ZİNA CEZASI |
ZİNA İFTİRASI [KAZİF]
SUÇU VE CEZASI
Kazif Suçunun Tanımı
1. "Kazif",
sözlükte atmak demektir. Burada bununla bir kimseyi ayıplamak sadedinde ona zina
isnadında bulunmak / zina iftirası atmak anlamında kullanılmaktadır. Bu
ifademiz zina suçuna şahitlik etmeyi dışarıda bırakmakta olup bunu yapan
kimseye -sayısı dördün altında kalmadığı sürece- had cezası gerekmez.
2. Zina iftirası insanı
helake götüren büyük günahlardandır.
Zira hadiste şöyle
buyrulmuştur:
> İnsanı helak eden
yedi günahtan biri de iffetli olan kadınlara zina isnad etmektir.(Buhari,
Vesaya, 2615; Müs!im, İman, 258)
3. Zina iftirasının
günahlığı konusunda erkek ile kadın eşittir. Rivayet edildiğine göre Resulullah
(s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
> İffetli bir kadına
zina iftirası atmak, yüz yıllık ameli iptal eder.(Hakim, Müstedrek, 4, 573)
4. Nevevi, kazifin
tanımını "lian" bölümünde yaptığı için burada tekrarlamaya gerek
duymamıştır.
Haddin fıkıh
terminolojisindeki anlamı; zinada olduğu gibi Allah hakkı olarak veya kazifte
olduğu gibi kul hakkı olarak uygulanması gerekli olan, miktarı belirli cezadır.
Bu cezaları Allah belirleyip miktarlarını tayin ettiği için bunları ifade etmek
üzere ["sınır" anlamına gelen] "had" kelimesi
kullanılmıştır. Hiç kimsenin bu sınırları geçmesi caiz değildir.
Nitekim Yüce Allah şöyle
buyurmaktadır:
> Kim Allah'ın
sınırlarını aşarsa kendisine haksızlık yapmış olur. [Talak, 1]
Bir görüşe göre ise had
sözlükte "engelleme" anlamına geldiği için bu cezalar böyle
isimlendirilmiştir. Zira bu cezalar, insanların suçları işlemesini engeller.
5. Zina iftirası konusu
ile ilgili temel delil şu ayettir:
> Namuslu kadınlara
zina isnddında bulunup, sonra (bunu isbat için) dört şahit getiremeyenlere
seksener sapa vurun ve artık onların şahitliğini hiçbir zaman kabul etmeyin.
Onlar tamamen günahkardırlar. [Nur, 4]
Hz. Peygamber (s.a.v.),
Hz. Aişe'nin zina etmekten ben olduğunu ifade eden ayetler indirildiğinde ona
zina isnad edenlere sapa vurdurmuştur.
Bir insana kafirlik
nispet edildiğinde had cezası uygulanak gerekli olmadığı halde zina isnad
edildiğinde bunun uygulanmasının gerekli olmasının hikmeti şudur: Kendisine
küfür isnad edilen kişi, kelime-i şehadeti getirerek kafir olmadığını
gösterebilir. Ancak kendisine zina isnad edilen kişi kendisinin zina etmediğini
ispat edebilecek durumda değildir.
Zina İsnadında Bulunan
Kimseye İlişkin Şartlar ,'
Kazif haddinin [kişiye
uygulanma] şartı -sarhoş hariç- mükellef olmak ve kendi isteğiyle hareket
etmektir.
Mümeyyiz kişi zina
isnadında bulunduğunda tazirle cezalandınlır.
Kişi ne kadar alt
soylara inerse insin çocuğuna zina isnadında bulunduğunda had cezası
uygulanmaz.
Hür kişiye seksen,
köleye kırk sopa vurulur.
6. Kazif sebebiyle
kendisine had cezası uygulanacak kimsenin mükellef olması şarttır.
Buna göre;
sorumlulukları bulunmadığından ve zina isnadında bulunmaları halinde bir eziyet
söz konusu olmadığından çocuk ve akıl hastasına had cezası uygulanmaz.
