Ana sayfa

 

ABDULLAH BİN EBİ BEKR-İ SIDDIK R.A.

 

Eshâb-ı kirâmdan, ilk müslümanlardan. Babası Ebû Bekr-i Sıddîk (r.a.), annesi Katile binti

Abdiluzza’dır. Esma (r.anha) ile anne bir kardeştir. Mekke’de doğduğu tahmin edilmesine rağmen, târihi

bilinmemektedir.

Abdullah, babası Ebû Bekr-i Sıddîk (r.a.) davetiyle, küçük yaşta müslüman oldu. Hz. Muhammed

(s.a.v.) ile babasının Mekke’den Medine’ye hicretlerinde, Sevr Mağarası’na geldiğinde habercilik vazifesini

yaptı. Zekî ve kabiliyetli bir genç olduğundan, babasının emir ve direktiflerini harfiyyen yerine getirirdi.

Gündüzleri Mekke’de Kureyşliler arasında bulunup, onların Peygamberimiz (s.a.v.) ve Hz. Ebû Bekir

hakkında söylediklerini, konuşmalarını akşam vakti Sevr Mağarası’na gelerek, haber verirdi. Geceyi orada

geçirip, tan yeri ağarmadan Mekke’ye dönerdi. Bu hizmeti, onun adını İslâm târihine geçirdi. Hz.

Resûlullah O’nu Âli bin Ebû Tâlib (r.a.) ile âhıret kardeşi yaptı. Atike binti Zeyd bin Amr (r.anha) ile evliydi.

Abdullah bin Ebû Bekr, hicret-i Nebevî’den sonra Mekke’den Medine’ye geldi. Resûlullah (s.a.v.)

ile hicretin 8. senesinde Mekke’nin fethinde bulundu.

Mûte Harbi’nde, İslâm Ordusu kumandanı Zeyd İbni Hârise’nin şehîd olmasını, sonra kumandan

olan Ca’fer İbni Ebî Talib’in sancağı almasını bunun da şehîd olmasıyla Abdullah İbni Revâha’nın kumandayı

alıp onun da şehîd olmasıyla, Hâlid İbni Velîd’in kumandayı almasını ve Resûlullah’ın (s.a.v.)

bütün bunları Medine-i Münevvere’de Minber-i se’âdetinde başından sonuna kadar haber verdiğini rivâyet

etti. Resûlullahın bu mucizesini haber vermesiyle rivâyeti kitaplara geçti.

Mekke’nin fethinden sonra Huneyn Gazvesi’ne katıldı. Huneyn’den kaçan Sakif ve Hevâzinliler’in

toplanmalarına mani olmak için onların sığınıp, saklandıkları Taif Kalesi’ni muhasara etti. Muhasarada

ok isabet edip, yaralandı. Medine’ye yaralı olarak döndü.

Abdullah bin Ebî Bekr-i Sıddîk (r.a.) Peygamber efendimiz (s.a.v.) için hazırlanan hulleyi (elbise)

yedi altına satın almıştı. Sonra Resûlullahın tekfînine uygun görülmeyince, teberrüken kendine kefen

için saklamıştı. Ruhunu teslim edeceği sırada “bunda, hayır ve bereket olsa idi, Resûlullah efendimiz

tekfîn olunurdu” deyip, kendisine bunu kefen yaptırmadı.

Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) hilâfetinin başlarında hicretin onbirinci senesinin Şevval ayında Taifte aldığı

yaranın iyileşmemesi sebebiyle vefât etti. Cenâze namazını Hazret-i Ebû Bekir kıldırdı. Kabrine ise Hazret-

i Ömer, Talha ve kardeşi Abdurrahman bin Ebû Bekir (r.a.) indirmişlerdir. Tâif şehîdlerinden sayılır.

Onun vefâtından bir müddet sonra Hazret-i Ebû Bekir’e, Sakif heyeti geldi. O sırada Hz. Abdullah’ın

ölümüne sebep olan ok, Hz. Ebû Bekir’in yanındaydı. Oku, heyettekilere göstererek: “İçinizde bu

oku tanıyanınız var mı?” diye sordu. Aclânoğullarının kardeşi Hazret-i Sa’d bin Ubeyd: “Bu oku ben

yonttum; ucunu ben sivrilttim; tüyünü ben taktım; bunu atan da benim” dedi. Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir

“Bu ok, Abdullah bin Ebî Bekir’i şehîd eden oktur. Senin elinle ona şehîdlik şerbetini içiren, onun eliyle

seni öldürtmeyen Allah’a hamd olsun. Allah’ın himayesi geniştir” buyurdu.

 

KAYNAKLAR:

 

1) El-Îsâbe cild-2, sh-283

2) Sahîh-i`Buhârî Kitab-ul-Cihâd 133

3) Sahîh-i Müslim Fedail-üs-sahâbe Hadîs No: 1

4) Kâmûs-ül-A’lâm cild-4, sh-3037, 3100