MUĞNİ’L-MUHTAC

YEMİNLER

 

5. BİR ŞEY YEME - İÇME KONUSUNDA YEMİN

 

Bu bölümde yenilen bazı şeyleri de açıklamak suretiyle bir şey yeme içme konusundaki yemin konusu ele alınacaktır.

 

ı. Bir kimse "vallahi hayvan kelleleri yemeyeceğim" diye yemin etse, bu yemini ederken herhangi bir niyeti olmasa, tek başına satılan hayvan kellelerini yediğinde yemini bozulur.

Kuş, balık ve avlanmış hayvan kellesini yediğinde yemini bozulmaz. Ama bunların kellelerinin ayrı olarak satıldığı bir beldede oturuyorsa bunları yediğinde yemini bozulur.

 

2. ["Vallahi yumurta yemem!" diyerek yemin eden kişinin sözündeki] "yumurta" sözcüğü tavuk, deve kuşu ve güvercin gibi yumurtlayan hayvandan o hayatta iken ayrılan yumurtayı ifade eder. Balık ve çekirge yumurtasını ifade etmez.

 

3. ["Valiahi et yemem!" diyerek yemin eden kişinin sözündei] "et" sözcüğü dört ayaklı hayvanlar, at, vahşi hayvanlar ve kuşların eti olarak yorumlanır. Tavuk eti ve karındaki iç yağlar olarak anlaşılmaz. Yine daha doru görüşe göre ["et" ifadesinden] işkembe, ciğer, dalak ve kalp de anlaşılmaz.

 

4. Daha doğru görüşe göre "et" sözcüğü kelledeki eti, dil, sırt ve yan bölgelerindeki yağı kapsar. "Sırt yağı" ifadesi iç yağını kapsamaz. Kuyruk yağı ve hörgüç hayvanın iç yağı da eti de değildir. Kuyruk yağı ifadesi hörgücü kapsamadığı gibi hörgüç de kuyruğu kapsamaz. "Desem / [deve yağı]" ifadesi kuyruk, hörgüç, sırt ve karın yağı ile her türlü yağı kapsar.

 

5. "Sığır eti" ifadesi manda etini de kapsar.

 

6. Bir kimse buğdaya işaret ederek "bunu yemem" diye yemin etse onu o şekilde yediğinde yemini bozulduğu gibi öğütülmüş halini [ununu] ve ekmeğini yediğinde de yemini bozulur.

 

7. Bir kimse "vallahi bu buğdayı yemem" dese o buğdayı pişirilmiş, çiğ, kavrulmuş halde yediğinde yemini bozulur. Ama buğdayın ununu, kavutunu, hamurunu ve ekmeğini yediğinde yemini bozulmaz.

 

8. [Bir kimse "yaş hurma" yemeyeceğine dair yemin etse] yaş hurma ifadesi kuru hurmayı ve koruğu kapsamaz. Yine yaş üzüm ifadesi de kuru üzümü kapsamaz. Bunların aksi durumları da böyledir.

 

9. Bir kimse "şu yaş hurmayı yemem" diye yemin etse, o hurma kuruduktan sonra yese veya "şu çocukla konuşmam" diye yemin etse o çocuk [büyüyüp] yaşlandığında onunla konuşsa daha doğru görüşe göre yemini bozulmaz.

 

10. "Ekmek" ifadesi buğday, arpa, pirinç, bakla, dan ve nohuttan yapılan bütün ekmekleri kapsar. Kişi ekmeği seride bandırıp yese yemini bozulur.

 

11. Bir kimse kavut yemeyeceğine dair yemin etse onu toz gibi inceltse veya eliyle alsa yemini bozulur. Şayet kavutu suya koyup su ile içerse yemini bozulmaz. Kişi kavut içmeyeceğine dair yemin etse o zaman hüküm bunun aksi olur.

 

12. Bir kimse süt veya başka bir sıvı yemeyeceğine dair yemin etse ve bunu ekmekle birlikte yese yemini bozulur. Şayet içerse yemini bozulmaz. İçmeyeceğine dair yemin ederse o zaman hüküm aksi olur.

 

13. Bir kimse tereyağı yemeyeceğine dair yemin etse, ekmekle birlikte yağı katı veya eritilmiş olarak yese yemini bozulur. Eritip içse yemini bozulmaz. Onu bulamaç içinde yese, şayet yağın varlığı açıkça görülüyorsa yemini bozulur.

 

14. [Bir kimse meyve yemeyeceğine dair yemin etse] meyvenin kapsamına yaş hurma, yaş üzüm, nar, turunç, yaş ve kuru hurma girer.

 

Ben [Nevevi] derim ki: Limon ve alıç da girer. Yine daha doğru görüşe göre karpuz, fıstık, fındık vb. yemişlerin içleri de buna girer. Acur, hıyar, patlıcan ve havuç girmez. Yine "meyveler" ifadesinin kapsamına kurulan girmez. Allah en iyisini bilir.

 

15. Bir kimse "karpuz, hurma, ceviz" gibi ifadeleri mutlak olarak bunun kapsamına Hindistan karpuz, hurma ve cevizi girmez.

 

16. "Yiyecek" ifadesi temel gıda maddesi, meyve, katık ve tatlıyı kapsar.

 

17. Bir kimse "şu sığırdan yemem" dese bu ifade yalnızca onun etini kapsar. Yyavrusunu ve sütünü kapsamaz.

 

18. Bir kimse "şu ağaçtan yemem" dese bu ifade yalnızca ağacın meyvesini kapsar. Yaprağını, gövdesini ve dalı nı kapsamaz.

 

 

Kelle Yememeye Dair Yemin Etmek

 

153. Bir kimse hayvan kellelerini veya kellesini yemeyeceğine yahut satın almayacağına dair yemin etse ve bu yemini ederken herhangi bir niyeti bulunmasa tek başına satılan hayvan kellelerini yediği veya satın aldığı takdirde yemini bozulur. Koyun kellesi için hüküm kesinlikle böyledir. Doğru görüşe göre deve ve sığır kelle sinde de hüküm böyledir.

Çünkü yemin eden kimsenin bölgesinde kelle ifadesi bunların bir kısmı hakkkmda kullanılsa da örfte bilinen budur.

 

154. Bu şekilde yemin eden kişi kuş, balık, av hayvanı veya at kellesi yediğinde / satın aldığında yemini bozulmaz. Ancak bu kellelerin çok olması sebebiyle ve bölge halkının da buna alışık olması sebebiyle hayvandan ayrı tek başına satıldığı bir yerde oturuyorsa bu kelleleri o bölgede yemekle yemini bozulmuş olur. Çünkü başkaları hakkında diğer kelleler ne ise bu bölge halkı açısından da bu kelleler aynıdır. Yemin eden kişi o bölge halkından olsun ya da olmasın fark etmez.

 

155. Kişi, bu sayılan hayvan kellelerinin tek başına satılmadığı bir bölgede yaşıyor olsa ancak kelleler başka bölgede tek başına satılıyor olsa Ravdatü't-talibin'de "daha kuvvetli" olarak ifade edilen görüşe göre "kelle" ismi bunları da kapsadığından kişinin yemini bozulmuş olur.

 

Zahir olan budur. [Zayıf] bir görüşe göre yemini bozulmaz. Nevevi, Tashihü't-Tenbih adlı eserde o görüşü doğru kabul etmiş, Şeyh Ebu Hamid ve başkaları bu görüşü tercih etmiş, Mehamill de tek görüş olarak belirtmiştir. el-Minhac ve el-Muharrer'deki ifadeleri n zıt anlamından çıkan da budur. Bulkini bu görüşe meyletmiş ve şöyle demiştir: "İlk görüş örfün yemin eden kişi ve başkalarına ulaşacak kadar yaygın olduğu duruma özgüdür, aksi takdirde kişinin yemini bozulmaz."

 

156. Kişi "kelleler" derken herhangi bir şeye niyet ettiyse niyetine uygun hareket edilir. Şayet adına kelle denilebilecek herhangi bir şeyi kastetmişse, tek başına satılmıyor olsa bile herhangi bir hayvanın kellesini yediğinde yemini bozulur.

 

157. Kişi "ben kızartılmış kelle yemem" diye yemin etse yalnızca koyun kellesi yediğinde yemini bozulur, diğerlerini yediğinde bozulmaz. Bunu Ezrai belirtmiş, İbnü'l-Mukrı de ona tabi olmuştur.

