ANA SAYFA

 

HUŞU':

 

Tevazu, alçak gönüllülük. Hakk'a boyun eğmek. Korku ve sevgiden meydana gelen edebli bir hal.

 

Huşü: Sakin durmak, boyun eğmek, korkmak, yere bakmak, sesini alçaltmak gibi manalara gelir. Tuhfetü'l-Ahvezi yazarı 'Namazda huşu' babında: Huşu, sükünet ve alçak gönüllülüktür. Bazıları; Huşu ile Hudu kelimelerinin manaları ile birbirine yakındır, çünkü hudu bedenin eğilmesidir. Huşu ise beden, göz ve sesin eğilip alçalmasıdır, demişler. Bir kısım ilim adamları da; hudu, zahiri eğilmektir; huşu ise manevi ve ruhi eğilmektir, demişlerdir. Ama ikisinin eş manalı olması kuvvetlidir. Çünkü bir hadiste Nebi (s.a.v.) mealen şöyle buyurmuştur: "Eğer onun kalbi huşu duysaydı, dış organları da huşu duyacaktır. 

 

ALLAHU TEALA MEALEN AYETLERİNDE ŞÖYLE BUYURUR: Îman edenlerin, Allahü tealayı ve Hak'tan ineni (Kur'an-ı kerîmi) zikr için, kalblerinin huşu' zamanı hala gelmedi mi? Onlar, daha evvel kendilerine kitab verilip de üzerlerinden uzun zaman geçmiş, artık kalbleri kararmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan bir çoğu dinlerinden çıkmış fasıklardı. (Hadîd suresi: 16)

 

Mü'minler herhalde kurtulacaklardır. Onlar namazlarını huşu ile kılanlardır. (Mü'minun suresi: 1,2)

 

 

Kalbi meşgul eden, huşu'u gideren şeyler yanında, mesela süslü şeyler karşısında, oyun ve çalgı aletleri yanında ve arzu ettiği yemekler karşısında, namaz kılmak mekruhtur. (İbn-i Abidîn)

 

Hudu ve huşu' ile kılınan iki rek'at namaz, ğafil (Allahu tealayı unutmuş) bir kalb ile akşamdan sabaha kadar kılınan namazdan hayırlıdır. (Abdullah ibni Abbas)

 

Duanın edeblerinden biri de; dua ederken, aciz olduğunu ifade etmek, hudu ve huşu' içinde Allah'tan korkarak ve kabulünü umarak istediği şeyde devam üzere olmaktır. (İmam-ı Gazalî)