BEŞİR BİN SA’D R.A. :
Medineli müslümanlardan
(Ensâr’dan). Künyesi Ebû Nu’man’dır. 12 (m. 633) târihinde vefât etti.
Beşîr bin Sa’d (r.a.)
Medine’nin iki büyük müslüman kabilesinden birisi olan Hazrec kabilesinin Benî
Hâris
kolundandır. Büyük oğlunun
ismi Nu’man, kardeşi, Semmak bin Sa’d’dır. Kızkardeşi, Abdullah bin
Revâhâ (r.a.) ile evli
olup, bu bakımdan onunla da akraba idiler.
Resûlullah (s.a.v.)
hicretten önce, bazı Medinelilerle Akabe’de görüşmüş, onlara İslâm dîni
hakkında
bilgi vermiş, bazı konular
üzerinde de, onlarla anlaşma yapmışlardı. Beşîr (r.a.) da, ikinci Akabe
andlaşmasına iştirak eden,
müslüman olan Medine’lilerden birisidir. Beşîr bin Sa’d (r.a.), Resûlullah’ın
bütün gazvelerine katılma
şerefine kavuşan bir Sahâbî’dir. Bir bakıma müslümanlar için var veya yok
olma demek olan Bedir
gazasına (muharebesine) da iştirak etmiş, böylece İslâm târihinde önemli
isimlerden
olan Eshâb-ı Bedir (Bedir
gazasına katılanlar)’den olmuştur. Beşîr bin Sa’d (r.a.) Uhud ve Hendek
gazalarında da bulunmuş,
Hendek gazasında kızı, Eshâb-ı kirâm’a hurma dağıtmıştı.
Beşîr bin Sa’d’ın kızı
anlatır: “Annem, Amre binti Revâhâ beni çağırdı. Bir avuç hurma verdi. “Kızım!
Bunu babana, dayın Abdullah
bin Revâhâ’ya götür, yesinler”, dedi. Ben de alıp götürdüm. Yolda
Resûlullah’a rastladım.
“Kızım! Yanındaki nedir?” buyurdu. “Yâ Resûlallah! Yanımdaki hurmadır, annem,
babamla dayımın yemesi için
gönderdi”, dedim. “Ver onu” buyurdu. Ben de hurmaları iki avucuna
döktüm, avuçlarını bile
doldurmamıştı. Sonra bir bez getirilmesini emretti. Bez getirildi ve yere
serildi.
Resûlullah (s.a.v.) bezin
üzerinde hurmaları dağıttı. Sonra yanında bulunanlara “Kumanyaya geliniz”
buyurdu. Orada bulunanlar
yediği halde hurmalar bitmedi. Daha sonra orada bulunanlar da yedi yine
hurma artmıştı.
Resûlullah’ın bu mucizesini gören Eshâb-ı kirâm’ın maneviyatları bir kat daha
arttı.
Beşîr bin Sa’d’ın bizzat
kumandan olarak iştirak ettiği, küçük çapta hâdiseler de oldu. Peygamberimiz’in
(s.a.v.) emri üzerine bir
miktar askerle Fedek’te, Murre kabilesi üzerine yürüdü. Ancak çatışmada
yaralandı, önce vefât
ettiği sanıldı, fakat sonradan Medine’ye döndü.
Resûlullaha (s.a.v.) 7 (m.
629) senesinde Şevval ayında, Uyeyne bin Hısn’ın, Gatafan kabilesinden
bir müfreze ile saldıracağı
haberi ulaşmıştı. Resûlullah (s.a.v.) Beşîr bin Sa’d’ı çağırdı. Ona sancak
verdi. Üçyüz kişi ile
beraber gönderdi. Yümn ve Cinâb mevkiine geldiler: Bunu gören Gatafânlılar
kaçtılar.
Müslümanlar, pek çok
ganimet ve koyun ele geçirdiler. İki kişiyi esir aldılar. Medine-i Münevvere’ye
döndüler. Daha sonra bu iki
esir müslüman oldu.
Mekke’nin fethi ve Huneyn
gazvesinden sonra Medine’ye dönen Beşîr (r.a.) Resûl-i ekrem ile; birlikte
Tebük seferine katılmıştır.
Resûlullah’ın (s.a.v.) 10 (m. 631) senesinde yaptığı, son hacc olan Veda
Haccında da hazır
bulunmuştur.
Peygamber efendimiz
(s.a.v.) âhirete teşrif edince Eshâb-ı kirâm, Beni Saîd’e gölgeliğinde
toplanmış,
halifenin seçilmesi
mes’elesi üzerinde duruyorlardı. Hz. Ebû Bekir halifelik için Hz. Ömer ve Ebû
Ubeyde’den birinin
seçilmesini tavsiye buyurmuş, fakat her ikisi de bundan kaçınmışlardı. Hatta
Hz.
Ömer, Hz. Ebû Bekir’e:
“Resûlullah (s.a.v.) seni dinin en mühim emirlerinden birisi olan namazda
kendine
halife yaptı. Seni bize
imam seçti. Uzat elini, ben sana bîat edeyim deyip, Ebû Ubeyde ile birlikte,
Hz.
Ebû Bekir’e bîat edecekleri
sırada, Beşîr bin Sa’d (r.a.) daha süratli hareket ederek onlardan evvel Ebû
Bekir’in elini tuttu. Biat
etti.
Beşîr bin Sa’d hazretleri,
Hz. Ebû Bekir’in hilâfeti zamanında Ayn-üt-temr muharebesinde şehîd
düştü.
Ebû Mes’ûd (r.a.) şöyle
buyurur “Biz Sa’d bin Ubâde’nin meclisinde idik. Resûlullah (s.a.v.) yanımıza
geldi. Beşîr bin Sa’d
kendisine “Ya Resûlallah! Allahü teâlâ bize, sana salevât getirmemizi emretti.
Acaba sana nasıl salevât
getireceğiz” diye sordu. Resûlullah (s.a.v.) sükût edip cevap vermediler. Biz
de, keşke, Beşîr sormamış
olsaydı diye temenni ettik. Biraz sonra Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular:
“Allahümme Salli Âlâ
Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ âli İbrâhîm ve bârik
âla Muhammedin ve alâ âli
Muhammed. Kemâ bârekte âlâ âli İbrâhîm filâlemin. İnneke
hamîdunmecîd”, deyin.
“Allahım! İbrâhîm’in (a.s.) Âline salât” buyurduğun gibi, Muhammed’e (s.a.v.)
ve
aline de salât eyle.
İbrâhîm’in (a.s.) âline âlemler içinde ihsan buyurduğun bereket gibi, Muhammed
(s.a.v.) ve âline de ihsan
et. Çünkü sen, hamîd ve mecîd’sin.”
Beşîr (r.a.) bu soruyu
sorarak, salât’ın nasıl yapılacağının öğrenilmesine vesîle (sebeb) oldu.
KAYNAKLAR:
1) El-A’lâm cild-2, sh-56
2) Tehzîb-üt-tehzîb cild-1,
sh-464
3) El-Îsâbe cild-1, sh-158
4) El-İstiâb cild-1, sh-149
5) Tabakât-ı İbn-i Sa’d
cild-2, sh-118
6) Müslim-Kitâb-üs-salât
Hadîs No: 66