SAFİYYE BİNT-İ ABDU’L-MUTTALİB R.ANHA :
Resûlullah’ın (s.a.v.)
halası. Abdülmuttalib’in kızı idi. Hz. Safiyye ile Peygamberimizin babası anne
bir kardeşdirler. Cahiliyye
devrinde Hâris İbni Harb ile evlenmişti. Hâris’ten bir oğlu oldu. Hâris
öldükten
sonra Hz. Zübeyr’in babası
Avvam İbni Hüveylid ile evlendi. Bundan da üç çocuğu oldu. Bunlar Hz.
Zübeyr, Sa’ib ve
Abd-ül-Kâ’be’dir. Hz. Zübeyr ile beraber müslüman olup, beraber Medine’ye
hicret etmiştir.
Bir defasında müslüman
olmayan amcası Ebû Leheb’e “Ey kardeşim!” Kardeşimin oğlunu ve Onun
dînini yardımsız, hor hakir
bırakmak, sana yakışır mı? Vallahi bugün yaşayan bilginler,
Abdülmuttalib’in soyundan
bir Peygamberin çıkacağını bildiriyorlar. İşte, “O Peygamber, budur” diyerek
O’nu da İslâma davet etmiş,
fakat o kabul etmemiştir.
Safiyye (r.anha)nın annesi
Hâle ile Resûl-i ekremin (s.a.v.) annesi Âmine hatun kardeş idiler. Bu
suretle, Peygamberimiz ile,
hem ana, hem de baba tarafından çok yakın akraba olurlardı. Safiyye
(r.anha) gazâların çoğuna
iştirak etmişti. Gayet cesur idi. Uhud gazasına katılışı şöyle olmuştu: Resûl-i
ekrem (s.a.v.) Uhud
Savaşı’na gittikleri zaman, kadınlar da Hazret-i Hassan bin Sâbit’in köşkünde
bulunuyorlardı.
Erkek olarak sadece Hassân
(r.a.) vardı. Yahudiler bunu fırsat bilip saldırmak istiyorlardı.
İçlerinden birisi köşkün
dibine kadar sokulup, olup bitenleri dinlemek istedi. Hz. Safiyye bunu gördü ve
bağırdı. Hassan, şu
yahudinin yanına in onu öldür. Hz. Hassan “Ben onunla savaşacak halde olsaydım,
şimdi herhalde
Resûlullah’ın (s.a.v.) yanında olurdum.” Hassan (r.a.) hastalık geçirdiğinden
kılıç
sallıyamıyordu. Safiyye
(r.anha) bunun üzerine bir çadır direğini kaptı ve aşağı indi. Yahudinin
kaçmaması
için kapıyı yavaş yavaş
araladı. Birden çadır direğini yahudinin başına indirdi. Yahudi yediği darbe
sonucu bir daha kalkamadı
ve öldü. Bundan sonra Safiyye eline bir kılıç alarak Uhud’un yolunu tuttu. Bu
sırada Uhud’da Eshâb-ı
kirâm, kâfirlerin kalabalık oluşu ve müslümanların dağılması üzerine ric’ati
(geri
çekilme) düşünüyorlar idi.
Bu, mağlubiyet ve hezimet demekti. Safiyye (r.anha) elindeki kılıcı ile önüne
gelene saldırıyor, bir
yandan da müslümanları harbe teşvik ederek “Siz nasıl insanlarsınız,
Resûlullah’ı
(s.a.v.) bırakıp da nereye
gideceksiniz” diyordu.
Peygamberimiz (s.a.v.) onun
vaziyetini görünce: Oğlu Zübeyr’i (r.a.) çağırdı ve buyurdu ki:
“Safiyye, Hamza’nın
cesedini görmesin. Çünkü cesedin durumu çok kötü idi. Bir kadın bu cesedi
böyle görse her halde
aklını kaçırır.” Hz. Zübeyr de bu emir üzerine annesinin yanına sokuldu:
“Anneciğim,
Resûlullah (s.a.v.) senin
geri çekilmeni buyuruyor.” Safiyye: “Nasıl? Geri mi dönecekmişim?
Benim kardeşimin cesedinin
burada musle olduğunu (öldükten sonra burun, kulak ve dudaklarının kesilmesi)
görüyorum; bunun intikamını
alacağım. Allahü teâlâ bilir ki ben böyle yapılmasından hiç hoşlanmam.
Fakat sabır edeceğim, sabır
edeceğim. Ama bir gün bunların karşılığını da göreceğim.”
Hz. Zübeyr zorlukla
annesini geri çevirebildi. Olanları Resûlullaha (s.a.v.) anlattı. Resûlullah
(s.a.v.) Safiyye’nin
(r.anha) metanetini duyunca, cesedin yanına gelmesine izin verdi. Cesedin parça
parça olduğunu gördü.
Kendisini zapt etti. Yalnız “İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn” dedi. Ellerini
açıp
duâ etti ve oradan ayrıldı.
Hazret-i Safiyye Hendek gazvesinde de Hassan bin Sâbit’in köşkünde içeriyi
dinlemek isteyen bir
yahudiyi öldürmüştür. Böylece Hz. Safiyye, gerek Uhud’da gerek Hendek
Savaşı’nda
birer düşman öldürmesiyle,
Eshâb’ın takdirine mahzar olmuştur.
Hz. Safiyye cesaret ve
şecaati nesillere örnek olacak şekildeydi. Gayet fasîh ve belîğ mersiyeler
yazardı. Babası
Abdülmuttalib’in vefâtında, Hz. Hamza’nın şehîd edildiğinde ve Resûl-i ekremin
(s.a.v.)
vefâtlarında yazdıkları
mersiyeler meşhûrdur.
Yâ Resûlallah! Sen bizim
ümidimizdin,
Sen bize hep iyilik
edenimizdin.
Sen, değildin hiç,
haksızlık edenlerden,
Sen, şefkat sahibi ve yol
gösterenlerden.
Ve dahi anlatılmayan ilim
deryası.
Bugün ağlayanların, senin
içindir feryadı.
Senin yoluna hep ecdadım
fedâ olsun!
Malım, canım, bütün
varlığım fedâ olsun!
Ah! Şimdi aramızda sağ
olsaydınız,
Ne kadar mesrûr olurduk
kalsaydınız.
Hak teâlânın hükmü bu, yâ
sabır diyoruz,
Bilmem ki ne yapsak, hep
figân ediyoruz.
Allahın selâmı, sana olsun
yâ Resûlallah!
Adn Cennetine girip kalasın
yâ Resûlallah!
Hz. Safiyye, Hz. Ömer
halife iken 20 yılında (m. 640), 73 yaşında iken vefât etti. Baki’
kabristanında
Mugîre İbn-i Şu’be’nin
kabri yanında defn edildi.
KAYNAKLAR:
1) El-Îsâbe cild-4, sh-348
2) Tabakât-ı İbn-i Sa’d
cild-8, sh-41
3) Kâmûs-ul-A’lâm cild-4,
sh-2962
4) Müsned-i Ahmed bin
Hanbel cild-1, sh-65, 165
5) El-A’lâm cild-3, sh-206
6) Üsud-ül-gâbe cild-5,
sh-492
7) Dürr-ül-mensûr sh-261,
262