FEYRUZ BİN DEYLEMİ R.A. :
Yemenli sahâbî. Ebû Dahhak
ve Ebû Abdillah künyeleri vardır. Hz. Osman zamanında Yemen’de
vefât etti. Aslen
Fârisî’dir. Kisra’nın, Habeşlileri Yemen’den çıkarmaları için Seyf bin Zî
Yazen’le beraber
Yemen’e gönderdiği
Farsların (İranlıların) çocuklarındandır.
Feyrûz bin Deylemi San’a’da
bulunuyordu. Resûlullah’ın (s.a.v.) peygamberliği haberi oraya ulaşınca,
hicretin onuncu yılında
Medine’ye geldi. Resûlullah’ın huzuruna girip, İslâmı kabul etti. Peygamber
efendimize “Yâ Resûlallah!
Biz, uzaklardan çıkıp geldik. Burada müslüman olduk. Bize kim yardım
edecek” diye sorunca,
Resûlullah (s.a.v.) “Allah ve Resûlü” buyurdu. Feyrûz da (r.a.) “Allah ve
Resûlü
bize kâfî’dir” dedi.
Yine Feyrûz bin Deylemî
(r.a.) “Yâ Resûlallah! Ben müslüman oldum. Fakat nikâhım altında iki
kızkardeş var. Şimdi ne
yapacağım” diye sordu. Peygamber efendimiz (s.a.v.) “Onlardan hangisini
istersen tercih et, onu
tut. Hangisini istersen boşa.” buyurdular.
Feyrûz ve beraberinde
bulunan arkadaşları “Yâ Resûlallah! Biz, üzüm ve içki sahibi kimseleriz.
Allahü teâlâ ise içkiyi
harâm kılmıştır. Bu üzümleri ne yapacağız?” diye Peygamber efendimize sordular.
Resûlullah efendimiz
(s.a.v.) “Kurutup, kuru üzüm yapınız” buyurdu. Feyrûz ve yanındakiler “Biz bunu
ne yapalım Yâ Resûlallah”
dediler. Peygamber efendimiz (s.a.v.) “Kırba içinde sabah ıslatıp, hoşaf
yapıp içiniz, akşamleyin
ıslatıp, sabahleyin içiniz.” buyurdular.
Feyrûz bin Deylemî (r.a.)
bir defasında da Peygamber efendimize (s.a.v.) şöyle sordu: “Yâ
Resûlallah! Biz, soğuk bir
memlekette yaşıyoruz. Bu yüzden buğdaydan yapılmış içki içiyoruz.
Resûlullah (s.a.v.) “O
sarhoş ediyor mu?” buyurdular. “Evet, sarhoş ediyor” dedi. O zaman
Peygamberimiz
(s.a.v.) “Onu içmeyiniz”
buyurup, tekrar “O sarhoş ediyor mu?” diye sordular. Ben de “Evet,
sarhoş ediyor” dedim. Bunun
üzerine “Onu içmeyiniz” buyurdular.
Feyrûz bin Deylemî’nin
(r.a.) müslüman olduğu bu yıl, Resûlullah efendimiz (s.a.v.) Veda Haccını
yaptıktan sonra
hastalanmışlardı. O sırada Araplar arasında bazı kimseler peygamberlik davasına
kalkıştı.
Bunların ilki, Benî Ans
kabilesinden Esved-i Ansî idi. Asıl ismi Abhele bin Ka’b’dır. O, kâhin, hafif
meşrep bir adamdı. Halka,
onları hayrete düşürecek şeyler gösterir, sözleriyle dinliyenlerin dikkatini
çekerdi.
Esved-i Ansî, peygamberliğini
ve meleklerin kendisine vahy getirdiğini iddia etmeğe başladı. Bir
takım hilelerle Yemen
halkından bir çok kimseyi aldattı. Necran ahâlisi de ona tabî oldular. San’a’yı
zaptedip,
fitne çemberini genişletti.
Yemen’de bulunan müslüman vali ve memurlar oradan ayrılmak zorunda
kaldılar. Esved-i Ansî ile
ilgili haber, Peygamber efendimize (s.a.v.) ulaştı. Yemen’deki İslâm valilerine
ve oradaki müslümanlara
yazı yazdırıp gönderdi. İster onunla çarpışma, ister tuzağa düşürülmesi
şeklinde olsun, Esved-i
Ansî üzerinde önemle durulması gerektiğini emir ve tavsiye buyurdular.
Hasta olmalarına rağmen,
Resûlullah efendimiz (s.a.v.) bu iş üzerinde ehemmiyetle durdular.
Resûlullah (s.a.v.) bu
mesele için müslüman olmıyanlarla da irtibat kurdu. Neticede Esved-i Ansî öldü
rülecekti. Esved’in
öldürülmesi için, karısı Âzad ile de anlaşıldı. Feyrûz (r.a.) o sırada Yemen’de
bulunuyordu.
Yanında, iki arkadaşı ile
beraber, Esved’in yattığı evin duvarını deldiler. Feyrûz (r.a.) arkadaşlarından
birisine, içeri girip,
öldürmesini söyledi. Arkadaşı, tehlikeli anlarda, kendisinde titreme meydana
geldiğini bu işi
beceremiyeceğini söyledi. Bunun üzerine Feyrûz (r.a.) içeri girdi. Esved’in
yattığı odaya
yaklaştı. Horladığını
duydu. Derin bir uykuya dalmıştı. Esved, yatağına gömülmüş bir vaziyette idi.
Feyrûz (r.a.) bu işten
haberi olan Âzad’a işaretle başının nerede olduğunu sordu. Âzad, Esved’in
başını
gösterdi. Feyrûz (r.a.)
Esved’in başucuna dikildi. Esved, sarhoş olarak uykuya dalmış ve sarhoşluğu
daha geçmemişti. Feyrûz
(r.a.) Esved’in başını kıvırdı ve kırdı. Gitmek isterken Âzad, “O daha
ölmemiştir”
dedi. “Hayır o öldü” dedi.
Feyrûz (r.a.) arkadaşlarının yanına gitti. Olanları anlattı. Arkadaşları, geri
dönüp, başını kesmesini
söylediler. Beraber oraya vardılar. Feyrûz (r.a.) başını keseceği zaman, Esved
titremeğe başladı. Feyrûz
(r.a.) arkadaşlarına göğsüne oturmalarını, söyledi. Âzad, Esved’in başını
tuttu.
Esved’den homurdanmalar
geliyordu. Boğazı kesilince, şiddetli bir böğürtü duyuldu. Muhâfızlar hemen
kapıya koştular. Ne var, ne
oluyor, diye sordular. Esved’in hanımı, Ona vahiy geliyor, dedi. Muhâfızlar,
bir şey demediler. Feyrûz
ile arkadaşları, oradan ayrıldılar. O gece yalancı Esved-i Ansî’nin
öldürüldüğü,
Peygamber efendimize ma’lûm
olmuştu. Ertesi gün, bu hâdiseyi Eshâbına müjdeledi. “Dün gece, yalancı
Esved-i Ansî sâlih bir kişi
tarafından öldürüldü.” buyurdular. Eshâb-ı kirâm, “Onu öldüren kim,
Yâ Resûlallah!” dediler.
Resûlullah (s.a.v.) “Feyrûz bin Deylemî.” cevabını verdiler. Feyrûz bin
Deylemînin, Esved’in başını
Peygamber efendimize getirdiği rivâyet edilir.
KAYNAKLAR:
1) El-A’lâm, cild-5, sh-164
2) El-Îsâbe, cild-3, sh-204
3) Tabakât-ı İbn-i Sa’d,
cild-5, sh-533
4) Müsned-i Ahmed bin
Hanbel, cild-4, sh-232
5) Üsüd-ül-gâbe cild-4,
sh-371