SİDRETÜ’L-MÜNTEHA |
Sidretu'l-Münteha'nın ne olduğunu anlatmak yerine Beyhaki
/ Delailu'n-Nübüvve 2.
ciltteki Mirac hadislerinden alıntılar yaptım.
[ başka bir hadis ] ''..............Sonra yolumuza devam ettik ve yedinci semaya
geldik. Cibril sema kapısının açılmasını isteyince: ‘‘Kimdir o?’‘ denildi.
Cibril: ‘‘Ben Cibril'im’‘ cevabını verince: ‘‘Beraberindeki kimdir?’‘ diye
soruldu. Cibril: ‘‘Muhammed'dir’‘ cevabı verince: ‘‘O (peygamber olarak)
gönderildi mi?’‘ diye soruldu. Cibril: ‘‘Evet’‘ cevabını verince, kapıyı
açtılar ve: ‘‘Merhabalar kendisine, bu ne güzel geliştir’‘ dediler. Orada
İbrahim'in yanına geldiğimde: ‘‘Ey Cibril! Bu kimdir?" diye sordum: ‘‘Bu,
baban İbrahim'dir’‘ dediğinde ona selam verdim. O da: ‘‘Salih oğula ve salih peygambere
merhaba’‘ dedi. Sonra bize Beytü'l-Ma'mur arz olundu. ‘‘Ey Cibril! Bu nedir?’‘ dediğimde:
‘‘Bu, Beytü'l-Ma'mur'dur.
Ona günde yetmiş bin melek girer. Geri çıktıklarında da bir daha oraya
dönemezler’‘ dedi. Sonra bize Sidretü'l-Münteha arz
olundu.'' Allah Resulü (-sav-) oradaki (Sidr
ağacının) yaprakların(ın) filkulağı gibi,
meyvelerinin de Hecer küpleri gibi olduğunu söyledi.
Allah Resulü (-sav-) onun dibinden ikisi zahiri, ikisi de batini olmak üzere
dört nehir gördüğünü söyledi ve şöyle devam etti: "Kendisine: ‘‘Ey Cibril!
Bu nehirler de nedir?’‘ dediğimde: ‘‘Batini olan nehirler Cennetteki iki
nehirdir. Zahiri olan nehirler ise Nil ve Fırat nehirleridir’‘ karşılığını
verdi. ............''
[ başka bir hadis ] ''............Sonra Cibril beni Sidretü'l-Münteha'ya
çıkardı. Orayı ne olduğunu bilmediğim çeşitli renkler kaplamıştı. ..............''
[ başka bir hadis ] ''............. Sonra beni Sidretü'l-Münteha'ya
çıkardı. Oradaki yapraklar fil kulağı gibi, meyveler
de büyük küpler gibiydi. Allah'ın emri onu bürüyüp kaplayınca değişikliğe
uğradı. Orası o kadar güzeldi ki, Allah'ın yarattığı hiç kimse o güzelliği vasfetmeye güç yetiremez. ............''
[ başka bir hadis ] ''........... Sonra Sidretü'l-Münteha'ya
götürüldüm. Oradaki meyve yapraklarının her birinin büyüklüğü bu ümmetin
üzerini kapatacak kadardı. Onun ortasında kendisine Selsebil
denilen bir nehir vardı. Sonra bu nehir ikiye ayrılmaktaydı. Bunlardan biri
Kevser nehridir, diğeri ise rahmet nehridir. Ben rahmet nehrinde yıkandım ve
gelmiş geçmiş bütün günahlarım affedildi. ..........''
[ başka bir hadis ] ''.............Sonra Sidretü'l-Münteha'ya
çıkarıldı ve kendisine: "Burası Sidretü'l-Münteha'dır.
Buraya ümmetinden sünnetine uyan her kişi gelebilir" denildi. Bir de baktı
ki, Sidretü'l-Münteha, köklerinden kokusuz temiz
sular akan nehirler, tadı değişmeyen süt nehirleri, içenlere lezzet veren şarap
nehirleri ve süzme baldan nehirler akan bir ağaçtır. O öyle bir ağaçtır ki,
süvari onun gölgesinde bir yıl gider ve o gölgeyi geçemez. Onun bir yaprağı
bütün yaratıkların üstünü kapatacak bir büyüklüktedir. Allah'ın nuru bu ağacı
kaplamıştır. Bu ağaç melekler tarafından da kaplanmıştır. ............''
Bu rivayetlerdeki küçük
farklar o'nu dinleyen farklı sahabilerin ezber ve
sohbeti işitmedeki farklarındandır. Zaaf ve uydurmalar bize yetişen bu
kitapları telif eden Alimlerce cerh ve tadil usulleri
kullanılarak bize ulaştırılmıştır. Şeytan'ın vesveseleri ona inananları
etkiler. Mu'min ise bunlardan kısa zamanda kurtulur.
Başarı Allah'tandır.
(mahir)