7. Nevevi, el-Muharrer'e
"sarhoş hariç" ifadesini eklemiştir. Nevevi'ye göre sarhoş, mükellef
kişi kapsamından istisna edilmiş olduğu halde kendisine had cezası uygulanır.
Nevevi, Ravdatü't-talibin'de ise bunu zikretmemiştir. Bu konuda açıklama
"boşama" bölümünde geçmişti.
8. Kişide bulunması
gereken ikinci şart kendi ihtiyarıyla hareket etmesidir. Buna göre sorumluluğu
bulunmadığı için mükreh [baskı ve tehdit altında] olarak zina isnadında bulunan
kimseye had cezası uygulanmaz. Ayrıca bu kimse, bu fiili yapmaya zorlanmış
olduğundan kendisinin başkasına eziyet etme amacı söz konusu değildir.
Baskı ve tehdit yapan
kimseye de had cezası uygulanmaz. Bu mesele ile adam öldürme meselesi arasında
şu fark vardu.: Adam öldürme meselesinde, tehdite maruz kalan kimsenin elini,
tehdidi yapan şahsın bir aleti gibi kabul edip, sanki mükrih, mükrehin elini
alıp da onunla adam öldürmüş gibi kabul etmek mümkündür. Oysa kişinin bir başkasının
dilini alarak onunla zina iftirasında bulunması mümkün değildir.
Not: Nevevi, diğer şartlardan bahsetmemiştir. Bu
şartlar şunlardır:
a) İslamı hükümleri
üstlenmiş olmak,
b) Zina isnadında
bulunmanın haram olduğunu bilmek,
c) Kendisine isnadda bulunulan
kişinin izin vermemiş olması,
d) Zina isnadında
bulunulan kişinin şahsın üst soy hısımı olmaması.
Bu şartlara göre;
İslamı hükümleri
benimsemediğinden harbıye kazif haddi uygulanmaz.
Yeni müslümana olması
veya alimlerden uzakta bulunması sebebiyle zina isnadında bulunmanın haram
olduğunu bilmeyerek bunu yapan kişiye had uygulanmaz.
Cüveyni, alimlerin
çoğunluğunun had cezası uygulanacağı konusunda icma ettiğini iddia etmiş olsa
da Rafi!'nin alimlerin çoğunluğundan naklettiğine göre başkasına -onun izniyle-
zina isnad eden kimseye ceza uygulanmaz. Bu şuna benzer: Bir kimse diğer bir
şahsa hitaben "elimi kes!" dese, muhatap da onun elini kesse tazmini
gerekmez.
Üst soy hısımına zina
isnadında bulunma durumunda da -ileride geleceği üzere- had cezası uygulanmaz.
Zina isnadında bulunan
kimse üzerindeki kazif haddi; isnadda bulunulan kimsenin zina ettiğine dair
şahitlerin bulunması, o kişinin ikrarda bulunması, affetmesi veya kişi kendi
karısına zina isnadında bulunduğunda lianda bulunması durumunda kalkar.
9. Ravdalli't-talibın'de
kesin bir şekilde belirtildiğine göre mümeyyiz olan çocuk ve kendisinde bir tür
temyiz bulunan akıl hastası, zina isnadında bulunduğunda onu bundan caydırıp
tedip etmek için tazirle cezalandırılır. Çocuk buluğa erinceye kadar kendisine
tazir cezası uygulanmazsa ceza düşer. Çünkü tazir, caydırmak ve tedip etmek
içindi. Artık ondan daha güçlü olan bir sebep yani mükellefiyet söz konusu
olmuştur. Bunu Rafii ve Nevevi "lian" bölümünde belirtmişlerdir.
Zerkeşi'nin belirttiğine göre buna kıyasla akıl hastası ayıldığında da durum
böyle omalıdır.
