahlara ve getirdiği delilleri
işiterek hayran kalmışlardır. Onun anlattığı şeyleri ve yaptığı izahları
beğenip, bunları nereden öğrendin demişlerdi. O da Hocası İmâm-ı a’zamdan
öğrendiğini söylemiştir. Bu şekilde kurulan her ilim meclisinde yaptığı
izahlarla Basra’daki ilim ehli arasında kendisine ve hocası İmâm-ı a’zama
(r.a.) karşı bir sevgi uyandı. İmâm-ı a’zamın büyüklüğünü anlayıp, düşmanlık
edenler dost oldu. Onu
sevmeye ve methetmeye, istifâde etmeye başladılar.
İmâm-ı Züfer, kıyas
yapmadaki üstünlüğü ile meşhûr olmuştur. Bu hususta şöyle buyurmuştur: “Bir
mes’elede hüküm verirken o mes’ele hakkında hadîs-i şerîf (eser) bulursak
onunla hükmeder, kıyas yapmayız. Eser olunca kıyası terk ederiz. Yoksa, kıyas
yaparız...” Hocası İmâm-ı a’zamın vefâtından sonra sekiz sene gibi kısa bir müddet
yaşamış olup, onun mezhebini yaymıştır. İmâm-ı Züfer çok az mes’elede İmâm-ı
a’zamdan ayrı ictihâdta bulunmuştur. Hocası İmâm-ı a’zama hayatında ve
vefâtından sonra muhalefet etmemiştir. Hanefî mezhebinde, zaruret hâlinde
İmâm-ı Züfer’in ictihâdı ile amel etmek caizdir. İbn-i Abd-ül-Berr, şöyle
demiştir: “Züfer bin Hüzeyl yüksek bir akıl ve idrâkâ sahip idi. Haramlardan
çok sakınan, vera’ sahibi ve hadîs ilminde de sika (güvenilir), sağlam bir
âlimdir.” O evliyânın büyüklerinden Dâvûd-i Tâî ile arkadaş olup birbirlerini
çok severlerdi. Dâvûd-i
Tâî, ibâdetle, zühd ve takva ile yaşadı. İmâm-ı Züfer ayrıca ilme devam etti.
Hem ilimde, hem de ibâdette çok gayretli bir âlim olup, bunları kendinde
toplamıştır, İmâm-ı Züfer vefât edeceği zaman İmâm-ı Ebû Yûsuf ve başkaları
(vasiyyet et) dediler. “Şu mal hanımımındır.. Şunlar da, kardeşimin oğlunundur”
dedi. Bu sözlerine şaşırdılar. Çünkü kardeşi varken, kardeşinin oğluna bir şey
düşmez idi. Vefâtından sonra kardeşi onun zevcesini aldı. Bir oğlu oldu. Mallar
oğluna kalınca İmâm-ı
Züfer’in kerâmeti belli
oldu.
Kaynaklar:
-----------------
1) Vefyyât-ül-a’yân,
cild-1, sh-317, 318
2) Fevâid-ül-behiyye sh-75,
77
3) Tabakât-ül-seniyye
Varak-128 b, 129 a
4) Cevâhir-ül-mudiyye
cild-1, sh-233, cild-2, sh-534
6) Şezerât-üz-zeheb cild-1,
sh-243
6) Mîzân-ül-i’tidâl cild-1,
sh-348
7) Tabakât-ül-fukaha
(Tapköprüzâde) sh-18
8) Lisân-ül-mîziân cild-2,
sh-476, 478
9) Fihrist cild-1, sh-285
10) Tabakât-üş-şirazî
sh-113
11) Keşf-üz-zünûn cild-2,
sh-1782
12) Mevduât-ül-ulûm cild-1,
sh-606
13) El-A’lâm cild-1, sh-78
14) Mu’cem-ül-müellifîn
cild-4, sh-181
15) Tam İlmihâl Se’âdet-i
Ebediyye, sh-1090
16) Eshâb-ı Kirâm, sh-302