DİYETLER |
TAZMİNATIN GEREKLİ OLDUĞU
DURUMLAR
Nevevi, hür bir kimseye
yönelik yapılan saldırı fiillerinde [dince] belirlenmiş erş [diyet] konusunu
bitirdikten sonra "fasıl" şeklinde başlık koyarak, herhangi bir erşin
belirlenmediği durumlar ile kölelere yönelik saldırı fiilleri konusunu ele
almıştır.
A. Dince Bir Diyetin /
Erşin Belirlenmediği Durumlar
Dince bir diyet
belirlenmemiş olan konularda tazminat ödemek gerekir.
Tazminat, diyetin bir
bölümü olup bunun oranı can diyetine göre, [zayıf] bir başka görüşe göre ise
suça maruz kalan organın oranına göre belirlenir. Bu mağdur şayet mevcut
vasıflarıyla birlikte köle olmuş olsaydı işlenen suçun meydana getireceği
azalmanın değerine oranı esas alınarak belirlenir.
Dince herhangi bir
organa yönelik saldırı söz konusu olduğunda erş belirlenmiş ise o organa
yönelik ödenecek tazminat, din ce belirlenen erş miktarına ulaşamaz. Şayet
ulaşıyorsa, hakim kendi içtihadıyla tazminatı bir miktar düşürür. Şayet uyluk
gibi dince bir erş belirlenmemiş bir organa yönelik saldırıda bulunulursa onun
için ödenecek tazminat can diyetinin miktarına ulaşamaz.
Tazminat yaranın
iyileşmesinden sonra belirlenir. Şayet herhangi bir eksiklik kalmamışsa
iyileşmeye en yakın olan eksiklik durumu dikkate alınır. [Zayıf] bir görüşe
göre bunu hakim kendi içtihadıyla belirler. [Bir başka zayıf] görüşe göre ise
bu durumda tazminat ödenmez.
Kemiği gösteren
yaralamada olduğu gibi dince [karşılığında erş belirlenmiş olan] yaralamada, bu
yaranın etrafında meydana gelen fiziksel görünümdeki bozukluk o yaralamaya tabi
olur.
Erş belirlenmemiş olan
yaralamada daha doğru görüşe göre tek başına tazminat ödenir.
255. Tazminat, mal
ödemeyi gerektiren yaralamalarda [birazdan belirtilecek şartlar dahilinde]
gerekli olur. Bu ifademizle "altın dişi sökmek" gibi yalnızca tazir
gerektiren yaralamalar dışarıda kalmıştır.
256. Tazminat,
karşılığında dince belirli bir diyet tayin edilmemiş olan ve dince belirlenmiş
olan miktara oranı bilinmeyen şeylerde gerekli olur. Şayet oranı biliniyorsa
örneğin yaralama, "kemiği gösteren" veya "vücut boşluğuna
giden" yaralama sınırında ise bunun oranı ile tazminattan hangisi daha
fazla ise o ödenir.
İbnü'l-Kasım şöyle
demiştir:
Bu kayda ihtiyaç
olmadığı söylenebilir; çünkü bu durumda olan ödemeye tazminat denmez. Bu, hür
bir kimsenin köle gibi düşünüldüğü durumdur. Nevevi'nin bu bölümde diyetler
konusunun en başında söylediği şu söz buna işaret etmektedir: "Kemiği
gösteren yaralamadan önceki yaralamalarda bunun kemiği gösteren yaralamaya
oranı bilinebiliyorsa onun erşinden söz konusu miktarda ödeme yapmak gerekli
olur, aksi taktirde tazminat ödenir."
Bu, Nevevi'nin esas
aldığı görüşe göre açık olan bir hükümdür. Şayet daha doğru olan görüşü yani,
"bu durumda diyetteki oran ile tazminat arasından hangisi daha fazla ise
onu ödemek gerekir" görüşünü kabul edersek bu kaydı koymak şarttır; çünkü
hangisinin daha fazla olduğunun bilinmesi için kişinin köle olarak kabul edilip
değerinin belirlenmesi şarttır.
