VELİD BİN VELİD R.A. :
Eshab-ı kirâmdan. İsmi
Velîd’dir. Babası Velîd bin Mugîre el-Mahzûmî olup, İslâmın büyük
düşmanlarındandı.
Annesi Lübâbe ise
Resûlullah’ın (s.a.v.) baldızıydı. Nesebi Velîd bin Velîd bin Mugîre bin
Abdullah bin Amr bin Mahzum
el-Kureyşi’dir. Kureyş’in mahzûm koluna mensûbtur. Mekke’de bi’setten
önce doğup, Medine’de 8 (m.
629) senesinde vefât etti.
Bedir gazasında müşriklerin
safında harbe katıldı. Müşrikler bu harpte yenilince, O’nu Abdullah bin
Cahş esir aldı. Medine-i
Münevvere’ye getirdi. Kardeşlerinden henüz müşrik olan Hâlid bin Velîd ile
Hişam bin Velîd, O’nu
esaretten kurtarmak üzere Medine’ye geldiler. Abdullah bin Cahş (r.a.) fidye-i
necat (kurtuluş akçesi)
verilmedikçe bırakmak istemedi. Kardeşlerinden Hâlid râzı olduysa da, baba bir
annesi ayrı kardeşi Hişâm
kabul etmedi. Resûlullah (s.a.v.) babalarının silâh ve techîzatının verilmesini
teklif etti. Buna da Hişam
râzı olduysa da Hâlid kabul etmedi. Fakat sonunda babalarının yüz dinar
kıymetindeki
kılıcı, zırhı ve miğferi
karşılığında anlaştılar. Velîd’i esaretten kurtarıp, Mekke’ye yola çıktılar.
Fakat Velîd, Mekke yolu
üzerinde Medine’ye dört mil mesafedeki Zü’l-Huleyfe’de onlardan ayrılıp,
Resûlullah’ın (s.a.v.)
yanına geldi. İmân edip, Eshâb-ı kirâmdan oldu. Müslüman olduktan bir müddet
sonra Mekke’ye
kardeşlerinin yanına gelmişti. O Zaman Hâlid bin Velîd, “Madem, müslüman
olacaktın.
Kurtuluş fidyesi ödemeden
olsaydın? Babamızdan kalan hâtırayı elimizden çıkardın. Niçin böyle yaptın?”
diye sorunca,
“Kureyşlilerin esarete dayanamadı da Muhammed’e tâbi oldu demelerinden korktum”
cevabını verdi. Kardeşleri
O’nu Mahzumoğullarından bazı müslümarılarla, Ayyaş bin Ebî Rebîa ve Seleme
bin Hişam’ın (r.a.) yanına
haps ettiler. İmân ettiği için senelerce hapis yattı. İslâmiyetin azılı
düşmanlarından
amcası Hişâm ile müşrik
akrabalarından çok zulüm ve işkence gördü. Resûlullah (s.a.v.)
müşriklerin zulmüne uğrayan
Ayyaş bin Ebî Rebîa ile Ebû Seleme bin Hişâm ve kendisi için şöyle duâ
ettiler. “İlâhî! Velîd bin
el-Velîd’i, Seleme bin Hişâm, Ayyaş bin Rebîa’yı (küffâr elinde bunalıp) zaif
(ve aciz) görülen diğer
mü’minleri kurtar. İlâhî! Mudar’ı (Kureyş) daha beter (çok kötü) çiğne. Bu
yılları Yusuf’un yıllarına
benzet.” Velîd (r.a.) Resûlullah’ın (s.a.v.) duâsı bereketiyle bir fırsatını
bulup,
bağlı bulunduğu yerden
kaçtı. Medine-i Münevvere’ye gelip, Resûlullah (s.a.) ile buluştu. Resûlullah
(s.a.v.), Ayyaş bin Rebîa
ile Seleme bin Hişam’ın halini sorunca, onların birbirlerine ayakları ile
bağlı,
şiddetli azâb ve işkenceler
altında kıvrandıklarını haber verdi. Resûlullah (s.a.v.) onların hâline çok
üzülüp,
kurtarılma çarelerini
aradı. Kimin kurtarabileceğini sorunca, senelerce işkence altında kalmasına
rağmen, Velîd, büyük bir
cesaret ve aşkla, “Yâ Resûlallah! Onları ben kurtarırım, sana getiririm”
buyurdu.
Tekrar Mekke’ye gelip,
işkence gören müslümanların yerini onlara yiyecek götüren bir kadını takip
ederek öğrendi. Mazlumlar,
tavansız bir binada hapisti. Geceleyin, ölümü de göze alarak büyük bir
cesaretle
duvardan sıyrılıp,
mazlumların yanına vardı. îmân etmekten gayri bir suçları olmayan iki mazlum,
müşriklerce bir taşa
bağlanıp; Arabistan’ın çöl havasındaki yakıcı sıcaklığında her türlü zulme
uğratılıyordu.
Mazlumları kurtarıp,
devesine bindirdi. Kendisi de yayan, yalın ayak Medine-i Münevvere’ye çok
sevdiği Resûlullah’ın
yanına bir an önce varmak için yola çıktı. O’nu çölün kavurucu sıcağı yakmıyor
da,
Resûlullah’a (s.a.v.)
kavuşmak aşkı yakıyordu.
Medine’ye aç, susuz, yalın
ayak üç günde geldi. Parmakları tasların tahribatından parça parça olmuştu.
Velîd bin Velîd (r.a.) kan
revan içinde maşuku Resûlullah’ı (s.a.v.) görünce, aşkından kendinden
geçti. Ruhunu Hakka teslim
etti. Resûlullah (s.a.v.) bu hali görünce Eshâb-ı kirâma karşı: “Şehîd işte
budur. Ben buna şahidim”
buyurdu. Bu müjdenin ardından annesi Lübâbe’yi (r.a.) teselli ederken de
Resûlullah (s.a.v.) şu
âyet-i kerîmeyi okudu; “Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir. Ey insan! İşte bu
senin öteden beri kaçtığın
şeydir.” Müslüman olmasıyla müşriklerin dayanılmaz zulümlerine uğrayan
Velîd bin Velîd, senelerce
sıkıntılara katlanarak Resûlullah’ı (s.a.v.) görmesiyle de ruhunu teslim ederek
kavuştuğu ni’met, müjde,
çok büyüktür. Medine-i Münevvere’de Baki’ Kabristanlığına defn edildi.
KAYNAKLAR:
1) Tabakât-ı İbni Sa’d,
cild-4, sh-131
2) Üsüd-ül-gâbe, cild-2,
sh-219
3) Tam İlmihâl Se’âdet-i
Ebediyye, sh-1009