ASABE, ASABİYET:
Asabiyyet: İsim" ve
masdar şekliyle birlikte kullanılan "asab" kökünden türetilmiş bir
ıstılahtır. İsim olarak asab, sinir ve sarmaşık manasına gelir. Masdarından
türetilmiş bir çok kelime daha vardır ki hepsi de bağlamak, sarmak, sarıp
bağlamak, toplanmak, birikmek, etrafını çevirmek, himaye etmek... gibi mana
farklılıkları taşır. Asabiyyet ise aynı kökten gelen "asabe'Yıin nisbi
masdarıdır. "Asaba" bir hukuk tabiri oluşunun dışında, "bir
kimsenin baba tarafından olan akrabaları" manasına geldiği gibi, bir
şahsı himaye etme ve yardım elini uzatma durumunda olduğu akrabası manasına
gelmektedir. Bu noktadan hareket edilerek "akrabası ve soydaşı durumunda
olan kimselerin yardımına koşma ve onları zulüm ve haksızlıktan koruma
gayretinde olma" işi de asabiyyet ıstılahı ile ifade edilmiştir.
Ancak bu ıstılah, Hz.
Nebiin dilinde ayrı bir muhteva kazanmış ve tamamen özel bir durumu ifade etmek
için kullanılmıştır. Kur'an'da rastlanmayan "asabiyyet" en eski ve
belki de ilk olarak -kullanılışı hadis-i şeriflerde görülmektedir. Eldeki hadis
kaynaklarında asabiyetin geçtiği bir kaç rivayet vardır. Bunları, muhtevaları
bakımından iki ana grubta toplamak mümkündür. Daha Önce söylenmiş olduğu tahmin
edilen birinci grup hadisler asabiyyeti yasaklamaktadır.
Mesela; ashabtan Cübeyr
b. Mutim kanalıyla rivayet edilen hadis: "Halkı asabiyyet için toplanmaya
çağıran, asabiyyet uğrunda dövüşüp çarpışan ve asabiyyet yolunda ölen kimse
bizden değildir." [Ebu Davud, edeb; Müslim, imare; Ahmed İbn Hanbel, II,
488; İbn Mace, fiten 3948; Abdurrezzak, el-Musannef 20707.]
Bu hadisin söylenişinden
sonra olmalıdır ki, ashabtan Vasile b. Aska' (öl. 83/702) Asabiyyetin ne demek
olduğunu ve şümulünü Hz. Nebi'den sorar:
Ya Rasulullah! Bir
kimsenin kavmini sevmesi asabiyyetten sayılır mı? Hz. Nebi: (s.a.v.): Hayır,
ancak kişinin, zulüm ve haksızlık halinde olan kavmine yardım etmesi
asabiyyettir" buyurur. Buna göre yasaklanan asabiyyet, bir kimsenin
milletini sevmesi ve ona karşı özel ve meşru' bir ilgi göstermesi değil, sırf
akrabalık ve soydaşlık gayretiyle zalimane ve haksız davranışları karşısında
bile onları müdafaa ve himaye etme işidir. Öte yandan İbn Haldun (öl 808/1406)
Mukaddime'de asabiyyete geniş bir şekilde yer verir. Ancak "Asabiyyetin
yasaklanmasının sebebi, onun kötü ve yanlış işlerde kullanılmasına engel
olmaktır" diyen ibn Haldun bu ıstılahı vatan, millet, memleket soy-sop
akraba sevgisinin müsbet işlerde kullanılışı şeklinde değerlendirir. Ona göre
"milli birlik şuurunu canlı tutan ve devlet kurup onu idare eden güç
asabiyyet duygusudur." Asabiyyet duygusunun bulunmadığı yerde ne millet
vardır ne de devlet. O duygu olmadan dinin yayılması ve devletin korunması
mümkün değildir."
Bütün bu açıklamalardan
anlaşılıyor ki, İslamiyyetin yasaklamış olduğu asabiyyet, bir kimsenin
milletini sevmesi ve ona karşı özel bir ilgi göstermesi değil, sırf, akrabalık
ve soydaşlık gayretiyle onlardan sudur eden zalimane ve haksız davranışları dahi
himaye etmeye kalkışma işidir.
Kişinin milletini
sevmesinden dolayı kınanması, hiçbir zaman doğru değildir. Çünkü İslami manada
millet, din ve şeri'at kavramlarıyla eş anlamlıdır.