MUĞNİ’L-MUHTAC

DİYETLER

 

ADAM ÖLDÜRMEDE DİYETİN MİKTARI

 

1. Hür, Müslüman, can dokunulmazlığı bulunan, suç sayılan fiil sebebiyle annesinden ölü olarak ayrılmış cenin olmayan bir kimseyi kendisinde kölelik bulunmayan bir şahıs öldürdüğünde diyet olarak yüz deve ödemek gerekir. Çünkü Yüce Allah, yukarıda zikredilen ayette diyetten söz etmiş, Resulullah (s.a.v.) da Amr b. Hazm'a gönderdiği mektupta bu diyetin ne olduğunu şu şekilde açıklamıştır:

 

> Öldürmede yüz deve [diyet] vardır. (Nesai, Kasame, 4838; İbn Hibban, Tarih, 6559. İbn Hibban hadisin sahih olduğunu söylemiştir)

 

İbn Abdilberr ve başkaları bu konuda icma bulunduğunu ve diyeti 100 deve olarak ilk belirleyen kişinin [peygamberimizin dedesi] Abdülmuttalib olduğunu belirtmiştir. Bir başka görüşe göre ise bunu ilk olarak belirleyen kişi cahiliye döneminde kırk yıl boyunca hacıları Müzdelife'den Mina'ya gelinceye kadar ağırlayan, onlara yardım eden Ebu Seyyare' dir.

Şeriat bu uygulamayı onaylayarak devam ettirmiştir.

 

"bair" [deve] kelimesi "vasiyet" bölümünde de geçtiği üzere hem erkek hem de dişi deve için kullanılır.

 

Diyet, insanların bağlı olduğu dine göre ve erkeklik dişilik durumuna göre değişse de [öldürülen kimsenin] fazilet veya düşüklüğüne göre değişmez. Köleye karşı işlenen suçta ise [kölenin değerine göre değişiklik gösteren] farklı değerler söz konusudur.

 

2. Tembellik sebebiyle namaz kılmayı terk eden, muhsan olduğu halde zina eden bir kişiyi bir Müslüman öldürse [bu öldürme sebebiyle] diyet de keffaret de gerekmez.

 

3. Katil, -özgürlük sözleşmesi yapmış da olsa- maktulden başkasına ait bir köle veya ümmü veled ise o zaman kölenin değeri ve öldürülen şahsın diyetinden hangisi daha düşük ise o verilir. Şayet kişi kısmı köle ise hür olduğu yönü itibarıyla ona uygun düşen -mesela- yarım veya üçte bir diyet öder. Köle olduğu yön itibarıyla da diyetten hissesine düşen ile değerinden hissesine düşen içinden hangisi daha az ise onu öder.

 

 

Ağırlaştırılmış diyet ödenen durumlar

 

4. Diyeti ağırlaştıran bir takım durumlar söz konusu olabilir. Bunlar şu beş sebepten biridir:

 

> Öldürmenin kasten olması,

> Kasıt benzeri olması,

> Harem bölgesinde olması,

> Haram aylarda olması,

> Evlenme haram olacak derecede yakın birinin öldürülmesi.

 

 

Noksan diyet ödenen durumlar

 

5. Şu dört sebepten birinin bulunması durumunda ise diyet noksan olarak ödenir:

 

> Dişilik,

> Kölelik,

> Cenini öldürmek,

> Kafirlik.

 

İlk durumda diyet yarı yarıya azalır, ikinci durumda öldürülen kölenin değeri ödenir. Üçüncü durumda [ileride açıklanacak olan] "gurre" adı verilen diyet ödenir. Dördüncü durumda ise üçte bir veya daha azına iner. Bu konu ileride açıklanacaktır.

 

İkincisinde diyetin noksan olarak ödeneceği ifadesi yaygın duruma göre söylenmiş olup kimi durumlarda kölenin değeri diyetten daha fazla olabilir.

 

Nevevi konuya ilk kısımla başlamıştır.

