UMDETU’L

AHKAM

VASİYETLER - FERAİZ

 

VELA HAKKI ANCAK HÜRRiYETİ VEREN KİMSEYE AİTTİR

 

3765-14/11- Bana Ebu't-Tahir de tahdis etti... el-Kasım b. Muhammed, Nebi (s.a.v.)'in zevcesi Aişe'den şöyle dediğini rivayet etti: Berire hakkında üç sünnet ortaya çıktı: Ona hürriyeti verilince kocasını seçmekte serbest bırakıldı. Ona bir miktar et hediye edilmişti. Rasulullah (s.a.v.) yanıma tencere ateş üzerinde olduğu halde girdi, yiyecek getirilmesini istedi. Ona, evde bir miktar sulu yemek getirilince: "Ben içinde et bulunan bir çanağı ateş üzerinde görmemiş miydim?" buyurdu. Onlar, doğrudur ey Allah'ın Rasulü! O Berire'ye sadaka olarak verilen bir etti. Ondan sana ikram etmek hoşumuza gitmedi, dediler.

 

Allah Rasulü (s.a.v.): "O et ona bir sadakadır ve yine o et ondan bize bir hediyedir" buyurdu. Ayrıca Nebi (s.a.v.) onun hakkında: "Vela hakkı ancak hürriyete kavuşturana aittir" buyurdu.

 

Açıklama:

 

Bilelim ki Berire'nin bu hadisinde pek çok faydalı hüküm, pek çok kural yer almaktadır. Bu hususta İbn Huzeyme ve İbn Cerir iki büyük eser yazmışlardır. Bunların bir kısmını şöylece sıralayabiliriz:

 

1. Vela hakkı, hürriyete kavuşturan kişi lehine sabittir.

 

2. Başkasının vela hakkı yoktur.

 

3. Müslümanın lehine kMirin üzerinde vela hakkı sabit olduğu gibi aksi de mümkündür.

 

4. Kitabet (köle ile hürriyetini belli bir mal karşılığında satın alması için yazışmak) caizdir.

 

5. Mükatebe yapan köle eğer bedelini ödemekten acze düşecek olursa kitabet akdini fesh etmek caizdir. Bazı kimseler bunu az önce geçtiği gibi mükatep kölenin satılmasının caiz oluşuna bunu delil göstermişlerdir.

 

6. Cariye ile yazışmak (kitabet) erkek köle ile yazışmak gibi caizdir.

 

7. Evli bulunan cariye ile yazışmak caizdir.

 

8. Mükatep bizzat kitabet akdi ile hür olmaz. Aksine Ebu Davud'un Süneni'nde ve başka kaynaklarda yer alan meşhur hadiste açıkça ifade edildiği üzere o "üzerinde ödeyecek bir dirhem kaldığı sürece köledir." Şafii, Malik ve ilim adamlarının çoğunluğu da böyle demiştir. Kadı Iyaz selefden bazılarından kitabet akdinin kendisi ile hürriyetini elde etmiş olacağını söylediklerini nakletmektedir. Ödemesi gereken mal ise zimmetinde sabit olur ve bir daha ebediyen köle olmaz. Bazılarından ise: Ödemekle yükümlü olduğu malın yarısını ödeyecek olursa hür olur, geri kalanı onun üzerine borç olur demişlerdir. Ömer, İbn Mes'ud ve Şüreyh'den ücretinin üçte birini ödemesi halinde böyle olacağı kanaati rivayet edildiği gibi Ata'dan dörtte üçünü ödemesi halinde durumun böyle olacağını söylediği nakledilmektedir.

 

9. Kitabet taksitli olarak tespit edilir. Çünkü Müslim'de yer alan bu hadisin bazı rivayetlerinde: (3758) "Berire dedi ki: Sahipleri kendisi ile her sene bir ukiyye ödemek üzere dokuz yılda ödenecek dokuz ukiyye ödemesi şartı ile onunla yazıştılar" denilmektedir. Şafii'nin görüşüne göre tek bir taksitle yapılması da caizdir ama en az iki ve daha fazla taksit mutlaka gereklidir. Malik ve cumhur ise birkaç taksitle yapılması da caizdir, tek bir taksitle yapılması da caizdir demişlerdir.

 

10. Bir kölenin nikahı altında bulunan bir cariye hürriyetine kavuşursa seçmek hakkı sabit olur.

 

11. Şeriatın esaslarının delil olduğu şartlar sahih, bunların dışındakiler batıldır.

 

12. Kureyş'in mevalisine (azadlılarına) sadaka vermek caizdir.

 

13. Fakirin ve hürriyetini elde etmiş kimsenin hediyesini kabul etmek caizdir.

 

14. Rasulullah (s.a.v.)'e sadaka haramdır. Aişe (radıyallahu anha)'nın: "Sen ise sadaka yemezsin" buyurması bunu göstermektedir.

