Yahya b. Ya’mer :
İkinci asrın meşhûr nahv ve
hadîs âlimi. Tâbiînden olup, hadîs ilminde sika (güvenilir)’dir. Ba’n
rivâyetlere göre, Kur’ân-ı kerîmin benzer harflerini birbirinden ayırmak için
noktaladı. Lügat, fıkıh, kırâat ve edebiyat âlimidir. Meşhûr Emevî valisi Haccâc
bin Yûsuf’u ki o da fasîhliğiyle meşhûrdur-hayran bırakacak kadar fasîh
konuşurdu. Uzun bir ömür sürdü, el-Advanî (Uzun ömürlü) denildi.
Künyeleri, Ebû Süleymân,
Ebû Sa’îd ve Ebû Adî olan Yahyâ bin Ya’mer (r.a.), el-Leysî, el-Kaysî,
en-Nahvî, el-Advanî, el-Veşkî, el-Cedlî, el-Basrî, el-Mervezî, et-Tâbiî
nisbetleri verildi. Ehl-i Beyt’in hizmetçisi olarak bilinen bu mübârek zât,
Kâdî-i Merv, Kâdi-i Basra, fakîh ve edîb lâkabları ile anıldı.
Kinâneoğullarından olup, Ehvâz’da doğan Yahyâ bin Ya’mer hazretleri, babasından
okudu. Basra’da ilim tahsîl etti. Dîvân kâtipliği ve Horasan taraflarında
kadılıklarda bulundu. En son Basra’da kadılık yaptı. 129 (m. 746/747) senesinde
orada vefât etti. Yahyâ bin Ya’mer lügat ilmini babasından okudu. Nahv ilmini,
bu ilmi Hz. Ali’den alarak kuran meşhûr nahv âlimi Ebu’l-Esved ed-Düelî’den
aldı. Kırâat ilmini İbn-i Ömer, İbni Abbâs, Ebu’l-Esved ve Abdurrahmân bin Ebû
İshâk’tan (r.a.) öğrendi. Yahyâ bin Ya’mer hazretleri, Eshâb-ı kirâmdan
(r.anhüm) Abdullah bin Ömer, Abdullah bin Abbâs ve daha başkaları ile görüşüp,
sohbetleriyle şereflendi. Hz. Osman, Hz. Ali, Ammâr, Ebû Zer, Ebû Hüreyre, Ebû
Mûse’l-Eş’arî, Hz. Aişe, Süleymân bin Sard, İbni Abbâs, İbni Amr, Câbir
(r.anhüm) Ebu’l-Esved ed-Düelî ve daha birçok râvilerden hadîs rivâyet etti.
Kendisinden ise, Katâde bin Diâme, İshâk bin Süveyd el-Advî, Yahyâ bin Ukayl,
Süleymân et-Teymî, Abdullah bin Beride, İkrime, Ata el-Horasânî, Rukîn bin
er-Rebî’, Ömer bin Ata bin Ebi’l-Huvâr, Abdullah bin Kûleyb, Ezrâk bin Kays,
İshâk bin Süveyd ve bunlardan başka Tâbiîn ve Tebe-i tâbiînden birçok mübârek
zât hadîs-i şerîf rivâyet etti. Yahyâ bin Ya’mer hazretleri, hocası Ebu’l-Esved
ed-Düelî’nin başlattığı Kur’ân-ı kerîmin noktalama ve harekelenmesini, meşhûr
vali Haccâc bin Yûsuf’un emriyle, hocasının diğer talebesi Nasr bin Âmir’le
birlikte, ba’zı rivâyetleri de yalnız kendisi yaptı. Haccâc da nahvde ve
fesahatte söz sahibi idi.
