İZİN İSTEME |
İzin isteme (istizan):
Yüce Allah Mü'min kullarını en yüce edeblerde edeblendirirken:
"Ey iman edenler, kendi evlerinizden başka evlere sahipleriyle tanışıklık
peyda etmeden ve selam vermeden girmeyin. Umulur ki iyice düşünürsünüz."[Nur
27]
"Eğer orada bir
kimse bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Şayet size geri
dönün, derlerse hemen dönüp gidiniz. Bu sizin için daha temiz (bir davranışdır. Allah ne
yaparsanız hakkıyla bilendir."[Nur 28]
"Meskun
olmayan, içerisinde sizin için bir menfaat bulunan yerlere girmenizde, sizin
için bir günah yoktur. Açıklayacağınızı da gizleyeceğinizi de Allah
bilir."[Nur 29] buyurarak başkalarının evlerine izin olmadan ve selam
vermeden girmeyi yasaklamıştır.[Taberi, Camiü'l-Beyan, XVIII. 213]
Ayet-i kerimede geçen
istinas (tanışıklık peyda etme) kelimesi, "bir adamın yahut bir hayvanın
vahşetinin gitmesiyle alışıp ülfet peyda etmesi, ziyaretçilerin izin alması
gibi manalara gelir. Müfessirlerden bazıları "izin istemek"
anlamındadır, derlerken bir kısmı da "ev sahibinin girmeye müsait olup
olmadığını öğrenmek ve evde bir kimsenin olup olmadığını anlamak" şeklinde
tefsir etmişlerdir.[Zemahşeri, Keşşaf, III, 59.]
Ahkamü'l-Kur'an sahibi Sabuni
der ki: "İstinas lafzından maksat, mücerred
manada izin almak olmayıp, asıl maksat ev sahibinin ziyaretçiyi kabule hazır
olduğunu araştırıp tesbit etmek demektir."
Birçok medeniyetsiz insanların yaptıkları gibi "baskın yaparcasına
birdenbire ve vahşice girmeyip insaniyete layık ve hale muvafık bir ünsiyet
ibraz etmek demek olur.
Bütün bu açıklamalardan
anlaşılıyor ki, her insanın kendi evinden başka evlere girerken ev sahibini
haberdar edip izin almadan ve selamdan sonra "buyurun" şeklinde hüsn-ü kabul gelmedikçe herhangi bir ev, daire v.s.'ye
girmesi uygun bir hareket değildir. Allah teala mü'minleri bundan men'etmiştir.
Akla şöyle bir soru
gelebilir. "Acaba insanın kendi yakınları, dostları yanına girerken de
izin alması gerekir mi?"
Bu ayetin hükmünün umumi
olduğunda bütün müfessirler ittifak etmiş olmaktan başka Allah Teala en yakın (küçük çocuklar ve hizmetçi) kimseler
hakkında bile bu konuda ayet inzal buyurmuş, ev halkının dahi biri-birlerinin
odalarına girerken izin almalarını emretmiştir. Bu konuda istisnanın olmadığını
İbn Abbas (r.a.)'den öğrenebiliriz. Ata b. Ebi Rebah'ın naklettiğine göre İbn Abbas (r.a.) şöyle demiştir: Rasulullah
(s.a.v.)'a
Aynı evde oturduğumuz
himayemdeki yetim kız kardeşimden de izin isteyecek miyim? dedim
de bana: Evet, dedi. Ben ruhsat vermesi için tekrar ettim. Kabul etmedi ve:
Sen-onları çıplak olarak görmek ister miydin? dedi.
Ben: Hayır, dedim. O halde izin iste! buyurdu. Rasulullah (s.a.v.)'e tekrar müracaat ettiğimde bana:
Allah'a itaati sever misin? buyurdu. Ben: Evet dedim.
O halde izin iste! dedi.[Buhari,
el-Edebü'l-Müfred, 490,
1063, h.s. 365]
Bu hadis-i şeriften de
anlaşılıyor ki bu konuda asla taviz yoktur. Her müslüman
hoş görmeyeceği utanç verici hallerle karşılaşmamak için hem ev halkı bile
olsalar birbirlerinden izin almadıkça birebirlerinin odalarına girmemelidirler.
İster teklifsiz kabul ettiğimiz eş-dost ve akrabalar olsun, ister yabancı, hiç
bir müslürnarun izin almadıkça kesinlikle girmemesi
lazımdır, "Adam sen de" dersek ya kovuluruz, ya da kovulmaktan da
beter bir hale düşeriz. Öyleyse her mü'minin izzet-i
nefsini koruması için yüce Allah'ın öğrettiği muaşeret esaslarına itina
göstermesi icab eder.
PEYGAMBER'İN (S.A.) EVE GİRERKEN İZİN İSTEMESİ (Zadu’l-Mead)