ZADU’L-MEAD |
DÖRDÜNCÜ KİTAP PEYGAMBER'İN (S.A.) CİHADI |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
B) HENDEK SAVAŞINDAN
SONRAKİ GAZALAR
1- Lihyanoğulları Gazası
2- Necid Seriyyesi
3- Gabe Gazası
4- Ükkaşe b. Mihsan Seriyyesi
5- Ebu Ubeyde Seriyyesi
6- Muhammed b. Mesleme Seriyyesi
7- Zeyd b. Harise Seriyyeleri
8- Ebu Basir'in Kureyş Kervanlarının
Yolunu Kesişi
9- Hz. Ali Seriyyesi
10- Abdurrahman b. Avf Seriyyesi
11- Kürz b. Cabir Seriyyesi
1- Lihyanoğulları
Gazası:
Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Kurayzaoğulları savaşından sonra, iki yüz kişilik bir
kuvvetle, savaşmak üzere Lihyanoğullarına doğru sefere çıktı. Lihyanoğullarını
gafil avlamak için, Şam'a gidiyor gibi göründü. Medine'de yerine İbn Ummi
Mektum'u vekil bıraktı. Sonra hızlanarak, Emeç ile Usfan arasında
Lihyanoğullarına ait bölgedeki vadilerden biri olan Guran vadisine kadar geldi.
Burası Hz. Peygamberin (Sallallahu aleyhi ve Sellem) İslam'ı tebliğ için
gönderdiği sahabilerinin musibete uğradıkları yerdi. Onlara rahmet okudu ve dua
etti. Fakat Lihyanoğulları Peygamberimiz'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
geldiğini duyunca dağların tepelerine kaçtılar. Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) onlardan hiç kimseyi ele geçiremedi. Ancak yurtlarında iki
gün daha kaldı. Bu arada öncü birlikler gönderdiyse de onlar da hiç kimseyi
yakalayamadılar. Oradan Usfan'a gitti. Kureyşliler kendisini dinlesinler diye
on süvariyi Kürau'l-Gamim'e gönderdi. Sonra da Medine'ye döndü. Medine'den uzak
kalışı on dört gece sürdü.
2- Necid Seriyyesi:
Lihyanoğulları
seferinden sonra Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Necid taraflarına
süvari birliği gönderdi. Bunlar, Hanifeoğullarının reisi Sümame b. Üsal
el-Hanefi'yi yakalayarak Peygamberimiz'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
getirdiler. Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Sümame b. Üsal'i
mescidin direklerinden birine bağladı. Yanına gelerek "Ey Sümame!
Gönlünden ne geçiriyorsun?" dedi. O da: "Ey Muhammedi Şayet beni
öldürecek olursan kanlı bir katili öldürmüş olursun. Yok eğer bana iyilik eder,
beni bağışlarsan, iyiliğin kadrini bilen bir kimseye iyilik etmiş olursun. Eğer
kurtulmam için mal istersen, dilediğin kadar iste, al." dedi.
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de onu kendi haline bıraktı. Sonra
bir defa daha yanına gelerek aynı şeyi yine söyledi. O da, önceki söylediği
şekilde cevap verdi. Sonra Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üçüncü
bir sefer daha Sümame'nin yanına gelerek "Sümame'yi serbest
bırakınız." dedi. Ashab da onu salıverdiler.
Sümame, Mescidin
yakınındaki bir hurmalığa giderek gusletti. Sonra da Peygamberimize (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) gelerek müslüman oldu ve Peygamberimiz'e (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) şöyle dedi: "Vallahi, (akşamleyin) yeryüzünde bana, senin
yüzünden daha sevimsiz bir yüz yoktu. Fakat sabaha çıkınca senin yüzün bana
yüzlerin en sevimlisi oldu. Vallahi, akşamleyin yeryüzünde bana senin dininden
daha sevimsiz bir din yoktu. Fakat sabaha çıkınca senin dinin bana dinlerin en
sevimlisi oldu. Senin süvarilerin beni yakaladıklarında, ben umre yapmak
istiyordum." dedi. Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Sümame'yi
müjdeleyerek (niyetlenmiş olduğu) umreyi yapmasını emretti.
Sümame, Mekke'ye
Kureyşlilerin yanına gelince: "Demek dinden çıktın ey Sümame?"
dediler. Sümame de: "Hayır. Allah'a yemin olsun ki, dinden çıkmadım. Ancak
Muhammed'le (Sallallahu aleyhi ve Sellem) birlikte müslüman oldum. Allah'a
yemin ederim ki, Allah'ın Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) izin vermedikçe,
size Yemame'den bir buğday tanesi bile gelmeyecek," dedi. Yemame,
Mekke'nin gıda ambarı idi. Böylece yanlarından ayrılarak memleketine gitti ve
Mekke'ye herhangi bir şey gönderilmesini yasakladı. Bu Kureyşlilerin yaşayışını
iyice zorlaştırdı. Bunun üzerine Kureyşliler Allah Rasulü'ne (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) mektup yazdılar; akrabalıkları hürmetine, Sümame'ye mektup yazmasını
rica ederek kendilerine yiyecek gönderilmesine izin vermesini istediler. Allah
Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de isteklerini kabul ederek Sümame'ye
mektup yazıp Mekke'ye erzak gönderme yasağını kaidırttı.
3- Gabe Gazası:
Uyeyne b. Hısn
el-Fezari, Gatafan kabilesinden Abdullah oğullarıyla birlikte Peygamberimiz'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Gabe'deki sağmal develerine baskın yaparak onları
alıp götürdü. Usfanlı olan çobanı da öldürdü. Baskıncılar çobanın karısını da
götürdüler. Abdülmü'min b. Halef "Çoban Ebu Zerr'in oğlu idi" diyor
ki, bu gerçekten gariptir.
Bunun üzerine imdat
dileyen bir ses geldi ve: "Ey Allah süvarileri! Atlarınıza bininiz."
diye bağrıldı. Bu, bu şekilde savaşa ilk çağrı idi. Allah Resulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) zırh gömlek içerisinde, tam silahlı vaziyette atına bindi.
Peygamberimiz'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına ilk gelen, zırhlı ve
miğferli bir vaziyette Mikdad b. Amr idi. Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) mızrağına sancağı bağlayarak: "Sen git, süvariler sana
erişecektir. Ben de peşin sıra geleceğim" dedi. Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) (Medine'de) İbn Ümmü Mektum'u yerine vekil bıraktı.
Seleme b. Ekva' yaya
olarak baskıncılara yetişti. Onları oka tutarak şöyle dedi: "Al sana! Ben
Ekva'ın oğluyum. Bugün, alçakların öleceği gündür."
Seleme, Zü Kared'e
vardığında sağmal develerin hepsini aldığı gibi, ayrıca baskıncılardan otuz da
kaftan koparmıştı. Seleme der ki: Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve
süvariler akşamleyin bize yetiştiler. "Ey Allah Rasulü! Şüphesiz
baskıncılar susuzdur. Beni, yüz kişiyle beraber göndersen de ellerinde bulunan
davarlarım kurtarıp, su kaplarını alsam." dedi. Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Gücün yettiğinde yumuşak davran." buyurdular.
Daha sonra "Şimdi onlara Gatafanlıların toprağında ziyafet
çekiliyordur." dedi.
İmdat isteği Medine'deki
Amr b. Avf oğullarına gelince, hemen yardım geldi. Süvariler de gelmeye devam
ediyordu. Topluluk kimileri yaya ve kimileri develerle olmak üzere gelip Zu
Kared'de Allah Rasulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) katıldı.
Abdülmü'min b. Halef der
ki: "Ashab on sağmal deveyi baskıncılardan kurtarmış, geri kalan on
deveyle de baskıncılar kaçıp kurtulmuştur."
Ben derim ki: Bu açık
bir hatadır. Sahihayn'az. ashabın bütün develeri baskıncılardan kurtardıkları
rivayet edilmiştir. Müslim'in, Seleme'den, Sahih indeki rivayet ettiği metni
şöyledir: "Allah'ın (c.c.) yaratmış olduğu, Allah Rasulü'ne (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ait bulunan sağmal develeri arkama almış, ayrıca onlardan
otuz tane de kaftan koparmıştım.
Bu gazve Hudeybiye'den
sonra yapılmıştı. Megazi ve siyer alimlerinden bir grup, bu gazve hakkında hataya
düşerek Hudeybiye'den önce vuku bulduğunu söylemişlerdir. Söylediğimizin
doğruluğunun delili; Ahmed b. Hanbel ve Hasan b. Süfyan'm, Ebu Bekr b. Ebi
Şeybe -Haşim b. Kasım İkrime b. Ammar - İyas b. Seleme - onun babası Seleme
senediyle rivayet ettikleri şu haberdir: "Hudeybiye zamanı Allah Rasulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile beraber Medine'ye geldim. Ben ve Rabah,
develerle birlikte, sulayıp tekrar yaylıma göndermek için Talha'nın atıyla
çıktık. Sabah karanlığında Abdurrahman b. Uyeyne Allah Rasulü'nün (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) develerine baskın yapıp çobanı da öldürdü..." Sonra
Seleme olayın devamını anlatmıştır. Ayrıca Müslim, Sahihinde, olaya geniş bir
şekilde yer vermiştir.
Abdülmü'min b. Halef,
Siret'inde, bu hususta açık bir hataya düşmüştür. Lihyanoğulları savaşının
Kurayzaoğulları savaşından altı ay sonra meydana geldiğini nakledip, sonra da:
"Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye geldiğinde birkaç
gece geçip geçmemişti ki Abdurrahman b. Uyeyne baskın yaptı" diyerek, olayı
anlatmıştır. Baskın yapan Abdurrahman'dır. Abdurrahman'ın babası, Uyeyne b.
Hısn b. Huzeyfe b. Bedir'dir de denilmiştir. Böyle olunca Seleme'nin
"Hudeybiye zamanı Medine'ye geldim" demesi nerede kalıyor?
4- Ükkaşe b. Mihsan
Seriyyesi:
Vakıdi, Hudeybiye'den
önce, hicretin 6. yılında gönderilen birçok serriyyeden bahseder:
Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Medine'ye geldikten sonra, 6. yılın Rabiulevvel -veya
Rebiulahir- ayında Ükkaşe b. Mihsan el-Esedi'yi, içlerinde Sabit b. Akram ve
Siba' b. Vehb'in de bulunduğu kırk kişilik bir kuvvetle Gamra'ya göndermiş,
Ükkaşe bu gidişi ciddi tutmuş ve Gamra halkı, onlara karşı ihtiyatlı davranarak
kaçışmışlardır. Ükkaşe, su kaynaklarının bulunduğu yerde konaklayarak, öncü
birliklerini peşlerinden gönderdi. Öncü birlikler, kendilerine, onların bir
kısım hayvanlarının bulundukları yeri gösteren bir kişiyi yakalayarak, yüz
develerini ele geçirip Medine'ye götürdüler.
5- Ebu Ubeyde Seriyyesi:
Yine Allah Rasulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Ubeyde b. Cerrah'ın komutanı bulunduğu
seriyeyi Zü'l-Kassa'ya göndermiştir. Mücahidler bütün gece yürüyerek sabaha
karşı Zü'l-Kassa'ya ulaşıp, ansızın baskın yaptılar. Ancak bedeviler dağa
kaçarak yakalanmadılar. Mücahidler, sadece bir kişiyi yakaladılar. O da müslüman
oldu.
6- Muhammed b. Mesleme
Seriyyesi:
Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Muhammed b. Mesleme'yi, Rebiulevvel ayında, on kişilik bir
keşif birliğiyle gönderdi. Bedeviler, mücahidler uykuya varıncaya kadar pusu
kurdular. Mücahidler işin farkında değillerdi. Farkına vardıklarında ise
baskına uğramışlardı. Muhammed b. Mesleme'nin arkadaşları şehid edildi.
Muhammed b. Mesleme ise yaralı olarak kaçıp kurtuldu.
7- Zeyd b. Harise
Seriyyeleri:
a) Cemum Seferi:
Bu sene -Hicri 6. yıl-
Zeyd b. Harise, Cemum'a gönderilmiştir. Zeyd, Müzeynelerden Halime isminde bir
kadım ele geçirdi. Halime, mücahidlere Süleymoğullarının konak yerlerinden
birisini gösterdi. İslam mücahidleri de oraya ansızın baskın yapıp, bir hayli
deve, davar ve esir aldılar. Esirler arasında Halime'nin kocası da vardı. Zeyd
b. Harise, elde ettikleriyle beraber seferden dönünce, Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Halime ve kocasını Müzeyneoğullarına bağışladı.
b) Tarif Seferi:
Peygamberimiz (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yine bu yıl yani hicretin 6. yılında Cemaziyelula ayında Zeyd
b. Harise'yi on beş kişilik bir kuvvetle Tarifte oturan Sa'lebeoğullarma
gönderdi. İslam mücahidleri Tarife geldikleri zaman, bedeviler, üzerlerine
Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yürüdüğünü zannederek korkup
kaçtılar. Zeyd b. Harise yirmi develerini ele geçirdi. Zeyd b. Harise sefer
ıçin dört gece Medine'den uzak kaldı.
c) is Seferi:
Peygamberimiz
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yine aynı yılın Cemaziyelula ayında Zeyd b.
Harise'yi (bu sefer) is'e gönderdi. Bu sefer esnasında, Peygamberimiz'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) kızı Hz. Zeyneb'in kocası olup, Şam'dan gelmekte
olan Ebu'l-As b. Rebi'in yanındaki Kureyş mallarına el konuldu.
ibn ishak der ki:
Abdullah b. Muhammed b. Hazm bana şöyle anlattı: Ebu'l-As b. Rebi' ticaret
yapmak üzere Şam'a gitti. Ebu'l-As güvenilir bir kimseydi. Yanında Kureyş'e ait
ticaret malları da bulunuyordu. Seferden memleketine dönerken, Allah Rasulü'nün
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) seriyyesiyle karşılaştı. Mücahidler Ebu'l-As'ın
kervanını alıp götürdüler. Kendisi kaçıp kurtuldu. İslam mücahidleri, ele
geçirdikleri ticaret mallarıyla (Medine'ye) Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) yanına gelince, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu
malları mücahidler arasında paylaştırdı.
Ebu'l-As Medine'ye
gelerek, Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kızı Hz. Zeynep'in
yanına varıp himayesini istedi ve Hz. Zeynep'ten, kendisine ve yanında bulunup
ta diğer insanlara ait olan malları, Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) tekrar kendisine iade etmesini O'ndan istemesini talep etti.
Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) mücahidleri çağırarak: "Bu adamın bize olan yakınlığını
bilirsiniz. Siz onun ve ondan başka kimselerin mallarını ele geçirmiş
bulunuyorsunuz. O mallar, Allah'ın size nasib ettiği ganimet mallandır. O
malları kendisine geri vermeyi uygun görürseniz, geri veriniz. Şayet geri
vermek istemezseniz, onlar zaten sizin hakkınızdır." dedi.
Mücahidler: "Hayır!
Ey Allah'ın Rasulü! Biz, o malları ona geri veriyoruz" diyerek, ele
geçirdikleri malları tekrar iade ettiler. Öyle ki, her biri ele geçirdikleri
mallardan az çok demeden ne varsa, küçük ve eski tulumdan abdest ibriğine hatta
ipe varıncaya kadar herşeyi Ebu'l-As'a geri verdiler.
Ebu'l-As çıkıp Mekke'ye
vardı. İnsanlara mallarını teslim edip işini bitirdikten sonra: "Ey
Kureyşliler! Herhangi birinizin yanımda vermediğim bir malı kaldı mı?"
diye sordu. Kureyşliler: "Hayır kalmadı. Allah seni hayırla
mükafatlandırsın. Biz, seni vefalı ve şerefli bulduk." dediler.
Bunun üzerine Ebu'l-As:
"Allah'a yemin ederim ki, size gelmeden önce müslüman olmamı engelleyen
şey, mallarınızı kaçırmak için müslüman olduğumu zannetmeniz korkusundan başka
bir şey değildir. Şimdi, şehadet ederim ki, Ailahtan başka tanrı yoktur. Ve
yine şehadet ederim ki, Muhammed Allah'ın kulu ve elçisidir." dedi.
Vakıdi ve İbn ishak'ın
bu sözleri Ebu'l-As olayının Hudeybiye'den önce meydana geldiğim gösterir.
Çünkü anlaşmadan (Hudeybiye anlaşması) sonra Allah Rasulü'nün (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) keşif birlikleri Kureyş müşriklerinin peşine düşmemiştir.
Fakat, Musa b. Ukbe, Ebu'l-As olayının müterekeden sonra vuku bulduğunu iddia
etmiştir.
8- Ebu Basir'in Kureyş
Kervanlarının Yolunu Kesişi:
Kureyşlilerin mallarını
alanlar Ebu Basir ve arkadaşlarıdır. Bu iş Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) emriyle olmamıştır. Çünkü, Ebu Basir ve arkadaşları sahilde karargah
kurmuş olup, yakınlarından geçen Kureyş'e ait her kervanın mallarına el
koyuyorlardı. Bu, Zühri'nin görüşüdür.
Musa b. Ukbe, İbn
Şihab'dan naklen, Ebu Basir olayı hakkında şöyle der: Ebu Cendel, Ebu Basir ve
yanlarında toplanan adamları, sahilde hala üslenmekte devam ediyorlardı.
Ebu'l-As b. Rebi', Kureyş'ten birkaç kişiyle birlikte onlara uğradı. Allah
Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kızı Hz. Zeynep, Ebu'l-As'ın
nikahlısıydi. Ebu'l-As ve yanındakileri yakaladılar; yanlarında bulunan malları
alıp onları da esir ettiler. Fakat Ebu'l-As'ın, Allah Rasulü'ne (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) olan hısımlığından dolayı hiç kimseyi öldürmediler.
Huveylid'in kızı Hz. Hatice'nin öz kız kardeşinin oğlu olan Ebu'l-As, o gün
müşrikti. Ebu Basir ve adamlan Ebu'l-As'ı serbest bıraktılar. Ebu'l-As,
Medine'ye, karısı Hz. Zeynep'in yanına gelerek Ebu Cendel ve Ebu Basir'in esir
ettikleri arkadaşları ve aldıkları mallar konusunda görüştü. Bunun üzerine Hz.
Zeynep, Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile bu konuda görüşme yaptı.
İleri sürüldüğüne göre,
Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ayağa kalkarak ashaba: "Bizler
çeşitli kimselerle akrabalık kurduk. Ebu'l-As'la da akrabalık kurduk. O
bulduğumuz ne iyi bir akrabadır! O Kureyşli arkadaşlarıyla Şam'dan gelirken,
Ebu Cendel ile Ebu Basir onları yakalamışlar ve yanlarında bulunan malları
almışlar. Ama kimseyi öldürmemişler. Allah Rasulü'nün kızı Zeynep, benden
onları himaye etmemi istedi. Sizler de Ebu'l-As ve arkadaşlarını himaye eder
misiniz?" diye hitap etmiştir. Ashab: "Evet, bizler de kabul ederiz,"
dediler. Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu'l-As ve yanlarında
bulunan esir arkadaşları hakkında söyledikleri, Ebu Cendel ve adamlarına
ulaşınca, devenin dizini bağladıkları zincire varıncaya kadar, aldıkları
herşeyi onlara geri verdiler. Ayrıca Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem), Ebu Cendel ile Ebu Basir'e bir mektup yazarak kendisine gelmelerini
emretti; ve yanlarında bulunan müslümanlan yurtlarına, ailelerinin yanlarına
geri döndürmelerini istedi ve Kureyş'ten hiçbir kimseye ve onların kervanlarına
saldırmamalarını emretti. Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
mektubu, ölmek üzereyken Ebu Basir'e ulaştı. Daha mektubun başındayken Ebu
Basir öldü. Ebu Cendel, onu bulunduğu yere gömerek Allah Rasulü'nün (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yanına geldi ve böylece Kureyş kervanı selamet bulmuş oldu.
Musa b. Ukbe, hadisin kalan kısmını da zikretmiştir.
