TASVÎR:
Herhangi bir zemine
canlı yada cansız şeyleri resmetmek.
Kul’un
"tasvir" işiyle uğraşması haramdır. Çünkü Kur'an'da ve sünnette
haramlığı sabittir. Allah Teala buyuruyor ki: "(O bahçelerin) Bir ağacını
bitiremezsiniz. Allah ile bir İlah var mı?(Neml, 60) Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) de şöyle buyurmuştur: Allah Tebareke ve Teala şöyle dedi:
benim yarattığım gibi yaratmaya kalkışandan daha zalim kim olabilir. Bir zerre
yaratsınlar! Bir buğday veya bir arpa tanesi yaratsınlar! (göreyim). Buhari ve
Müslim rivayet etmişlerdir. Bu hadis, varlık alemindeki her varlığın Allah'ın
yaratması, var etmesi, takdir etmesi, eşsiz bir şekilde yaratması ile var
olduğuna işarettir. Tasvir yapan kimse de hak yaradana benzemeye çalışınca ve
kendisine haram kılınmış bir fiili işleyince insanlar arasında en şiddetli
azaba çeken olmaktadır. Buhari ve Müslim'in Abdullah b. Mes'ud'dan rivayet
ettiğine göre, Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Kıyamet günü en şiddetli azaba
çarptırılacak olanlar tasvir yapanlardır." Tirmizi'nin de Ebu Hüreyre'den
rivayet ettiğine göre dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu: Kıyamet günü cehennemden boyun suretinde bir şey çıkar. Gören iki gözü,
işiten iki kulağı, konuşan bir dili vardır. Der ki: Muhakkak ki bana üç kişiyi
(cehenneme atma) vazifesi verildi. Hakka karşı inad gösteren her zorba,
Allah'la beraber başka ilah çağıran her kişi, bir de tasvir yapanlar." Ebu
İsa dedi ki: Bu hasen, garip, sahih bir hadistir.
ibnü'l-Arabı dedi ki:
Mekruhluk bitki cemad gibi cansız varlıklar hakkında varid olmuştur. Bu konuda
elbise üzerindeki işlemeler dışında bir şeye ruhsat verildiğini bilmiyorum.
ibnü'l-Hassar dedi ki:
Resulullah (s.a.v) elbise (kumaş) üzerine işleme olmasına rağmen perdeleri
yırtmıştır. Bu hadis Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in elbisedeki
işlemeye ruhsatını neshetmiş olabilir. çünkü tehdit ifade eden hadisler
herhangi bir kayda bağlanmaksızın mutlak olarak varid olmuştur.
"Resulullah, tasvir yapanları lanetledi." Herhangi bir istisnada da
bulunmamıştır. O perdeyi yırtması suretten dolayı olmayabilir. Dolayısıyla
değişiklik yapıldıktan sonra izin vermiş olması söz konusu olur. Bunu takva
adına, şüpheli şeylerden kaçınmak saikiyle de yapmış olabilir. Çünkü nübüvvet
ve risalet kelam gerektirir. Düşünsen böyle olduğunu göreceksin.
Derim ki: Bunu genel
ifadesi üzerinde bırakmak evladır. Kur'an ve sünnet'ten zikrettiğimiz
delillerden dolayı. Bu Mücahid'in de görüşürdür. Dedi ki: Kulların o ağaçları
yerden bitirmeye güçlerinin yetmesi, hatta bu işin kudretleri dahilinde olması
söz konusu değildir. Çünkü onlar, böyle bir şeyden acizdirler. Çünkü bir şeyi
yokluk aleminden varlık alemine çıkarmaktır. Bu işe dair buyurduğu tenkid ve
azap tehditi ifadeleriyle Allah'ın yarattığı varlıklardan herhangi bir şeyin
suretini yapanları kuşatmıştır. Çünkü böyle bir amel, yalnız Allah'a ait olan
yaratma sıfatında Allah'a ortak olmaya kalkışmaktır.
Cumhur-u Ulema ise
cansız varlıkların resmini yapmanın ve bunlardan kazanç sağlamanın caiz
olduğunu söylemişlerdir. Çünkü ibn Abbas, kendisine tasvir yaptığını soran
adama dedi ki: illa yapacaksan ağaçların cansız, varlıkların resmini yap.
Müslim rivayet etmiştir. Bu İbnü'l-Arab'nin de tercihidir.
Dedi ki: Ruhsat yalnız
nebat, cemad gibi cansız varlıklar ile sınırlı olmuştur. Nehiy sadece canlı
varlıklar için varid olmuştur. Nehiy sadece canlı varlıklar ile sınırlı
kalmıştır. Bunun da eşsiz bir hikmeti vardır. O da Ademoğlu dışındaki her
mahlukun Zahiri bir sureti vardır. Batıni bir sureti yoktur. Ademoğlu ise eşsiz
bir yaratılışa sahiptir. Zira ona hem zahiri hem batıni bir suret
yaratılmıştır. Bu batını suret ruhtur. Onun hakkındaki değerlendirmenin temeli
iki şeyden dolayı batını surete bağlıdır.
Birincisi: Varlığının
devamı ruh iledir. Öyle ki ruh ondan ayrıldığı gibi çözülmeye başlar, azaları
dağılır. Varlık aleminde cemadattan daha aşağı bir konuma düşer.
İkincisi: Övgüleri,
yergileri ve cezaları ruhundan dolayı olur ve ona yöneltilir. İşte eşsiz mana
buradadır. Gerçek mahiyetinin ne olduğuna dair bilginin yalnız Allah Teala'nın
sırrında yer alan garip sır da budur. Yani ruhtur. Çünkü Allah Teala kullarına
bunun varlığını zarureten bilmeyi ihsan etmiş diğer taraftan mahiyetini
kavramayı onlara perdelemiştir. Hem acizliklerini vurgulamak, ortaya koymak hem
de "nefislerinizde de (ayetler vardır) görmez misiniz ?"(Zariyat, 21)
buyruğuna dikkat çekmek için. Bu çerçevede kul Batını yani ruhu olmayan bir
varlığı tasvir ederse ruhsat olarak ona müsaade edilir. Batıni sureti yani ruhu
olan bir varlığı tasvir ederse üç sebepten dolayı bundan menedilir.
1- Batıni suretin zahiri
suretle olan irtibatı.
2- İsa (a.s)'ın eliyle
zuhur eden mucizeye ulaşma yollarındandır. Nitekim Allah Teala şöyle buyurmuştur:
"Hani benim iznimle çamurdan kuşa şeklinde bir şey yapıyordun. Ona
üflüyordun da iznimle kuş olup uçuyordu. "(Maide, 110)
3- Çünkü zahiri suret,
aciz olunan batıni suretin korusu hükmündedir. Bu konuda korunun hükmü
içindekinin hükmü ile aynıdır. İnsan dışındaki varlıkların resmini yapmaya iki
şeyden dolayı ruhsat vermiştir:
1- Allah Teala'dan
yapmak istedikleri konularda sınırları daraltmayıp hükmü hafifletmek. Çünkü
Allah dileseydi yasağını her şeyi kapsayacak şekilde getirirdi. Ancak o eşsiz
hikmeti ile bir yolu kapattığında bir şeyler yapma umudu olan nefsin önünü
açmak adına başka bir yolu açar.
2- Hürmeti olan varlık
ile hürmeti olmayanı birbirinden ayırd etmek. Batını yoluyla hürmeti olanın
tasvirini yapmayı yasaklamıştır. Bu da insandır. İşte buna da Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in "Hadi yarattıklarınızı diriltin
bakayım." buyruğu ile dikkat çekmiştir. Sanki şöyle denilmiştir:
Zahirini tasvir edip yapmaya
kalkıştığın şeyin hadi bakalım, gücün yetiyorsa batınını da tasvir et. Hürmeti
olmayan varlıkların suretinin yapılmasına ruhsat vermiştir ki iki varlık
arasındaki konum farklılığına dikkat çeksin. Dedi ki: Bunlar eşsiz noktalardır.
Bunlara dikkat çekmeyi ve bu bölümü bu izahları vermeden bitirmeyi uygun
gördük.
Müzeni Şafii'den nakille
şöyle dedi: Bir adam bir düğüne davet edilse geldiğinde canlı varlık resimleri
görse: Şayet dikilmiş, asılmış ise girmez. Eğer basılacak şekilde serili ise
girmesinde bir mahsur olmaz. Ağaç resmi olsa da böyledir. Asılı olarak duran
örtülerde bulunan suretlerin haram değil de mekruh olduğunda ihtilaf
etmemişlerdir. Aynı şekilde bina çizimi veya nakışı hakkında da bir ihtilaf
yoktur. Bazı alimlerde bununla beraber elbise (kumaş) üzerindeki işlemeleri
istisna etmişlerdir. Hakkında varid olan Sehl b. Huneyf hadisinden dolayı.