10. Üst soydan biri alt
soydan birini öldürdüğünde kendisine kısas uygulanmadığı gibi aynı şekilde üst
soy rusımı -bayan bile olsane kadar alta inerse insin çocuklarından birine zina
isnad ettiğinde kendisine had uygulanmaz.
Not: Nevevi'nin "had uygulanmaz".
demekle yetinmesi bu kişiye tazir uygulanacağını göstermektedir ki İmam
Şafii'nin açık ifadesi bu şekildedir; çünkü bir eziyet verme söz konusudur.
Şöyle bir itiraz söz konusu
olabilir: Alimler, "şahitlikler" konusunda şöyle söylemişlerdir:
"Üst soydan olan biri alt soyuna olan borcu sebebiyle hapsedilmez."
Oysa hapis de bir tazir cezasıdır.
Buna şu şekilde cevap
verilir: Kişinin borcu sebebiyle hapsedilmesinin zamanı uzayabilir ve o bundan
zarar görebilir. Buradaki tazir ise öyle değildir. Zira bu meclisten kalkmak
vb. şeylerle yerine gelir. Burada hapis cezası sabit olsa bile bu çocuğun hakkı
sebebiyle değil Allah hakkı sebebiyledir.
Kişi çocuğuna zina isnad
etmesi sebebiyle hadle cezalandırılamayacağı gibi çocuğun mirasçı olacağı
kişiye zina isnad ettiği ve kendisinden başka mirasçısının bulunmadığı durumda
da cezalandırılmaz. Örneğin kişi, kendisinden çocuğu bulunan bir kadına zina
isnat ettikten sonra kadın ölse durum böyledir. Çünkü tıpkı kısasta olduğu gibi
kişi üzerinde had cezası başlangıçta sabit olmayınca sonuçta da sabit olmaz.
Şayet başkası onunla birlikte mirasçı oluyorsa örneğin kadının başkasından da
bir çocuğu varsa o çocuk had talebinde bulunabilir; çünkü mirasçıların bir
kısmı kazif haddini bütünüyle uygulatabiiir.
Bir ayrıntı:
el-Havi adlı eserin
"Iian" bölümünde şöyle denilmektedir: "Kişi, oğluna "sen
veled-i zinasın [piçsin]" dese o çocuğun annesine zina isnad etmiş
olur."
DemırI şöyle demiştir:
"Bu İbnü's-Salah'ın fetvalarında kendi görüşü olarak dile getirdiği güzel
bir meseledir. Öyle anlaşılıyor ki o, bu konuda herhangi bir nakil
görmemiştir." Demirı kendisi de kişinin, sövülen şahıs sebebiyle tazirle
cezalandırılacağını söylemiştir.
İzzeddin bin Adüsselam
şöyle demiştir: "Bir kimse, Allah'tan ve hafaza meleklerinden başkasının
duymadığı bir durumda yalnız başınayken bir kimseye zina isnadında bulunsa,
herhangi bir incitme mefsedeti söz konusu olmayacağı için bu, haddi gerektiren
büyük bir günah olmaz. Kişi bundan dolayı ahirette, zararı olmayan bir yalan
söyleyen kişinin cezalandırılacağı şekilde cezalandırılır.
Not: NevevI ve Gazali'nin belirttiğine göre, bir
kimse kalbinden bir kimsenin gıybetini yapıp bunu [kimsenin duyamayacağı bir yerde]
iki koruyucu meleğin duyacağı şekilde telaffuz etse ve melekler koklamak
suretiyle bunu idrak etseler kişi bundan dolayı günaha girer.
Muhtemelen bu, kişinin
bu konuda kesin kararlı olması halindedir. Aksi taktirde kişinin kalbinden
geçen şeyler bağışlanmıştır.
11. Kazif haddinin şartı
bilindikten sonra [şunun bilinmesi gerekir]: Zina isnadında bulunan hür
kimsenin cezası kendisine seksen sapa vurulmasıdır. Zira ayetle "onlara
seksen sapa vurun" [Nur, 4] buyrulmuştur. Bu ayetle kastedilenler hür kimselerdir.
Zira ayetin devamında "onların şahitliğini asla kabul etmeyin"
ifadesi yer almaktadır. Bilindiği üzere köle, zina isnadında bulunmasa bile
şahitliği kabul edilmez.
12. Zina isnadında
bulunan köle, mükatep, müdebber, ümmü veled ve kısmı köleden her birinin had
cezasının, hür kimsenin cezasının yarısı olan kırk sapa olduğu konusunda icma
bulunmaktadır. Bu, Kur'an'ın icma ile tahsisinin örneklerinden biridir.
Not: Köleye kırk sapa vurulacağı durum, onun köle
iken zina isnadında bulunması haline özgüdür. Kişi hür ve İslamı hükümleri
benimsediği esnada birine zina isnadında bulunsa, sonra darülharbe katılsa ve
ardından köleleştirilse, zina isnadında bulunduğu zaman dikkate alınarak
kendisine seksen sapa ceza uygulanır.
Kendisine Zina İsnad
Edilen Kişide Bulunması Gereken Şartlar
[Zina isnadından dolayı
had cezası uygulanabilmesi için] kendisine zina isnad edilen kişinin muhsan
olması [şarttır]. Bunun tanımı "lian" bölümünde geçmişti.
13. Kendisine zina isnad
edilmesi halinde had cezası uygulanacak olan kişinin şartı muhsan olmasıdır.
Çünkü ayette "muhsan olan kadınlara zina isnad edip de dört şahit
getirmeyenler. .. " [Nur, 4] ifadesi yer almaktadır. Ayet, seksen sapa
vurulmasını bu şekilde kayıtlamıştır. Muhsanlığın ne ile gerçekleşeceği konusu
"lian" bölümünde geçmişti.
Dolayısıyla zina isnad
edilen kişinin şartlarını burada zikretmeye gerek bulunmamaktadır.
Kazif Haddine İlişkin
Bazı Meseleler
Dörtten daha az kişi bir
zina fiili konusunda şahitlik yapsalar [İmam Şafii'nin] daha güçlü görüşüne
göre kendilerine had cezası uygulanır.
Dört kadın, köle veya
kafir zina fiiline şahitlik ettiğinde de mezhepte esas alınan görüşe göre hüküm
böyledir.
Bir kimse, şahsın zina
ikrarında bulunduğuna şahitlik etse kendisine had cezası uygulanmaz.
İki kişi karşılıklı
olarak birbirlerine zina isnad etseler bu suçlar arasında takas yapılmaz.
Kendisine zina isnad
edilen kişi kendi başına bunun cezasını verse, ceza yerine gelmiş olmaz.
14. Mahkemede dörtten
daha az erkek bir zina fiili konusunda şahitlik etse [hüküm ne olur? Bu konuda
İmam ŞafiI'ye ait iki görüş bulunmaktadır: ]
Birinci görüş
Daha güçlü görüşe göre
onlara had cezası uygulanır; çünkü Buharl'nin sahihinde naklettiğine göre Hz.
Ömer, Muğire bin Şube'nin zina ettiğine dair şahitlik eden üç kişiye had cezası
uygulamış, hiç kimse de kendisine muhalefet etmemiştir.(Buhari, Şehadat,
(taliken), 8, 255)
Ayrıca bunun gerekçesi,
bir takım kimselerin şahitliği bahane ederek insanların ırz ve namusları hakkında
ileri geri konuşmasını engellemektir.
İkinci görüş
Onlara had cezası
uygulanmaz; çünkü onlar bir kimsenin ırz ve namusunu karalamak için değil
şahitlik yapmak üzere mahkemeye gelmişlerdir.
Not: Görüş aynlığı, şahitlerin şahitliklerini mahkemede
yapması durumuna özgüdür. Şayet başka yerde şahitlik ederseler -el-Veciz ve
başka eserlerde açık olarak ifade edildiği üzere- o zaman "şahitlik"
sözcüğünü kullanmış olsalar bile zina iftirası atmış olurlar.
Ayrıntı
Kişi karısının zina
ettiği konusunda [tek başına] şahitlik etse ona iftira atmış olur ve bundan
dolayı kendisinekazif haddi uygulanır; çünkü onun karısı hakkındaki şahitliği
töhmet sebebiyle kabul edilmez. Buna göre dörtten az .kişi o kadının zina
ettiği konusunda şahitlik etseler onlara da had cezası uygulanır; çünkü onlar
iftira atmış kimselerdir.
15. Dört kadın, köle
veya ehli zimmetten dört kafir kişi bir şahsın zina ettiğine şahitlik
ettiklerinde [hüküm ne olur? Bu konuda iki rivayet bulunmaktadır:]
Birinci rivayet
Mezhepte esas alınan
görüşe göre her üç durumda da bu kişilere had cezası uygulanır; çünkü onlar
şahitlik ehliyetine sahip olmadıklarından. bu yaptıklanyla yalnızca zina
iftirasında bulunmayı amaçlamışlardır.
İkinci rivayet
Onlara had cezası
vurulup vurulmayacağı konusunda ŞafiI'ye ait iki görüş vardır. Onların
niteliklerindeki eksiklikleri sebebiyle durumu, şahitlerin sayısının eksik
olmasına benzer.
Not: Cüveyni'nin belirttiğine göre görüş aynlığı
bu şahısların görünürde şahitliğe elverişli iken sonradan kafir veya köle
olduklarının anlaşılması ile ilgilidir. Çünkü hakim onların durumunu bilince
onların sözünü dinlemez. Dolayısıyla bu durumda onların sözleri tamamen zina
iftirası olur. Zira bu söz, şahitliği eda için söylenmemiştir.
Bazı ayrıntılar
Dört kişi bir zina
fiiline şahitlik etseler ve bunların şahitlikleri fasıklıklan sebebiyle
reddedilse, isterse bu fasıklık zina, şarap içmek gibi kesinlikle fıskı
gerektiren bir şeyden kaynaklanmış olsun kendilerine had cezası uygulanmaz. Bu,
yukarıda geçen şahitlerin sayısının dörtten az olması durumundan şu açıdan
farklıdır: Sayının az olduğu kesin bilinen bir durumdur. Bunların şahitliği ise
zan ve ictihad ile bilinmektedir. Had cezaları şüpheli durumlarda uygulanmaz.
Dörtten az kişi bir zina
fiiline şahitlik etseler ve kendilerine had cezası uygulansa, sonra bu kişiler
dördüncü bir şahsı daha yanlarına alarak tekrar şahitlik etseler kendilerinin
şahitliği kabul edilmez. Bu şuna benzer: Şahitliği reddedilen bir fasık tövbe
ettikten sonra aynı konuda şahitliğini tekrarlasa bu şahitlik kabul edilmez.
Bir zina fiili konusunda
köleler şahitlik edip kendilerine had cezası uygulansa, sonra bunlar azat
edildikten sonra şahitliklerini tekrarlasalar, ortada töhmet olmadığından
şahitlikleri kabul edilir.
Bir zina fiiline beş
kişi şahitlik etse, içlerinden biri şahitliğini geri alsa geride kalanlar
şahitlik sayısını tamamladıklarından şahitlikten dönen şahsa had cezası
vurulmaz. Içlerinden ikisi şahitliğini geri alsa bu ikisine had cezası vurulur;
çünkü bu iki kişi, zina isnat ettikleri kimseyi utanılacak bir duruma
sokmuşlardır. Geriye kalan üç kişiye had cezası uygulanmaz; çünkü onlar
şahitlik ettiklerinde sayı tamdı, üstelik onların herhangi bir kusuru da söz
konusu olmamıştır.
Dört şahit içinden biri
şahitlikten dönse yalnızca ona had cezası uygulanır, diğerlerine uygulanmaz.
16. Bir kişi, bir şahsın
zina ikrarında buunduğuna şahitlik etse kendisine kesinlikle had cezası
uygulanmaz; çünkü bir kimse bir şahsa hitaben "sen zina ettiğini ikrar
ettin" dese, bunu yaparken zina isnadında bulunma ve ayıplama konumunda
olsa bile kendisine had cezası uygulanmaz. Burada da böyledir.
Not: (Bir hadis
rivayetinde raviyi) zina fiiline şahitlik ederek cerh eden kimse başkası
kendisine uygun şahidlik etmiş olmasa bile -buna olan ihtiyaç sebebiyle- zina
iftirasında bulunmış kabul edilmez. Nevevi bu görüşü doğru kabul etmiştir. Oysa
Rafii başkasının onunla birlikte şahitlik etmemiş olmasını, şahid sayısının
eksikliği gibi kabul etmiştir.
17. İki kişi karşılıklı
olarak bir birine zina isnadında bulunsa bu fiil bir takas olarak
değerlendirilmez, dolayısıyla birinin had cezasına karşılık diğerininki
düşürülmez. Her ikisine de diğeri sebebiyle had vurulur. Çünkü takas ancak cins
ve sıfat bakımından ittifak bulunduğunda olur. Oysa iki had cezası sıfatı
bakımından ittifak etmemektedir. Zira zayıflık, güçlülük ve yaratılış
bakımından genellikle kendisine zina isnad eden kimse ile isnadda bulunan kişi
farklılık gösterir.
18. Kendisine zina isnad
edilen kimse -velevki isnad edenin izniyle olsun- kendi başına had cezası
uygulasa doğru olan görüşe göre bu, ceza yerine geçmez; çünkü had cezasını
uygulamak devletin yetkisindedir. Bu durumda had vurulan kişi iyileşinceye
kadar bırakı!ır, sonra kendisine had uyglanır. Şu iki durum bundan istisna
edilir:
> Köle efendisine
zina isnadında bulunsa -Rafii ve Nevevi'nin zina konusunun sonunda
belirttikleri üzere- efendi kölesine had cezası uygulayabilir.
> Kişi devlet
yetkililerinin bulunmadığı uzak bir çölde yaşıyor ve sınırı aşmaksızın kendi
başına cezayı uygulayabilecek durumda ise o zaman Maverdi'nin belirttiği üzere
cezayı uygulayabilir.
Son notlar:
Bir kimse bir şahsa kötü
sözler söylese onun da diğerine bu miktarda kötü sözler söylemesi caiz olur.
Çünkü Yüce Allah "bir kötülüğün cezası ona denk bir kötülüktür"
[Şura, 40] buyurmuştur. Söven şahsın babasına veya anasına sövmesi caiz olmaz.
Rivayet edildiğine göre
Hz. Zeynep (r.a.), Hz. Aişe'ye kötü bazı sözler söyledi. Bunun üzerine Hz.
Peygamber (s.a.v.) "ona karşılık ver!" buyurdu. (Ebu Davud, Edeb,
4898)
İbn Mace'nin süneninde
ise şöyle ifadeler yer almaktadır: "İşte senin önünde, ona karşı kendini
savun!". Bunun üzerine Hz. Aişe, Zeyneb'e dönerek ağzına geleni saydı.
Peygamberimiz 'in yüzü güldÜ. (İbn Mace, Nikah, 1981)
[Kendisine karşı kötü
sözler söylenmiş olan] kişi, [karşı tarafa aynı şekilde karşılık verirken]
içinde yalan ve zina iftirası olmayacak bir şekilde "ey zalim!",
"eyahmak!" gibi sözler söyleyebilir. Çünkü hiçkimse bu özelliklerden
bütünüyle sıyrılabilmiş değildir.