[Karşılığında dince
belirlenmiş belirli bir bedelolmayan yaralama] tazminatına [Arapça'da
"hükmetme" anlamına gelen] "hükumet" adı verilmiştir; çünkü
bu [bedelin ödenmesi], hakimin hüküm vermesi ile kesinleşmektedir. Hakim
dışında başka birisi bu konuda ictihad etse bunun etkisi olmaz.
Tazminat konusu, dince
miktarı belirlenen diyetlerden sonra zikredilmiştir; çünkü rütbe bakımından
ondan sonra gelir. Çünkü tazminat, birazdan belirtileceği üzere diyetin bir
parçasıdır.
Gazali bu meseleyi
konunun başında zikretmiştir. Rafii "konunun düzgün bir şekilde ele
alınmış olması için burada zikredilmesi daha uygundur." demiştir. Nevevi
de Ravdatü't-talibin'de böyle yaparak konuyu bu bölümde zikretmiştir.
257. Tazminat diyetin
bir kısmı olup daha doğru görüşe göre can diyetine oranla belirlenir.
[Zayıf] bir görüşe göre
ise suçun işlendiği organa oranla belirlenir.
Bu oran belirlenirken,
mağdur bir köle olmuş olsaydı onun mevcut vasıflarıyla birlikte vücut
bütünlüğüne yönelik olarak işlenen bu suçun, onun değerinde ne kadarlık bir
eksiltme meydana getireceği dikkate alınır. Bunu şöyle örneklendirebiliriz:
Kişi şahsın eline yönelik saldırıda bulunsa, mağduru bir köle olarak
düşündüğümüzde bu saldırı olmadığı zamanda onun değerinin ne kadar olacağı
belirlenir. Mesela bu değer 100 dirhem olsun.
Daha sonra onun
değerinin, suç işlendikten sonra ne kadar olduğuna bakılır. Mesela 90 dirhem
olsun. Arada 1/10 (% 10) fark vardır. Şu halde can diyetinin onda biri ödenir.
Bu da mağdur hür ve Müslüman bir erkek ise 10 deve yapar. Bu hükmün gerekçesi
şudur: Kişinin bedeninin bütünü diyet ödenmek suretiyle tazmin edildiğine göre
bedenin parçaları da diyetin parçaları ile tazmin edilir. Nitekim satılan malda
kusur çıkması meselesinde de böyledir.
İkinci görüşe göre oran
belirlenirken can diyeti değil, suça maruz kalan organ dikkate alınır. Buna
göre el diyetinin onda birini ödemek gerekir. Bu da beş deve yapar. Suç, bir
parmağa karşı işlenmişse bir deve ödenmesi gerekir. Parmağın boğumuna karşı
işlenmişse, baş parmak dışındaki parmaklarda bir devenin üçte biri ödenir.
Benzer durumlar da buna kıyaslanır.
Tazminatı belirlemek
için kişinin köle olarak tasavvur edilmesine ihtiyaç bulunduğunda alimler şöyle
demişlerdir: "Dinde sabit bir erşi bulunmayan suçlarda köle, hür şahsın
kendisine kıyaslanacağı bir asıldır. Nitekim dinde sabit bir erşi bulunan
suçlarda da hür kimse, kölenin kendisine kıyaslanacağı bir ası! olur. "
258. Tazminatın da diyet
gibi para şeklinde değil deve olarak ödenmesi gerekir.
259. Değerin
belirlenmesine gelince, Nevevi ve başkalarının ifadesinden bunun para ile
belirleneceği anlaşılmaktadır. Ancak İmam Şafii' nin açık ifadesi bunun deve
şeklinde belirleneceği yönündedir. O şöyle demiştir: "Bir kızın bekaretini
giderme durumunda şöyle bir işlem yapılır: Bu kız cariye olsaydı -mesela- 50
deve değerinde olurdu. Onun bekaretinin gitmesi, değerinde ne kadarlık bir azalma
meydana getirir? Şayet onda birlik bir azalma meydana getirirse beş deve ödemek
gerekir. Bundan daha az veya çok bir azalma meydana getireceği söylenirse o
zaman onun ödenmesi gerekir." Bulkini bunu naklettikten sonra şunları
söylemiştir: "İmam Şafii, diyette devenin asılolduğu şeklindeki genel
kuralına uygun hareket etmiştir."
