HANSA R.ANHA :
Peygamber efendimiz S.A.V. zamanında,
Amr’ın kızı olan meşhur kadın şair Hansa, çok güzel kahramanlık şiirleri
söylerdi. Müslüman olduktan sonra, İslâm, onu üstün bir feragat ve fedakârlık
timsali yapmış ve imanda kemale erdirmişti. Dört çocuğu Kadisiye harbinde şehit
olduğu hâlde, cesaret ve sebatında asla bir sarsılma olmamıştı. Şehit anası
olmanın verdiği teselli, ona evlat acısını bile unutturmuştu.
Başka söze ne hacet?
Hansa Hatun, Kadisiye
muharebe meydanına giderek, çocuklarını şu tarihi sözleriyle coşturmuştur:
“Benim kahraman evlatlarım!
Allaha yemin ederim ki, Ondan başka ibadet edilecek bir mabud yoktur. Siz aynı
ananın ve aynı babanın çocuklarısınız. Ben kocama ihanet etmiş bir kadın
olmadığım gibi, babanız da mazisi lekeli bir insan değildir. Hem de ben, zorla
değil de kendi isteğimle İslâmiyeti kabul ettim. Ve yine kendi arzumla hicret
ettim. Sizler işte böyle tertemiz bir maziye sahipsiniz.
Sizden; gireceğiniz savaşta
bu asaletinize uygun bir cesaret ve kahramanlık bekliyorum. Din düşmanlarına
ilk hücum eden sizler olmalısınız. Sizlerin arkada değil, daima en ön safta
çarpıştığınızı görmeliyim. Çünkü bu harp, eski savaşlarımız gibi adi, basit
çıkarlar uğruna yapılan çapulculuk ve yağmacılık hareketi değildir.
Elleriyle yaptıkları
putlara tapan, kız çocuklarını diri diri gömecek kadar vahşete devam eden
putperestlere, doğruyu ve hakkı gösterme hareketidir. Kısaca bu cihadda emir
Allahtan, kumanda da Resulullah efendimizdendir. Başka söze ne hacet?”
Bu sözlerden sonra
çocuklarını ayrı ayrı kucaklayan Hz. Hansa, ilave ederek diyor ki:
“Ya İslâmın zafer bayrağını
Kadisiye’de dalgalandıracaksınız; yahut da din uğruna şehit olduğunuzu
duyacağım!.."
Bir annenin çocuklarına
karşı böyle kahramanca konuşması, orada bulunan diğer mücahidleri de coşturuyor
ve Kadisiye’de İslâmın zafer bayrağının dalgalanmasına sebep oluyordu.
Şehit anası
Nitekim öyle de olmuştur.
Hasta yatağında yatarken dört oğlunun da şehadet haberi getirilince, haberi
getirenlere sordu:
- Yani ben, şehit anası mı
oldum şimdi?
- Evet, şehit anası, hem de
dört şehit anası...
- Zafer kimlerde?
- Zafer, müslümanlarda...
Şimdi Kadisiye’de İslâmın bayrağı dalgalanıyor!
“İslâmın bir zaferi için
dört oğlum da feda olsun!” diyen Hansa Hatun, ellerini kaldırarak şöyle
yalvarıyor:
- Ya Rabbi! Bana emanet
ettiğin dört kahramanı, yine senin dinin uğrunda feda etmiş bulunuyorum. Artık
beni şehit anaları defterine kaydet! Benim için şehit anası olmak kâfi
ikramdir. Bunu bana nasip eyle!
Her ne zaman Hansa
Hatun’dan söz edilse, Resulullah efendimiz, onun için, “Örnek bir İslâm kadını”
buyururlardı.
Hansa Hatun, ilk önce,
Süleymoğulları kabilesinden Revaha bin Abdülaziz Selmi isimli bir zat ile
evlenmişti. Onun vefatından sonra Mirdas bin Ebi Amir ile evlendi.
Medine’nin yolunu tuttu
Risalet güneşi Mekke’de
doğup da dünyayı aydınlattığı zaman, bu güneşin aydınlığı her tarafa yayıldı.
Hz. Hansa’nın gözü de bu nur ile aydınlandı. Kendi kabilesinden birkaç kişiyi
de yanına katarak Medine’nin yolunu tuttu. Huzuru saadete vararak İslâmiyet ile
şereflendi.
Hansa Hatun, devrinin
meşhur şairlerindendir. Peygamber efendimiz, onun şiirlerini bir hayli
dinlediler. Bu hanımın fesahat ve belagatını takdir buyurdular.
Hz. Hansa, ilk olarak
şairliğe şöyle başlamıştı:
Arada sırada bir-iki şiir
söylüyordu. Fakat Esedoğulları kabilesi ile onun kabilesi arasındaki savaşta,
öz kardeşi Muaviye öldürüldü. Diğer üvey kardeşi Sahr da mizrakla yaralandı.
Hansa Hatun bir sene kadar kardeşine ihtimamla baktı, fakat yara bir türlü
iyileşmedi. Sahr da bu yaradan kurtulamayıp, o da öldü.
Hz. Hansa da bu iki
kardeşinin ayrılığından müteessir olup, bunlar için mersiye söylemeye başladı
ve şair olup ortaya çıktı.
Hz. Ömer, Hansa Hatunun
çocuklarının Kadisiye’de şehit olmaları üzerine, şehitlerin çocuklarının her biri
için senelik iki yüz dirhem maaş bağladı ve Hz. Hansa’nın ismi de şehit
çocukları ile birlikte anıldı.
Birgün Hansa Hatun, Hz.
Aişe’nin huzuruna gelmişti. Başında matem işareti vardı. Hz. Aisş de Hz.
Hansa’yı böyle görünce dedi ki:
- Ey Hansa, böyle yapma! Bu
şekilde matem tutmayı dinimiz yasaklamıştır.
Hz. Hansa da şöyle cevap
verdi:
- Ben bunu bilmiyordum,
böyle yapmanın men edildiğinden haberim yoktu. Fakat bunu böyle yaptığımın bir
sebebi vardır.
Hansa Hatun böyle
söyledikten sonra, bu sebebi şöyle anlattı:
“Cahiliye devrinde,
babamın, beni verdiği kocam çok müsrif bir kimseydi. Kendisinin de, benim de,
bütün varımı, yoğumu dağıttı. Kumara verdi. Bunun için parasız, pulsuz kalıp
muhtaç duruma düştük. Kardeşim Sahr malını ikiye bölüp, bize bir şeyler
vermişti. Az zaman sonra bu mal da heba olup gitti.
Hep dağıtıyor
Kardeşim Sahr, benim
parasız kalıp muhtaç duruma düstüğümü görmüş ve buna çok üzülmüştü. Geride
kalan diğer hisseden de bana yine verdi. Karısı kendisine, dedi ki:
- Bu böyle olmaz, sen daha
ne zamana kadar kız kardeşin Hansa’ya malını vermekte devam edeceksin? Onun
kocası hep kumar oynuyor ve nesi var, nesi yoksa hep dağıtıyor.
Sahr karısına cevaben şu
şiiri söyledi:
- Yemin ederim ki, ona
malımın iyisini vereceğim, o afife bir kadındır. Eğer ben ölürsem, o da kendi
başörtüsüyle benim matemimi tutar.”
Bunları anlatan Hansa Hatun
sözlerini şöyle bitirdi:
- İşte ben de onun matemi
için böyle yapıyordum.
Hz. Hansa 646 yılında vefat
etti.