Bu konuda kız
çocuklarının oyuncakları da istisna edilmiştir.
Suret yada Heykel yapan’ın
Büyük azabına dair:
Metalibu’l-Aliye 4629.
İbn Abbas der ki: "Kıyamet günü olunca yeryüzü dümdüz bir arazi haline
getirilir. Bütün yaratıklar, insanlar ve cinler tek bir yerde toplanırlar. Bu
halde iken dünya seması kendi halkına dar gelir ve yeryüzüne serpiştirilirler.
Yalnız gökyüzündekiler; cinleri ve insanlarıyla birlikte bütün
yeryüzündekilerden kat kat daha çoktur. Onlar yeryüzüne gelince yeryüzündekiler
onlardan korkarlar ve şöyle derler: "Rabbimiz aranızda mı?" Gökten
gelenler yeryüzündekilerin bu sözlerinden korkarlar ve: "Rabbimizi noksan
sıfatlardan tenzih ederiz. O, aramızda değildir. O, gelecektir" derler.
Sonra ikinci göğün halkı, yeryüzüne inerler. İkinci göğün halkı, yalnız
başlarına dünya semasının halkından ve bütün yeryüzündekilerden kat kat daha
fazladırlar. Onlar da yeryüzüne dağılırlar. Yeryüzündekilerden korkarlar ve:
"Rabbimiz aranızda mı?" derler. Onlar yeryüzündekilerin bu
sözlerinden korkarlar ve: "Rabbimizi noksan sıfatlardan tenzih ederiz. O
aramızda değildir. Fakat gelecektir" derler. Sonra aynı durum yedi gök
halkının başına gelir. Her bir gök, kendisinin altındaki gök halkından ve diğerlerinden
kat kat daha fazladır. Hepsi de yeryüzüne dağılırlar. Yeryüzündekiler gökten
gelenlerden korktuklarından, aynı sözleri onlara söylerler. Ancak gökten
gelenler, onlara aynı cevabı verirler. En son yedinci göktekiler gelirler.
Onlar da yeryüzüne inen altı gök halkından ve yeryüzündekilerden kat kat daha
fazladırlar. İşte Allah onlarla birlikte gelir. O zaman bütün ümmetler dizleri
üzerine çöküp, saf oluşturmuşlardır. Bir münadi: "İşte bugün kimlerin
değerli olduğunu herkes bilecektir. Her hal üzere Allah'a hamd edenler ayağa
kalksınlar!" denilir ve her halükarda rablerine hamd edenler ayağa kalkıp
cennete giderler. Sonra ikinci defa münadi seslenir: "Bugün herkes kimin
değerli olduğunu bilecektir. Yanlarını yataklarından uzaklaştıranlar kalksınlar."
Onlar da kalkarlar ve cennete giderler. Sonra münadi üçüncü kez seslenir:
"Alışveriş ve ticaretin kendilerini Allah'ın zikrinden, namaz kılmaktan ve
zekat vermekten alıkoymayan kimseler kalksınlar." Onlar da kalkarlar ve
cennete giderler. Bu üç gruptan sonra ateşten bazı boyunlar çıkar ve mahlukata
bakarlar. Onların iki gözü ve güzel konuşan bir lisanları vardır. Şöyle derler:
"Ben üç kişiye vekil kılındım. İnatçı her zorbaya vekil kılındım."
Kuşların susam tanelerini aldıkları gibi onlar da safların arasından inatçı
zorbaları çekip alırlar ve onları cehenneme hapsederler. Sonra ikinci defa
çıkar ve: "Ben, Allah ve Resulüne eziyet edenlere vekil kılındım"
der. Onlar da aynı şekilde kuşun susam tanesini alıp götürdüğü gibi Allah ve
Resulüne eziyet eden kimseleri safların arasından alıp götürürler ve cehenneme
hapsederler. Sonra üçüncü defa çıkar ve: "Ben, heykel ve suret yapanlara
vekil kılındım" der. Aynı şekilde bu işle meşgul olanları safların
arasından alıp götürür ve cehenneme hapseder. İşte bu üç grup da cehenneme
hapsedildikten sonra mahrukatın amel defteri kendilerine dağıtılır ve mizanlar
kurulur. İşte o zaman bütün yaratıklar hesaba çağırılır."