Not: Görüş ayrılığı, suçun, dinde belirli bir erşi
bulunan bir organa yönelik işlenmesiyle ilgilidir. Şayet göğüs, uyluk vb. gibi
belirli bir erşi bulunmayan organa yönelik olarak işlenmiş se tazminat
kesinlikle can diyeti üzerinden dikkate alınır.
Bir kadının sakalı olsa
ve kadına yapılan saldırıyla bu sakallar giderilse, sakalların çıktığı yerde
bir zedelenme meydana gelse, bu sakalların değeri, yaşlı olup da sakalıyla süslenen
kölenin durumu dikkate alınarak belirlenir. Çift cinsiyetli şahsın durumu da bu
konuda kadın gibidir.
Kişi fazlalık olan bir
diş veya parmağı koparsa ve bundan dolayı mağdurun bedeninde herhangi bir
eksilme meydana gelmese bu organ arkasında aslı organ bulunmayan fazlalık
olarak takdir edilir ve mağdur da bu özelliği dikkate alınarak değerlendirilir.
Daha
sonra fazlalık organ
kesilmiş halde değeri belirlenir. Aradaki fark bu şekilde ortaya çıkar; çünkü
fazlalık olan diş de yüzü çeker [göçmesini önler] ve bunun da vücuda kattığı
bir tür fiziksel güzellik söz konusudur.
Oranın dikkate alınması
kuralından şu durum istisna edilir: Kişi fazladan bir ucu bulunan bir parmak
boğumunu kesse bu durumda parmak boğumunun diyeti yanında hakimin kendi
içtihadıyla belirleyeceği bir tazminat ödenir. Mümkün olmadığından orantıya
bakılmaz. Rafii şöyle demiştir: "Burada -tıpkı fazlalık olan dişte
yapıldığı gibi- asli organ olmaksızın fazlalık organın değerinin belirlenmesi,
sonra da aslı organ olmaksızın değerinin belirlenmesi mümkündü. Yahut da
kadının sakalının erkeğin sakalına benzetilmesinde olduğu gibi asli organa
benzetilebilirdi. Kadında çıkan sakal, vücutta fazlalık olan organ gibidir.
Erkeğin sakalı ise aslı organ gibidir."
Hocam Remli buna şu
şekilde cevap vermiştir: Biz böyle yaptığımız taktirde bu, suçluya zarar
verecek şekilde fazlalaşacaktır; çünkü bunun erşi söz konusu yöntemle
artmaktadır.
260. El ve ayak gibi
kendisi için belirli bir erşin söz konusu olduğu organa yönelik saldırı
sebebiyle tazminat ödemek gerekli olduğunda bunun miktarı o organ için
belirlenen erş miktarına ulaşmaz, ta ki organ mevcut olarak kaldığı halde o
organa yapılan saldırı, bizzat organın kendisinin tazmin edildiği bedel ile
tazmin edilmiş olmasın. Buna göre parmak boğumunu yaralama veya boğumun
tırnağını elden koparma durumunda ve parmağı uzunlamasına yaralama durumunda
ödenecek tazminat, o organın diyetinden daha az yapılır. Karın vb. organlara
yönelik olarak işlenen, vücut boşluğuna ulaşan yaralamaların tazminatı, vücut
boşluğuna ulaşan yaranın erşi kadar yapılmaz.
261. Şayet tazminat,
organ için belirlenen erş miktarına ulaşıyorsa hakim, kendi içtihadıyla
tazminatta bir miktar indirim yapar, ta ki belirtilen mahzur ortaya çıkmış
olmasın. Cüveyni'nin belirttiğine göre-ki İbnü'l-Mukrı de bunu esas almıştır-
bu indirim, "mal" adı verilebilecek en küçük şey miktarınca olamaz.
İbnü'r-Rif'a ise bunun en alt miktarının satım bedeli veya mehir olabilecek bir
malolduğunu yani "malolarak edinilebilecek en düşük şey" olduğunu
belirtmiştir.
262. Uyluk, kol, sırt,
avuç gibi, saldırıya maruz kalması halinde dince kendisine yönelik belirli bir
erş tayin edilmemiş bir organa veya ona tabi olan bölüme yönelik saldırı
gerçekleştirildiğinde bunun için ödenecek tazminatın, can diyeti miktarına
ulaşmamış olması şarttır. Bilineceği üzere zaten bu organlara yönelik saldırı
can diyeti miktarına ulaşmaz; çünkü bütün parçadan daha büyüktür. Bundan kasıt,
tazminatın belirli bir organın erşine ulaşmamasıdır. RafiI'nin Beğavı'ye tabi
olarak belirttiğine göre tazminat erşten büyük de olsa böyledir. Oysa İmam
ŞafiI'nin ifadesi bunun, organ ın diyeti miktarına ulaşmamasını
gerektirmektedir.
263. Saldırıya maruz
kalan organ, avuç içinin parmaklara tabi olması gibi, karşılığında erş ödenen
bir organa tabi ise bunun için ödenecek tazminatın, dince belirlenmiş diyet
miktarına ulaşmaması şarttır. Şayet avuç için ödenecek tazminatla birlikte parmak
diyeti miktarına ulaşırsa bu caiz olur; çünkü avucun savunma ve toplama
menfaati parmağın menfaatinden daha fazladır. Nitekim felçli el için ödenecek
tazminat sağlam el diyetine ulaşamaz ama bir parmağın diyetine ulaşması veya
bundan fazla olması caizdir.
264. Kolun avuç gibi
kabul edilmeme sebebi, kol sebebiyle ödenecek tazminatın, parmakların diyetine
ulaşmaması içindir. Çünkü parmaklara tabi olan organ kol değil avuçtur. Bu
sebeple kişi başkasının elini bilekten kesse, parmakları koparan kimse üzerine
gerekli olan diyet kadar diyetle yükümlü olur.
265. Kişi, bir şahsın
elini dirsekten kesse, diyetle birlikte aynı zamanda kol tazminatını da ödemesi
gerekir.
266. Mağdura ödenecek
tazminatı belirlemek için onun köle olduğunu varsayarak değeri belirlenir,
ancak bu değer belirleme işlemi yaranın iyileşmesinden önce değil sonra
yapılır. Çünkü yara, sirayet ederek ölüme sebep olabileceği gibi dince
belirlenmiş bir diyetin ödenmesini gerektiren bir duruma da ulaşabilir. Bu
durumda ödenmesi gereken şey tazminat değil o diyet olur.
267. Varanın
iyileşmesinden sonra organın işlevinde ve fiziksel güzelliğinde herhangi bir
eksilme kalmaz ve kişinin [köle olarak düşünülmesi halindeki] değerine olumsuz
bir etkisi olmazsa [hüküm ne olur? Bu konuda mezhep içinde üç görüş
bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Kişinin yarasının
iyileşmesine en yakın olan eksiklik durumu göz önünde bulundurulur.
Şayet eksiklik ancak
kanın akması halinde söz konusu oluyorsa, kişinin değerini o durumu dikkate
alarak değerlendiririz ve yarasını da kanlı bir şekilde dikkate alırız.
Not: Yaranın iyileşmesine en yakın eksiklik
halinin dikkate alınması şunu gerektirir: "Şayet fazlalık dişin sökülmesi,
kadında sakalların yolunması fiillerinde olduğu gibi fiil sebebiyle herhangi
bir eksilme söz konusu olmamışsa herhangi bir şey ödemek gerekmez." Bu
kastedilmemiştir.
