FATİME BİNT-İ ESED R.ANHA :
Resûlullah’ın (s.a.v.), “O
benim annemdi” buyurduğu amcası Ebû Tâlib’in zevceleri, Hz. Ali’nin
annesi, mübârek bir sahâbîye.
Babası Esed İbn-i Hâşim’dir. 4 (m. 626) senesinde Medine’de vefât etti.
Soyu, Resûlullah (s.a.v.)
ve Ebû Tâlib ile Hâşim’de birleşir. Bu bakımdan Resûl-i Ekrem ile akraba
olmaktadırlar.
Hâşimoğulları kadınları
içinde ilk erkek çocuk sahibi O oldu. Yine O, bu soy içerisinde, halife
anası olanlardan ilkidir.
Tâlib, Akîl, Câ’fer ve Ali adında dört oğlu ile Ümmühânî, Cümâne, Reytâ ve
Esma adlarında dört kızı
vardı. Hz. Ali’ye Haydar ismini annesi koymuştu. Böyle olduğu, Hz. Ali’nin
söylemiş
olduğu bir şiirde
belirtilmiştir. Hz. Ali, Hayber harbi esnasında Merhab ile vuruşurken bu şiiri
söylemiştir.
Bu şiirinde, “anamın haydar
(arslan) diye ismimi verdiği ben, ormanların aslanıyım” demiştir.
Fâtıma binti Esed İslâm’ın
başlangıcında müslüman olmuştur. Resûlullah (s.a.v.) önce İslâm’ı açıktan
açığa bildirmediler. Üç yıl
bir gizlilik devresi geçti. Tedricî (yavaş yavaş) bir yol takip ediliyordu.
Artık İslâm’a açıktan davet
etme zamanı gelmişti. Nereden ve kimden başlanacağı Resûl-i Ekrem’e
(s.a.v.) vahy ile
bildirildi. Allahü teâlâ Şuara sûresinin 214. âyet-i kerîmesinde şöyle
buyurmaktadır: “(Ey
Resûlüm) sen, önce en yakın
akraba ve hısımlarını (Allah’ın dinine davet ederek) âhiret azâbı ile
korkut.”
Resûlullah (s.a.v.)
akrabalarını bir araya topladıktan sonra onlara şu konuşmaları yapmışlardır.
“Hamd ancak Allahü teâlâ’ya
mahsustur. O’na hamd ederim. Ancak O’ndan yardım isterim. Yalnız
O’na inanır, O’na
güvenirim. Ben gözümle görmüş gibi bilir ve size de şunu bildiririm: Allahü
teâlâ’dan başka ilâh
yoktur. O birdir, eşi ve ortağı yoktur. Sizi O’ndan başka ilâh olmıyan, Allahü
teâlâ’ya îmân etmeye davet
ediyorum. Ben O’nun bütün insanlara gönderdiği, son Peygamberiyim.
Vallahi siz, uykuya
daldığınız gibi öleceksiniz. Uykudan uyandığınız gibi de diriltilecek ve
bütün yaptıklarınızdan
hesaba çekileceksiniz, iyiliklerinizin karşılığında iyilik, kötülüklerinizin
karşılığında ceza
göreceksiniz. Bu da ya devamlı Cennette veya devamlı Cehennemde kalmaktır.
İnsanları âhiret azâbıyla
korkuttuğum ilk kimseler, sizlersiniz.”
“Ey Abdulmuttaliboğulları!
Ben size çok üstün ve kıymetli, dünyâ ve âhiretiniz için faydalı
şeyler getirdim. Araplar
içerisinde kavmine bundan daha hayırlısını getiren bir kimse bilmiyorum.
Ben sizi, dile kolay ve hafif
ve mîzânda ağır gelecek iki kelimeye davet ediyorum. O da “Eşhedü
en lâ ilâhe illallah ve
eşhedü enne Muhammeden Resûlullah (Allahü teâlâ’dan başka ilâh olmadığına
ve Muhammedin O’nun Resûlü
olduğuna şehâdet ederim) demenizdir.”
Resûlullah (s.a.v.) akrabalarına
bu konuşmaları yapınca birçoğu müslüman oldu. Hz. Fâtıma binti
Esed de bunlar arasında
idi. Zevci Ebû Tâlib’in dışında bütün çocukları da İslâmı kabul ettiler. Hatta
Resûl-
i Ekrem (s.a.v.) yakın
akrabalarına konuşmalar yapıp, “O halde, hanginiz bu yolda bana tâbi olup,
vezirim ve yardımcım olur.”
buyurunca, henüz, 12-13 yaşlarında bulunan Hz. Ali hemen ayağa kalkmış,
Resûl-i Ekrem de ona “Sen
otur” buyurmuştu. Resûlullah (s.a.v.) bu suallerini üç defa tekrar buyurmuşlar.
Üçünde de derhal cevap Hz.
Ali’den gelmiş “Yâ Resûlallah! Her ne kadar yaşça en küçük
ben isem de, sana ben
yardımcı olurum.” cevabını vermişti.
Taptaze, küçücük bir
çocuğun, hiç kimseden, korkmadan, çekinmeden, bu yolun yokuşuyum, gönül
vermişlerdenim mânâsındaki
bu karşılığı, Resûl-i Ekrem efendimizi son derece sevindirdi, işte Allahü
teâlâ, Hz. Fâtıma binti
Esed’e böyle sâlih bir evlâd vermişti. Hz. Ali Resûlullah’ın (s.a.v.)
kerîmeleri
Fâtımatü-z-Zehra ile de
evlenmişti. Bu mes’ûd evlilikte, dünyevî gösterişten tamamen uzak kalmıştı.
Gayet sade bir düğün
yapılmıştı.
Fâtıma binti Esed (r.anha)
ayrıca Medine-i Münevvere’ye müslüman olarak hicret etme sâadetine
de kavuştu. Resûl-i Ekrem
(s.a.v.) zaman zaman onu ziyârete gider, kuşluk vakti onun evinde uyurlardı.
Fâtıma binti Esed (r.anha)
üstün bir ahlâka sahipti. Güzel ahlâkı vardı. Yaşayışı mükemmel, Resûl-
i Ekrem efendimizin yanında
itibarlı bir hanımefendi idi. Peygamberimizin (s.a.v.) sevgisine kavuşma
bahtiyarlığına erişmişti.
Resûlullah (s.a.v.) onu medh buyururlardı. Fâtıma binti Esed (r.anha)
çocukluğundan
beri Peygamberimiz’e
(s.a.v.) çok yakınlık göstermiş, ondan hiçbir yardımı esirgememiştir.
Resûlullah efendimiz, Ebû
Tâlib’den sonra, kendilerine en fazla yakınlık gösterenin Fâtıma binti Esed
(r.anha) olduğunu, buyurmuşlardır.
Gerçekten Hz. Fâtıma binti Esed Resûl-i Ekrem’in bakımında çok
titizlik göstermişti. Kendi
çocukları dururken, önce Resûlullah’ı (s.a.v.) doyururdu. Kendi çocuklarının
temizliğinden önce onun
mübârek başını tarar, mübârek saçlarını gül yağıyla yağlardı. Bu yüzden Resûl-
i Ekrem efendimiz, onun
için “O benim annemdi” buyurmuştu. Bu, iki cihanın efendisinin mübârek
ağzından çıkıyordu. Fâtıma
binti Esed (r.anha) için büyük se’âdet idi.
Zaman akıp gitmiş, Fâtıma
binti Esed’in (r.anha) ömrü de sona ermişti. Peygamberimiz (s.a.v.)
gömleğini sırtından
çıkararak Fâtıma binti Esed’e (r.anha) kefen yapmıştı. Bilâhare, Peygamber
efendimiz
(s.a.v.) Fâtıma binti
Esed’e Cennet elbiselerinin giydirilmesi için böyle yaptıklarını beyan
buyurmuşlardır.
Cenâze namazını da kıldırıp
onun üzerine yetmiş tekbir almıştı. Resûlullah (s.a.v.) “Allahü
teâlâ’nın emriyle,
yetmişbin meleğin onun cenâze namazına katıldığını” bildirmişlerdir.
Cenâze namazı kılınmış,
artık defn edilecekti. Resûlullah (s.a.v.) bizzat kendileri kabre indiler.
Kabir
hayatının rahat ve hoş
olması için, kabrin köşelerini genişletir gibi işaret buyurdular. Kabirden
çıkınca
gözleri yaşarmış,
gözlerinden akan yaşlar kabre damlamıştı. Orada bulunan Hz. Ömer ve başkaları,
Resûlullah’ın, Fâtıma binti
Esed’den (r.anha) başka hiç bir kimseye böyle yapmadığını söyleyerek,
taaccüplerini
ifade etmişlerdir.
Peygamber efendimiz (s.a.v.), Cebrâil’in (a.s.), kendisine, Fâtıma binti
Esed’in
(r.anha) Cennetlik olduğunu
haber verdiğini bildirmişlerdir.
Resûl-i Ekrem Hz. Fâtıma
binti Esed için şöyle duâ buyurmuşlardır: “Allahü teâlâ seni mağfiret
etsin, bağışlasın, seni
mükâfatlandırsın. Ey annem! Allahü teâlâ sana rahmet eylesin. Kendin aç
iken beni doyurdun. Kendin
giymez, bana giydirir, yemez, bana yedirirdin. Dirilten de, öldüren de
Allahü teâlâ’dır. O daima
diridir. O ölmez. Allahım! annem Fâtıma binti Esed’i afv eyle, bağışla.
Ona hüccetini bildir.
Kabrini genişlet. Ey merhametlilerin en merhametlisi olan Allahım! Ben
Peygamberin ve geçmiş
Peygamberlerin hakkı için bu duâmı kabul buyur.”
KAYNAKLAR:
1) Tabakât-ı İbn-i Sa’d,
cild-8, sh-222
2) Dürr-ül-Mensûr, sh-359
3) El-Îsâbe, cild-5, sh-389
4) El-İstiâb, ciltd-4,
sh-381
5) Tam İlmihâl Se’âdet-i
Ebediyye, sh-1005