HADİCE R.ANHA. (ÜMMÜ’L-MU’MİNİN) :
Peygamberimizin ilk hanımı,
ilk îmân eden hür kadın, mü’minlerin annelerinden. Kureyş kabilesinin
kibar ve asil bir ailesine mensûbtur.
Babasının adı Hüveylîd, annesinin ki Fâtımadır. Nesebi Hadîce binti
Hüveylid bin Esad bin
Abd-ül-uzza bin Kusay bin Kilâb bin Mürre bin Ka’b bin Lüey bin Galib idi.
Nesebi
Peygamber efendimiz
(s.a.v.) ile baba tarafından Kusay, anne tarafından Lüey sulâlesiyle
birleşmektedir;
Cahiliye devrinde lakabı
Tâhire idi. Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir.
Hz. Hadîce’nin ilmi, malı,
şerefi, iffeti ve edebi pek fazla idi. Ticâret ile uğraşan, devrin, büyük
tüccarlarındandı.
Memurları, kâtibleri ve köleleri
vardı. Ticâreti adamları veya ortaklık suretiyle yapardı. Hz.
Hadîce, Hz. Muhammed’in
üstün ahlâk vasıflarını ve “emin” lakabına itimad ederek, herkesten daha
fazla ücret vermek vâ’dıyla
O’nu Şam ticâret kafilesine kattı. Hz. Muhammed’in, yanına kölesi
Meysere’yi de verdi. Şam
ticâret seferi üç ay sürdü. Bu sefer esnasında Hz. Muhammed’in şahsında
harikulade haller görüldü.
Seferde O’nu gölgeleyen bir bulutun ve kuş şekline giren iki meleğin devamlı
üzerinde bulunması, yolda
yürüyemiyecek derecede yorulup, kervandan geri kalan iki devenin ayaklarını
eliyle sığmasından sonra,
develerin birden süratlenmesi, Busra’daki Manastır yanındaki kuru ağacın
altına oturmasıyla
yeşermesi ve rahib Nastura’nın yeminle Hz. Muhammed’in son peygamber olduğunu
müjdelemesi, Busra
Pazarı’nda Yahudi ile pazarlık esnasında Meysere’nin Peygamberlik vasıflarını
teşhis
etmesi halleri meydana
geldi. Seferden dönüşte Hz. Hadîce’ye Hz. Muhammed’in bu hallerini akrabası
Zübeyr ve kölesi Meysere
bir bir anlattılar. Hz. Hadîce, anlatılanlar, mallarını satmak üzere teslim
ettiği Hz. Muhammed’in
bereketiyle iyi kâr etmesi ve bunlardan ziyade kervanı karşıladığı sırada Hz.
Muhammed’i gölgeleyen iki
meleği bizzat görmesinden çok etkilendi. Daha önce gördüğü bir rüyası da
gökten inen ayın, koynuna
girip koltuğundan çıkarak bütün âlemi aydınlatması idi. Hz. Hadîce, bu halleri,
putlara tapmayıp,
Hıristiyan olan, Tevrat ve İncil’i okumasını bilen, bölgenin iyi tanınmış şâir
ve bilginlerinden
amcasıoğlu Varaka bin
Nevfel’e anlattı. Varaka bin Nevfel rüyayı “Âhir zaman peygamberi vücûda
gelmiştir. Sen O’nun hanımı
olursun. Senin zamanında O’na vahiy gelir. O’nun dîni bütün âlemi
doldurur. Sen O’na en önce
îmân eden olursun. O peygamber Kureyş kabilesinin Haşimoğulları kolundan
olacak...” diye tâbir edip,
hallerini de hayretle şöyle anlattı: “Bu söylediklerinden anlaşılıyor ki,
şüphesiz
Muhammed bu ümmetin
peygamberi olacak. Ben, zaten bu ümmetten bir peygamber çıkacağını
biliyor ve O’nu
bekliyordum. Bu zaman O’nun tam zamanıdır.” deyince Hz. Hadîce’nin sevgi ve
itimadı
daha da arttı. Bu esnada
kırk yaşında olup, dul idi. Hz. Muhammed ise yirmibeş yaşında idi. İki taraftan
elçiler Hz. Muhammed ile
Hz. Hadîce’nin evlenmesini kararlaştırdılar. Nikâh meclisi Hz. Hadîce’nin
evinde
kuruldu. Ebû Talib ve
Varaka bin Nevfel tarafından takdim konuşmaları yapıldı. Nikâhı Varaka bin
Nevfel kıydı. Kureyş
kabilesinin ileri gelenleri de nikâh şahidi olarak bulundular, Hz. Hadîce’nin
Peygamber
efendimizle olan bu
evliliğinden dört kızı ve iki oğlu olmak üzere altı çocuğu oldu. Kızlarının
adları
Zeynep, Rukiyye, Ümmü
Gülsüm, Fâtıma, erkekleri ise, Kâsım ve Abdullah’tı. Kâsım’dan dolayı
Resûlullah’a (Ebül-Kâsım)
denildi. Nübüvvetden önce Mekke’de dünyâya geldi! Onyedi aylık iken vefât
etti, Hadîce-tül-Kübra’dan
(r.anhâ) olan son çocuk Abdullah’tır. Nübüvvetten sonra doğup memede iken
vefât etti. Tayyib ve Tahir
de denilir. Abdullah vefât edince, Âs bin Vâil (Muhammed ebter oldu) yani
soyu kesildi dedi. Kevser
süresi gelerek, Âs kâfirine Allahü teâlâ cevab verdi.
Hz. Muhammede (s.a.v.)
Cebrâil (a.s.) ilk vahyi getirip, Peygamber olduğunu bildirince, bunu ilk
Hz. Hadîce’ye söyledi. Hz.
Hadîce; “Biliyorum ki, sen doğru sözlüsün. Emânete riâyet edersin.. Güzel
huylu ve iyi ahlâklısın...
Senin bu ümmetin peygamberi olacağını umarım” dedi. Mûhammed’in (s.a.v.)
bildirdiklerine hiç
tereddüt etmeden hemen îmân ederek inanan ilk hür kadın oldu. Kâfirlerin
inatlıkları,
alay ve eziyetlerine karşı,
Resûlullah’a gayret ve teselli verirdi. Bütün malını, mülkünü O’nun uğruna
fedâ etti. Resûllullah’a
(s.a.v.) yirmidört sene hiç incitmeden sadâkatle hizmet etti. O’nu bir kerre
bile
üzmedi. Hz. Hadîce
altmışbeş yaşında Hicret’ten üç sene önce (m. 619) Ramazan ayı başında Mekke’de
vefât eti. Hacun
mezarlığında defn edildi. Muhammed (s.a.v.) Hz. Hadîce’nin vefâtına çok üzüldü.
Bundan dolayı bu seneye
üzüntü, keder yılı mânâsında “Senet-ül-Hüzn” denildi.
Siyer, târih, menkıbe ve
çeşitli kitaplar Hz. Hadîce hakkında çok ve pek kıymetli bilgiler verir. Hz.
Hadîce, Peygamber efendimize,
evlâdına, müslümanlara ve insanlara çok şefkatliydi. Ev işlerini iyi bilip,
mükemmel iş görürdü.
Peygamberimiz (s.a.v.) bu hususta O’nun için “Hem çocuk annesi hem de ev
işi tanzim eden hatun”
buyurdu. Peygamberimize (s.a.v.) karşı çok hürmetkâr idi. Ne buyurursa itiraz
etmeden kabul ederdi Bu her
zaman böyle oldu. Resûlullah da (s.a.v.) onu her zaman medh ederdi.
Hatta bir gün yine O’nu
medh ederken, Hz. Âişe dayanamayıp, “Cenâb-ı Hak size daha iyisini verdi”
dedi. Resûlullah (s.a.v.)
“Hayır, ondan iyisi verilmedi. Herkes bana yalancı dediği günlerde, o bana
inandı. Herkes bana eziyet
verirken, O bana yâr oldu. Üzüntülerimi giderdi.” buyurdu. Hz. Hadîce
hayattayken, Peygamberimiz
başka bir kadınla evlenmedi. O’nun akrabalarını gördüğü zaman hemen
ayağa kalkar, onları
karşılar ve yanlarına oturturdu. Eline mal geçtiğinde, onları unutmaz, hemen
hediye
göndererek, unutmadığını
hatırladığını belirtirdi. Peygamberimiz yine onun ve diğer üstün hatunlar
hakkında
buyurdu: “Dört hatunun
fazîletleri bütün dünyâ hatunlarının fazîletlerinden üstündür. Meryem
binti İmrân, Firavn’ın îmân
etmiş hanımı Asiye, Hatice binti Hüveylid ve Fâtıma binti Muhammed.”
Peygamberimize vahiy
gelmesinden sonra idi. Müşrik Araplar, Resûlullah’a (s.a.v.) pek
düşmandılar. Hz. Hadîce
Resûlullah’ı (s.a.v.) devamlı koruyup, aramaktaydı. Peygamberimiz dışarıdayken,
onu aramak için çıkmıştı.
Hz. Cebrâil (a.s.) bir insan kıyafetinde Hz. Hadîce’ye göründü. Hz. Hadîce
O’na Peygamberimizi sormak
istediyse de, düşmanlardan olma ihtimâlini hesaba katarak sormayıp, geri
eve döndü. Peygamberimizi
evde görünce, hâdiseyi O’na anlattı. Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu ki:
“Senin gördüğün ve beni
sormak istediğin o zâtın kim olduğunu biliyor musun? O, Cebrâil
“Aleyhisselâm” idi. O’nun
selâmını sana bildirmemi söyledi. Şunu da sana bildirmemi söyledi ki,
Cennette senin için
incilerden yapılmış bir bina hazırlanmıştır. Tabii orada böyle üzüntülü,
sıkıntılı
ve zahmetli, külfetli
şeyler bulunmayacaktır.”
KAYNAKLAR:
1) Tabakât-ı İbn-i Sa’d
cild-8, sh-14, 52
2) El-Îsâbe cild-4, sh-281
3) El-İstiâb cild-4, sh-279
4) Mevâhib-i ledünniyye
cild-1, sh-36, 214
5) Eshâb-ı Kirâm sh-229
6) El-A’lâm cild-2, sh-302
7) Ed-Dürr-ül-mensûr sh-180
8) Târîh-ül-hamîs cild-1,
sh-301
9) Tam İlmihâl Se’âdet-i
Ebediyye sh-1008