Horasan’da Kuteybe bin
Müslim’in dîvân kâtibi iken Haccâc’ın da’vetiyle Basra’ya geldi. Aralarında
olan bir münazaradan dolayı onu bölgesinden Horasan taraflarına sürdü. Horasan
Valisi Kuteybe bin Müslim, O’nu hürmetle karşıladı. Nişâbûr, Merv ve Herat’ta
kadılık verdi. Oralarda talebe yetiştirip, kitaplar tasnif etti. Daha sonra
azledildi. Basra’ya döndü. Haccâc O’nu Basra kadısı ta’yin etti. Vefâtına kadar
kadılık yaptı. Birçok hadîs-i şerîf rivâyet edip, kırâat ilminde Abdullah bin
Ebû İshâk Zeyd-i Hadremî’yi ve pekçok talebe yetiştirdi. Bu büyük zâtın en
mühim hizmeti Kur’ân-ı kerîmin doğru okunması için noktalama ve
harekelenmesinde oldu. Bu harekeler sayesinde, bugün Arapça bilmeyenler
Kur’ân-ı kerîmi rahat okuyabilmektedirler. Eğer noktalama ve harekeleme
olmasaydı, herkes Kur’ân-ı kerîmin her âyetini, her harfini, bir hocadan okuyup
ezberleyerek öğrenecekti. Ya da herkesin hiç hatasız okuyabilecek
şekilde Arapça ve nahiv
bilgisine (dilbilgisine) sahip olması gerekecekti.
Yahyâ bin Ya’mer,
zamanındaki insanların en fasîhi idi. Dünyâ menfaatini hiç düşünmez, doğruyu
söylemekten çekinmezdi. Ehl-i Beyt’i ve Eshâb-ı kirâmı (r.a.) çok severdi.
Abdülmelik bin Umeyr’in
(r.a.) “Zamanlarında insanların en fasîhi şu üç kişi idi: Mûsâ bin Talha,
Kabîsa bin Câbir ve Yahyâ bin Ya’mer’dir” dediği kitaplarda yazılıdır.
Hâkim ise, “Yahyâ bin
Ya’mer, fakîh, edîb ve nahiv âlimlerinden olup, hadîs rivâyetlerinin çoğunu
Tâbiînden yapmıştır” demektedir.
Haccâc, Vâsıt şehrini
kurduğu zaman şehrin ayıbının olup olmadığını sordu. Halk da “Biz bilmeyiz, ama
bilgili bir zâta» gidip soralım” deyip, Yahyâ bin Ya’mer’i işaret ettiler.
Yahyâ’yı (r.a.) da’vet edip aynı soruyu O’na sordu. O da, “Bu şehri başkasının
malı, parası ile yaptın. Herhalde bu şehirde, senin evlâdından başkaları otursa
gerektir” dedi. “Böyle söylemeye nereden cesaret alıyorsun” diye sorunca da:
“Allahü teâlâ âlimlerden, insanlara
bildikleri hadîs-i şerîf ve sözleri gizlemeyeceklerine dâir söz aldı” buyurdu.
Ebû Zür’a, Ebû Hatim, Nesâî ve İbni Hibbân’ın (r.a.) sika (hadîste güvenilir)
olduğunu söyledikleri Yahyâ bin Ya’mer’in (r.a.) rivâyet ettiği hadîs-i
şerîflerden ba’zıları:
Abdullah bin Abbâs’ın
(r.a.) rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte Resûlullah (s.a.v.):
“Allahım! Ancak sana teslim
oldum, sana îmân ettim, sana tevekkül eyledim ve ancak seninle düşmana karşı
mücâdele ettim. Allahım! Beni dalalete düşürmenden, senin izzetine sığınırım.
Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Ölmeyen, diri olan ancak sensin; Cinlerle
insanlar (bu dünyâda) fânidirler.” buyurdu.
Hz. Ömer (r.a.) rivâyet
etti. Resûlullah (s.a.v.):
“Herhangi bir müslümanı
dört mü’min hayır ile över ve şahitlik ederse cenâb-ı Hak o
müslümanı Cennetine koyar”
buyurdular. Eshâb-ı Kirâm (r.a.) da:
“Yâ Resûlallah! Üç kişi de
şehâdet ederse de böyle midir?” diye sordular. Resûl-i ekrem (s.a.v.):
“Üç kişi şehâdet ederse de
böyledir” buyurdu. Sonra: “İki kişi şehâdet ederse de böyle
midir?” diye sordular.
Resûl-i ekrem (s.a.v.):
“İki kişi şehâdet ederse de
böyledir” buyurdular.
Kaynaklar:
------------------
1) Vefeyât-ül-a’yân cild-6,
sh-173
2) Tehzîb-üt-tehzîb
cild-11, sh-305
3) Bugyet-ül-vuât cild-2,
sh-417
4) En-Nücûm-üz-zâhire
cild-1, sh-217
5) Mîzân-ül-i’tidâl cild-4,
sh-415
6) El-A’lâm cild-8, sh-177
7) Tabakât-ı İbni Sa’d
cild-7, sh-368