Yara hafif olup kanın
akması durumunda bile kişinin değeri üzerine herhangi bir etkisi yoksa yalnızca
tazir uygulanır. Bu durum, el-Vasit'te belirtildiği üzere kişinin bedeninde herhangi
bir izin kalmadığı tokat ve darbeye benzemektedir. Çünkü burada taz-
minatın dayanağını
teşkil eden değer belirleme imkanı kalmadığından zorunlu olarak böyle
yapılmıştır. et- Tetimme adlı eserde belirtildiğine göre bu durumda hakim,
kendi içtihadıyla bir miktar belirler. Bulkini bunu tercih etmiştir.
İkinci görüş
[Zayıf] bir görüşe göre
bu durumda meydana gelecek eksikliğin miktarını hakim kendi içtihadıyla
belirler. Böylece işlenen suç, bedelsiz kalmamış olur.
Üçüncü görüş
[Zayıf] bir başka görüşe
göre bu durumda tazminat ödenmez. Tıpkı vücutta iz bırakmayan vurma ve tokat
gibi durumlarda olduğu gibi tazir uygulamak gerekli olur. İbn Süreye bu görüşü
tercih etmiş, Cüveyni de "kıyasa uygun olan görüş budur" demiştir.
268. Kemiği ortaya
çıkaran veya beyin zarına kadar ulaşan yaralamalarda olduğu gibi din tarafından
bir erş belirlenen yaralamalarda, yaranın iki yanında oluşan fiziksel çirkinlik
de erşe tabi olur, bunun için ayrıca bir tazminat ödenmez; çünkü kişi fiziksel
çirkinliğin oluştuğu bölgenin tümünde kemiği ortaya çıkaran yaralama yapmış
olsaydı, bunun için ödenecek erş dışında bir şey gerekli olmayacaktı.
Not: Bu hüküm, çirkinlik kemiğin görüldüğü bölgede
oluştuğunda söz konusu olur. Şayet baş kemiğini ortaya çıkaran yaralamada
fiziksel çirkinlik kişinin yüz veya ensesine doğru oluşmuşsa bu çirkinlik,
yaralamanın diyetine dahil olmaz. İki görüşten tercihe şayan olan budur. Barızı
de bunu sahih kabul etmiştir; çünkü fiziksel görünümdeki çirkinlik, yaranın bulunduğu
bölgenin dışına taşmıştır. eş-Şerhu '[-kebir'deki ifade de buna işaret
etmektedir.
Fiziksel çirkinliğin,
yaranın erşine tabi olması hükmünden şu durum da istisna edilir: Bir kimse bir
şahsın alnında kemiğini ortaya çıkaracak şekilde yaralama yapsa ve bu yaralama
sebebiyle kişinin kaşları da gitmiş olsa, suçlu şahıs kemiği ortaya çıkaran
yaralamanın erşi ile fiziksel görünümdeki çirkinlik ve kaşları giderme için
ödenecek tazminattan hangisi fazla ise onu öder. Rafii ve Nevevi bunu
Mütevelli'den aktarıp onaylamışlardır.
Bir kimse bir şahsın
bedeninde bir yara meydana getirse ve bu yaranın yanında da dinde belirli bir
erşi bulunan vücut boşluğuna ulaşan bir yaralama yapsa, yaranın yanında kemiği
gösteren bir yaralama bulunması halinde olduğu gibi diyet oranı ile tazminattan
hangisi fazla ise onu ödemesi gerekli olur.
269. Kanayan yara gibi
karşılığında belirli bir erş bulunmayan yaralarda yaranın etrafında meydana
gelen fiziksel çirkinlik için daha doğru görüşe göre yaranın tazminatından ayrı
bir tazminat daha ödetilir. Çünkü belirlenmiş olan erş ve onun gibi
değerlendirilen bede llerin aksine burada tazminat, çirkinliğin kendisine tabi
olması konusunda zayıf düşmektedir.
Diğer görüşe göre ise
tıpkı belirlenmiş erşte olduğu gibi burada da çirkinlik, yaralama tazminatına
tabi olur.