Musa b. Ukbe'nin sözü,
bu hususta en doğrusudur. Çünkü Ebu'l-As, sulh zamanında müslüman olmuş, Kureyş
kervanı müterake yıllarında Şam'a yayılmıştır. Zühri'nin anlatışı, çok açık bir
şekilde olayın mütareke yıllarında olduğunu göstermektedir.
Vakıdi şöyle der: Hicri
6. sene Dıhye b. Halife el-Kelbi, Kayser'in yanından döndü. Kayser, Dıhye'yi
mal ve elbise ile mükafatlandırmıştı. Dıhye, Hısma'ya gelince Cüzamlardan
birkaç kişiye rastladı. Bunlar, Dıhye'nin yolunu kesip yanında bulunan herşeyi
aldılar. Dıhye (Medine'ye gelince) evine varmadan Allah Rasulü'nün (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yanına uğrayarak durumu O'na iletti. Bunun üzerine Allah
Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zeyd b. Harise'yi Hısma'ya gönderdi.
Ben derim ki: Bu olay,
tereddütsüz Hudeybiye'den sonradır.
9- Hz. Ali Seriyyesi:
Vakıdi der ki: Hz. Ali
yüz kişilik bir kuvvetle, Fedek'te oturan, Sa'd b. Bekr oğullarından bir
kabileye gitmek üzere yola çıktı. Bunun sebebi, Fedek'te bulunan bir
topluluğun, Hayber yahudilerine yardım etmek istediklerine dair bir haberin
Allah Rasulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ulaşmasıydı. Hz. Ali (r.a.) seferi
esnasında gece yürüyor, gündüz gizleniyordu. Hz. Ali (r.a.), Sa'doğullarının
bir casusunu yakaladı. Casus, Hz. Ali'ye (r.a.) Sa'doğullarının, kendisini,
eğer yahudiler Hayber mahsulünü onlara tahsis ederlerse kendilerine yardım
edeçeklerine dair tekliflerini bildirmek üzere Hayber'e gönderdiklerini Sraf
etti.
10- Abdurrahman b. Avf
Seriyyesi:
Vakıdi der ki: Hicri 6.
yılın Şaban ayında, Abdurrahman b. Avf'ın keşif birliği Dumetu'l-Cendel'e
gönderilmiştir. Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Abdurrahman b.
Avf'a: "Eğer sana itaat ederlerse, krallarının kızıyla evlen." dedi.
Kavim müslüman oldu ve Abdurrahman b. Avf da (kral) Asbağ'ın kızı Tümadir ile
evlendi. Tümadır, Abdurrahman b. Avf'ın oğlu Ebu Seleme'nin annesidir. Babası,
Dumetu'l-Cendel'lerin reis ve kralıydı.
11- Kürz b. Cabir
Seriyyesi:
Vakıdi der ki: Kürz b.
Cabir el-Fihri komutasındaki keşif birliği, Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) çobanını öldüren ve develeri götüren Ureynelilere hicretin 6. yılı
Şevval ayında gönderildi. Keşif birliği yirmi süvariden ibaretti.
Ben derim ki: Bu,
geleceği üzere, bu seferin Hudeybiye'den önce Zilkade ayında meydana geldiğini
gösterir. Ureyneliler olayı, Sahihayn'da, Enes b. Malik'den şu şekilde
aktarılmaktadır: Ukl ve Ureyne kabilelerinden bir grup, Allah Rasulü'ne
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelerek: "Ey Allah Rasulü! Bizler hayvan
sahipleriyiz, ekin ve arazi sahipleri değiliz! Medine'nin havası bize ağır
geldi." dediler. Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de develerin bulundukları
yere çıkıp, onların süt ve sidiklerinden içmelerini emretti.
Hastalıkları'geçince, Allah Rasulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çobanım
öldürerek develeri alıp götürdüler ve müslüman olduktan sonra, tekrar İslam'ı
bırakıp kafir oldular.
Müslim'in metni ise
şöyledir: Çobanın gözüne mil çektiler. Bunun üzerine Allah Rasulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), onların yakalanıp el ve ayaklarının kesilmesini emrederek
peşlerinden süvari birliği gönderdi. Onları, Harre'nin bir yerine o halleriyle
bırakarak ölüme terketti.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: