ŞEDDAD BİN EVS R.A. :
Medineli müslümanlardan
(Ensârdan). Ebû Ya’lâ ve Ebû Abdurrahman künyeleri vardır. 58 (m.697)’de,
yetmişbeş yaşında Kudüs’te vefât etti. Hazrec kabilesinin Neccâr kolundandır.
Muhammed ve Ya’lâ adında iki oğlu vardır. Ana ve babası müslüman idi. Onun için
müslüman bir aile ocağında yetişti.
Yaşı küçük olduğu için,
Resûlullah efendimizin (s.a.v.) gazalarına katılamadığı söylenir. Asr-ı
saâdet’den sonra Şam’da, Filistin’de, Beytü’l-Mukaddes’te ve Humus’ta bulundu.
Şeddâd bin Evs (r.a.)
Eshâb’ın fazîletlilerindendir. Geniş bir bilgiye sahipti. Devrinde, her ilimde kendisine
müracaat edilirdi. Yumuşak huylu, açık sözlü, hiddet zamanında gadâbına
hâkimdi, sahipti.
İbâdet ve Allahü teâlânın
beğendiği işlerde çok gayretliydi. Kalbi Allahü teâlânın korkusu ile doluydu.
Yattığı zaman tefekküre
dalardı. Allahü teâlânın rahmeti ile birlikte, azabını da hatırlar, “Yâ Rabbî!
Cehennem ateşini düşündükçe uykum kaçıyor” derdi. Allahü teâlâ’nın emir ve
yasaklarına uymakta çok titiz olup, bunları güler yüz, tatlı dille insanlara
anlatırdı. Şeddâd hazretlerinin hususiyetlerinden biri de, ağzından, lüzumsuz
ve olur olmaz sözlerin çıkmamasıdır. O, riyâ ve gösterişten çok sakınırdı.
Ebû Eş’as es-Sağanî şöyle
rivâyet eder: “Şam Câmi-i şerîfine gitmiştim. Orada Şeddâd bin Evs hazretleri
ile karşılaştım. Bir yere gidecekti. Nereye gideceğini, sordum. Hasta bir
arkadaşını ziyâret edeceğini söyledi. Ben de kendileriyle gelebileceğimi
söyledim ve beraber gittik. Oraya varınca, hastaya, durumunun nasıl olduğunu
sordular. Hasta “Nimet içerisinde olduğunu” söyledi. Bunun üzerine, Şeddâd hazretleri
şöyle buyurdu: “Günahlarının affedildiğini sana müjdelerim. Çünkü, Peygamber
efendimiz (s.a.v.) “Allahü teâlâ buyurur ki: “Mü’min olan kullarımdan birini
imtihan ettiğim zaman, o bu imtihanı hamd ile karşılarsa, yatağından anasından
doğduğu günkü gibi, günahlarından temizlenmiş olarak kalkar.” buyurdu.
Şeddâd bin Evs (r.a.)
Peygamber efendimiz ve Eshâb’ın büyüklerinden hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir.
Oğulları Ya’lâ ve Muhammed
ile Mahmûd bin Rebî’, Mahmûd bin Lebîd, Abdurrahman bin Ganem,
Beşîr bin Ka’b ve başkaları
da ondan hadîs-i şerîf bildirmişlerdir. Şeddâd bin Evs hazretlerinin bildirdiği
hadîs-i şerîflerden bazıları şunlardır:
“Akıllı kimse, kendini
hesaba çekip, ölümden sonrası için çalışan kimsedir. Âciz olan da, nefsine,
arzu ve isteklerine tâbi olur ve Allahü teâlâ’dan olmıyacak şeyler bekler.”
“Allahım! Sen, benim
Rabbimsin. Ben de senin kulunum. Beni sen yarattın. Ben sana gücümün yettiği
kadar verdiğim söz üzerindeyim. Yaptığım kötülüklerden sana sığınırım. Bana
ihsan ettiğin nimetini sana itiraf ediyorum. Günâhımı da sana itiraf ediyorum.
Günâhımı bağışla.
Çünkü günâhları ancak sen
bağışlarsın. Yaptığım şeyin kötülüğünden sana sığınırım.”
“Allahım! Gözüme, kulağıma
ve bedenime, sıhhat ve afiyet ihsan eyle. Senden başka ilâh yoktur. Allahım!
Kaza ve kaderine rızayı, öldükten sonra ebedî se’âdet ve mutluluğu, cemâlini müşahede
lezzetini, sana kavuşma arzusunu, zararlardan ve saptırıcı fitnelerden muhafaza
buyurmanı, senden ister, zulm etmek ve zâlim olmaktan, başkasına tecâvüz etmek
veya tecâvüze uğramaktan veya affedilmiyecek bir günâh işlemekten sana
sığınırım.”
“Allahü teâlâ herşeyi iyi
yapmayı emretti. Hayvan kestiğiniz zaman iyi kesiniz. Sizden biriniz hayvan
keseceği vakit, bıçağını bilesin, hayvana eziyet vermesin.”
“Tevbe, günâhı temizler.
İyilikler, kötülükleri yok eder. Kul, rahatlık zamanında Rabbini zikrederse, Allahü
teâlâ, onu belâdan kurtarır.”
“Ey insanlar! Dünya, hâzır
bir meta’dır. Ondan, iyiler de kötüler de yer. Âhiret, hak bir va’ddır.
Âhirette, her şeye kadir olan Allahü teâlâ hükmeder. Orada hak ne ise o olur.
Bâtıl hükümsüz kalır. Ey İnsanlar! Sizler âhiret adamlarından, âhireti düşünüp,
ona hazırlananlardan olunuz.
Dünya adamlarından, âhireti
unutup dünyâya dalmışlardan olmayınız.”
“Siz, Allahü teâlâdan,
korkarak, amel yapınız. Biliniz ki, amellerinize göre arz olunursunuz.
Allahü teâlâya mutlaka
kavuşacaksınız. Kim, zerre miktarı hayır (iyilik) işlerse, onun karşılığını görür.
Kim de zerre kadar (kötülük) yaparsa onun karşılığını da görür.”
Yine, Ubâde bin Nesî (r.a.)
naklediyor: “Şeddâd bin Evs ağlarken görüldü. Ona niçin ağlıyorsun? diye
soruldu. “Resûlullah’dan (s.a.v.) duyduğum bir hadîs-i şerîfi hatırladım da,
onun için ağlıyorum.
Resûlullah efendimiz
(s.a.v.) bu hadîs-i şerîfinde, “Ümmetim için, şirk ve gizli şehvetten
korkuyorum.” buyurdu. O zaman ben, “Yâ Resûlallah! Ümmetin senden sonra şirke
düşecek mi?” diye sordum.
Resûlullah (s.a.v.) “Evet,
gerçi onlar, güneşe, aya ve puta tapmıyacaklar. Fakat işlerinde riyakârlık yapacaklar,
(Allah için değil de Ondan başkalarının rızası için yapacaklar). Gizli şehvet
ise şudur:
Onlardan biri, oruç tutar,
oruçlu olur, sonra şehvete sebeb olan bir şeyi görür ve orucunu terk edip
bozar.” buyurdular.”
Biz Peygamberimiz (s.a.v.)
ile beraber idik. “Yanımızda yabancı (Ehl-i kitap) birisi var mı?” buyurdu.
“Yok, Yâ Resûlallah” dedik.
Kapının kapatılmasını emrettiler. “Ellerinizi kaldırın, Lâ ilâhe illallah (Allahü
teâlâ’dan başka ilâh yoktur) deyiniz” buyurdu: Ellerimizi kaldırdık. Bu hal bir
müddet devam etti. Sonra mübârek ellerini indirip, şöyle buyurdu: “Sana hamd
olsun, yâ Rabbi! Beni bu kelime ile gönderdin. Bana, onu emrettin. Bana, onunla
Cenneti va’d ettin. Va’dinde duran yalnız sensin”
Bundan sonra “Sizi
müjdelerim. Allahü teâlâ sizi mağfiret buyurdu. (bağışladı)” buyurdular. Şeddâd
(r.a.): Resûlullah’dan (s.a.v.) duydum. “Kim riya ile namaz kılar, oruç tutar,
sadaka verirse, o Allahü teâlâya ortak koşmuş olur.” dedi.
KAYNAKLAR:
1) El-A’lâm cild-3, sh-158
2) El-Îsâbe cild-2, sh-139
3) Tehzîb-üt-tehzîb cild-4,
sh-315
4) Hilyet-ül-Evliyâ cild-1,
sh-264
5) El-İstiâb cild-2, sh-135
6) Müsned-i Ahmed bin
Hanbel cild-4, sh-124, 152, cild-2, sh-388
7) Üsüd-ül-Gâbe cild-2,
sh-387