HANZALE BİN EBİ AMİR R.A. :
Medineli Eshâbın
meşhûrlarından şehîd ve meleklerin yıkadıkları bir zât. İsmi Hanzala bin Ebî
Âmir
bin Safi bin Mâlik olup
lakabı Takî ve Gasîl-ül-melâike’dir. Medine’de Evs kabilesinden olup, kavminin
eşrafından idi. Babası Ebû
Âmir Peygamberimizin (s.a.v.) Medine’ye teşrif etmesi üzerine O’na
(s.a.v.) düşman olmuş ve
Medine’den ayrılarak, Mekke’ye gitmiş müşriklerle bir olmuştu. Bundan dolayı
ona fâsık lâkabı
verilmişti. Annesinin ismi tesbit edilememiştir. Hanzala (r.a.), bi’setten
evvel de îmân
sahibi olup, Allah’ın
birliğine inanır putlara tapmazdı. Hanîf dininde idi. Müslüman olmadan evvel
inzivaya
çekilmiş bir halde
insanlardan uzak devamlı kendi halinde ibâdetle meşgul olurdu. Peygamberimizin
daveti üzerine hemen îmân
etti. Babası ile tam bir Cedel (kavga) hali ortaya çıktı. Babası îmân etmesini
istemiyordu. Hanzala’nın
(r.a.) doğum târihi bilinmemekte olup Hicretin üçüncü (m. 624) yılında Uhud’da
şehîd oldu.
Hanzala (r.a.) Bedir
gazasında bulundu. O zaman henüz bekârdı. Bedir gazâsından bir müddet
sonra Abdullah bin Übey’in
kızı Cemile ile nikâhlandı. Nikâhdan bir hafta sonra düğün olacaktı. Ertesi
gün de Uhud’da Kureyş
müşrikleriyle çarpışılacaktı. Hanzala (r.a.) geceyi Medine’de hanımının yanında
geçirmek için
Resûlullah’dan (s.a.v.) izin istedi. Peygamberimiz de müsaade buyurdu.
Medine’ye geldi.
Hanımı Cemile, (r.anhâ) ile
o gece beraber kaldı. Cumartesi günü sabahleyin Uhud’a yetişmek için çok
acele yola çıkdı. Yola
çıkacağı sırada, Hanımı Cemile, orada bulunan kavminden dört kişi çağırdı ve
Hanzala (r.a.) ile
evlendiklerini söyleyip eğer çocuk olursa Hanzala’nın (r.a.) olacağını
bildirip, onları
şâhid tuttu. Oradaki dört
şâhid “Buna ne lüzum vardı?” diye sordular. Cemile (r.anhâ): “Rüyamda sema’nın
açıldığını ve Hanzala içeri
girdikten sonra kapandığını gördüm” dedi. Rüyası hakikat olup Uhud
Savaşında Hz. Hanzala şehîd
oldu. Abdullah isminde bir oğulları oldu. Abdullah bin Hanzala olarak tanınan
bu oğlu, Yezîd zamanında şehîd edildi.
Peygamberimiz (s.a.v.)
Uhud’da harp için safları düzeltirken Hanzala (r.a.) yetişti ve Eshâb-ı kirâm
arasına karıştı. Hz.
Hanzala bin Ebî Âmir, diğer sahabîler gibi can siperâne müşriklerin üzerine
atıldı.
Şehîdlik mertebesine
kavuşmak için durmadan savaştı. Daha sonra müşrikler bozuldular, dağılıp
kaçmaya
başladılar. Hanzala (r.a.)
Ebû Süfyân’ın önünü kesti. Atının bacaklarını kılıcıyla uçurdu. At kuyruğunu
iki bacağı arasına sokup,
arka ayakları üzerine çökünce Ebû Süfyân yere düştü. Korkudan ne yapacağını
şaşıran Ebû Süfyân, “Ey
Kureyş ben Ebû Süfyân’ım Hanzala beni öldürecek yetişin” diye sesi
çıktığı kadar bağırmağa
başladı. Müşriklerden birçokları Ebû Süfyânın sesini işittikleri halde
canlarının
derdine düştüklerinden hiç
aldırış eden olmadı. Fakat Şeddâd bin Esved, Hanzala’ya (r.a.) arkadan yaklaşıp
haince, sırtından
mızrakladı. Hanzala mukabele etmek istedi. Fakat imândan nasîbi olmıyan bu
müşrik ikinci bir darbe
daha vurup Hanzala’yı (r.a.) şehîd etti. 3 (m. 624) Ebû Süfyân kalkarak kaçtı.
Hanzala’yi (r.a.) Bedir’de
öldürülen oğlu yerine öldürülmüş kabul etti.
Hanzala (r.a.) şehîd olunca
Peygamberimiz “Ben Hanzala’yı meleklerin gökle yer arasında
gümüş bir tepsi içinde
yağmur suyu ile yıkadıklarını gürdüm.” buyurdu. Ebû Useyd Sa’îd (r.a.) diyor
ki: “Gidip Hanzala’ya
baktm. Başından yağmur suyu akıyordu. Döndüm bunu Resûlullah’a (s.a.v.) haber
verdim. Peygamberimiz
(s.a.v.) hanımına haber gönderip bunun sebebini sordu. O da Uhud’a çıktığı
zaman Hanzala’nın cünüb
olduğunu bildirdi.” Hanzala (r.a.) Uhud’a yetişmek için çok acele edip
yetişememek korkusu kendini kapladığından acele ile gusl etmeyi unutmuştu.
Babası Ebû Âmir müşrikler
içinde bulunduğundan Hanzala’ya (r.a.) işkence yapılmasına mâni oldu.
Çünkü müşriklerin şehîd
olan sahâbîlerin burunlarını, kulaklarını ve uzuvlarını kesiyorlardı. Bundan
sonra Hanzala’nın adı
Gasîl-ül-Melâike (Melekler tarafından yıkanmış kimse) diye anıldı. Medine’de
Eshâb-ı kirâmın Evs
kabilesinden olanlar, Hazrec kabilesinden olanlara karşı “Melekler tarafından
yıkanan
Hanzala (r.a.) bizdendir”
diye iftihar ederlerdi.
KAYNAKLAR:
1) Hilyet-ül-evliyâ cild-1,
sh-357
2) El-Îsâbe cild-1, sh-360
3) El-İstiâb cild-1, sh-280
4) Üsüd-ül-gâbe cild-2,
sh-68
5) Siyer-i a’lâm-in-Nübelâ
cild-1, sh-132
6) Ensâb-ül-Eşrâf cild-1,
sh-329
7) Tam İlmihâl Se’âdet-i
Ebediyye sh-975