UMDETU’L

AHKAM

KADILlK / HÜKÜM VERME

 

YEMİNİN DAVALIYA AİT OLDUĞU BABI

 

4445-111- ... İbn Abbas'dan rivayet edildiğine göre Nebi (s.a.v.): "Eğer insanlara iddia ettikleri verilecek olursa bir takım kimseler bazı adamların kanları ve malları ile ilgili iddialarda bulunurlar. Ama yemin davalıya aittir" buyurdu.

 

Açıklama:

 

(4445) "Eğer insanlara iddia ettikleri verilecek olursa ... " diğer rivayette (4446) "Nebi (s.a.v.) yeminin davalıya ait olduğuna hüküm verdi" buyurulmaktadır. Bu hadisi Buhar! ve Müslim Sahih'lerinde bu şekilde merfu olarak İbn Abbas'ın Nebi (s.a.v.)'den rivayeti diye kaydetmiş bulunmaktadırlar. Sünen sahipleri ve başkaları da bu hadisi böylece zikretmişlerdir. Kadı Iyaz, dedi ki: el-Asimi, dedi ki: Bu hadis merfu olarak sahih değildir. Bu ancak İbn Abbas'ın kendi sözüdür. Nitekim Eyyub ve Nafi' el-Cumahi, İbn Ebu Muleyke'den, o İbn Abbas'dan diye böylece rivayet etmişlerdir. Kadı Iyaz, dedi ki: Bunu Buhar! ve Müslim de İbn Cureye'in rivayetinden merfu olarak rivayet etmişlerdir. Kadı Iyaz'ın açıklamaları bunlardır.

 

Derim ki:Bu hadisi Ebu Davud ve Tirmizi kendi senetleri ile Nafi' b. Ömer el-Cumahi'den, o İbn Ebu Muleyke'den, o İbn Abbas'dan, o Nebi (s.a.v.)'den merfu olarak rivayet etmiş, Tirmizi: Hasen, sahih bir hadistir demiştir. Diğer taraftan Beyhaki ve başkasının hasen ya da sahih bir isnadı ile fazlalığı bulunan bir rivayet olmak üzere İbn Abbas'dan o Nebi (s.a.v.)'den şöyle buyurdu diye rivayet edilmiştir: "İnsanlara iddia ettikleri verilecek olursa bir takım kimseler başkalarının kanlarını ve mallarını iddia edeceklerdir. Ama delil getirmek davacıya yemin de davalıya aittir. "

 

Bu hadis şeriat hükümlerinin temellerinden pek büyük bir kaidedir. Bu hadiste çeşitli hükümler yer almaktadır:

 

1. Bir kimsenin iddiaları mücerred iddiası ile kabul edilmez. Aksine bir beyyineye yahut davalının onu doğrulamaya ihtiyacı vardır. Eğer davalının yemin etmesini isterse buna da hakkı vardır.

 

2. Sırf iddia etti diye iddiasının verilmeyişindeki hikmeti de Nebi (s.a.v.) açıklamış bulunmaktadır. Çünkü sadece iddia etti diye ona istediği verilecek olursa bir takım kimseler başkalarının malları ve kanları hakkında iddiada bulunur ve onları kendilerine mübah görürler. Buna karşılık davalının ise malını ve kanını koruma imkanı da bulunmaz. Ama davacının ise beyyine (delil) ortaya koymakla her ikisini korumak imkanı vardır.

 

Bu hadis-i şerif, Şafii'nin ve ümmetin selefinin de halefinin de cumhurunun şu kanaatine delil ihtiva etmektedir: Yemin aleyhinde hak iddia olunan her bir kimseye tevcih edilir. Kendisi ile davalı arasında münasebet bulunması ile bulunmaması arasında da bir fark yoktur. Malik ve mezhebine mensup ilim adamlarının çoğunluğu ile Medine'nin yedi fukahası der ki: Yemin ancak kendisi ile arasında bir münasebetin bulunduğu kimselere teklif edilir. Böylelikle akılsız, sefih kimseler fazilet ehline bir günde defalarca yemin ettirmek sureti ile onları ayağa düşürmesin. İşte böyle bir kötülüğün önlenmesi için aralarında bir münasebetin bulunması şart koşulmuştur. Buradaki münasebet (hilta)nın açıklaması hususunda da ihtilaf etmişlerdir. Bunun onunla muamelelerde bulunması, karşılıklı borç alıp vermesi ve bunların bir yahut iki şahit ile yapılmasıdır denildiği gibi böyle bir ihtimalin bulunması yeterlidir de denilmiştir. Ayrıca böyle bir kimsenin böyle bir kişi hakkında iddiada bulunmasının makul görülmesidir, diye de açıklanmıştır. Bunların birbirleri ile benzer bir muamelede bulunmasının uygun görülmesidir diye de açıklanmıştır.

 

Cumhurun delili bu babtaki hadisdir. Kitapta, sünnette ve icmada böyle bir münasebetin (hilta) şart koşulmasının asli bir dayanağı bulunmamaktadır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

YİYECEKLER BÖLÜMÜ