MUĞNİ’L-MUHTAC

ÖLDÜRME VE YARALAMA

 

SALDIRIYA MARUZ KALAN ORGAN KONUSUNDA ANLAŞMAZLIK

 

3. Bir kimse bir şahsın vücudunun bir bölümünü koparsa veya organına saldırıda bulunsa, sonra da bu organının felç olduğunu, şahsın dilsiz oldUğunu veya el ya da ayağında parmağının bulunmadığını iddia ettiği halde mağdur bunu inkar etse [hüküm ne olur? Bu konuda üç rivayet bulunmaktadır:]

 

Birinci rivayet

 

Mezhepte esas alınan görüşe göre, saldırgan şahıs, mağdurun el, ayak, dil ve göz gibi dışarıdan görünür bir organının aslen kusursuz olduğunu inkar ediyorsa yeminle birlikte saldırganın sözü kabul edilir. Aksi taktirde ise, yani mağdurun orgnanının sağlam olduğunu itiraf ediyor veya uyluk gibi dışarıda açılmayan bir organının kusursuzluğunu inkar ediyorsa bu durumda saldırganın sözü kabul edilmez, yeminle birlikte mağdurun sözü

kabul edilir.

 

Arada şu fark vardır: Dışarıdan görünen organların aksine görünmeyen bir organın kusurlu olduğuna dair şahit getirmek zordur. Aslolan, noksanlığın sonradan olmamış olmasıdır.

 

İkinci rivayet

 

Aslolan suçsuzluk olduğundan mutlak olarak saldırganın sözü kabul edilir.

 

Üçüncü rivayet

 

Aslolan organların kusursuz olması olduğundan mutlak olarak mağdurun sözü kabul edilirir.

 

Bu üç görüş, farklı rivayetlerden özetlenmiştir.

 

 Not: Nevevi, "koparsa / kesse" ifadesi yerine "bir organa yönelik saldırıda bulunsa" demiş olsa gözün görme özelliğinin gitmesi, işitme, koklama duyularının kaybedilmesi veya eksilmesi gibi hususları da kapsaması bakımından daha iyi olurdu.

 

Rafil'nin belirttiği üzere burada "batın / gözle görünmeyen / dışarıdan görünmeyen" ile kastedilen şey, kişilik sahibi insanların örtmeyi adet edindiği organlardır. Bir diğer görüşe göre örtülmesi gerekli olan kısım yani avret bölgedir. Buna göre erkek ve kadının hükmü değişir.

 

Mağdurun sözü tasdik edildiğinde, Şarih Celaleddin el-Mahallı şöyle demiştir: Bu durumda diyet ödenmesi gerekir. Örtüye sarılmış olan şahsı ikiye bölme meselesine kıyas edildiğinde çıkan sonuç da budur. Maverdl'nin açık olarak belirttiğine, İbnü'r-Rif'a'nın da Bendenkl'nin ve alimlerimizin ifadelerinden çıkarttığı sonuca göre kısas uygulanması gerekir. O, bunu, daha önce geçen örtüye sarılı kişinin durumu ile çelişkili görmüştür.

Başkaları arada şu farkın bulunduğunu belirtmiştir: Diğer meselede suçlu buradakinin aksine herhangi bir bedel itiraf etmemiştir.

 

Bu meselede suç işleyen saldırganın sözünü kabul ettiğimizde, mağdur, organının sağlam olduğuna dair delil getirmeye muhtaç olur. Daha doğru görüşe göre şahitlerin "bu kişinin organı sağlamdı" demesi yeterli olup, suç vaktinde sağlam olduğunu belirtmeleri gerekmez. Yine şahitler el ve cinsel organın toplanıp yayıldığını gördüklerinde bu organın sağlam olduğuna şahitlik edebilirler. Gözün tehlikeli şeylerden kendisini sakındığını ve gördüğü bir şeye dikkatle baktığını gördüklerinde gözün sağlamlığına şahitlik edebilirler, kısa süreli baktığını gördüklerinde ise şahitlik edemezler; çünkü bu şekilde bakış kör kimse tarafından da yapılabilir.

 

Bir kimse bir şahsın elini koparsa sonra eldeki parmaklarda bir eksiklik olup olmadığında ihtilaf etseler yeminle birlikte eksikliği inkar eden kimsenin sözü kabul edilir.

 

4. Bir kimse bir şahsın el ve ayaklarını kesse ve mağdur ölse, saldırgan şahıs maktulün yaranın sirayet etmesiyle öldüğünü iddia etse veya "ben onu yarası iyileşmeden önce öldürdüm" dese bir diyet ödemesi gerekir. Veli, mağdurun ölmeden önce iyileştiğini iddia etse ve bu mümkün olsa veya mağdurun ölümü için başka bir sebep belirtse mesela "intihar etti", "başkası onu öldürdü" dese [hüküm ne olur? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre -ki İmam Şafii'nin açık ifadesi de bu şekildedir- yeminle birlikte velinin sözü kabul edilir; çünkü aslolan, maktulün yarasının sirayet etmemiş olmasıdır.

Ayrıca bu, görünür duruma da uymaktadır. Dolayısıyla saldırganın iki diyet ödemesi gerekir.

 

İkinci görüş

 

Yaranın sirayet etmiş olması mümkün olduğundan saldırganın sözü yeminle birlikte kabul edilir, onun bir diyet ödemesi gerekir.

 

5. Nevevi "iyileşmesi mümkün olsa" ifadesi ile zaman kısalığı sebebiyle bunun mümkün olmadığı durumu dışarıda bırakmıştır. Buna göre mesela veli, ölen şahsın el ve ayaklarının kesilmesinden bir gün sonra iyileştiğini iddia etse -Rafil'nin açık ifadesine göre- yemin etmeye gerek olmaksızın saldırgan şahsın ["şahıs, yaranın sirayet etmesinden öldü"] sözü kabul edilir.

 

6. Veli, [mağdurun ölümü için] herhangi bir sebep belirtmese bakılır: Yarasının iyileşmesi mümkün olacak kadar zaman geçmişse yeminle birlikte velinin belirttiği sebeple öldüğü kabul edilir. Yaranın iyileşme si mümkün olmasa, saldırgan ın "yaranın sirayet etmesinden / benim öldürmem sonucunda öldü" sözü kabul edilir. İbnü'l-Mukrı "yeminle birlikte" demiştir. Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin de belirttiği üzere saldırgan, maktulün kendisinin öldürmesiyle öldüğünü iddia etmişse bu zahirdir. Yaranın sirayet etmesiyle öldüğünü iddia etmişse tıpkı buna benzeyen önceki meselede olduğu gibi yeminsiz olarak sözü kabul edilir.

 

7. Veli, saldırgan şahsa "onu sen yarasının iyileşmesinden sonra öldürdün, dolayısıyla üç diyet ödemen gerekir" dese, saldırgan ise "aksine yarasının iyileşmesinden önce öldürdüm, dolayısıyla bir diyet ödemem gerekir" dese, iyileşmiş olması mümkün durumda ise her biri kendi iddia ettiği şeye dair yemin eder. Suçlunun yemin etmesiyle üçüncü diyet düşer. Onun yemin etmesi üçüncü diyetin düşmesini sağlamıştır. Velinin yemin etmesi ise iki diyetten daha az ödenmesi ihtimalini bertaraf etmiş olup bu yemin ikiden fazla diyeti gerekli kılmaz. Şayet yaranın iyileşmesi mümkün değilse, görünür durum esas alınarak suçlu yemin eder.

 

8. Aynı şekilde kişi bir şahsın elini kesse ve o şahıs ölse, saldırıyı yapan şahıs, kendisi üzerine yarım diyetten daha fazla diyet gerekmesin diye ölen kişinin ölümü için kesme dışında mesela "derhal öldürme özelliğine sahip bir zehir içmek" gibi bir sebep zikretse buna karşılık veli, şahsın organ kesmesi sonucunda yakınının öldüğünü iddia edip saldırganın tam diyet ödemesi gerektiğini ileri sürse [hüküm ne olur? Bu konuda mezhep içinde iki görüş vardır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre, saldırgan şahıs, kişinin ölümü için bir sebep belirlemiş olsun ya da olmasın yeminle birlikte velinin sözü kabul edilir; çünkü aslolan ölüm için başka bir sebebin olmamasıdır. Bu genel kural, "aslolan beraet-i zimmettir" genel kuralına öncelenmiştir; çünkü suçun işlendiği kesindir.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: Daha önceki meselede, orada belirtilen şartla velinin "yakınım başka bir sebeple öldü" sözünün kabul edilmesi doğru görüş olarak kabul edilmişti. Buna kıyasla burada saldgırganın sözünün kabul edilmesi gerekirdi, çünkü aslolan başka bir sebebin olmamasıdır.

 

Buna şöyle cevap verilir: Diğer meselede velinin sözünü orada belirtitğimiz şartla kabul ettik; çünkü suçlu görünür durum açısından zimmetini iki diyet borcuyla meşgul etmiştir, bu iki diyetten birini düşürecek olan "yaranın sirayeti sonucu ölüm" gerçekleşmemiştir. Dolayısıyla şahsın ölümünü, velinin belirttiği sebebe bağlamak daha güçlüdür. Çünkü velinin iddiası "suçlunun zimmetinin borçla meşgul olması" şeklindeki başka bir genel kuralla da desteklenmektedir.

 

9. Suçlu, şahsın elini kestikten sonra dönüp adamı öldürse ve yaranın iyileşmesinden önce onu öldürdüğünü, dolayısıyla kendisi üzerine bir diyetin gerekli olduğunu idida etse, veli ise yaranın iyileşmesinden sonra öldürdüğünü iddia ederek bir buçuk diyetle yükümlü olduğunu iddia etse yeminle birlikte suçlunun sözü kabul edilir; çünkü aslolan yaranın iyileşmemiş olmasıdır.

 

10. Veli ve şahsın iki elini veya bir elini kesen şahıs, iyileşmenin mümkün olduğu kadar bir zamanın geçip geçmediği konusunda anlaşmazlığa düşseler, yeminle birlikte bunun mümkün olduğunu inkar edenin sözü kabul edilir; çünkü aslolan bunun olmamış olmasıdır.

 

11. Bir kimse bir şahsın parmağını kesse, mağdur parmağını tedavi ettirdikten sonra eli düşse, yaralı şahıs "yaradan dolayı kangren oldu" dese, suç işleyen kişi "kullandığın ilaçtan dolayı kangren oldu" dese, görünür durumdan hareketle yeminle birlikte yaralı şahsın sözü kabul edilir. Ancak uzmanlar "bu ilaç diri olan eti de ölmüş olan eti de yer [kangren yapar]" derlerse o zaman yeminle birlikte saldırganın sözü kabul edilir.

 

12. Bir kimse bir şahsın bedeninde kemik görünecek şekilde iki farklı yara açsa, sonradan bu iki yara arasındaki engeli kaldırsa, bütün bunları kasten veya kasıt benzeri bir fiille yapsa, üzerine bir erş tazminatın gerekli olması için iki yara arasındaki engeli yaralar iyileşmeden önce kaldırdığını iddia etse, yaralı şahıs ise yaraların iyileşmesinden sonra bunu yaptığını dolayısıyla üç tane "mudiha" tazminatı gerektiğini iddia etse bakılır:

 

> Zamanın kısalığı sebebiyle yaranın iyileşmemiş olması mümkün ise yeminle birlikte suçlunun sözü kabul edilir.

> Aksi taktirde yani zamanın uzun olması sebebiyle yaranın iyileşmemesi imkansız ise yaralı şahıs, bunun yaranın iyileşmesinden sonra gerçekleştiğine dair yemin eder ve birinci ve ikinci yaralamalar için -her iki durumda da görünür olandan hareketle- iki erş ödemek gerekli olur.

 

[Zayıf] bir görüşe göre, yaralar iyileştikten sonra iki yara arasındaki engeli kaldırdığı için üçüncü bir tazminat daha gerekir; çünkü engeli kaldırdığı kendisinin itirafıyla sabit olmuş, yaraların iyileştiği ise mağdurun yeminiyle sabit olmuş, böylece üçüncü bir mudiha yarası tazminatı gerekli olmuştur.

 

ilk görüşü kabul edenler buna şu şekilde cevap vermişlerdir: Onun yemini, iki erşten daha azını def etmekte olup üçüncü bir erşi gerekli kılmaz.

 

Son Hükümler

 

Mağdur "aradaki engeli ben kaldırdım", "bir başkası kaldırdı" dediği halde suçlu "ben kaldırdım" veya "yaranın sirayet etmesi sonucu kalktı" dese yeminle birlikte mağdurun sözü kabul edilir; çünkü iki yaralama fiili iki erş tazminatını gerektirir. Görünür durum açısından her ikisi de gerekli olup devam etmektedir.

 

Suçlu "ben yalnızca bir yara açtım" dediği halde mağdur "aksine iki yara açtın, ben de bu iki yara arasındaki engeli kaldırdım" dese yeminle birlikte suçlunun sözü kabul edilir; çünkü aslolan zimmetin beri olmasdır ve ona daha fazla tazminatı gerektirecek bir durum da mevcut değildir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

KlSASTA HAK SAHİBİ OLAN VE UYGULATACAK OLAN KİŞİ