 

Bizim mezhebimizin görüşüne göre ise farz sadaka (zekat)ın ona haram olduğunda görüş ayrılığı yoktur. Aynı şekilde daha sahih kabul edilen kanaate göre nafile sadaka da ona haramdı.

 

15. Sadaka Haşimoğulları ile Muttalib oğulları dışında kalan Kureyşlilere haram değildir. Çünkü Aişe Kureyşli idi. Bu eti Berire'den sadaka hükmü taşıdığı hali ile kabul etmişti. Bu durumdaki bir et ona helaldi ama Nebi (s.a.v.)'e helal değildi. Nebi (s.a.v.) de onun bu kanaatine karşı çıkıp onu reddetmemişti.

 

16. Erkeğin evinde gördüklerine dair soru sorması caiz değildir. Ve bu Ümmü Zer hadisi diye bilinen hadisteki: "O gördüğüne dair soru sormaz" ibaresine de aykırı değildir. Çünkü onun manası görüp de sonradan ortada görünmeyen bir şey hakkında nereye gitti diye soru sormaz şeklindedir. Burada ise çanak içinde et vardı ve her ikisi de ortada idiler. Nebi (s.a.v.) de kendilerine hükmünü beyan etmek için içinde ne olduğunu onlara sordu. Çünkü o kendisine karşı cimrilik ederek huzuruna getirip ona takdim etmemezlik yapmayacaklarını biliyordu. Aksine onların böyle yapmaları bunun ona haram olduğunu düşünmelerinden dolayı idi. Bu sebeple o da bu hususu beyan etmek istedi.

 

17. Eğer zorlanarak söylenmemişse seci' caizdir. Yasak olan ancak kahinlerin ve buna benzer zorlanarak yapılan seci'lerdir.

 

18. Kitabet antlaşması yapmış olana bedelini temin etmekte yardım olunur.

 

19. Kadının kendi malında satın almak, köleyi hürriyetine kavuşturmak ve buna benzer tasarruflarda bulunması -reşid olduğu taktirde- caizdir.

 

20. Evli cariyeyi satmak bir talak da değildir, bununla nikah da fesh edilmiş olmaz. ilim adamlarının büyük çoğunluğu böyle demiştir. Said b. el-Müseyyeb ise o bir talakdır demiştir. İbn Abbas'dan gelen rivayete göre ise bununla nikah fesh edilmiş olur. Berire'nin bu hadisi ise her iki görüşü de red etmektedir. Çünkü Berire kocası ile kalıp kalmamakta serbest bırakılmıştı.

 

21. Kitabet akdi yapmış olanın dilenerek kazanç elde etmesi caizdir.

 

22. Daha büyük bir kötülüğü önlemek için daha hafif olanına katlanmak ve büyük bir menfaat elde edebilmek için basit bir kötülüğe tahammül katlanılır bir husustur.

 

23. Hakimden lehine ya da aleyhine hüküm verilecek olana iltimasta bulunmak, kocası ile beraber kalması için de kadına iltimasta bulunmak caizdir.

 

24. Cariye hürriyetini elde etmekle birlikte nikahını fesh etmek hakkına sahiptir. İsterse kocasının onu fazla sevmesinden ötürü bundan dolayı zarar görecek olsun. Çünkü kocası Berire için ağlayıp duruyordu.

 

25. Hürriyetine kavuşturulmuş kimsenin kendi gönül rızası ile kendisini hürriyete kavuşturana hizmet etmesi caizdir.

 

26. Bir bid'atin ortaya çıkması ya da açıklanması gereken bir hususun meydana gelmesi halinde imamın insanlara bir hutbe vererek onlara bunun hükmünü beyan edip şeriate aykırı iş yapanların bu yaptıklarına karşı çıkması müstehaptır.

 

27. Edebe uygun hareket etmek, güzel geçim ve güzel şekilde öğüt vermek yolunu seçmek gerekir. Nebi (s.a.v.)'in: (3758) "Bir takım kimselere ne oluyor ki Allah'ın kitabında bulunmayan bir takım şartlar koşuyorlar" buyurması ve bu şartı koşan kimseye muayyen olarak karşı gelip konuşmaması buna örnektir. Çünkü bu şekilde maksat hem onun için hem başkası için hakkında kişiyi teşhir etmeden ve onun aleyhine kötü söz söylemeden gerçekleşebilmektedir.

 

28. Hutbeler yüce Allah'a layık olduğu şekli ile hamd ve se na ile başlar.

 

29. Hutbe esnasında yüce Allah'a hamd ve senada bulunup Rasulullah (s.a.v.)'e salavat getirdikten sonra amma ba'du: imdi, bundan sonra demek müstehaptır. Bunu söylemek Nebi (s.a.v.)'in hutbelerinde defalarca tekerrür etmiştir.

 

30. Münkerin ortadan kaldırılmasında işi sıkı tutmak ve münkerin çirkinliğini ifade etmek hususunda da işi ileriye götürmek uygundur. Allah en iyi bilendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

NİKAH BÖLÜMÜ