 

 

Ağırlaştınımış diyet olarak ödenen develerin niteliği

 

6. Kasten öldürme durumunda [diyet olarak ödenecek] develer üç gruba ayrılır. Bu öldürme ister kısası gerektirsin isterse babanın çocuğunu öldürmesi örneğinde olduğu gibi kısası gerektirmesin hüküm fark etmez. Burada üç gruba ayırmaktan kasıt -bazısı diğerinden daha fazla olsa bile- develeri üç kısım yapmaktır. Nitekim Nevevi bunu şu sözleriyle açıklamıştır:

 

[Üç gruba ayrılan 100 deve şu şekilde olmalıdır:]

 

> 30 tane 4 yaşına basmış dişi deve,

> 30 tane 5 yaşına basmış dişi deve,

> 40 tane gebe deve.

 

Bunun delili TirmizI' nin buna dair rivayetidir. (Tirmizi, Diyat, 1387)

 

Bu diyet üç açıdan ağırlaştırılmıştır:

 

> Diyetin öden me yükümlülüğünün suç işleyen kimsenin [akılesine değil] kendisine ait olması,

>Peşin olması,

> Yaş açısından.

 

Not:  Nevevi"nin ifadesinden bunun yalnızca adam öldürme diyetine özgü olduğu anlaşılmaktaysa da bu kastedilmemiştir. Aksine öldürme dışında organlara yönelik işlenen kast! suçlarda da belirlenen diyet üç kısma aynlır. İmam Şafii bunu e!-Ümm ve Muhtasaru'l-Müzeni'de açık olarak belirtmiş, alimlerimiz de bu konuda ittifak etmişlerdir.

 

 

Hafifletiimiş diyetin niteliği

 

7. Yanlışlıkla öldürme durumunda diyet için ödenecek develer beşe ayrılır:

 

> 20 tane 2 yaşında dişi deve,

> 20 tane 3 yaşında dişi deve,

> 20 tane 3 yaşında erkek deve,

> 20 tane 4 yaşında dişi deve,

> 20 tane 5 yaşında dişi deve.

 

Bunun delili de Tirmizi ve başka hadisçilerin rivayetidir.

 

Not:  Nevevi:'nin ifadesi 20 tane 4 yaşında erkek deve ve 20 tane 5 yaşında erkek devenin yeterli olacağı izlenimini verse de bu görüşü ileri süren olmamıştır. Arapça' da "hiqaq" ifadesi erkek ve dişi develer için kullanılsa da ciza' ifadesi yalnızca erkeklere aittir. "Cezea" kelimesinin çoğulu "cezeat"tır. Bunu Ezrai ve başkaları söylemiştir.

 

8. Bu diyet üç açıdan hafifletilmiştir:

 

> Diyet [öldüren kişinin kendisi üzerine değil] akıle üzerine gereklidir,

> Vadeli olarak ödenir,

> [Üç gruba değil] beş gruba ayrılır.

 

 

Yanlışlıkla Öldürmede Ağırlaştırılmış Diyet Ödenmesi

 

Üç durumda yanlışlıkla adam öldürme diyeti ağırlaştırılır. Nevevi bunların ilki ile konuya başlayarak şöyle demiştir:

 

 

a. Harem Bölgede Adam Öldürmek

 

9. Kişi Mekke'deki harem bölgede yanlışlıkla birini öldürse, diyet olarak ödenecek develeri 3 grup şeklinde öder; çünkü harem bölgesinin güvenlik konusunda bir etkisi vardır. Nitekim harem bölgesinde öldürülen av hayvanından dolayı ceza ödemek gereklidir. Bu konuda şunlar arasında bir fark yoktur:

 

> Öldürenin veya öldürülenin harem bölgesinde olması,

> Harem bölgesinin dışında iken atış yapıldığı halde okun harem bölgesinde iken şahsa isabet etmesi,

> Kişi ve onun atış yaptığı şahıs helal bölgede olduğu halde okun, atış yapılan kişiye doğru giderken harem bölgesinin hava sahasından geçmesi,

 

> Katil veya maktulün vücudunun bir bölümünün haremde bir bölümünün helal bölgede olması.

 

Bunu av hayvanına benzetmek Bulkinl'nin de belirttiği üzere bu hükümleri gerektirmektedir.

 

10. Mütevelli'nin belirttiğine göre kMir bir kimse harem bölgede öldürüldüğünde katil, ağırlaştırılmış diyet ödemez; çünkü kMirin harem bölgesine girmesi yasaktır. Bir zaruret sebebiyle girmesi gerekmişse onu öldürme karşılığında ödenecek diyet ağırlaştırılır mı yoksa bunun nadir bir durum olduğu mu söylenir? İkincisi daha uygundur.

 

11. "Harem bölge" ifadesi "ihrama girme "yi dışarıda bırakmaktadır; çünkü ihramlının dokunulmazlığı arızı olup kalıcı değildir.

 

12. "Mekke" ifadesi daha doğru olan "Medine'de av hayvanı öldürmenin cezası yoktur" görüşüne dayalı olarak Medine'yi dışarıda bırakmaktadır.

 

 

b. Haram aylarda adam öldürmek

 

13. Yanlışlıkla öldürme fiili gerçekleşse bile diyetin ağırlaştırıldığı ikinci durum haram aylarda adam öldürmektir. Nevevi bunu şu şekilde ifade etmiştir:

 

Kişi haram aylar olan Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarında adam öldürmüş olsa yine diyet ağırlaştırılır.

 

Zilkadeye insanların savaş yapmaksızın oturdukları için [oturmalı anlamına gelen] zilkade ismi verilmiş, Zilhicce'ye de içinde hac yapıldığı için [hadı anlamına gelen] zilhicce adı verilmiştir. Muharrem ayına, içinde savaş yapmak için [haram kılınmış anlamına gelen] muharrem kelimesi verilmiştir. Bir görüşe göre ise o ayda İblis' e cennet haram olduğu için bu isim verilmiştir. Bunu el-Müsta'zeb yazarı belirtmiştir. Aylar içinde yalnızca Muharrem ayının başında eliHam takısı vardır; çünkü ayların ilkidir. Adeta eliHam takıs! getirilerek "mübteda olan bu ay, senenin ilk ayıdır" denilmiştir. Receb kelimesinin çoğulları "eracib", "recaib", "rucub" ve "recebat" şeklindedir. Bu aya esamm ve esabb adı da verilmiştir.

Ravdatü'l-fukaha adlı eserde şöyle denilmiştir: "Allah hiçbir ümmete Receb ayı içinde azap etmemiştir." Bu görüş şöyle reddedilmiştir: Allah, Nuh kavmini Sa'lebI'nin de belirttiği üzere Receb ayında boğmuştur.

 

Bu aylarda öldürülen kişinin diyeti, üç tür deveden oluşur [yani ağırlaştırılmış diyet ödenir].

 

Haram ayların sayısı konusunda NevevI'nin zikrettiği tertip ve bunu farklı iki sene içinde yapması, Müslim şerhinde de belirttiği üzere doğru olandır. KAfeliler bunu tek bir sene içinde sayarak şöyle demişlerdir: Muharrem, Receb, Zilkade ve Zilhicce.

 

İbn Oıhye şöyle demiştir: Görüş ayrılığının etkisi şurada görülür:

 

Kişi haram aylarda peşpeşe oruç tutmayı adamış olsa ilk görüşe göre zilkade ayında başlar, İkinci görüşe göre muharrem ayında başlar.

 

14. Haram ayda ok fırlatan bir kimsenin oku başka bir ayda diğer şahsa isabet etse veya tersi olsa veya kişi bir şahsı haram ayda yaralayıp diğer bir ayda o şahıs ölse, yahut tersi olsa İbnü'l-Mukrı'nin İrşad adlı eserindeki ifadelerinden anlaşıldığına göre harem bölgesi konusunda geçtiği üzere bu durumda da diyetin ağırlaştırılması gerekir.

 

 

c. Evlenmesi haram olacak derecede yakınını öldürmek

 

15. Diyet develerinin üç bölüm halinde ödeneceği durumların üçüncüsü şudur: Bir kimse annesi ve kız kardeşi gibi evlenmesi haram olacak derecede bir yakınını öldürdüğünde [diyetL, üç grup deve halinde [ağırlaştırılmış olarak] ödenir.

 

Yani yukarıda belirtilen üç durumda maktulün diyeti belirtildiği şekildedir.

 

Bunun delili şudur: Sahabeden adı Abdullah olanlar [Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mesud] ve başkaları, ayrıntılar konusunda ihtilaf etmiş olsalar da bu üç durumda diyetin ağırlaştırılması gerektiği konusunda ittifak etmişler, diğer sahabllerden buna karşı çıkan da olmamış ve böylece icma gerçekleşmiştir. Böyle bir durum ictihadla bilinebilecek bir husus olmayıp ancak Hz. Peygamber (s.a.v.)'den öğrenilmiş olabilir.

 

16. Nevevi, "evlilik haram olacak derecede yakın" ifadesi ile şu iki durumu dışarıda bırakmıştır:

 

> Yalnızca evlilik haramlığı bulunduğu halde akrabalığın olmadığı durum. Örneğin kişinin kendisine sıhriyet veya süt emme yoluyla evlenmesi haram olan birini öldürmesi durumunda diyetin ağırlaştınlmayacağı ittifakla kabul edilmiştir.

 

> Yalnızca akrabalık bulunduğu halde evlilik haramlığının olmadığı durum. Mesela kişinin amca ve dayı çocuklarını öldürmesi durumunda Rafii ve Nevevi'nin "daha doğru" olarak kabul ettikleri görüşe göre diyet ağırlaştınlmaz. Çünkü ikisi arasında akrabalık bakımından farklılık vardır. Bulkin!, evlilik haramlığı olmasa bile yalnızca akrabalığın bulunmasıyla yetinerek diyeti ağırlaştırma görüşünü tercih etmiştir.

 

Not:  Nevevi'ye itiraz olarak şu husus zikredilebilir: Bir kimse aynı zamanda süt kardeşi olan amca oğlunu veya aynı zamanda karısının annesi olan amca kızını öldürse bu durumda söz konusu kişi hem akraba hem de evlenilmesi haram olan şahıs olduğu halde diyet ağırlaştırılmaz; çünkü burada evlilik haramlığı akrabalıktan kaynaklanmamıştır. Bu durumda evlilik haramlığını "akrabalıktan kaynaklanan" şeklinde kayıtlamak daha uygundur.

 

Kadının ve can dokunulmazlığı bulunan zımmınin öldürülmesi veya organının koparılması durumunda da diyetin ağırlaştırılması veya hafifletilmesi söz konusu olabilir. Yine can diyetine nispetle yaralama diyetinde de söz konusu olabilir.

 

Köle öldürme durumunda malı açıdan bir ağırlaştırma ya da hafifletme söz konusu olmayıp mütekavvim diğer malların telefine kıyasla telef günündeki değerinin ödenmesi gerekir.

 

Alimlerin mutlak ifadesi harem bölgesinde cenin öldürmeyi de kapsamış olmakla birlikte Harem bölgesinde ce nin öldürme durumunda diyette ağırlaştmlma söz konusu olmaz. Şeyh Ebu Hamid bunu açık olarak ifade etmiştir. İmam Şafii'nin ifadesinden anlaşılan anlam ise buna aykmdır.

 

Rafiı ve Nevevi'nin ifadelerinden aksi anlaşılmakla birlikte Zerkeşl'nin, Maverdl'nin açık ifadesi olarak aktardığına göre bilirkişi tarafından belirlenen tazminatlarda ağırlaştırma söz konusu olmaz.

 

Nevevi'nin öldürmeyi "yanlışlıkla" şeklinde kayıtlaması, ağırlaştırmanın yalnızca bu durumda görüleceğine işarettir. Kasten veya kasıt benzeri öldürmelerde ise ağırlaştırma yapılmaz. İmranl'nin belirttiği üzere bu konuda görüş ayrılığı yoktur. Çünkü [kasten ve kasıt benzeri öldürmede zaten ağırlaştmlmış diyet vardır, dolayısıyla] -kasame uygulamasındaki yeminlerde olduğu gibi- bir şey ağırlaştırma konusunda son noktaya geldiğinde artık daha fazla ağırlaştırmayı kabul etmez. Bunun bir benzeri de "büyük olan şey büyültülmez" kuralıdır. Örneğin [bir necaseti] üç kere yıkama hükmü, köpeğin bir şeyi yalamasından dolayı uygulanmaz Bunu Demıri ve Zerkeşi söylemiştir.

 

Çocuk veya akıl hastası temyiz gücüne sahip olsa ve bu ikisi haram ayda bir şahsı öldürse veya evliliği haram olan bir akrabasını öldürse [hüküm ne olur?]

 

İbnü'r-Rif'a şöyle demiştir: "Bu şahıslara develerin üç grup yapılması şeklinde bir diyet ağırlaştmlması uygulanacağını nakil olarak görmedim. Bir ihtimalolarak bu düşünebileceği gibi diyetin ağırlaştmlmaması da düşünülebilir; çünkü ağırlaştırma ancak yanlışlıkla ve kasıt benzeri adam öldürmede söz konusudur. Oysa bu gibi şahısların "kasıt benzeri" adam öldürmeleri söz konusu olamaz. Bunlar gibi değerlendirilenin yok sayılması daha önceliklidir. "

 

İlk ihtimal daha güçlüdür. ibnü'r-Rif'a'nın "bu şahısların kasıt benzeri adam öldürmeleri söz konusu olamaz" ifadesi kabul edilemez; çünkü normalde ölüme yol açmayan bir yöntemle belirli bir şahsa yönelik belirli bir fiil yapmayı kastettiklerinde [şahıs ölmüş olursa] bu fiil "kasıt benzeri adam öldürme" olur.

 

17. Yanlışlıkla adam öldürmede diyetin ağırlaştırılması söz konusu asa bile bunu akıle, vadeli olarak öder. Ağırlaştırılmış diyet akıle üzerine gerekli olunca ağırlaştırılmış olmayan diyet evleviyetle böyle olur. Akılenin ne olduğu, ertelemenin nasılolacağı ve buna ilişkin delil bir sonraki bölümde gelecektir.

 

18. Kasten adam öldürme durumunda [şayet kısas uygulanmazsa] diyeti-tıpkı diğer telef edilen malların bedelinde olduğu gibisuçlu kendi malından ve peşin olarak ödemekle yükümlüdür.

 

19. Kasıt benzeri adam öldürme durumunda diyet akıle tarafından vadeli olarak ödenir. Bu diyet iki açıdan hafifletilmiş, bir açıdan ağırlaştırılmıştır. Ağırlaştırıldığı yön, üç gruptan deve ödenmesidir. Bunun delili Ebu Davud'un Amr b. Şuayb aracılığıyla onun babası ve dedesinden rivayet ettiği şu hadistir:

 

Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Kasıt benzeri öldürmenin diyeti, kasıtlı öldürmenin diyeti gibidir. Bunu yapan kimse [kısas yoluyla] öldürülmez.(Ebu Davud, Diyat, 4565)

 

Bu diyetin akıle üzerine gerekli olması ve vadeli olarak ödenmesinin sebebi ilgili bölümde gelecektir.

 

Kasıt benzeri adam öldürme, yanlışlıkla öldürme ile kasıtlı öldürmenin arasında yer aldığından bir açıdan kendisine bunun hükmü verilmiştir.

 

20. Diyet olarak ödenecek develerde;

 

> Satım akdinde satıcıya geri vermeyi gerektirecek ölçüde kusurlu deve kabul edilmez.

> Hasta deve kabul edilmez.

 

Diyet ödemesi gereken kişinin develeri kusurlu bile olsa hüküm böyledir; çünkü dinde develer [herhangi bir kayıtla kayıtlanmaksızın] mutlak olarak belirlenmiştir. Bu durum, develerin kusursuz olmasını gerektirir.

 

Diyet bu konuda zekat ve kefaretten farklıdır; çünkü zekat bizzat malın kendisine bağlıdır. Keffarette ise amaç köleyi bağımsız hareket edebilsin diye kölelikten kurtarmaktır. Bu sebeple kölenin işinde ve bağımsız hareket etmesinde etkili olabilecek noktalarda kusursuz olması dikkate alınmıştır.

 

Not:  "Hasta" ifadesinin "kusurlu" ifadesine atfedilmesi, "özelolanın genelolana atfedilmesi" kabilindendir. Veya bu, develerin zektitta olduğu gibi alınabileceği vehmini ortadan kaldırmak için bu şekilde zikredilmiştir. Zira Nevevi zekatta şöyle demiştir: "Hasta ve kusurlu deve ancak kendi mislinden alınır."

