HAREM:
1. Mekke-i mükerreme şehrinden biraz daha geniş olup, hududunu
İbrahim aleyhisselamın diktiği taşların gösterdiği yer, alan. Bu saha içine gayr-i
müslimlerin girmesi yasak ve ihramlı iken bazı işleri yapmak haram olduğu için
Harem denilmiştir. 2. Müslümanların evlerinde, saray, konak ve benzeri yerlerde
sadece kadınların oturması için ayrılmış oda, daire. Bu oda veya daireye
haremlik de denir. 3. Zevce, hanım.
Harem-i Şerîf: Müslümanların kıblesi olan Kabe-i muazzamanın ortasında yeralan
etrafı kubbeli revaklarla çevrili mescid. Kabe'nin etrafı. (Bkz. Mescid-i
Haram)
HAREMEYN: Hürmete ve saygıya layık iki belde. Mekke-i mükerreme ve Medîne-i
münevverenin ikisine verilen ad. Mekke-i mükerremede Kabe-i muazzama, Medîne-i
münevverede sevgili Nebi s.a.v.’in kabr-i şerîfi bulunduğu için her ikisine
saygı ve hürmet duyulması gereken yer manasına Haremeyn denilmiştir.
Osmanlı padilahları Haremeyn'e birçok hizmette bulunmuştur. Bu
sebeple kendilerine Hakim-ul-haremeyn (Haremeyn'in hakimi) yerine
Hadim-ül-haremeyn
(Haremeyn'in hizmetçisi) denilmesini istemişlerdir. Yavuz Sultan
Selîm Han, Mısır'ı fethettiği zaman hutbede kendi ismini Hakim-ül-haremeyn
olarak okuyan hatîbe îtiraz ederek;
"Biz Haremeyn'in hakimi olamayız. Ancak Hadim-ul-haremeyn
yani Haremeyn'in hizmetçisi oluruz" dedi. Kabe'nin içini süpürmeye mahsus
olan süpürgelerden birisi kendisine getirilince, süpürgeyi bir tac gibi
kaldırarak başına koydu. Kendilerinden sonra gelen sultanların taclarına
koydukları süpürge şeklindeki sorguç buradan gelmektedir. (İslam Tarihi
Ansiklopedisi)