TEDBİR |
TEDBİR VE TAKDİR
Nisa 71- Ey iman
edenler! Korunma tedbirlerinizi alın da, ya küçük birlikler halinde savaşa
çıkın, yahut toptan seferber olun.
1- Tevekkülün Gerçek
Mahiyeti ve Tedbirin Önemi:
Yüce Allah: "Ey
iman edenler! Koruma tedbirlerinizi alın ... " buyruğu, Muhammed (s.a.v.)
ümmetinden ihlas sahibi mü'minlere bir hitap ve onlara kafirlere karşı cihad
ile Allah yolunda ve şeriati himaye etmek uğrunda savaşa çıkmak için bir
emirdir.
Bu ayet-i kerimenin
bundan önceki buyruklarla ilişki yönüyle anlatım düzenine gelince: Şanı Yüce
Allah, Allah'a itaat ile Resulüne itaati sözkonusu ettikten sonra, itaat ehli
olan kimselere dini ihya etmek ve davasını yüceltmek işini yerine getirmelerini
emretti ve düşmanlarına nelere sahip olduklarını tecessüs edip tesbit etmedikçe
ve üzerlerine nasıl gideceklerini bilmedikçe, cahilce düşmanlarının üzerlerine
atılmamalarını emretmektedir. Çünkü emrolunan şekilde hareket etmeleri onlar
için daha bir sebat vericidir. O bakımdan: "Korunma tedbirlerinizi
alın" buyurarak, savaşlara nasıl başlayacaklarını öğretmektedir. Bu ise,
tevekküle aykırı değildir. Aksine bu, daha önce, Al-i İmran Süresi'nde (122.
ayetin tefsirinde) geçtiği ve ileride de geleceği gibi bizzat tevekkülün ta kendisidir.
"Korunma ve tedbir
alma" anlamına gelen: (...) kelimesi ise, (...) kelimeleri gibi iki
şekilde söylenebilir. el-Ferra der ki: Çoğunlukla bu kelime (...) şeklinde
söylenmekle birlikte (...) şeklinde söylendiği de işitilmiştir. Korunma
tedbirini al, anlamında: (...) denilir.
(...): Korunmak maksadı
ile silahı alınız, tabirinin kullanıldığı da söylenmiştir. Çünkü korunma
tedbiri onunla alınmış olur.
Bununla beraber hazer
(korunma ve tedbir alma) kaderi bertaraf edemez.
Bu konu ise bir sonraki
başlığın konusudur.
2- Tedbir ve Takdir:
"Hazer
(tedbir)", düşmanların tuzaklarını, hilelerini def eder ve önler, diyen
Kaderiye'nin görüşüne muhalif olarak, bize göre tedbir takdiri değiştirmez.
Çünkü Kaderiye der ki: Eğer durum böyle olmasaydı, onlara korunma tedbirini
almalarını emretmenin bir anlamı olmazdı. Ancak onlara şöyle denilir: Ayet-i
kerimede tedbirin kadere karşı bir fayda sağlayacağına dair herhangi bir delil
yoktur. Fakat, bizim kendi ellerimizle kendimizi tehlikeye atmamakla taabbüd
etmemiz istenmiştir. Nitekim: "Sen onu bağla ve öylece tevekkül et"
hadisi de bu kabildendir.
Kader, Allah'ın
takdirine uygun olarak cereyan ettiğine ve Allah da dilediğini yaptığına göre,
bu emrin yerine getirilmesinden maksat, nefsin huzura kavuşmasıdır. Yoksa bunun
(tedbirin), kadere karşı bir fayda sağlıyacağı anlamında değildir. Tedbir almak
da işte bu şekildedir. Buna delil de şanı Yüce Allah'ın, Peygamber (s.a.v.)'ın
ashabını şu buyruğu ile övmüş olmasıdır: "Deki: Allah'ın bizim için yazmış
olduğundan başkası asla bize isabet etmez.'' (et-Tevbe, 51) Eğer haklarında
takdir edilenden başkası onlara isabet edecek olsaydı, hiç şüphesiz bu sözün
bir anlamı olmazdı. (İmam Kurtubi, el-Camiu li ahkami’l-Kur’an)