 

21. Diyette hak sahibi olan kimse, malını bağışlama ehliyetine sahip bir kimse ise kendisine ödenecek diyet develerinin hasta ve kusurlu olmasına razı olursa bu şekilde ödenebilir; çünkü hak ona ait olduğundan kendi hakkını düşürebilir.

 

22. Diyette hak sahibi olan kişi, gebe olarak verilmesi gereken develerin gebe olduğunu inkar ettiğinde, telef edilen malların değerini belirleme meselesinde olduğu gibi devenin gebe olup olmadığı işin uzmanı olan güvenilir iki kişinin ifadesiyle sabit olur.

 

23. Hak sahibi, bu iki kişinin sözlerine dayanarak veya develerin gebe olduğu konusunda borçluyu tasdik ederek develeri aldıktan sonra deve, hak sahibinin yanında ölse, karnı yarıldığında yavrusunun olmadığı anlaşılsa, hak sahibi bunun değerini deveyi veren şahsa tazmin eder, kendisi de hamile haldeki deve bedelini ondan alır. Bu, tıpkı sipariş edilen malın, şart koşulandan farklı bir şekilde çıkması durumuna benzer.

 

24. Deve öldükten sonra ve henüz karnı yarılmadan önce devenin gebe olup olmadığında taraflar anlaşmazlığa düşse, bunu tespit etmek için devenin karnı yarılır, bundan sonraki hüküm de çıkan sonuca göre olur.

 

25. Diyet ödeyen kişi devenin yavrusunun alacaklı tarafından düşürüldüğünü iddia etse örneğin "cenin, deve senin yanındayken düşürülmüş" dese, hak sahibi "hayvan gebe değildi" dese, cenin düşürülmüş olması imkan dahilinde olsa bakılır:

 

o Şayet develeri alan kişi iki uzman şahsın "bu deve gebedir" sözüne dayanarak diyeti almış sa veren şahsın sözü kabul edilir; çünkü onun sözü, uzmanların ifadeleriyle desteklenmiştir.

 

> Şayet ceninin düşmüş olam imkanı yoksa veya mümkün olmakla birlikte alacaklı olan şahıs, develeri ödeyen şahsın "bu deve gebedir" sözünü tasdik ederek almışsa ilk durumda yeminsiz olarak ikinci durumda yeminle birlikte hak sahibinin sözü kabul edilir; çünkü görünür durum kendisini desteklemektedir.

 

26. Daha doğru görüşe göre beş yaşından küçük gebe deve verilmesi yeterli olur; çünkü her ne kadar normalde deve beş yıldan önce gebe kalmazsa da neticede buna da "gebe" adı verilmektedir. Diğer görüşe göre ise yaygın durum dikkate alınır.

 

Not:  Görüş ayrılığı, rıza bulunmadığı taktirde söz konusudur. Şayet alacaklı bunu almaya razı olursa o zaman kesinlikle caiz olur.

 

27. [Diyet olarak ödenecek develer hangi develerdir? Bu konuda mezhep içinde farklı görüşler bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Gerek suçlu gerekse onun akılesi olsun diyet olarak deve vermesi gereken kimsenin develeri varsa diyet bu develerden alınır, başka develerden vermekle yükümlü tutulmaz; çünkü bu, yardımlaşma amacıyla alınan bir malolduğu için kişinin elinde olandan alınır.

Nitekim zekat da kişinin elindeki nisap türlerinden alınır.

 

İkinci görüş

 

[Zayıf] bir görüşe göre diyeti ödeyecek kişinin bulunduğu bölgede veya kabilesinde yaygın olan develer hangisi ise -kişinin kendi develeri bunlardan değilse- yaygın olarak bulunan develerden ödenir; çünkü diyet, telef edilen bir şeyin bedelidir. Ödenecek bedelin, telef eden kimsenin malının ölçü olarak belirlenmesi doğruya uzak bir durumdur. Cüveyni bu görüşü tercih etmiştir.

 

Kişinin develeri o bölgede yaygın olarak bulunan develerdense o zaman diyetin o develerden alınacağı ittifakla kabul edilmiştir.

 

28. Diyet ödemesi gereken kişinin develeri yoksa yaygın olarak bulunan bir bedevi kabilesinin develerinden diyeti öder; çünkü develer, telef edilen canın bedeli olduğundan tıpkı diğer telef edilen şeylerin değerleri konusunda olduğu gibi bunun da yaygın olarak bulunan bedel üzerinden ödenmesi gerekir.

 

29. O bölge veya kabilede diyet olarak ödenmesi yeterli olacak nitelikte deve yoksa, diyeti ödeyecek kişinin bulunduğu bölgeye en yakın olan kabilelerin develerinden diyet ödenir.

Yükümlü olan kişi o develeri [satın alarak] -tıpkı fıtır sadakasında olduğu gibi- kendi bölgesine nakletmekle yükümlüdür. Ancak develerin değeri ile birlikte nakletme masraflarının toplamı, develerin bulunmadığı bölge veya kabiledeki emsal fiyattan daha fazla ise o zaman diğer bölgeden deve getirmesi gerekmez. Bu, İbnü'l-Mukrl'nin de esas aldığı görüş olup "namazların kısaltılabileceği uzaklık" şeklinde ölçü beli demekten daha iyidir.

 

30. Diyet olarak bir tür deve verilmesi gerektiğinde ödeyecek olan kişi ile alacaklı arasında karşılıklı rıza olmadıkça borçlu, başka bir türden deve verme veya [develeri değil de] değerini verme yoluna gidemez.

 

Not:  Nevevi'nin mutlak ifadesinin zahirinden, kişinin ödemesi gereken deve türünün misline, onun daha düşüğüne veya üstününe yönelme arasında fark olmadığı anlaşılmaktadır ki eş-Şerhu'l-kebir ve Ravdatü't-talibin'de bu, açık olarak belirtilmiştir.

[Zayıf] bir görüşe göre ödenmesi gerekenden daha üst nitelikte deve verildiğinde alacaklı bunu almaya zorlanır. Maverdi ve başkaları bu görüşü esas almıştır.

 

Daha önce sulh bölümünde şu hüküm geçmişti: Diyet olarak ödenmesi gereken develere karşılık olarak başka bir şey üzerinde karşılıklı rıza ile sulh yapmak caiz değildir; çünkü bu develer bilinmemektedir. İbnü'r-Rif'a oradaki hükmü "niteliği bilinmiyorsa" şeklinde yorumlamış, buradaki hükmü ise "niteliği biliniyorsa" şeklinde yorumlamıştır. Bu uygun bir yorumdur.

 

Daha önce geçtiği üzere kişinin devesi bulunmadığında o bölgede yaygın olan develer üzerinden diyet ödenir. Bu, el-Mühezzeb, el-Beyan ve başka eserlerde yer alan hükümdür.

Ravdatü't-talibin'de yer alan ve eş-Şerhu'l-kebir'de et-Tehzib'ten aktarılan bilgiye göre kişi bu ikisi arasında muhayyerdir. Nevevi'nin burada esas aldığı görüş daha uygundur.

Hocamız Zekeriya el-Ensarı de Menhecü't-Tullab adlı eserinde bunu esas almıştır.

 

Yapılan açıklamaların zahirinden anlaşılacağı üzere kişinin kendi elindeki develer kusurlu ise, diyet olarak verilecek develer onun bulunduğu bölgede yaygın olarak hangi develer varsa onlardan olur. Zerkeşi ve başkaları ise şöyle demiştir: "Bu böyle değildir, bu durumda kişinin kendi devesinin türünden kusursuz deve verilmesi gerekir. Maverdi bunu tek görüş olarak belirtmiş, İmam Şafii de el-Ümm'de bunu açık olarak ifade etmiştir."

 

Kişinin develeri farklı türden ise o zaman hangisi daha çok ise ondan alınır, eşit ise diyet ödeyecek olan kişi hangisini seçerse ondan ödenir. Bulunduğu bölgedeki deve türlerinde farklılık olduğunda da hüküm böyledir.

