Ana sayfa

 

Muhammed b. Vasi’ :

 

Muhaddis, zâhid, âbid. Tâbiînin büyük âlimlerinden. Basralı’dır. Doğum târihi ve ailesi

hakkında bilgi yoktur. 123 (m. 730) senesinde vefât etti. Eshâb-ı kirâm ve Tâbiînin sohbetinde yetişti.

Tâbiînden çoklarına hizmet etti. Devrin eşsiz âlim ve ma’rifetler kaynağı Hasan-ı Basrî, Süfyân-ı Sevrî,

Mâlik bin Dinar’ın (r.anhüm) arkadaşıydı. Beraber bulunup, sohbet ederlerdi. Zamanının bir tanesiydi.

Ma’rifette o dereceye vardı ki; “Gördüğüm her şeyde Rabbimi görürüm” buyurdu. Hadîs ilminde sikadır

(sağlam, güvenilir). Kendisinden meşhûr muhaddislerden (hadîs âlimlerinden) Müslim, Ebû Dâvûd,

Timizî ve Neseî rivâyette bulundular.

Muhammed bin Vâsi’, dünyâya düşkün olmayan ve tevazu sahibi olup, pek çok menkıbeleri vardır.

Çok ibâdet edip, başkalarına da rehber olurdu. Ca’fer bin Süleymân (r.a.); “İbâdette tenbelleştiğim zaman,

Muhammed bin Vâsi’a bakarak yeniden ibâdete heveslenirim ve tenbelliğim kaybolur, o istekle bir

hafta devam ederim” buyurdu. Duâsında “Allahım, bizi senden uzaklaştıracak rızıktan sana sığınırım”

buyurdu. Riyâzet sahibiydi. Kuru ekmeği suya batırır yerdi ve; “Buna kanâat eden, insanlara muhtaç

olmaz” derdi. Çok şükür ederdi. Bacağında yara çıkmıştı. Biri görüp, “Sana acıyorum” deyince, “Ben de

bu yaranın gözümde veya dilimde çıkmadığına şükrediyorum” buyurdu. Ölümden çok korkup, ölümden

sonra âhıret hayatına hazırlanırdı. İbret almak niyetiyle her Cuma kabirleri ziyâret ederdi. “Pazartesi

günleri ziyâret etsen daha iyi olmaz mı” dediklerinde, “Meyyitler Cuma, Perşembe ve Cumartesi günleri

kendilerini ziyâret edenleri tanır” buyurdu. Basra kadı ve valisi Bilâl bin Ebû Bürde’nin “Kader hakkında

görüşün nedir?” suâline “Etrafındaki mezarlıklara bak, onlar kader ile meşgul değiller” cevâbını verdi.

“Nasılsınız?” dediler. “Ecelim yakın, emelim sonsuz, amelim kötü” cevâbını verdi. Ölümü ânında;

“Ey kardeşler, size selâm olsun! Allahü teâlânın affına mazhâr olmazsam, varacağım yer Cehennemdir”

dedi.

Bir kimse Muhammed bin Vâsi’den (r.a.) nasîhat istedi. “Dünyâ ve âhırette padişah olmanı tavsiye

ederim” buyurdu. Adam “Bu nasıl olur?” diye sorunca; “Dünyâda zâhid olmakla, ya’ni kimseye tamah

etmez, herkesi muhtaç görürsün. İşte o zaman sen dünyâyı istemediğin için, zengin, ihtiyaçsız ve padişahsın.

Böyle olan dünyâ ve âhıret padişahı olur” buyurdu. Sultanın hediyesini uygun görmeyip, almazdı.

Basra emirlerinden birisi, Mâlik bin Dinar’a (r.a.) onbin dirhem hediyye gönderdi. Mâlik (r.a.) de bu

hediyyeyi, tamamen meclisinde hazır bulunanlara taksim etti. Muhammed bin Vâsi’ O’nun yanına gelip;

“Şu mahlûkun sana hediyye ettiği parayı ne yaptın?” diye sorunca Mâlik de (r.a.) “Burada bulunanlara

sor” buyurdu. Onlar da, hepsini dağıttığını söylediler. Muhammed bin Vasi’ “Allah aşkına doğru söyle

parayı verdiği için bu adama kalbin temayül etti mi? içinde buna karşı eskisinden daha fazla bir sevgi

uyandı mı” diye sordu. Mâlik (r.a.) de; “Evet gerçekten öyle oldu. Şimdi ona daha çok temayül ettim”

buyurunca şu cevâbıyla hâlini anlattı; “İşte ben bundan korkarım.”

Âdâmın biri, O’na; “Seni Allah için seviyorum” deyince; “Sen beni, ne için seviyorsan, ben de seni

onun için seviyorum” cevâbını verdi. Daha sonra yüzünü dönerek; “Allahım, sen beni sevmediğin hâlde,

senin rızân için sevilmekten sana sığınırım” buyurarak duâ etti.

Hadîs âlimlerinden Katâde (r.a.), “Kur’ân-ı kerîm okuyucuları üç kısımdır. Bir kısmı Allah için, bir

kısmı dünyâlık için, bir kısmı da hükümdarlar için okurlar. Muhammed bin Vâsi’ ise, Allah için okuyanlardandır”

buyurarak onun hâlini haber verdi. Hasan-ı BasrI de (r.a.) O’na “Kurrânın (çok iyi Kur’ân-ı kerîm

okuyucusu) süsü” derdi.

Hasan-ı Basrî’yi çok severdi. Onun evine gider. Nur süresindeki, “Sâdık dostlarınızın evlerinde

yemenizde size bir günah yoktur” âyet-i kerîmesine uygun hareket ederdi. Hasan-ı Basrî de Muhammed

bin Vâsi’nin bu hâline çok sevinirdi, dostlarının evinde serbest hareket etmesinden memnun

olurdu.

Buyurdular ki; “Şu dört şey kalbi öldürür: Günah işlemeye devam etmek, kadınlar ile fazla münâsebet,

ahmaklarla sohbet, ölülerle oturmak.” Sohbetindekiler; “Ölülerle oturmak da nasıl olurmuş” diye

sorduklarında şu cevâbı verdi: “Ölülerden kastım, şımarık zenginler, zâlim idarecilerdir.”

Birgün devrin âmirlerinden Kuteybe bin Müslim’in kapısına yün elbisesi ile gitti. Kuteybe (r.a.) “Niçin

Suf (yün) giydin?” dedi. Cevap vermedi. “Niçin cevap vermiyorsun?” diye sorunca; “Zühd yapmak

için diyeceğim, kendimi övmek olacak. Fakîrlikten diyeceğim, Hak teâlâdan şikâyet olacak” buyurdu.

Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden ba’zıları:

“Bir kimse bildiği ilmi gizlerse, kıyâmet gününde ateşten bir gömlek giydirilir.”

“(Lâ ilâhe illallah) diyerek îmânınızı yenileyiniz.”

 “Cennette öyle köşkler vardır ki, içindeki dışındakini, dışındaki içindekini görür. Bunlar,

sözü hoş, selâmı çok olana, yemeği çok yedirenlere, oruca devam edenlere ve gece namaz

kılanlara verilir.”

“Allahü teâlâyı bilir misin?” diye sorduklarında, başını önüne eğip, bir müddet sustu. Sonra; “O’nu

bilenin sözü az, hayreti dâimi olur” buyurdu. Birisi kendisine “Nasılsın?” deyince, “Ömrü eksilip, günahı

çoğalanın hâli nasıl olur?” buyurdu. Bir gün Mâlik bin Dinar’a (r.a.) “İnsanlara karşı dili korumak, gümüş

ve altını korumaktan zordur.” Çok az konuşmasına rağmen buyurdukları da hikmet doludur. Buyurdular

ki: “Kur’ân-ı kerîm âriflerin bostanıdır. Ondan tattığınız lezzetlerin her birini ayrı bir letafet içinde tadarsınız.”

“Cennette duran bir adamın ağlaması ne kadar garip ise, dünyâda henüz gireceği yeri bilmiyen

kimsenin gülmesi de o nisbette şaşılacak şeydir.”

“Bir kimse kalbini Allaha çevirirse bütün kulların kalbini kazanmış olur. Allahü teâlâ, onu bütün kullarına

sevdirir.”

“Sâdık ve hakiki mü’min olmak için, Allahü teâlâdan korku ve ümidin beraber olması lâzımdır.”

“Biz öylelerine (Eshâb-ı kirâma) kavuştuk ki, hanımları ile aynı yastığa baş koyar, ama bu halde

sabaha kadar sızlanır, ağlar, yastık gözyaşından ıslanır. Yirmi sene buna devam eder de, ne bu ağlamadan,

ne de sızlanmadan hanımların haberi olmazdı.”

“Dünyâda yalnız üç şeye heves ettim: Sapıtmaya doğru eğrildiğim vakit beni doğrultacak, ikaz edip,

yola getirecek bir arkadaşa; helâl nafakaya; huzur içinde cemâat ile namaz kılmaya.”

“Kazancın temizliği bedenlerin de temizliği demektir. Allahü teâlâ, temiz giyip, temiz yedirene,

rahmetiyle muamele etsin.”

Her sabah namazını kıldıktan sonra şeytanın şerrinden korunmak için şöyle duâ ederdi; “Allahım,

sen bize bir düşman (şeytan) musallat ettin ki, o ve maiyyeti bizi ve kusurlarımızı görür, fakat biz onu

göremeyiz. Allahım, onu rahmetinden mahrum ettiğin gibi bizden de mahrum et. Affından ümidini kestirdiğin

gibi, bizden de ümidini kestir. Rahmetinle onun arasını uzaklaştırdığın gibi, bizimle de onun arasını

uzaklaştır. Zira muhakkak ki, senin gücün her şeye yeter, sen her şeye kadirsin.”

 

Kaynaklar:

-------------------

1) Tezkiret-ül-evliyâ sh-32

2) Tabakât-ül-kübrâ cild-1, sh-36

3) Hilyet-ül-evliyâ cild-2, sh-345

4) Sıfat-üs-safve cild-3, sh-266

5) El-A’lâm cild-7, sh-133

6) Tehzîb-üt-tehzîb cild-9, sh-499

7) Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye sh-924