HARİCİLER

Haruriler    Havaric

 

Harûrâ: Kûfe'ye iki mil uzaklıktaki bir köyün adıdır- Haricîlerin toplandıkları ilk yerdir. Bu yüzden Haricîlere bu köye nisbetle Harûrî de denilir.

 

Haricîler Sıffîn Savaşından sonraki hakem olayında önce Hz. Ali'yi hakem tayinine zorladıkları halde daha sonra hakem işine razı olup Ebû Mûsâ el-Eş'arî'yi hakem tayin ettiği için karşı çıkmışlar, hatta onu küfürle İtham etmişlerdir.

 

Sıffîn muharebesinde, taraflar hakem tayinine razı olup anlaşmayı kabul ettiği için Ali'nin ordusundan ayrılarak "Hakim ancak Allah'tır. Ali iki hakemin hükmüne uyarak halîfeliği Muaviye'ye bırakmakla büyük günah işledi" diyen ve kendileri gibi düşünmeyen Eshab-ı kiram ile diğer müslümanlara kafir diyen sapık fırka.

 

Sayıları 8 bin (veya 12 bin) kadardır. Başlarında Abdullah b. el-Kevvâ adında birisi vardı. Hz. AIi bunlara Abdullah b. Abbâs'ı göndermiş, Abdullah'ın konuşmaları sonucu iki bini geri dönmüş, gerisi fikirlerinde ısrar etmişlerdir. Bunun üzerine Hz. Ali bunlara harp açmıştır.

 

Haricîler görüşlerini müdafaa bakımından İslâm mezheplerinin en katı, kızıp şiddetlenme bakımından en şiddetli olanıdır. "El-hukmü Iillah Hüküm ancak Allah'ındır." sözünü kendilerine düstur edinmişlerdir.

 

Haricîler Ezârıka, Necedât, Sufriye, Acâride, İbâdiye, Yezîdiye, Meymûniyye vs. adındaki fırkalara ayrılmışlardır. Bunlardan son ikisi İslâm dini çerçevesinin dışında mütalaa edilir.

 

Haricî fırkalarının bazı müşterek görüşleri şunlardır:

 

1. Halife, herhangi bir fırka veya gurup tarafından değil, bütün müslümanlarm iştirak edeceği bir seçimle seçilebilir.

 

2. Arap ailelerinden hiç biri halife kendi ailesinden olduğu için bir imtiyaz kazanamaz.

 

3. Necedat fırkasına göre, insanlar kendi aralarında birlik ve beraberliği kurabilirlerse, halifeye muhtaç değildirler.

 

4. Günahlar arasında hiçbir fark gözetmezler. Günah İşleyen bir kimsenin dinden çıkıp kâfir olduğuna hükmedilir.

 

5. Kur'ân'da bulunan emirleri kabul ederler; Hadiste bulunup Kur'ânda bulunmayan emirleri reddederler. (Bilgi için bk. Abdulkâhir el-Bağdâdî, Mezhepler Arasındaki Farklar <trc. E,R. Fığlalı), s. 66-100, İslâm Esasları (ter. S. Yeprem), S. 73-92, İstanbul 1981).

 

Haricîler, müteşabihatı (birkaç mana çıkarılabilen delilleri) te'vil ediyorlar. Yani bazı ayet-i kerîmelere ve mütevatir olan (yalan üzerinde birleşmesi mümkün olmayan topluluklar tarafından bildirilen) hadîs-i şerîflere açık ve meşhur olmayan manalar veriyorlar. Haricîler gibi şüpheli delilleri yanlış te'vil edenlere, müctehîd olan fıkıh alimleri kafir demediler. Fakat asî (günahkar), bid'at ehli ve sapık olduklarını söylediler. (İbn-i Abidîn)

 

Haricîlerin temel görüş ve düşünceleri şöyle özetlenebilir: Osman, Ali, Amr bin As, Ebu Musa el-Eş'arî, Aişe, Talha, Zübeyr (r.anhüm) ile Sıffîn muharebesinde hakemlerin hükmüne razı olanları kafir bilirler. Büyük günah işleyen kafirdir diyerek böylelerinin ebedî cehennemlik olduğunu söylerler. Zalim imama (devlet başkanına) karşı çıkmayı vacib sayarlar. (Abdülkahir Bağdadî)

 

 

Haruriyye oniki firkaya ayrılmıştır. Bunların birincisi,

 

(1)- Ezrakilerdir. Derler ki: Biz hiçbir kimsenin mü'min olduğunu bilemeyiz. Kendi görüşlerini kabul edenlerin dışında bütün ehl-i kıbleyi tekfir ederler.

 

(2)- ibadiye der ki: Bizim görüşümüzü kabul eden mü'mindir, ondan yüz çeviren ise münafıktır.

 

(3)- Sa'lebiler der ki: Allah herhangi bir kaza veya kader tayin etmemiştir.

 

(4)- Hazimiye der ki: Biz imanın ne olduğunu bilmiyoruz. Ve bütün yaratıklar mazurdur.

 

(5)- Halefiyenin iddiasına göre ise, erkek olsun, kadın olsun kim cihadı terk ederse o kimse kafir olur.

 

(6)- Kuziyye (bazı nüshalarda: Kureviyye, bazılarında da Kudriyye) derler ki: Kimsenin kimseye dokunmaya hakkı yoktur. Çünkü onun pislikten temiz olup olmadığını bilemez. Tevbe edip gusledinceye kadar onunla oturup yemek yiyemez.

 

(7)- Tenziyye der ki: Kimse kimseye malını veremez. Çünkü belki o kişi malı hakkeden bir kimse değildir. Bunun yerine hak ehli ortaya çıkıncaya kadar onu yere gömer.

 

(8)- Şemrahiyye der ki: Yabancı kadınlara dokunmakta bir sakınca yoktur. Çünkü onlar bir çeşit reyhandırlar

 

(9)- Ahnesiyye der ki: Ölmüş bir kimseye ölümünden sonra ne hayır ulaşır, ne de şer

 

(10)- Hakemiyye der ki: Her kim bir yaratılmışın hükmüne başvurursa o kimse kafirdir

 

(11)- Mu'tezile der ki: Biz, Ali ve Muaviye'nin durumu hakkında şüphedeyiz. O bakımdan bizler her iki kesimden de beriyiz.

 

(12)- Meymuniyye der ki: Bizim sevdiklerimizin rızası ile olmadıkça kimse imam olamaz.

 

 

Sadaka taksimini beğenmeyen Hurkus b. Zuheyr Nebi s.a.v.’in yanına geldi. -Ki, buna Temimli Zul Huveysira da denilir.- Bu adam: Ey Allah'ın Rasulü adaletli ol, deyince,....... (Tevbe 58)

 

KAYNAKLARDA

 

İBNÜ’L-ESİR’DE

 

S-BUHARİ’DE

 

S-MÜSLİM’DE

 

TİRMİZİ’DE

 

EBU DAVUD’DA

 

NESAİ’DE

 

İBN MACE’DE

 

MÜSNED-İ HANBEL’DE

 

MÜSTEDREK HAKİM’DE

 

METALİBU’L-ALİYE’DE

 

ZEVAİD’DE