Yahya b. Ebi Kesir :
Hadîs ilminde hâfız
(yüzbinden fazla hadîs-i şerîfi ezbere bilen) ve aynı zamanda fıkıh âlimi. Ebû
Nasr el-Yemâmî’nin âzâdlı kölesi olup, künyesi, Ebû Nadr’dır. Kendisine Yesâr,
Neşit ve Dinar ismi de verilirdi. Basralı olan Yahyâ bin Ebî Kesir, on sene Medine’de
ikâmet edip Tâbiînin büyüklerinden istifâde etti. Yemâme’de yerleşip meşhûr
âlimler arasına girdi. 129 (m. 747)’de vefât etti.
Babası, Sâlih bin
el-Mütevekkil olup, zamanının en meşhûr âlimlerinden ilim tahsil etmiştir.
Kendisi Tâbiînden olup, Enes bin Mâlik, Ebû Seleme bin Abdurrahmân bin Avf,
Hilâl bin Ebî Meymûne, Muhammed bin İbrâhîm et-Teymî, Yala bin Hâkim, Muhammed
bin Abdurrahmân bin Sevbân, Ebû Nadr el-Abdî, Abdullah bin Ebî Katâde, Ebû
Şu’be, İkrime, Ata ve daha birçok zâttan hadîs-i şerîf rivâyet etti.
Kendisinden ise, oğlu
Abdullah, Eyyûb Sahtiyanî, Yahyâ bin Sa’îd el-Ensârî (Bu iki zât onunla aynı
zamanda yaşamıştır.) el-Evzâî, İkrime bin Ammâr, Ebân bin Yezîd, Ali bin
Mübârek, Eyyûb bin Uyeyne, Haccâc bin Ebî Osman es-Savvâf ve diğer zâtlar
rivâyette bulundular.
On yaşında iken Medine’ye
ilim öğrenmek için giden Yahyâ bin Ebî Kesîr’i pekçok âlim
medhetmektedir. Meselâ
Şu’be: “Yahyâ, Zührî’den önce gelir.” Ahmed bin Hanbel: “Yahyâ ile Zührî
insanların en âlimidirler.” Eyyûb Sahtiyanî: “Yeryüzünde Yahyâ bin Ebî Kesîr
gibi kimse kalmadı.” Ebû Hatim ise: “O, sikadır (güvenilir).” İbnü’l-Medînî
ise: “Muhammed (s.a.v.) ümmetine, ilmi altı kişi ezberleyip nakletti. Bunlar
Mekke’de Amr bin Dinar, Medine’de ez-Zührî, Kûfe’de Ebû İshâk es-Sebîî ve
el-A’meş, Basra’da Katâde ve Yahyâ bin Ebî Kesîr’dir.” diyerek onun ilimdeki
yüksek derecesini bildirmektedirler.
Âmir bin Yesâr diyor ki:
“Yahyâ temiz ve güzel elbise giyerdi. Güzel görünüşlü idi.” İbn-i Hibbân ise:
“O âbidlerden olup, bir
cenâzede bulunduğu zaman geceyi korku hâlinde geçirir ve onunla konuşmak mümkün
olmazdı.” demektedir.
Rivâyet ettiği hadîs-i
şerîflerden ba’zıları şunlardır:
“Kim ni’met sahibinden
(zenginlerden) başkası ile (fakîrlerle) ilgilenmez, yüz çevirirse,
Allahü teâlânın Muhammed’e
(s.a.v.) indirdiğini inkâr etmiş olur.”
“Bir kimse sahibi olmadığı
bir şeyi nezredemez (adakta bulunamaz). Mü’mine la’net etmek, onu öldürmek
gibidir. Bir kimse dünyâda iken bir şey ile kendini öldürürse (intihar ederse),
âhıret gününde onunla azâb edilir. Kim yalan söyleyerek İslâmdan başka din
üzerine yemin ederse, o kimse söylediği dîne girmiş olur. Kim de bir mü’mine
küfür ile iftira ederse, o kimseyi öldürmüş gibi olur.”
“Kim çok konuşursa çok hatâ
yapar, çok hatâ yapmak çok günah işlemeye sebep olur.
Günahı çok olana Cehennem
lâyık olur. Kim Allaha ve âhıret gününe inanıyorsa, ya hayır söylesin veya
sussun.”
“Oruçlu kimseler sizin
sofranızda iftar ederlerse ve sâlih insanlar da sizin yemeğinizden
yerlerse, orada melekler de
hazır bulunurlar.”
“İslâmiyet üç şey üzerine
bina edilmiştir:
- Lâ ilâhe illallah diyen
bir kimseye bir günah sebebi ile “kâfir” oldu demeyiniz ve bu hususta onun
aleyhine şâhidlik etmeyiniz.
- Hayrın ve şerrin Allahü
teâlâdan geldiğini bilmek ve inanmak.
- Cihad kıyâmete kadar
devam eder. Bunu ne bir zâlimin zulmü, ne de âdil olanın adaleti
kaldırabilir.”
Yahyâ bin Ebî Kesîr’in
güzel sözlerinden ba’zıları:
“Bir sihirbazın bir ayda
bozamadığını, bir nemmam (koğucu söz taşıyan) bir saatte bozar.”
“Bir evde üç şey varsa,
oradan bereket kalkar. Bunlar; israf, zina ve (emânete) hıyânet ekmektir.”
“Yolda giderken bir bid’at
işleyen kimse ile karşılaşırsan hemen yolunu değiştir.”
“Bir adamın mantığı (düşüncesi)
düzgün olursa, diğer amelleri de düzgün olur, fakat bir kimsenin mantığı bozuk
olursa diğer amelleri de bozuk olur.”
“Amellerin en fazîletlisi
vera’dır. İbâdetlerin en fazîletlisi de tevâzudur. (alçak gönüllülük).
“Altı şey bir kimsede
varsa, îmânı kâmil olur; Allahü teâlânın düşmanları ile kılıçla (silâhla)
döğüşmek, yaz günlerinde oruç tutmak, kış günlerinde abdest alırken ayak
parmaklarının arasını hilâllemek, bulutlu günlerde namazı erken kılmak, haklı
olduğumu bildiği hâlde münâkaşayı ve çekişmeyi terk etmek ve musîbetlere karşı
sabretmek.”
“Kula kıyâmet gününde ilk
önce namazından sorulur, namazı tamam olursa bütün amelleri tamam olur, namazı
eksik olursa, bütün amelleri noksan olur.”
“Kur’ân-ı kerîm ve fıkıh
öğrenmek ibâdettir.”
Yahyâ bin Ebî Kesir,
Süleymân aleyhisselâmın oğluna yaptığı nasîhatla ilgili olarak şöyle buyuruyor:
“Ey oğlum nemimeden (söz
taşımaktan) sakın. Çünkü o, kılıçtan daha keskindir. Gadablanmaktan (kızmaktan)
sakın. Çünkü o zâlimlerin mülküdür, ölüm mülkü gibidir. Fikri münâkaşayı bırak
onun faydası yoktur ve kardeşler arasına düşmanlığı sokar. Ey oğul, Allah’ın
kitabına sarılman (ona tâbi olman) lâzımdır. Ey oğul, gadabın çoğundan sakın,
çünkü o halim (yumuşak, tevazu sahibi) insanın kalbini mahveder. Ey oğlum,
helâk olanın bu hâlini merak etme, ebedî se’âdete kavuşan, kurtulan insanların
hâlini merak et, onları
düşün. Ey oğul, vücûdun sıhhati, zenginlikten daha önemlidir.”
Kaynaklar:
------------------
1) Hilyet-ül-evliyâ cild-3,
sh-66
2) Tehzîb-üt-tehzîb,
cild-11, sh-268
3) Tezkiret-ül-huffâz,
cild-1, sh-128
4) Târîh-i İslâm cild-5,
sh-179
5) El-A’lâm cild-8, sh-150
6) Târîh-i kebir cild-8,
sh-302, 303
7) Tabakât-ı İbn-i Sa’d
cild-5, sh-555