Not: Et bağlayan yara Nevevi'ye itiraz olarak
ileri sürülmüştür. Zira et bağlayan yaralamalarda, eş-Şerhu'!-kebir'in bu
bölümünde "daha doğru" olduğu belirtilen görüşe göre erş, kemiği
gösteren yaralamaya göre belirlenir. O halde fiziksel çirkinleşme tazminatının
yaranın erşine tabi sayılması bakımından bu yaralama da tıpkı kemiği gösteren
yaralama gibidir.
Bazı ayrıntılar:
1. Bir kimse bir şahsa
vurduğu veya tokat attığında bu sebeple karşı tarafın fiziksel görünümünde bir
çirkinleşme meydana gelmese vuran şahsa tazir uygulanması gerekir.
Şayet vurma mahallinin
kararması veya morarması gibi fiziksel bir çirkinleşme meydana gelmiş ve bu
durum yaranın iyileşmesinden sonra da kalmışsa tazminat ödenmesi gerekir.
2. Baş ve yüz dışında
vücuttaki kemiklerden biri kırılıp sonra kaynadığında geride herhangi bir iz
kalmamışsa [bu saldırı için ödenecek tazminat belirlenirken] kırık, daha önce
de geçtiği üzere iyileşme zamanına en yakın tarihteki durumu ile
değerlendirilir. Kırılmanın izi kalmışsa -ki çoğunlukla görülen budur- o zaman
tazminat ödemek gerekir. Kırık yamuk bir şekilde kaynamış olur da suçlu şahıs,
kemik düzgün kaynasın diye tekrar kırarsa, şayet kendisinin kırma yetkisi yoksa
bundan dolayı başka bir tazminat daha ödemesi gerekir; çünkü bu yeni bir
saldırı kabul edilir.
3. Vücutta tüylerin /
kılların bittiği yeri [tüy bitmeyecek şekilde] zedeleme durumunda bakılır:
Sakal ve saç tüylerinde olduğu gibi bu tüyler insanı fizikselolarak güzel
gösteriyorsa [bu zedeleme sebebiyle] tazminat ödemek gerekir. Koltuk altı
tüylerinde olduğu gibi vücuttan giderilmesi vücudu güzelleştiren tüyler söz
konusu ise -her ne kadar İbnü'I-Mukrl'nin görüşünün zahirinden tazminat
ödeneceği anlaşılıyor olsa dadaha doğru görüşe göre tazminat ödenmez. Bununla
birlikte Maverdi'nin belirttiği üzere haksız saldırı sebebiyle kişiye tazir
cezası uygulamak gerekir. Tüylerin çıktığı bölge zedelenmemiş olursa herhangi
bir tazminat ödenmez; çünkü bu durumda genellikle tüylenme yeniden olur.
4. Tazminat gerektiren
ve gerektirmeyen saldırılara ilişkin ölçü şudur: Saldırı vücutta zaaf veya
fiziksel görünümde çirkinlik gibi bir iz bırakmışsa bu saldırı tazminatı
gerektirir. Daha doğru görüşe göre iz kalmamış olsa bile tazminat gerekir. Bu
durumda iyileşme öncesindeki en yakın eksiklik dönemi dikkate alınır. Saldırı
tüyleri giderme ve tokat atma örneklerinde olduğu gibi yaralama ve kemik
kırmanın söz konusu olmadığı bir saldırı ise tazminat söz konusu olmayıp bu
durumda tazir uygulanması gerekir.
B. Kölelere Yönelik
Saldınların Tazmini
Nevevi, tazminat
konusunu ele aldıktan sonra kölelere yönelik saldırılar konusunu ele almıştır;
çünkü her iki konu da bir takdirin [kıymet belirlemenin] bulunması bakımından
ortaktır. Bununla birlikte Nevevi "gasp" bölümünde konuyu
buradakinden daha geniş almıştır. Burada konuyu tekrar ele almasının sebebi
şunu açıklamaktır: Köleye yönelik saldırı bazen "gasp" bölümünde
açıklandığı gibi köleye el koymak suretiyle bazen de burada olduğu gibi
[bedenine yönelik saldırıda bulunmak suretiyle] olur.