 

Not:  Nevevi'nin "kelleleri yediğinde / satın aldığında yemini bozulur" ifadesi kellelerin bütününü yemenin şart olduğunu ifade etmektedir. Nitekim İbnü'I-Kattan, Furu adlı eserinde bunu açıkça ifade ederek şöyle demiştir: "Yeminin bozulması için [en az] üç kelle yemesi gerekir." Ancak Ezrai şöyle demiştir: "Alimlerin ifadelerinden çıkan zahirı veya açık sonuca göre mutlak yemin, cins üzerine hamledilir. Buna göre kişi bir kelle veya kelleden bir bölüm yediğinde yemini bozulur."

 

Bana göre de böyledir.

 

Şeyh Ebu Zeyd şöyle demiştir: "İmam Şafii'nin yeminlerle ilgili konuyu neye dayandırdığını bilmiyorum. Şayet lafzı esas aldıysa "kelleler" yemeyeceğine yemin eden kimsenin kellenin bütününü yediğinde yemininin bozulması gerekir. Şayet örfü esas aldıysa köylerdekiler çadırları ev olarak kabul etmezler. Yine köylü ile bedevı birbirinden ayırt edilmez."

 

Rafil konunun sonunda buna şöyle cevap vermiştir: İmam Şafii bazen dilin gerektirdiği hükmü esas alır. Bu, ifadenin açık ve kapsamlı olması halinde söz konusu olur. Aslolan da budur. Bazen de şayet yaygın ve düzenli ise örfü esas alır.

 

Şeyh İzzeddin bin Abdüsselam da buna benzer bir ifade söyledikten sonra şöyle demiştir: "Yeminlerde genel kural şayet düzensiz değilse örfün esas alınmasıdır. Eğer düzensiz ise o zaman dil esas alınır."

 

Nevevi yalnızca av ile yetinmiş olsa balık ve kuş kellesini zaten kapsamış olacaktı; çünkü bu ikisi av hayvanının kellesidir.

 

"Kuş" ve sonraki kelimelerin ötreli okunması da mümkündür.

 

Hayvan kellesi satan kimselere "re'es / kelleci" denir. Halkın geneli ise "rewas" derler.

 

 

Yumurta Yememeye Dair Yemin Etmek

 

158. Yumurta yemeyeceğine dair yemin eden bir kimsenin sözünde yer alan yumurta sözcüğü tavuk gibi yumurtlayan hayvan sağ iken kendisinden ayrılan yumurtayı ifade eder. Yine ördek, kaz, deve kuşu, güvercin, serçe vb. hayvanlar da böyledir. Çünkü yumurta ifadesi [hiçbir kayıtla kayıtlanmadan] mutlak olarak kullanıldığında bu anlaşılır.

 

Not:  Nevevi'nin verdiği örnekten, yeminin yalnıca eti yenilebilen hayvanın yumurtasıyla sınırlı olarak yorumlanacağı anlaşılmaktadır. Nitekim el-Kafi yazarı bunu açık olarak ifade etmek suretiyle şöyle demiştir: "Kişi, eti yenmeyen bir hayvanın yumurtasını yese yemini bozulmaz."

 

el-Mecmu'da ifade edildiği üzere daha doğru görüşe göre eti yenmeyen hayvanın temiz olduğunu kabul ettiğimizde yumurtasını yemenin helal olduğu konusunda görüş ayrılığı yoktur. Çünkü yumurta temizdir, kendisinden tiksinilmez. Bulkın! ise buna itiraz etmiştir.

 

Nevevi'nin "yumurtlayan hayvandan ayrılmış" ifadesi gerçek anlamda ayrılmış anlamında olmayıp özelliği bu olan yumurtayı ifade etmektedir. Buna göre bir tavuk öldükten sonra onun içinden kabuğu sertleşmiş bir yumurta çıksa kişi bunu yediğinde Ravdatü't-talibin'de daha doğru kabul edilen görüşe göre yemini bozulur.

 

Yeminin bozulmuş olması açısından kişinin bunu tek olarak yemesi ile yumurta görünür durumda iken başka bir yemeğin içindeyken yemesi arasında fark yoktur. Ancak kişi pasta kaplaması gibi bir şeyin içinde yumurta görünmüyorken onu ye se bu kaplama yumurta akından ayrı olamayacağı için bu kişinin yemini bozulmaz. Bu, et-Tetimme'de belirtilmiştir.

Kaffal, yumurta yemeyeceğine dair yemin edip de sonra bir adamla karşılaştığında onun elbisesinin yeninde bulunan şeyi yiyeceğine dair yemin eden, ancak sonradan bunun yumurta olduğu ortaya çıkan kimsenin durumu hakkında görüş belirtmekten kaçınmıştır. Oysa Mesudı yukarıdaki görüşten hareketle buna cevap vererek şöyle demiştir: Bundan, pasta-börek kaplaması gibi kaplama yapılıp yenilir. Böylece kişi karşı şahsın elbisesinin yeninde bulunan şeyi yemiş ama yumurta yememiş olur. Mesudi'nin bu ifadeleri hoş karşılanmıştır.

 

159. Bu ifadenin kapsamına balık yumurtası (yani havyar] ve çekirge yumurtası girmez.

Yumurta yememeye dair yemin eden kişi bu ikisinden yediğinde yemini bozulmaz; çünkü bunlar hayvan öldükten sonra karınları yarılarak çıkarılır.

 

160. Balık yumurtası ayrı olarak satılsa bile kişi bunu yemekle yeminini bozmuş olmaz; çünkü artık onun havyar diye [yumurtadan farklı] yeni bir ismi vardır.

 

161. Kişi koçun [yumurtalığındaki] yumurtaları yese yemini bozulmuş olmaz; çünkü "yumurta" denildiğinde akla bunlar gelmez.

 

162. Bütün bu hükümler kişi "yumurta" derken herhangi bir şeye niyet etmediğinde geçerlidir. Şayet herhangi bir şeye niyet etmişse onun hükmü "kelle yemem" diye yemin eden kimseye ilişkin geçen hükümler gibidir. Bunu Maverdi ve Mütevelli açık olarak ifade etmiştir.

 

163. Tuzlanmış balığın bağırsaklarını yumurtasıyla birlikte yemek caiz değildir; çünkü bu, ne cas eti içermektedir.

 

 

Et Yememeye Dair Yemin Etmek

 

164. Bir imse et yemeyeceğine dair yemin etse onun ifadesindeki et dört ayaklı evcil hayvanların yani deve, sığır ve davar eti ve at eti olarak yorumlanır.

 

"At" ifadesi el-Muharrer, Ravdatü't-talibin ve eş-Şerhu'lkebir'de yer almayan bir fazlalıktır.

Bunu İbnü's-Sabbağ ve başkaları açık olarak ifade etmişlerdir.

 

165. Yine "et" isminin kapsamına etleri yenilebilen vahşi hayvanların eti ile kuş eti de girer; çünkü "et" sözcüğü bunlar hakkında da hakikat anlamıyla kullanılır. Dolayısıyla kişi bunların boğazlanmış alanlarının etinden yediğinde ister eti çiğ yemiş olsun ister olmasın yemini bozulur.

 

166. Ölmüş hayvan eti ve eşek eti gibi eti yenmeyen bir hayvanın etini yemekle yemini bozulmuş olmaz; çünkü kişinin yemin ederken amacı yenilmesi adet olan şeyden kaçınmaktır. Ayrıca "et" sözcüğü yalnızca şer'an yenilebilir olan hayvanların etlerine verilen bir isimdir. Ezrai ise şöyle bir ayrım yapmıştır: "Burada yemin eden kimsenin bunun helal olduğuna inanıyor olmasıyla olmaması arasında bir ayrım yapılabilir. Şayet helal olduğuna inanıyorsa onlardan yediğinde yemini bozulur, aksi takdirde bozulmaz."

 

167. Kişi balık ve çekirge eti yediğinde yemini bozulmaz; çünkü Allah Teala bunlardan bahsederken "et" adını kullanmışsa da örfte bunlara et denilmez. Bu sebeple "et yemedim, balık yedim" demek doğru bir ifade olur.

 

Yine kişi -daha önce geçtiği üzere- halıya oturmayacağına dair yemin ettiğinde her ne kadar Allah Teala yeryüzüne "yaygı" demişse de yere oturduğunda yemini bozulmaz.

 

Not:  Nevevi'nin "balık" kelimesini mutlak olarak zikretmesinden bu yemini yapan kişinin yaşadığı yerde balık etinin ayrı olarak satılması konusunda bir adetin bulunup bulunmaması arasında fark olmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim İbnü'l-Kass bunu açık olarak ifade etmiştir.

 

Bütün bu hükümler, kişi yemin ederken [herhangi bir şeye niyet etmeksizin] mutlak olarak yemin ettiğindedir. Şayet bir şeye niyet etmişse yemini ona yorulur.

 

168. Et yememeye yemin eden kişinin yemini hayvanın karın ve gözündeki yağa yorulmaz. Çünkü bu ikisi hem isim hem de nitelik bakımından etten farklıdır.

 

169. Yine "et" sözcüğü "işkembe" için de kullanılmaz. insanda mide ne ise hayvanda da işkembe odur.

 

170. [Et yemeyeceğine dair yemin eden kimsenin ifadesinde yer alan] et sözcüğü [hayvanın] ciğer, kalp akciğer ve bağırsak gibi bölümlerini [kapsar mı? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre bunları kapsamaz; çünkü "bunlar et değildir" denilse doğru bir ifade söylenmiş olur.

 

Ezrai şöyle demiştir: "Hayvanın memesi ve yumurtası da evleviyetle et kapsamında sayılmaz."

 

İkinci görüş

 

Kişi bunlardan yerse yemini bozulmuş olur; çünkü bunlar et hükmündedir.

 

İbn Ebı Asrun şöyle demiştir: Tavuk vb. hayvanların taşlığın! yiyen kişi de kesin olarak yeminini bozmuş olmaz; çünkü "et" ifadesi [hiçbir kayıt zikredilmeden] söylendiğinde bunlar et kapsamına girmez.

 

Not:  Beyhaki, Şuabu'l-iman adlı eserinde Hz. Ali'den şunu nakletmiştir: "Akıl kalpte, rahmet ciğerde, yumuşaklık ise dalaktadır. "(Beyhaki, Şuabu'l-iman, 4662)

 

171. "Et" sözcüğü hayvanın kellesindeki eti ve dilini [kapsar

mı? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre kapsar; çünkü bu ikisine de "et" denilir.

 

İkinci görüş

 

Kapsamaz; çünkü bunlara ancak isim tamlaması yoluyla yani "kelle eti" veya "dil eti" denilmek suretiyle "et" denilebilir.

 

172. Bu görüş ayrılığı hayvanın yüz eti ve paçası için de geçerlidir. Kulakların da bu şekilde olması gerekir.

 

173. Hayvanın derisine gelince; et yemeyeceğine dair yemin eden bir kimse hayvanın derisini yese yemini bozulmaz; çünkü normalde hayvanın derisi yenmez. Zira Rafii'nin "faiz" bölümünde belirttiği üzere deri etten farklı bir şeydir.

 

174. Et, hayvanın sırt ve yan bölgesinde bulunan yağları da kapsar. Bunlar kırmızı etin karışmadığı beyaz yağlardır. Çünkü bunlar hayvanın kilolanmasını sağlayan yağlardır. Bu sebeple hayvan zayıfladığında bu yağlar kırmızı renge bürünür. Diğer görüşe göre ise bunlar "iç yağı" adı ile anıldığından et sözcüğünün kapsamına girmez. Nitekim Allah Teala şöyle buyurmuştur:

 

> "Sırtlarında yahut bağırsaklarında taşıdıkları ya da kemiğe karışan yağlar hariç olmak üzere sığır ve koyunun iç yağlarını da onlara haram kıldık." [el-En'an, 149]

 

Burada hayvanın sırtına yapışık olan yağlara "iç yağı" adı verilmiştir. Ebu Hanife ve İmam Malik de bu görüştedir.

 

175. Bir kimse hayvanın iç yağlarını yemeyeceğine dair yemin ettiğinde hayvanın sırt bölgesindeki yağlar [iç yağının kapsamına girer mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre "iç yağı", sırt bölgesindeki yağı kapsamaz. Çünkü daha önce de belirtildiği üzere [sırt bölgesindeki yağ] aslında ettir.

 

İkinci görüş

 

Daha önce belirtildiği üzere bunlara da "iç yağı" denildiğinden "iç yağı" ifadesi bunları da kapsar.

 

Kişi karın bölgesindeki iç yağından yediğinde yemini kesin olarak bozulmuş olur.

 

176. Daha doğru görüşe göre -Ravdatü't-talibin'de "doğru görüş" denilmiştir- hayvanın kuyruk yağı ve hörgücü hayvanın iç yağı da eti de değildir; çünkü bu ikisi et ve iç yağından hem isim hem de sıfat bakımından farklıdır. Kişi et ve iç yağı yemeyeceğine dair yemin ettiğinde kuyruk ve hörgüç yağı yemekle yemini bozulmaz.

 

177. Kuyruk hörgücü kapsamadığı gibi hörgüç de kuyruğu kapsamaz; çünkü bu ikisi hem isim hem de sıfat bakımından birbirinden farklıdır. Rafii ve başka alimlerin ifadesinden anlaşıldığına göre bu konuda görüş ayrılığı bulunmamaktadır. Buna göre metinde

geçen (...) "elye / kuyruk" ifadesi mübteda kabul edilerek ötreli okunur. Bunun, görüş ayrılığının bulunduğu diğer meselelere atfedilerek okunması doğru olmaz.

 

178. [Arapça'da genel anlamda yağ anlamına gelmek üzere kullanılan] (....) "desem" ifadesi hem kuyruk hem de hörgüç yağını kapsar. Yine sırt ve karında bulunan iç yağları ile her türlü bitkisel yağı da kapsar. Çünkü bu ifade bunların tümü için kullanılabilir.

 

Not:  Bazıları adete göre yenmeyen yağlar ile şer'an yenilmeyen ölü hayvanın yağları gibi şeyleri dışarıda bırakmak için "yağ" ifadesini normalde yenen diye kayıtlamışlardır ki bu uygun bir kayıttır.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: "Sırt yağları Nevevi'ye göre et kapsamında yer aldığına göre o nasılolur da bunu genel anlamda yağ kapsamına dahil etmiştir. Et, yağa dahil değildir."

 

Buna şöyle cevap verilir: Her ne kadar her ete yağ adı verilmese de hayvan şişmanlayınca buna "yağ" adı verilmiştir.

 

179. "Yağ" ifadesi [bitkiden yağ elde edilmesi halinde] yağın elde edildiği susam, ceviz, badem gibi yemişleri dışarıda bırakmaktadır.

 

Şöyle bir soru sorulabilir: Nevevi niçin sütü yağ kapsamında dahil etmemiştir? Oysa sahih hadiste yer aldığına göre Hz. Peygamber (s.a.v.) süt içtikten sonra ağzını çalkalamış ve "sütün yağı vardır" demiştir. (Buhari, Vudu, 211)

 

Buna şöyle cevap verilmiştir: Hz. Peygamber (s.a.v.) sütün yağ olduğunu söylememiştir [sütün içinde yağ olduğunu söylemiştir].

 

Şayet "Hz. Peygamber (s.a.v.) sütün içinden yağı yemiştir" denilecek olursa şöyle denir: "Yağ, sütün içinde yok olmuş durumdadır."

 

180. Yağ yemeyeceğine dair yemin eden kimse susam yağı ye se Beğavı'nin de belirttiği üzere yeminini bomuş olmaz. Ceviz ve badem yağı da böyledir.

 

181. Sığır eti ifadesi mandayı da kapsar. Buna göre sığır eti yemeyeceğine dair yemin eden kimse manda eti ye se yemini bozulur; çünkü manda da sığır kapsamındadır. Bu sebepledir ki alimler faiz konusunda bu ikisini aynı cins kabul etmişlerdir.

 

182. Daha doğru görüşe göre "sığır" adı yaban sığırları da kapsadığından onlar da bu ismin kapsamına girer. Ancak bir kimse eşeğe binmeyeceğine dair yemin etse yaban eşeğine binse yemini bozulmaz; çünkü normal şartlarda binildiği bilinen eşek evcil eşektir. Yeme meselesi ise bundan farklıdır. Bunu Rafii söylemiştir.

 

Alimlerin burada söylediğine kıyasla "davar" ifadesi keçiyi de kapsar.

 

Not:       1. Bir kimse "ölmüş hayvan yemeyeceğine" dair yemin etse boğazlanmış hayvan, balık ve çekirge yediğinde yemini bozulmaz. Nitekim "kan" yemeyeceğine dair yemin eden kimse ciğer ve dalak yediğinde de yemini bozulmuş olmaz.

 

2. Süt yemeyeceğine dair yemin eden kimse peynir, lor veya keçi ve koyun sütünün karışımını yese yemini bozulur. Çünkü süt adı bunlara da verilir. Bu süt ister evcil hayvanlardan isterse yabanı av hayvanından olsun fark etmez. Ruyani "insan ve attan olması da fark etmez" demiştir. Ancak kişi çökelek veya sütün suyundan edinilen şey yerse yemini bozulmaz.

 

3. Süt yemeyeceğine / içmeyeceğine dair yemin eden kişi peynir, keş, tere yağı yese yemini bozulmaz; çünkü bunlara süt adı verilmez.

 

4. Kaymağa gelince şayet süt görünüyorsa süt hükmündedir, aksi takdirde değıidir. Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin kendi görüşü olarak belirttiğine göre "kışta" adı verilen kaymak da böyledir.

 

5. Tereyağı, kaymak ve bitkisel yağ birbirinden farklıdır. Bunlardan birini yemeyeceğine dair yemin eden kişi diğerlerini yediğinde yemini bozulmaz; çünkü isim ve sıfatları farklıdır.

 

6. Kişi kaymak ve tere yağ yemeyeceğine dair yemin etse süt içmekle yeminini bozmuş olmaz.

 

6. Hayvanın doğum yaptıktan sonraki ilk sütünü içmeye ce ği ne dair yemin eden kimse bundan önce hayvandan sağılan sütü içtiğinde yemini bozulmuş olmaz.

 

183. Bir kimse yemin ederken bir buğday yığınına işaret ederek "[vallahi] bunu yemem" diye yemin etse onu o şekilde yediğinde yemini bozulacağı gibi ununu ve ekmeğini yediğinde de yemini bozulur; çünkü işaret etme yönü ağır basmıştır. Bu, yemini mutlak olarak etmesi halindedir. Şayet yemin ederken bir şeye niyet ederse yemini ona yorulur.

 

Not:  Ezrai şöyle demiştir: Bil ki alimlerin ifadesi bu ve benzeri durumlarda kişinin ancak bütününü yediğinde yemininin bozulacağını açık olarak belirtmektedir. Zira onlar "bu ekmeği yemem" diyen kimsenin ekmeğin bir kısmını yediğinde yemininin bozulmayacağını belirtmişlerdir. Geriye yerden alıp da yiyebilecek kadar kalmışsa kişi yeminini bozmuş olmaz.

 

Bu ifade, geriye yerden alıp da yenilmeyecek bir şey kaldığında da yeminin bozulacağını ifade etmektedir. Şüphe yok ki buğday öğütüldüğünde değirmenin yarıklarında un kalıntıları kalır ve bunlardan bir şeyler uçar. Hamur yapıldığında hamur teknesinde genellikle bir miktar kalır. Kişi ekmeği yediğinde de geriye ufak tefek kırıntılar kalır. Bütün bunlar, kelimenin sözlük anlamına bakıp örfteki anlamını dikkate almayan kimseler nezdinde buğday ekmeği yemekle yeminin bozulup bozulmadığı konusunda tevakkuf etmeyi gerektirmektedir.

 

Ebu Bekir İbnü'l-Arabi seyahat notlarını bir araya getirdiği Fevaid adlı eserinde şunu nakletmiştir:

 

"Şaşl'nin [yani el-Hilye adlı kitabın yazarının] meclisinde çokça bulunurdum. Ona bir adam gelir "bu elbiseyi giyersem karım boş olsun diye yemin etmiştim. Şimdi giymeye mecbur oldum. Ne yapmalıyım?" diye sorardı ve o şöyle cevap verirdi. "O elbiseden bir iplik sök" derdi, sonra o elbiseden bir karış veya parmak miktarı yer sökülürdü. Sonra "artık giyebilirsin, sana herhangi bir şey gerekmez" derdi. Buna göre belirtilen miktarın gittiği kesin olarak bilinerse yemin bozulmaz.

 

184. Bir kimse yemin ederken işaret etmekle birlikte herhangi bir ismi açık olarak zikrederek mesela "[vallahi] bu buğdaydan yemem" dese, o buğdayın taneleri varlığını koruduğu halde pişirilse yahut çiğ veya kavrulmuş olsa ve kişi bundan yese yemini bozulur. Çünkü bu işlemler yapıldığında "buğday" adı ortadan kalkmamaktadır.

 

185. Buğday pişirilerek keşkek yapılsa artık buğdayadı ortadan kalktığı için kişinin yemini bozulmaz. Nitekim bu hüküm şu ifadeden anlaşılmaktadır: "Kişi buğdayın öğütülmüş halinden [unundan] kavutundan, hamurundan ve ekmeğinden yediğinde yemini bozulmaz".

Çünkü buğdayadı ve şekli ortadan kalkmıştır.

 

Not:  Kişi işaret ismini sona bırakarak "ben yemem buğdayı bunu" dese yalnızca işaret etmesi gibidir.

 

186. Yaş hurma ifadesi kuru hurma ve koruğu ve olmamış hurmayı kapsamaz.

 

187. Yaş üzüm için yapılan yemin kuru üzümü kapsamaz.

 

188. Yukarıda zikredilenlerin aksi de söz konusudur. Buna göre kişi yaş hurma yemeyeceğine dair yemin etse kuru hurma yediğinde yemini bozulmaz. Diğerleri de böyledir; çünkü ikisi arasında isim ve sıfat farkı vardır.

 

Not:  Bir kimse yaş hurma veya koruk yemeyeceğine dair yemin etse, yarısı yaş yarısı koruk haldeki hurmayı yese yemini bozulmuş olur; çünkü yediği hurma her ikisinin özelliğini taşımaktadır.

 

Kişi yaş hurma yemeyeceğine yemin etse, yarısı yaş olan hurman ın yalnızca diğer tarafını yese veya koruk haldeki hurmayı yemeyeceğine yemin edip yarısı koruk olan hurmanın yalnızca diğer tarafını ye se yemini bozulmuş olmaz.

 

Dilciler şöyle demişlerdir: Hurma ağacından hurma ilk çıktığında ona (.....) tal' ve (....) kafur denir. Daha sonraki aşamada ona (... ) halal denir. Sonraki aşamada (...) belah denir. Sonraki aşamada ..... rutab denir. Sonra da (....) temr denir. Hurmanın yaş hale gelmesi yarı hale gelmiş olursa ona da "munassıfe" adı verilir. Hurmanın yaşarması kuyruğundan başlamış olmakla birlikte yarıya ulaşmasa buna "müzennibe" adı verilir. Tekil olarak "büsre", çocuğul olarak da "büsr" ve "büsürat" adı verilir. Hurma ağaçları hurma meyvelerini çıkardığında ... "hurma ağaçları meyve verdi" denilir.

 

"Büsr" ifadesi, kendi kendine yaşarmamış olmakla birlikte dışarıdan müdahale ile yaş hale getirilen ve Mısır'da "ma'mul" adı verilen hurmayı da kapsar mı? Zerkeşi şöyle demiştir: "Bu, düşünmeyi gerektiren bir durumdur. Alimler selem konusunda şunu ifade etmişlerdir: Bir kimseye yaş hurma sipariş edilse, bu kişi kendisi tarafından yaşartılmış hurmaları getirse müşterinin bunu kabul etmesi gerekmez; çünkü "yaş hurma" ismi bunu kapsamaz.

 

189. Bir kimse;

 

> "Şu yaş hurmaları yemem" diye yemin etse, onun üzerine yemin ettiği hurmalar kurusa ve bu kişi o hurmalardan yese,

> "Bu çocukla konuşmam" diye yemin etse ve o çocuk büyüyüp de yaşlanınca kendisiyle konuşsa,

 

[Bu iki durumda kişinin yemini bozulmuş olur mu? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre yemini bozulmuş olmaz; çünkü-tıpkı buğday ile ilgili meselede olduğu gibi- üzerine yemin ettiği şeyin adı ortadan kalkmıştır.

 

İkinci görüş

 

Üzerine yemin edilen şey [ile yemin eden kişinin yediği şey / konuştuğu kişi] her ne kadar sıfat bakımından farklı olsa bile sureten aynı olduğu için kişinin yemini bozulmuş olur. Bu, "bu eti yemeyeceğim" şeklinde yemin eden kişinin o et kızartıldıktan sonra onu

yemesi gibidir.

 

190. [Yukarıdaki meselede] kişinin yemin ederken amacı o meyveyi yemekten / o kişiyle konuşmaktan kaçınmak ise meyvenin ve şahsın sıfatı değişmiş olsa bile o zaman yemini bozulur.

 

191. Bunun benzeri meselelerde de aynı görüş ayrılığı geçerlidir. Mesela bir kimse "bu koruktan yemem" dese ve o koruk yaş hurma olsa, "yaş üzüm" kuru üzüm haline gelse, "üzüm suyu" şarap haline gelse, "şarap" sirke haline gelse, "şu kuzunun / oğlağın etinden yemem"dediği hayvan keçi haline gelse ve o kişi onu keserek yese, "bu köleyle konuşmam" diye yemin ettiği köle azat edilmiş olsa [ve kişi o şahısla konuşsa bütün bu durumlarda yeminin bozulup bozulmadığı konusunda yukarıdaki gibi görüş ayrılığı söz konusudur.]

 

Not:  Nevevi'nin "yaşlı iken konuşsa" ifadesinden sanki çocuk [yaşlılık haline gelmeden önce] yetişkin iken konuştuğunda yemininin bozulacağı anlaşılmaktaysa da bu kastedilmemiştir. Nevevi "yetişkin" demiş olsa bu ifadesi yaşlı kimseye de evleviyetle delalet etmesi bakımından daha iyi olurdu.

 

Bir kimse bir kuzuya işaret ederek "ben bu sığırın etini yemem" dese [söylediği söz değil] işaret etme dikkate alınır ve o kuzudan yediğinde yemini bozulur.

 

192. Bir kimse ekmek yemeyeceğine dair yemin etse onun bu yemini buğday, arpa, pirinç, bakla, darı ve nohuttan yapılan her türlü ekmek bu yeminin kapsamına girer. Yine yemin eden kişinin bölgesinde yenilmesi adet olmayan mercimek vb. gibi şeylerden yapılma bile olsa her türlü ekmek bu yeminin kapsamına girer. Çünkü bunların tümü "ekmek"tir ve ekmek sözcüğü, kendi kapsamında yer alan bütün varlıklara umumi olarak delalet etmektedir. Kelimenin o bölgede bu tip şeyler için kullanılmaması kelimenin anlamının tahsis edilmesini gerektirmez; çünkü ekmek ismi o gibi şeyler üzerinde varlığını devam ettirmektedir. Bu şuna benzer: Bir kimse "elbise" giymeyeceğine dair yemin etse, kendisinin bölgesinde elbise olarak bilinmeyen bir şeyi giydiğinde de yemini bozulur. Kül ekmeği de ekmeğin kapsamına girer.

 

193. Bir kimse ekmeği seride batırıp ye se yeminini bozmuş olur.

 

194. [Bir şey yememeye yemin eden kişi o şeyi çiğnemeksizin yuttuğunda ne olur? Bu konuda Rafii ve Nevevt'nin eserlerinde farklı ifadeler vardır.]

 

Ravdatü 't-talibın ve eş-Şerhu'l-kebir'in "yeminler" bölümünde belirtildiğine göre çiğnemeksizin yuttuğunda da yemini bozulmuş olur. "Boşama" bölümünde ise bir şey yemeyeceğine dair yemin eden kimsenin o şeyi yuttuğunda yemininin bozulma ya cağı söylenmiştir.

 

Rafii ve Nevevi'nin bu ifadeleri bir çelişki olarak görülmüştür.

 

Hocam Remli buna şu şekilde cevap vermiştir: "Boşama bölümündei hüküm dile dayalı olarak verilmiştir. Dil açısından bakıldığında yutmaya yeme adı verilmez. Yeminler ise örfe göre yorumlanır; örfe göre yutmaya da yeme denilir. İki bölümden birindeki görüşü zayıf kabul etmektense ikisini uzlaştırmak daha iyidir."

 

195. [Ekmek yememeye yemin eden kişi] ekmeği çorbanın içinde iyice eriterek çorbayı yudum yudum içse veya ekmeği suyun içine lokma lokma doğrayarak koysa ve sonra bunu içse yemini bozulmaz; çünkü artık buna "ekmek" adı verilmez.

 

196. İbnü'r-Rif'a şöyle demiştir: Kişi kuru ekmeği iyice ufalayarak yese yemini bozulmaz; çünkü artık bunun "un" gibi yeni bir ismi olmuştur.

 

197. Nevevi, Ravdatü't-talibın'de şöyle demiştir: Ekmek yemeyeceğine dair yemin eden kimse cevizli veya bademli kadayıf ye se yemini bozulmuş olmaz.

 

İbn Hallikan şöyle demiştir: Nevevi bunu, kadayıfın "kavrulmuş" olması ile gerekçelendimiştir.

 

Sonraki alimlerden biri bundan şöyle bir ölçü çıkarmıştır: "Ekmek", kavrulan değil ekmek olarak yapılan şeydir.

 

198. [Ekmek yememeye yemin eden kişi hakkında] Nevevi, Ra vda tü 't-talibın'de şöyle demiştir: Peksimet, lapa, pestil, yufka gibi şeyler yediğinde yemini bozulmaz.

 

İsnevi el-Mühimmat'da şöyle demiştir: "Peksimete gelince; Cevheri buna ekmek adını vermiştir. Yufka da aynı özelliktedir. Halk ise bunlara ekmek adını vermez. Lapaya gelince bu, kavut, un veya keşin, tereyağı veya zeytin yağıyla kızartıldıktan sonra pişirilmeden yenilmesidir. Cevherı de bunu bu şekilde belirtmiş ve bununla ilgili de şu şiiri nakletmiştir:

 

 

Ekmek yapma, [apa [apa da yapma.

 

Cevherl'nin kelimeyi açıklamak ve istidlalde bulunmak üzere zikrettiği şeyleri bildiğinde [ekmek yememeye yemin eden kişinin] lapa yemekle yemininin bozulmayacağı anlaşılmış olur.

 

Ezrai şöyle demiştir: Bana göre kişi yufka ve peksimet yediğinde yemini bozulur. Yine lapa yediğinde de böyledir. Ama susam yağı ile kavrulan yiyecekten yediğinde yemini bozulmaz.

 

Bununla kastedilen Şam halkının ekmek olarak yapmayı adet edindikleri şeydir. Onlar unu hamur haline getirdikten sonra henüz mayalanmamışken ekmek yaparlar, sonra da elekten geçirerek inceltirler ve buna tereyağı ilave ederler. Buna bal ve şeker ilave edildiği de olur.

 

199. Nevevi'nin "ancak kavrulmuşsa o zaman başka" ifadesi zikredilen ölçüye işaret etmektedir. Buna göre ekmek yemeyeceğine dair yemin eden kişi künefe yemekle yeminini bozmuş olur ama zülübiye yemekle yemini bozulmuş olmaz.

 

Bu, itiraza açıktır. Aksine Üşmunı Bastü'[-envar adlı eserinde peksimet vb. yiyeceklerin "ekmek" diye isimlendirilemeyeceğini belirtmiştir.

 

Bana göre bu konuda ölçü örf olup ekmek gibi pişirilme veya kavrulma değildir.

 

Sonraki alimlerden biri şöyle demiştir: Eğer dili esas alırsak bunların tümünü yediğinde kişinin yemini bozulmuş• olur. Örfü esas alırsak yemini bozulmaz.

 

200. Farklı cinsten olan fiiller de tıpkı nesneler gibi olup birbirini kuşatmaz. Buna göre içmek fiili yemek fiili olmadığı gibi aksi de söz konusu değildir. Buna göre bir kimse kavut yemeyeceğine dair yemin ettikten sonra bunu ezerek inceltse veya kavutu ıslak vb. parmaklarla yese yemini bozulmuş olur; çünkü bu fiil de yemek fiili olarak kabul edilir.

 

Not:  Nevevi'nin ifadesinden "yeme" adının söz konusu olabilmesi için çiğnemenin şart olmadığı, yalnızca yutmanın yeterli olduğu anlaşılmakta olup doğrusu da böyledir.

Nevevi'nin "seride bandırsa" sözünü açıklarken buradaki hüküm ile boşama konusundaki hükmün arasındaki fark geçmişti.

 

201. Kişi kavutu suyun veya başka bir sıvının içine koyarak onun içinde sıvı hale getirse ve sonra da içse yemini bozulmaz; çünkü "yeme" fiili bulunmamıştır. Şayet kavut, sıvının içinde taneli olarak duruyor ve elle alınabiliyorsa kişi onu yediğinde yemini bozulur.

 

202. Bir kimse kavutu içmeyeceğine dair yemin etse durum aksinedir. Yani ikinci durumda yemin edilen şey gerçekleştiği için kişinin yemini bozulur, ilk durumda bozulmaz; çünkü içmemiştir.

 

Not:       1. Bir kimse kavut yemeyeceğine ve içmeyeceğine dair yemin etse onu tattığında yemini bozulmaz; çünkü bu kişi kavutu yememiş, içmemiştir.

 

2. Kişi bir şey tatmayacağına dair yemin etse, onu ağzında çiğneyip dışarı atsa yemini bozulur; çünkü tatmak bir şeyin tadını bilmektir, bu da gerçekleşmiştir.

 

3. Bir kimse bir şey yememeye, içmemeye ve tatmamaya yemin etse ve yemin ettiği şeyi boğazına damlatsa, bu şeyonun boşluğuna doğru gitse yemini bozulmuş olmaz; çünkü bu kişi o şeyi yememiş, içmemiş ve tatmamıştır.

 

4. Kişi bir şey yemeyeceğine dair yemin etse gerek kendisi gerekse başkası o kişinin boğazına o şeyi kendi isteğiyle damlatsa yemini bozulur; çünkü bunun anlamı "bu şeyi kendim için yemek kılmayacağım" demektir. Oysa bu kişi o şeyi kendine yemek kılmıştır.

 

5. Yaş üzüm veya nar yemeyeceğine yemin eden bir kimse bunları emmekle birlikte bunların tortusunu yutmasa yemini bozulmaz. Kamışın da böyle olması gere ir. Buna temas eden bir kimseyi görmedim.

 

203. Bir kimse süt veya onun gibi olan mesela zeytinyağı vb. başka bir sıvıyı yemeyeceğine dair yemin ettikten sonra onu ekmekle yese yeminini bozmuş olur; çünkü bunlar bu şekilde [ekmekle] yenilir. Şayet bunları içerse yemini bozulmuş olmaz; çünkü bunları yememiştir.

 

Bunları içmeyeceğine dair yemin etmişse o zaman hüküm bunun aksi olur. Yani ikinci durumda üzerine yemin edilen şey mevcut olduğundan yemin bozulur, ilk durumda ise yemine konu olan şey gerçekleşmemiş olduğundan bozulmuş olmaz.

 

Not:  Bir kimse şeker yemeyeceğine dair yemin etse, şekeri ağzına koysa ve şeker erise, sonra da kişi bunu yutsa yemini bozulmuş olmaz. Yine kişi yemin ederken özelolarak niyet etmemişse şekerden yapılan bir şeyi yediğinde de yemini bozulmuş olmaz. Hurma, bal vb. şeylerde de durum böyledir.

 

204. Kişi yağ yemeyeceğine dair yemin ettikten sonra yağı ekmekle birlikte katı veya erimiş şekilde yese yemini bozulmuş olur; çünkü o, yemin ettiği şeyi yapmış, yağ erimiştir.

Bu, Zeyd'in yanına girmeyeceğine dair yemin eden kişinin Zeyd ve Amr'ın yanına girmesi gibidir.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: Aksine bu, Zeyd'in satın aldığı şeyi yemeyeceğine dair yemin eden kişinin Zeyd ve Amr'ın satın aldığı bir şeyi yemesine benzer ki bu durumda Istahrl'nin de belirttiği üzere yemini bozulmuş olmaz.

 

Buna şöyle cevap verilir: Burada kişi yemiştir, diğer meselede ise yememiştir. Üstelik orada kişi üzerine yemin ettiği kişinin satın aldığı şeyi yememiştir.

 

205. [Yağ yememeye yemin eden] kişi yağı erimiş şekilde içerse yemini bozulmuş olmaz; çünkü yememiştir.

 

206. [Yağ yememeye yemin eden kişi] yağı bulamaç içinde yerse bakılır: Yağın kendisi maddı varlığı görülecek şekilde belirli ise onu yiyen kişinin yemini bozulur. Bu da yağın rengi ve tadının kalmasıyla belli olur. Şayet yağın kendisi bulamacın içinde tüketilmiş vaziyette ise o zaman yemin bozulmaz.

 

207. Kişi yağı içmemeye yemin etse, saf halde iken içerse yemini bozulur. Başka bir şeyle karıştırarak içerse bakılır: Şayet yağın renk ve kokusu başka şeye baskın gelirse. yemini bozulur. Aksi takdirde diğer şeyin renk ve kokusu yağa baskın gelirse kişininyemini bozulmaz. Bunu Maverdi söylemiştir. Biri diğerine baskın gelmezse sonrakilerden birinin dediği üzere yeminin bozulması gerekir.

 

208. Sirke yememeye yemin eden bir kimse sirkeyi bir et yemeği içine koysa, sirkenin rengi ve tadı ortaya çıkarsa bu kişinin yemini bozulur. Sirke, yemeğin içinde tüenmiş ise yemini bozulmaz.

 

Not:  Bir kimse "bu maşrapadan içmeyeceğim" diye yemin etse, o maşrapadaki suyu başka bir kaba koyup içse yemini bozulmaz; çünkü yemin, o maşrapadan su içmeye bağlanmış ve bu fiil de gerçekleşmemiştir.

 

Kişi "bu nehrin suyunu içmeyeceğim" diye yemin etse veya "bu nehrin suyunu içeceğim" diye yemin etse o nehrin suyunu bir maşrapaya koyup içse ilk durumda yemini bozulmuş olur, ikinci durumda -içtiği az bile olsa- yeminini tutmuş olur.

 

Kişi "bu maşrapanın / kırbanın suyunu içmeyeceğim / içeceğim" diye yemin etse, aradan uzun zaman geçmiş olsa da içerek yerine getirmesi mümkün olan bir zamanda olsa ilk durumda yemini bozulmuş olmaz, ikinci durumda ise suyun bir kısmını içmekle yeminine bağlı kalmış olmaz, bütününü içmesi gerekir. Çünkü "su" sözcüğü izafet tamlamasıyla marife [belirli] hale getirildiğinden kaptaki suyun bütününü kapsar.

 

Demır! şöyle demiştir: "Bir kimse "Nil nehrinin suyunu içmeyeceğim" veya "bu nehri n suyunu içmeyeceğim", "bu gölün suyunu içmeyeceğim" diye yemin etse üzerine yemin ettiği şeyin suyunun bir kısmını içtiğinde yemini bozulmaz. Doğru olan budur. Ravdatü't-talibin'de ise Nevevi'nin ifadesiyle bunun aksi belirtilmiş olmakla birlikte bu bir yazım hatasıdır."

 

Bir kimse ertesi gün göğe tırmanacağına dair yemin etse yemini ertesi gün bozulur; çünkü yemin, göğe tırmanma üzerine kurulmuştur. Kişi "ertesi gün" demezse yemini derhal bozulur.

 

Kişi "bu bardağın içinden içeceğim" diye yemin etse ama bardak boş olsa ve kişi de boş olduğunu biliyor olsa yahut öldüğünü bildiği bir kimse hakkında "vallahi Zeyd'i öldüreceğim" diye yemin etse yemini derhal bozulur; çünkü burada yemini yerine getirmekten aciz olduğu an itibaryıla kesindir.

 

["vallahi bu bardaktaki suyu içeceğim" diyerek yemin eden] kişi yemin ettiği anda bardağın içinde bir miktar su olsa, kişinin içmesinden önce bu su dökülse onun durumu baskı ve tehdit altında kalan kişinin durumu gibidir. Kişi "vallahi bu kaptan su içeceğim" diye yemin ettikten sonra o kaptaki suyu başka bir suyun içine boşaltıp içse şayet suyun, diğer suyun yanına ulaştığı biliniyorsa yeminini tutmuş olur.

 

Kişi suyu belirli bir bardaktan içeceğine dair yemin ettikten sonra suyu başka bir suyun içine dökse ve oradaki suyu veya bir kısmını içse, dökülen suyun diğerine ulaştığı biliniyor olsa bile kişi yeminini tutmuş olmaz; çünkü bu kişi suyu, içinde bulunduğu kaptan içmemiştir. İkinci durumda da bütün suyu içmemiştir.

 

Bir kimse "bu nehrin [bütün] suyunu içmem", "Klife'nin [bütün] ekmeğini yemem", "göğe tırmanmam" diye yemin etse yemini gerçekleşmiş olmaz; çünkü bu gibi durumlarda yeminin bozulması düşünülemez. Bu sözlerle yemin etmek kişinin "ben şu işi dün yaptım ve sözüm de doğrudur" diye yemin etmesinden farklıdır. Zira orada yeminin bozulması düşünülemese bile yeminin gerçekleşmesi mümkündür. Bu da kişinin yalan söylemeye elverişli olan bir konuda yemin etmesi ile söz konusu olmuştur.

 

Bir kimse tatlı su içmeyeceğine veya tatlı sudan içmeyeceğine yemin etse her nereden olursa olsun tuzlu olmayıp tatlı olan su içtiğinde yemini bozulur. Eğer "Fırat'ın suyu" şeklinde bir ifade söylemişse bundan Fırat adıyla bilinen nehir anlaşılır.

 

Bir imse "suyu içmeyeceğine" dair yemin etse her türlü suyu içtiğinde yemini bozulur. Buna göre deniz suyu, kar ve dolu suyu içtiğinde yemini bozulur. Kar ve dolu yediğinde ise yemini bozulmaz. Çünkü içmek yemekten, yemek de içmekten farklıdır. Yine kar da doludan farklıdır.

 

209. Bir kimse meyve yemeyeceğine dair yemin etse bu meyvenin kapsamına yaş hurma, yaş üzüm, nar, elma, ayva, armut, kayısı, erik, turunç, yaş ve kuru hurma, kuru üzüm, kuru incir, armut kurusu, erik ve kayısı kurusu girer; çünkü bunlara da "meyve" adı ve-

rilmektedir. Zira Arapça'da [meyve anlamına gelen] (...) "fakihe" ifadesi Bendenici ve başka alimlerin belirttiğine göre yenilmesinden hoşlanılan şeylere veya temel gıda maddesi dışındaki yiyeceklere denilmektedir.

 

210. "Mevye" ifadesinin zeytini de kapsayıp kapsamadığı konusunda iki görüş bulunmakta olup bunların daha güçlü olanına göre kapsamaz.

 

211. Zebtdt meyvenin olgunlaşmış olmasını şart koşarak şöyle demiştir: "Kişi meyve olgunlaşıp da yenilir hale gelmeden önce onu ye se bana göre yeminini bozmuş olmaz. Bu konuda herhangi bir alimden görüş bilmiyorum. Bu benim kendi görüşümdür; çünkü olgunlaşmamış meyve gıda da yiyecek de değildir. Bu, kişinin zevk olarak yiyeceği şeyler kapsamında olmayan, ağaç yaprağı gibi bir şeydir."

 

Hocamız Zekeriya el-Ensart Şerhu'-Ravd adlı eserinde bunu tek görüş olarak belirtip herhangi birine de izafe etmemiştir. Bana göre de böyledir.

 

Not:  Nevevi'nin ifadesinden ham hurma ve ham üzümün de meyve kapsamına girmediği anlaşılmaktadır ki Mütevellı bunu açık olarak ifade etmiştir. Bulkini'nin belirttiği üzere ham hurma açısından bu, kızarıp sararmamış, tatlı hale gelmemiş olan hurma ile bir kısmı yaş hale gelip tam olarak yaş hurma haline gelmemiş olduğu duruma özgüdür. Bu duruma gelen hurmanın ise artık meyve olarak değerlendirileceği konusunda bir tereddüt yoktur.

 

Nevevi yaş hurma, yaş üzüm ve narı Ebu Hanife'nin bu konudaki görüş ayrılığına işaret etmek üzere zikretmiştir. Zira Ebu Hanife'ye göre meyve yemeyeceğine dair yemin eden kimse bunları yediğinde yemini bozulmaz. Çünkü ayette "o iki cennette meyveler, hurma ağaçları ve nar vardır" [er-Rahman, 68] buyrularak bunlar meyveden ayrı zikredilmiş, Abese suresinde de üzüm, meyveden ayrı zikredilmiştir. Atıf, atfedilenin atfedildiği şeyden farklı olmasını gerektirir. Vahidı ve Ezherı şöyle demiştir: "Bu, dilcilerin icmaına aykırıdır. Çünkü Arapların adetleri arasında umumi bir kelimeden sonra hususı bir kelimeyi ona atfetmek vardır. Nitekim ayette şöyle buyrulmuştur: "Kim, Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail'e ve Mikail'e düşman olursa bilsin ki Allah da inkarcı kafirlerin düşmanıdır." [el-Bakara, 98] Kim Cebrail'in meleklerden olmadığını söylerse küfre düşmüş olur.

 

Nevevi, et-Tehzlb adlı eserinde şöyle demiştir: "Ayette, hurma ve narı meyve kapsamından çıkaran kimse için tutunacak bir delil yoktur; çünkü bu kelimeler olumlu cümlede nekira [belirsiz] olarak zikredildiği için az veya çok için kullanılmaya elverişlidir. Bu kelimeler meyveye atfedildiğinden sanki meyve kapsamına girmedikleri gibi bir izlenim dağuyarsa da bundan bu ikisinin bütünüyle meyve kapsamından çıkması gerekmez."

 

İbnü'r-Rif'a el-Matlab adlı eserinde bunu esas almış ve şöyle demiştir: Bu ifadeler her ne kadar olumlu cümlede belirsiz isim olarak gelmişse de Allah'ın lütuf ve nimetini belirtmek üzere zikredildiğinden Kadı Ebu't-Tayyib ve başkalarının usulde belirttiği üzere umumı anlam taşır.

 

Doğrusu bu, hassın amm üzerine atfedilmesidir.

 

212. Nevevi, Rafii'nin eş-Şerhu'l-kebir'den almak suretiyle şöyle demiştir: "Limon ve alıç da girer. Yine daha doğru görüşe göre karpuz, fıstık, fındık vb. yemişlerin içleri de buna girer.

Acur, hıyar, patlıcan ve havuç girmez. Yine "meyveler" ifadesinin kapsamına kurulan girmez. Allah en iyisini bilir."

 

213. Narenciye de limon gibidir. Bu ikisi Farıki'nin belirttiği üzere taze olan liman ve narenciye de geçerlidir. Bunların tuzlanmışı ise meyve değildir. Bunların kurutulmuşu ise meyve olarak kabul edilmemeye daha layıktır. Hatta kimileri bunların yaşının da örfte meyve olmadığını, bunların sirke gibi yemeği ıslah etmede kullanıldığını belirtmişlerdir.

 

214. Alıç da yaş olsun kuru olsun meyve kapsamına girer. Bu, sidr [Arap kirazı] ağacının meyvesidir.

 

215. Karpuz, fıstık içi, fındık içi ve bu ikisi dışındaki badem ve ceviz gibi yemişlerin içi [meyve kapsamına dahil midir? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre yemiş kapsamına dahildir.

 

Karpuza gelince, onun da diğer meyveler gibi olgunlaşıp yetiştiği bir durum söz konusudur.

 

Yemişlerin içlerine gelince bunlar kuru meyve cinslerinden kabul edilir.

 

İkinci görüş

 

Bunlar meyve kapsamına dahil değildir; çünkü örfte meyve olarak kabul edilmezler. Ezrai bu görüşü tercih etmiştir.

 

216. Acur, hıyar, patlıcan ve havuç meyve değlidir. Zira bunlar yeşil sebzeler kapsamında olup baklagillere benzemektedir.

 

Not:  Nevevi'nin ifadesinin zahirinden acur ile hıyarın farklı olduğu anlaşılmaktadır. Örfte yaygın olan da budur. Ravdatü't-talibin'in "riba" bölümünde "acur ve salatalık iki farklı cinstir" ifadesi de bunu desteklemektedir. Ancak Nevevi, Tehzlb adlı eserinde Cevheri'den acurun da hıyar cinsinden olduğunu aktarmış ve buna karşı çıkmamıştır.

 

Fezarı şöyle demiştir: Hıyarın meyve kapsamında sayılmayıp fıstık içinin meyveden sayılması şaşılacak bir durumdur. Oysa adete göre fıstık ve fındık içi değil hıyar meyve kapsamında görülür.

 

217. Kişi, ürünlerden yemeyeceğine dair yemin ettiğinde bunların kuruları yeminin kapsamına girmez. Bu sebeple bunları yediğinde yemini bozulmaz. Ancak meyve yemeyeceğine dair yemin eden kimsenin yemininin kapsamına bu meyveIerin kuruları da girer. Arada şu farkın bulunduğu belirtilmiştir: Ürün adı meyvelerin yaşına verilen isimdir. Nevevi bunu doğru kabul etmiştir. Bulkini ise bunun kurularına da isim olarak verileceğini kabul etmiştir. Örf ehli bunlara kuruduktan sonra da ürün adım vermektedir.

 

218. Kişi yemin ederken karpuz, hurma ve ceviz ifadelerini mutlak olarak kullansa ve bunları yemeyeceğini ifade etse yemininin kapsamına bu meyvelerin Hindistan'da olanları girmez. Çünkü hem şekil hem tat olarak bunlar diğerlerinden farklı olduğundan kişi bunları yemekle yeminini bozmuş olmaz. Yine hıyar yememeye yemin eden kimsenin yemininin kapsamına hint hıyarı (hıyarşembe) girmez. Yine yeşil olan Hintkarpuzu da girmez. Mısır ve Şam'da bunu yiyen kimsenin yemininin bozulmaması problemli görülmüştür; çünkü bu bölgelerde yeşil karpuza "karpuz" adının verilmesi daha çok ve meşhurdur. Bu sebeple Bulkini, Ezrai ve başka alimlerin belirttiği üzere bunu yiyenin yemininin bozulmuş olması gerekir.

 

219. Bir kimse yemek yemeyeceğine dair yemin ettiğinde bu yeminin kapsamına temel gıda maddesi, meyve, katık ve tatlı girer. Çünkü "yemek" ifadesi bunların tümünü kapsar. Nitekim şu ayet de buna delildir:

 

> Tevrat'ın indirilmesinden önce, İsrail'in (Ya'kub'un) kendisine haram kıldıkları dışında, yiyeceğin her türlüsü İsrailoğullarına helal idi. De ki: Eğer doğru sözlü iseniz o zaman Tevrat'ı getirip onu okuyun. [Al-i İmran, 93]

 

Not:  Nevevi'nin ifadesinden "yiyecek" ifadesinin ilacı kapsamadığı sonucu ortaya çıkar. Maverdi ve Ruyanı bunu tek görüş olarak belirtmiş, Ezrai ve başkaları bunu tercih etmiştir.

Ravdatü 'ttalibın'de bu konuda mezhep içinde iki görüş tercihte bulunulmaksızın aktarılmış, Nevevi "riba" bölümünde ilacı da yiyecek kapsamına dahil etmiştir. O bölümde, iki mesele arasındaki fark geçmişti.

 

Tatlı insanların bal, şeker vb. gibi her türlü tatlı şeyden edindikleri yiyecektir. Pekmez, kant, şekerleme gibi ekşi şeyler tatlı cinsinden olmadığı gibi üzüm, erik, nar gibi şeyler de buna dahil değildir.

 

Şeker, bal vb. şeylere gelince bunlar tatlı değildir. Bunun delili Buhari ve Müslim'deki şu hadistir: "Hz. Peygamber (s.a.v.) tatlı ve balı severdi. "(Buhari, Et'ime, 5431)

 

Tatlının katılaşmış olması gerekir. Buna göre kişi tatlı yemeye ceğine dair yemin etse mamulolmayan bir şeyi yediğinde yemini bozulmaz. Ancak "tatlı olan bir şey" yemeyeceğine yemin eden kişinin yemini bozulur.

 

Nevevi, Ravdatü't-talibin'de şöyle demiştir: "Bademli ve cevizli tatlı yediğinde yemininin bozulup bozulmayacağı konusunda mezhep içinde iki görüş vardır." Ezral'nin belirttiği üzere daha uygun olan görüş bu durumda yeminin bozulmuş olmasıdır; çünkü insanlar bunu tatlı olarak kabul ederler. Ezrai şöyle demiştir: Mükeffen, huşkenan ve kadayıf gibi şeyler de böyledir.

 

Beyhaki, Şuabu'l-İman adlı eserinde Ebu Ümame el-Bahill'den Peygamberimiz aracılığıyla şunu rivayet etmiştir: "Müminin kalbi tatlıdır, tatlıyı sever. "(Beyhaki, Şuabu'l-iman, 5934)

 

Bulkini "yiyecek" ifadesinin bunları kapsadığı konusunda Nevevi'ye itiraz etmiş ve şöyle demiştir: "Mısır bölgesindeki örfe göre yemek ifadesi pişirimiş olan yiyecekleri apsar. Buna göre kişi ancak böyle bir şey yediğinde yemini bozulmuş olur. Kişi bir başkasına yiyecek almasını emretse de o kişi hububat veya meyvelerden bir şey satın alsa satın alan kişinin bu durumu ahmaklık olarak değerlendirilir. Yeminlerde kullanılan sözcüklerin yorumunda şer'! bir örf veya halk arasında bir kullanım tarafından desteklenmiyorsa dile bakılır. Hicaz halkının "yiyecek" kelimesini buğday hakkında kullandığı nakledilmiştir. Şayet onlarda böyle bir örf varsa yeminleri de bu şeilde yorumlanır.

 

Kuru hurma, kuru üzüm ve eti temel gıda maddesi olarak tüketme adeti bulunan bir kimse "yemek yemeyeceğine" dair yemin etse bunlar yeminin kapsamına girer mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmakta olup Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin de belirttiğine göre daha güçlü olanına göre yemin eden kimsenin yaşadığı bölgede bunlar temel gıda maddesi olarak kullanılmıyorsa kişi bunlardan yediğinde yemini bozulmaz. Ama böyle bir adet varsa yahut yemin eden kişi bunları temel gıda maddesi olarak tüketiyorsa o zaman yemini bozulur.

 

Turp, meyveler, soğan, tuz, sirke, susam ve kuru hurma "katık" kapsamındadır.

 

220. Bir kelimenin mecaz anlamıyla meşhur hakikat anlamı birbiriyle tearuz etse hakikat anlamı tercih edilir. Buna göre bir kimse "bu inekten yemem" dese bu yemin onun etini de kapsamına alır ve kişi o ineğin etinden yediğinde yemini bozulur; çünkü örfte bu sözden anlaşılan budur.

 

Nevevinin ifadesinden yalnızca etin yemin kapsamına girdiği anlaşılsa da Kadı Hüseyin ve başkalarının açıkça belirttiği üzere hayvanın iç yağları, ciğer vb. yenilebilir organları da böyledir.

 

221. ["Vallahi bu inekten yemem" diye yemin eden kişinin sözünün kapsamına] o ineğin yavrusu ve sütü girmez. Dolayısıyla kişi bunlardan yediğinde yemini bozulmaz. Çünkü söz, halk arasında bilinen hakiki anlamına yorulur.

 

222. İneğin derisine gelince; şayet haşlanmış olursa kişi onu yediğinde yemini bozulur, aksi takdirde bozulmaz.

 

223. Eğer mecaz meşhur olur ise [onun kadar yaygın olmayan] hakikat anlamına tercih edilir. Nevevı buna şu ifadesiyle işaret etmiştir: "Bir kimse ben bu ağaçtan yemem dese bununla ağacın ürünü anlaşılır". Kişi o üründen yediğinde yemini bozulur. "ağacın yaprağı veya dalları anlaşılmaz." Burada örfte bilinen mecaz anlam esas alınır; çünkü kişinin bu sözünü hakikat anlamına yormak mümkün değildir. Zira örfte ağacın dalları ve yaprakları zaten yenilmez. Ebucehil karpuzu Bulkınl'nin belirttiği üzere hurma gibidir. O şöyle demiştir: "Hint ağacının yapraklarının yenilmesi gibi şayet bir bölgede ağacın yapraklarının yenilmesi adet haline gelmişse -ki güvenilir bir kimse Hintlilerin ağaç yaprağını yediklerini, bunun helva gibi veya daha güzel bir tadının olduğunu söylemiştir- o zaman kişi bunu yediğinde yemini bozulur." Eğer bu haber doğruysa o zaman ağaç yaprağının durumu ebucehil karpuzunun durumu gibi olur.

 

İbn Şühbe şöyle demiştir: Alimler, belirtilen gerekçede "sözü hakikat anlamına yormanın imkansız olması sebebiyle" ifadesini sözün mecaz anlamına yorulmasının tercih edilmekle birlikte hakikat anlamının da örfte zaman zaman yer aldığı durumu dışarıda bırakmak için söylemişlerdir. Bu şuna benzer: Bir kimse "ben bu nehirden içeceğim" diye yemin etse bu ifade nehre eğilerek bizzat ağzıyla oradan suyu içmesi anlamına gelir. Bu kişi nehre bir kabı daldırıp suyu ona doldursa ve bu sudan içse bu, mecazen nehirden içmek olur; çünkü bu kişi gerçekte nehirden değil bardaktan içmiştir. Ancak bu ifade, ilk anda akla gelen ve hakikate göre daha baskın olan mecazdır. Bu ifadeden hakikat anlamı da kastedilmiş olabilir; çünkü çoban vb. kimselerin çoğu nehirden ağzını daldırarak su içer.

 

Zerkeşi şöyle demiştir: Fahreddin [er-Razi] ve Beyzavl'nin tercih ettiği görüşe göre bu ikisi eşittir; çünkü her ikisinde de diğerinde bulunmayan bir güç vardır. Mezhebin gerektirdiği hüküm de budur; çünkü Rafii şöyle demiştir: "Bir kimse Fırat'ın suyunu içmeyeceğine dair yemin etse oranın suyunu ister eliyle ister kapla alıp içsin yahut ağzını daldırarak içsin yemini bozulur. Ebu Hanife ise bunun aksine kişinin ancak ağzını nehre değdirerek içmesi halinde yeminin bozulacağını söylemiştir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

6. YEMİNE İLİŞKİN ÇEŞİTLİ MESELELER