RAHİB:
Hiç evlenmeyen, bekar ve
yalnız yaşayan, yalnız ibadetle meşgûl olan ve kilisede vazîfeli olan
hıristiyan din adamı.
Papazlar herkese rahib
olmayı, yalnız yaşamayı emrediyordu. Allah yolunda bulunabilmek ve Allahü
tealaya yaklaşabilmek ancak ruhbanlıkla yani evlenmemekle olur sanıyorlardı.
Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem bunu önlemek için Eshabının
(arkadaşlarının) bekar yaşamasını yasakladı. "Nikah yapmak (evlenmek)
benim sünnetimdir. Sünnetimi yapmayan kimse benden değildir" buyurdu.
(Saideddîn Ferganî)
Peygamber efendimiz
sallallahü aleyhi ve sellem on iki yaşlarında iken amcası Ebû Talib ile
birlikte Şam tarafına giden ticaret kervanına katıldı. Ticaret kervanı uzun bir
yolculuktan sonra Busra denilen yerde hıristiyanlara mahsûs bir manastırın yak
ınında konakladı. Bu manastırda Bahîra adında bir rahib kalıyordu. Önceden
yahûdî alimlerinden iken sonradan hıristiyan olan bu bilgili rahib, kervanda
bulunanların hepsini yemeğe davet etti. Rahib Bahîra ısrarla yemeğe getirttiği
sevgili Peygamber efendimizin mübarek sırtındaki mühr-i nübüvveti açtırdı. Bunu
görünce, henüz yaşı küçük olan Muhammed aleyhisselamın geleceği bildirilen son
peygamber olduğuna şehadet etti. (Muînüddîn Hirevî)
RAHİBE:
Kadın rahib. Hiç
evlenmeyen, yalnız ve bekar olarak yaşayan, kilisede ibadetle meşgûl olan
görevli kadın.
Şehvet nazarı ile
kadınlara bakmanın aynen zina olduğunu Îsa aleyhisselam bildirmiş iken, hıristiyanlar
kadınlarını örtmemişlerdir. Bugün ellerde dolaşan İncîller hıristiyan
kadınların örtünmelerini emretmektedir. Bunun içindir ki, bütün kiliselerde,
manastırlarda vazîfeli olan kızlar, rahibeler, müslüman kadınları gibi
örtünmektedirler. (Harputlu İshak Efendi)