Nevevi şöyle demiştir:
Köleyi öldürme durumunda
onun değeri ödenir.
Kölenin canına yönelik
saldırı dışındaki saldırılarda, şayet bu saldırı hür kişiye karşı yapıldığında
karşılığında bir erş belirlenmemişse o zaman kölenin değerinde meydana gelen
eksilme tazmin edilir. Karşılığında erş belirlenmişse bunun kölenin değerine oranı
ödenir. İmam Şafii'nin bir görüşüne göre kölenin değerinde meydana gelen
eksilme ödenir.
Kişi kölenin erkeklik
organını ve yumurtalarını kesse, İmam Şafii'nin daha güçlü görüşüne göre
kölenin değerinin iki katını öder. Diğer görüşe göre ise kölenin değerinde
meydana gelen eksilmeyi öder. Şayet herhangi bir eksilme meydana gelmemişse bir
şey ödemez.
270. İster erkek ister
kadın olsun, can dokunulmazlığına sahip olan bir kölenin [öldürülmesi
durumunda] canı karşılığında kölenin değeri ne ise -hangi miktara ulaşırsa
ulaşsın- bu değer ödenir. Saldırı ister kasten ister yanlışlıkla yapılmış olsun
fark etmez. Kölenin değeri, hür bir kimsenin diyetinden fazla olsa bile -tıpkı
diğer telef edilen mallarda malın değeri ödendiği gibi burada da- kölenin değeri
ödenir.
271. Kölenin değeri
ödenirken, [hür kimsenin diyetinde ağırlaştıma yapıldığı gibi] ağırlaştırılma
yapılmaz.
272. Mürted köleyi
öldürme durumunda tazminat ödenmez. el-Beyan adlı eserde şöyle denilmiştir:
"Mezhebimizde, satılması sahih olduğu halde telef edilmesi halinde
herhangi bir şey ödemenin gerekli olmadığı bundan başka bir şey yoktur. "
273. Kölenin canı
dışında organlarını veya organların işlevlerini yok etme durumunda [iki ihtimal
söz konusudur. Hüküm de buna göre belirlenir:]
Birinci ihtimal
Bu saldırı hür bir
insana karşı yapılmış olsaydı karşılığında belirli bir erş ya da erşe tabi
tazminat söz konusu değil ise o zaman kölenin kusursuz haldeki değerinde
meydana gelen eksilme ne ise o tazmin edilir. Bu tazminat, -tıpkı hür şahısta olduğu
gibi- kölenin bütün değerine veya organının değerine ulaşamaz.
İkinci ihtimal
Kemiği gösteren yaralama
veya organ kesme gibi hür bir insana karşı yapıldığında karşılığında bir erş
söz konusu ise [hüküm ne olur? Bu konuda İmam Şafii'ye ait iki görüş
bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Bu saldırının diyete
oranı ne ise, köle için de saldırının onun değerine oranı ödenir. Çünkü biz
tazminatı belirlerken, aradaki farklılığın miktarını tespit etme konusunda hür
şahsı köleye kıyaslıyoruz. Kıyaslanan için durum böyle olunca, kıyasa esas
aldığımız köle için evleviyetle böyle olur. Ayrıca kölenin [Allah'a karşı
kullukla] yükümlü olması da gösteriyor ki o, pekçok hükümleri bakımından [bir
mal gibi değerlendirilmeyip] hür şahsa benzemektedir. Bu sebeple miktarlar
konusunda da biz onu hür şahsa benzetiriz. Buna göre kölenin elini kesme
durumunda değerinin yarısı ödenir. İki elini kesme durumunda değerinin tümü
ödenir. Bir parmağını kesme durumunda değerinin onda biri ödenir. Kemiği ortaya
çıkaran yaralamada değerinin yirmide biri ödenir. Kıyas da bu şekilde yapılır.
Not: Nevevi'nin "aksi taktirde bu yaralamanın
kölenin değerine oranı ödenir" ifadesi tek bir saldırıda veya ilk
saldırıda oluşan yara iyileştikten sonra gerçekleştirilen ikinci saldırıda söz
konusudur. Şayet ilk saldırı iyileşmemişse, örneğin kişi değeri 1000 dirhem
olan bir kölenin bir elini kesse, kölenin değeri bu kesme sonucunda 800 dirheme
düşse, daha güçlü görüşe göre saldırgan şahsa 500 dirhem tazmin ettiririz.
Çünkü bu, kölenin değerinin yarısıdır. Başka bir şahıs kölenin yarası
iyileşmeden onun diğer elini kesse, köle bu saldırılar sonucunda ölmemiş olsa
bu durumda diğer şahsa 400 dirhem değil, ilk şahsa ödettiğimiz tazminatın
yarısı olan 250 dirhemi ödettiririz; çünkü ilk saldırı tam olarak yerleşmeden
ikinci saldırı gerçekleştiği için ilk saldırı sebebiyle meydana gelen eksikliği
bir ölçüye bağlamak mümkün olmamıştır. Biz ilk saldırıda sanki kölenin
değerinde yarı yarıya bir eksiklik meydana gelmiş gibi değerinin yarısını
ödemeyi gerekli kılmıştık; çünkü kölenin değeri, yara iyileşmeden belirlenmez.
Bu sebeple diğer şahıstan kalanın yarısı alınır. Bunun etkisi, diğer şahsın
kölenin boynunu vurması durumunda ortaya çıkar.
İkinci görüş
Nevevi'nin
"gasp" bölümünde "İmam Şafii'nin eski görüşü" şeklinde
belirttiği diğer bir görüşe göre bu durumda da kölenin değerinde meydana gelen
eksilme neyse o tazmin edilir; çünkü köle tıpkı hayvan gibi mülkiyete konu olan
bir maldır.
274. Nevevi daha sonra
yukarıdaki her iki görüşü esas alarak meseleye ilişkin ayrıntılar vermiştir.
Buna göre bir kimse bir kölenin erkeklik organını ve yumurtalarını yahut hür
bir kimseye karşı yapıldığında iki tane diyet ödenmesini gerektiren organlarını
kesse yukarıda daha güçlü olarak belirtilen ilk görüşe göre bu ikisini kesme
sebebiyle hür bir kimseye iki diyet ödemek gerekli olduğu gibi burada da
kölenin değerinin iki katını ödemek gerekir.
İkinci görüşe göre ise
tıpkı hayvana yapılan saldırıda olduğu gibi kölenin değerinde meydana gelen
eksilme tazmin edilir. Şayet kölenin değerinde bir eksilme meydana gelmezse
veya kölenin hadım edilmiş olmasına insanların rağbet etmesi sebebiyle bu
saldırıdan dolayı kölenin değerinde artış meydana gelirse bu ikinci görüşe göre
herhangi bir şey ödemek gerekmez; çünkü herhangi bir eksilme meydana
gelmemiştir. Bu görüşün İmam Şafii'nin eski görüşü mü yoksa tahric yoluyla
çıkarılmış bir görüş mü olduğu konusunda ihtilaf edilmiştir. Şu halde ilk
görüşü "mezhepte esas alınan", "İmam Şafii tarafından açık
olarak ifade edilen", "İmam Şafii'nin yeni görüşü" şeklinde
nitelemek daha uygundur.
Son Hükümler
Maverdi şöyle demiştir:
"Yarısı hür olan
bir şahsın organına yönelik saldırı yapıldığında hür bir kimsenin organı için
ödenen diyetin yarısı ve kölenin organı için ödenenin yarısı ödenir. Buna göre
böyle bir şahsın eli koparılsa diyetin dörtte biri ile değerinin dörtte biri
ödenir. Bir parmağı koparılsa diyetinin yirmide biri ile değerinin yirmide biri
ödenir. Hürriyetin fazla veya eksik olması durumuna göre kıyas bu şekilde
uygulanır."
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN