UMDETU’L

AHKAM

TAHARET

 

AY HALİ OLAN KADININ ORUCU KAZA ETMESİNİN VACİB OLDUĞU, NAMAZIN KAZASININ DA VACİP OLMADIĞI BABI

 

761-69/3- Bize Abd b. Humeyd de tahdis etti ... Muaze dedi ki: Aişe'ye 50rup: Ay hali kadın neden orucu kaza ettiği halde namazın kazasını yapmıyor, dedim. O: Haruri misin, dedi. Ben: Hayır, Haruri değilim ama (öğrenmek maksadıyla) soruyorum, dedim. Aişe: Biz de ay hali olurduk ama bize orucu kaza etmemiz emredilir, namazı kaza etmemiz emredilmezdi, dedi.

 

Açıklama:

 

(761) "Orucu kaza etmemiz emredilir, namazı kaza etmemiz emredilmezdi." İşte bu ittifakla kabul edilmiş bir hükümdür. Müslümanların icmaı ile ay hali kadına da, loğusa kadına da o halde ne namaz kılmaları, ne de oruç tutmaları farzdır. Yine icma ile kabul ettiklerine göre bu durumdaki kadınların bu halde kılamadıkları namazlarını kılmaları icap etmez. Orucu kaza etmelerinin vacip olduğu üzerinde de icma etmişlerdir.

 

İlim adamları der ki: İkisi arasındaki fark şudur: Namaz çokça tekrarlanan bir ibadet olduğundan orucun aksine onu kaza etmek meşakkatlidir. Oruç yılda bir defa farzdır. Bazen bir ya da iki günü adet haline rastlar. Mezheb ''alimlerimiz der ki: Ay hali iken geçen hiçbir namaz kaza edilmez, tavaf sonrası kılınması gereken iki rek'at müstesnadır. Gerek mezhebimize mensup alimlerin, gerek diğer Mezheb alimlerinin çoğunluğunun (cumhurun) kanaatine göre ay hali olan kadın adet döneminde oruç tutmak emrine muhatap değildir. Ona orucunu kaza etmesi yeni (farklı) bir emir ile vaciptir.

Mezheb alimlerimizden kimisi başka bir görüşü söz konusu ederek, adet halinde oruç tutmak emrine muhataptır ama onu ertelemesi emrolunur tıpkı namazda iken abdesti bozulan kimsenin durumu gibi. Her ne kadar abdestsiz halinde namaz kılması sahih değilse de (sonra kılmakla emrolunmuştur); fakat bu açıklamanın hiçbir değeri yoktur. Kendisinin ortadan kaldırabilme gücü bulunmadığı bir hali sebebiyle oruç tutmak, adet olan bir kadına nasıl aynı zamanda hem farz, hem haram olabilir? Onun bu durumu abdesti bozulanın durumundan farklıdır çünkü o abdestsizlik halini ortadan kaldırabilir.

Aişe (radıyallahu anha)'nın "sen Haruri misin" sorusuna gelince, Haruri "Harura"ya nispettir. KUfe yakınlarında bir kasabanın adıdır. es-Sem'ani'nin dediğine göre burası Küfe'den iki mil uzaklıkta bir yer olup, Hariciler ilk olarak burada toplanmıştı.

 

Herevı dedi ki: Hariciler bu kasabada birbirleriyle ahitleştiklerinden ötürü oraya nispet edilmişlerdir. Buna göre Aişe (radıyallahu anha)'nın sözünün anlamı Haricilerden bir kesim ay hali olan kadına adet döneminde geçen namazlarını kaza etmesinin vacip olduğu kanaatindedirler, demektir. Bu ise Müslümanların icmaına aykırıdır. Aişe (radıyallahu anha)'nın bu şekilde soru sorması inkar (reddetmek) anlamındadır. Yani böyle bir yol Harurilerin (Haricilerin) yoludur ve bu çok kötü bir yoldur.

 

"Rasulullah (s.a.v.) döneminde birimiz ay hali olurdu da sonra ona namazını kaza etmesi emredilmezdi." Yani Nebi (s.a.v.) ona, onun ay hali olduğunu ve bu dönem zarfında namazı kılmadığını bilmekle birlikte namazı kaza etmesini emretmezdi. Namazını kaza etmesi vacip (farz) olsaydı kesinlikle ona namazını kaza etmesini emrederdi.

 

(760) "Onlara karşılık vermelerini emretti mi?" Bu sözü Muhammed b. Cafer kitapta (hadisin sonunda) kaza etmeleri anlamında olduğunu söyleyerek açıklamıştır ve bu doğru bir açıklamadır. Nitekim karşılık vermek anlamını ihtiva eden (ceza) fiili kaza etti (ödedi) anlamındadır. Nitekim yüce Allah'ın: "Hiçbir kimse bir başkasının yerine ceza (karşılık) görmez." (Bakara, 48) buyruğunu da böyle tefsir etmişlerdir. "Bu şey şunun yerine geçer" derken de bu fiil kullanılır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

NAMAZ BÖLÜMÜ