Kişi, [karşılık olarak]
kötü sözleri söylediğinde kendisine yapılan haksızlığa cevap vermiş olur. İlk
şahıs da bu kişiye olan hak borcundan kurtulmuş olur, üzerinde bu işi ilk
olarak başlatmış olmanın günahı kalır. Yahut da bu günah Allah hakkı
sebebiyledir.
Haksızlığa uğrayan kişi
kendisine haksızlık yapan kimseye beddua okuyabilir. Nitekim "Allah kötü
sözün açıkça söylenmesini sevmez; ancak haksızlığa uğrayan başka. Allah her
şeyi işitici ve bilicidir." [Nisa, 148] ayetinin tefsirinde Celaleddin
esSuyun şöyle demiştir:
"Bu, kendisine
haksızlık yapan kişinin zulmünü anlatmak ve ona beddua etmek suretiyle
olur."
Mazlumun beddua etmesi
sebebiyle zalimin günah yükü hafiflemiş olur. Nitekim Ahmed bin Hanbel,
Kitabü'z-zühd adlı eserinde Ömer bin Abdülaziz'in şu sözünü aktarmıştır:
"Bana şöyle bir haber ulaştı: Bir kimse birine haksızlık yapar. Mazlum,
zalim hakkında kötü şeyler konuşa konuşa nihayet bu konuşmalarıyla hakkını
ondan almış olur."
Tirmizi, Hz. Aişe aracılığıyla
Resulullah (s.a.v.)'ın şu sözünü nakletmiştir: "Kişi, kendisine haksızlık
yapana beddua ettiğinde ondan hakkını almış olur. "(Tirmizi, Deavat, 103)
Kadı Ebu Yusuf'un
el-letaif adlı eserinde anlatıldığına göre İsrailoğullarında çok oruç tutan ve
namaz kılan bir kadının tavuğunu başka bir kadın çaldı. Hırsızlık yapan kadının
yüzünde tavuk tüyü bitti, insanlar bunu onun yüzünden gideremediler. Durumu
bazı alimlere sorduklarında onlar şöyle cevap verdi: "Bu tüy, ancak tavuk
sahibinin beddua etmesiyle gider." Yaşlı kadın, tavuk sahibi kadının
yanına gelerek tavuğunu çalma hikayesini ona anlattı. Yüzündeki tüy aynı
şekilde kalmaya devam etti. Ne zaman ki tavuğun sahibi kadın beddua etti,
diğerinin yüzündeki tüy yavaş yavaş gitmeye başladı. Kadın bedduasını
tekrarladıkça tüyler düşmeye başladı, nihayet tümü düştü.
Yapılan haksızlık
sebebiyle helallik istenen kişinin bunu helal etmesinin mi etmemesinin mi üstün
olduğu konusunda alimlerin üç görüşü bulunmaktadır:
Said İbnü'l-Müseyyeb
şahsiyeti ve malı ile ilgili konuda kimseye hakkını helal etmezdi.
Süleyman bin Yesar ve
İbn Sırin ise her iki konuda da haklarını helal ederlerdi.
İmam Malik, şahsiyete
yönelik hakları helal etmeyi uygun gördüğü halde mali konularda bunu
benimsememiştir.
Devlet başkanı "bir
erkekle zina ettim" diyen bir erkek işitse ona had cezasını uygulamaz;
çünkü hak sahibinin kim olduğu bilinmemektedir. Bu şahıstan zina ettiği kişinin
adını vermesi de istenmez; çünkü had cezaları şüpheli durumlarda düşürülür.
Devlet başkanı bir
şahsın "falan şahıs zina etti" şeklindeki ifadesini duysa mezhep
içindeki iki görüşten daha doğru olanına göre durumu, kendisine zina isnad
edilen kişiye bildirmesi gerekir; çünkü onun, kendisinin bilmediği bir hakkı
sabit olduğundan bunu devlet başkanının kendisine bildirmesi gerekir. Bu,
kişinin bir başkasında bilmediği bir malının sabit olmasına benzer.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN