Dahhak b. Müzahim :
Tâbiîn devrinin
büyüklerinden ve meşhûr tefsîr âlimlerinden. Belh şehrinden olup, Ebü’l-Kâsım
ve Ebû Muhammed künyelerine sahiptir. Annesi onu karnında iki yıl taşımış olup,
doğduğunda dişleri vardı. Gülerdi, güldüğü zaman dişleri görünürdü. Bunun için
“Gülen” anlamında “Dehhâk” denildi. 105 (m. 723) senesinde Belh’de vefât
etmiştir.
Dehhâk bin Müzâhim, Eshâb-ı
kirâmdan Abdullah İbn-i Abbâs hazretlerinin sohbetiyle yetişti. Ondan tefsîr,
hadîs gibi bir çok ilimleri öğrendi. Çok hadîs-i şerîf rivâyet etti. Hadîs
ilminde sika (güvenilir), sadûk (hadîste son derece sâdık) bir râvidir. Eshâb-ı
kirâmdan Abdullah İbn-i Ömer, Abdullah İbn-i Abbâs, Ebû Hureyre ve Enes bin
Mâlik’den hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Kendisinden de İbn-i Cerîr, İbn-i
Hatim, Cübeyr bin Saîd, Hasan bin Yahyâ el-Basrî, Hakim bin Deylem, Seleme
İbn-i Nebît bin Şerit, Ebû Îsâ, Süleymân bin Keysân, Abdurrahman bin Avsece,
Abdülazîz bin Ebî Revâd, Ebû Revk Atiyye bin Hâris el-Hemedânî, İsmâil bin Ebî
Hâlid, Ali bin Hakem el-Benânî, Umaratübnü Ebî Hafsa, Kesir bin Seleme, Nehşel
bin Saîd, Ebû Cenâb, Yahyâ bin Ebî Hayye el-Kelbî, Mukâtil bin Hayyân el-Nebtî,
Vâsıl evlâ Ebî Uyeyne, Ebî Muslih Nasr ve bir çok âlimler hadîs-i şerîf
rivâyetinde bulunmuştur.
Dehhâk (r.a.), Kûfe’den
Horasan tarafına gitmiş ve orada Kur’ân-ı kerîm okutmuştur. Kur’ân-ı kerîmi
ücretsiz öğretirdi. Mektebinde üçbin erkek ve yediyüz kız çocuk bulunuyordu.
Talebelerinin etrafında binekle dolaştığı bildirilmektedir. Birçok talebe
yetiştirerek ve değerli âlimlerden rivâyetlerde bulunarak, İslâm dînine hizmet
eden Dehhâk (r.a.), büyük tefsîr âlimidir. İbn-i Adî de onun büyük bir müfessir
olduğunu belirtmiştir. “Tefsîr-i Kur’ân” adında bir eseri vardır. Abdullah bin
Abbâs ve Abdullah bin Mes’ûd’dan öğrenerek, tefsîr ilminde şöhrete
kavuşanlardan birisi de Dehhâk bin Müzâhim’dir.
Müzzemmil sûresi dördüncü,
“Kur’ân’ı açık açık, tane tane tertil ile oku!” âyet-i kerîmesini tefsîr
ederken,
Dehhâk bin Mezâhim: “O’nu
harf harf, ağır ağır kırâat et, her harfi kendisinden sonra gelen harften
temyiz et!” diye buyurdu. Âyetlerin ma’nâlarını iyice anlayabilmek için tekrar
tekrar okurdu. Nitekim bir gün Dehhâk (r.a.): “Onların üstlerinde ateşten
tabakalar, altlarında da ateşten tabakalar var.
İşte Allah böyle (bir
azaptan) kullarını korkutuyor. Ey kullarım! O hâlde benden korkun!” âyetini
seher vaktine kadar tekrar etmiştir.
Dehhâk, Yûsuf sûresinin
otuzaltıncı: “... Bize bunun tâbirini haber ver! Çünkü biz seni
muhsinlerden görüyoruz”
âyet-i celîlesi hakkında diyordu ki: “Yûsuf aleyhisselâmın ihsanı; hapishanede,
her hasta olana hizmet ve yardım etmesi, her muhtaç olanın elinden tutması idi.
Kendisine bir dilenci geldiği zaman kapı kapı dolaşır, onun ihtiyâcının
giderilmesine yardımcı olurdu.”
Güzel sözlerinden ba’zıları
da şöyledir: “Bir kimse şaraba devam ettiği hâlde ölürse, kıyâmet günü, sarhoş
olarak haşr edilir.”
“Allahın salât ve selâmı,
rahmet ve mağfirettir.
“Ben âhıret âlimlerine
yetiştim. Onlar birbirlerinden ancak takva ve vera’ı öğrenirlerdi. Şimdiki
âlimler ise, kelâm mücâdelelerini öğrenmekle meşgul oluyorlar.”
“Resûlullah (s.a.v.)
buyurdu ki: “Bu ümmetin âlimleri iki kısımdır. Birincisi, Allah ona ilim verdi,
o da karşılığında para ve ücret almadan insanlara öğretti ve okuttu. İşte buna
gökteki kuşlar, denizdeki balıklar, karadaki hayvanlar ve kirâmen kâtibin
melekleri duâ ederler. Kıyâmet gününde Peygamberlere arkadaş olacak, derecede
yüce ve efendi oldukları hâlde Allahın huzuruna çıkarlar.
İkincisi de, Allahü
teâlânın kendisine ihsan ettiği ilim ile cimrilik edip, onu Allahü teâlânın
kullarına ücret karşılığı
okutan âlimdir. İşte bu da, kıyâmet gününde ağzına ateşten bir gem vurulmuş
olduğu hâlde getirilir ve dellâk “Bu adam falan oğlu falancadır. Allahü
teâlânın dünyâda kendisine verdiği ilmi başkalarından kıskandı, ancak para ve
ücret karşılığı okuttu” diye çağırır ve insanlar hesaptan kurtuluncaya kadar
azâba duçar olur.”
Dehhâk bin Müzâhim diyor ki:
“Ben bütün bir geceyi sultânı râzı edecek ve fakat Allahın rızâsına aykırı
düşmeyecek bir sözün ne olduğu hakkında düşünmekle geçirdim. Fakat böyle bir
söz bulamadım.”
Dehhâk bin Müzâhim,
Resûlullahın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivâyet etti: “Hangi müslüman olursa
olsun, Allah için niyet edip yola çıktığında, ölümünden önce hayvanı onu
ezerse, zehirli, bir mahlûk onu ısırması ile öldürürse veya buna benzer bir
sebepten ölürse, şehîd olarak gider. Sonra hangi müslüman hac niyeti ile yola
çıktığında, oraya yetişmeden ölürse, Allahü teâlâ Cenneti ona vâcib kılar.”
Dehhâk bin Müzâhim; âlim,
fâdıl, zâhid ve çok edebli bir kimseydi İbn-i Habîb, Dehhâk bin
Müzâhim’i “Eşrâfulmuallimîn
ve fukahâihim” = (Hocaların en şereflisi ve en fakîhi) ünvanıyla taltif ederek,
O’nun, ilmi derecesinin yüksekliğini dile getirmiştir.
KAYNAKLAR:
------------------
1) Mîzân-ül-i’tidâl,
cild-1, sh-471
2) Tehzîb-üt-tehzîb,
cild-4, sh-453
3) El-A’lâm, cild-3, sh-215
4) Miftâh-üs-se’âde,
cild-2, sh-14, 67, 68, 74, 75, cild-3, sh-217, 376, 590