 

31. Diyet için ödenecek develer;

 

> Hakikaten bulunmasa yani develerin tahsil edilmesi gereken yerde hiç olmasa,

> Yahut şer'an bulunmasa yani emsal satım bedelinden daha fazla bedel karşılığında buhunsa,

 

[Bu iki durumda hüküm ne olur? Bu konuda İmam Şafii'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

İmam Şafii'nin eski görüşüne göre dinarı bulunan kimseler 1.000 dinar, dirhemi bulunan kimseler ise 12.000 gümüş dirhem öderler.

 

Bunun delili şu hadistir:

 

> Altını olanlar üzerine bin dinar, gümüşü olanlar üzerine on iki bin dirhem [gerekir}. (Hakim Nisaburı, Müstedrek, Zekat, 1, 396; İbn Hibban, Tarih, 6559)

 

İbn Hibban ve Hakim, Amr b. Hazm'dan naklettikleri bu hadisin sahih olduğunu belirtmişlerdir.

 

Not:  Nevevi'nin ifadesinden suçlunun altın ya da gümüş ödeme seçeneklerinden dilediğini seçebileceği anlaşılmaktadır. Cüveyni'nin görüşü bu şekildedir. Çoğunluğun görüşü ise benim açıklamada belirttiğim şekildedir. Hadis de bunu göstermektedir.

 

Şayet ağırlaştırılmış diyet ödenmesi gerekiyorsa, örneğin kişi harem bölgesinde birini öldürmüş veya kasten birini öldürmüşse bu ağırlaştırma sebebiyle [dinar ve dirhem miktarında] arttırma yapılır mı? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmakta olup daha doğrusuna göre arttırma yapılmaz; çünkü develerde diyetin ağırlaştınlması yalnızca yaş ve nitelik konusunda yapılmış olup sayı yönünden değildir. Bu sayı ve nitelik özelliği ise dirhem ve dinarlarda bulunmamaktadır. İmam Şafii'nin eski görüşünün doğru olmadığına dair delilolarak ileri sürülen hususlardan birisi de budur.

 

İkinci görüş

 

İmam Şafii'nin yeni görüşüne göre, ödenmesi gereken şey, miktarı neye ulaşırsa ulaşsın develerin tesliminin gerekli olduğu zamandaki değeridir. Çünkü bu, telef edilen bir şeyin bedeli olup aslını bulmanın mümkün olmadığı durumda onun kıymeti ödenir. Oevelerin değeri o bölgede yaygın olarak kullanılan para birimi üzerinden yapılır; çünkü bu para birimi başka paralara göre daha yakın ve ölçüsünü belirlemek daha kolaydır. O bölgede iki veya daha fazla para birimi olup herhangi biri daha yaygın değilse o zaman suçlu bu para birimlerinden dilediği üzerinden develerin kıymetini belirleme hakkına sahiptir.

 

Not:  Nevevi'nin "bulunduğu bölgedeki para birimi" ifadesi hakkında [farklı yorumlar söz konusu olmuştur.]

 

İbnü'n-Naklb şöyle demiştir

 

Bunun hangi belde olduğunu bilmiyorum; suçlunun beldesi mi, mağdurun beldesi mi, diyeti alacak olan velinin beldesi mi, kendisinden diyetin tahsil edilmesi gerekli olan [akıle vb.] kimselerin beldesi mi? Bu konuda herhangi bir açıklama görmedim. Bulkinı şöyle demiştir: "Nevevi'nin ifadesinden bunun, diyet ödemekle yükümlü olan kimsenin beldesi olduğu izlenimi doğmaktadır. Nitekim daha önce, "aksi taktirde bulunduğu bölgedeki yaygın develer üzerinden" ifadesi geçmişti." Durum Bulkinl'nin dediği gibi değildir. Burada bununla kastedilen, Nevevi'nin "şayet bulunamazsa" ifadesinden de anlaşılacağı üzere devenin bulunamadağı bölgedir.

 

Bundan kastedilen, şayet deve mevcut olsaydı tahsilin yapılmasının gerekli olduğu bölgedir; çünkü diyet, telef edilen bir şeyin bedeli olduğundan diyetin ağırlaştırılmasında bunun niteliği dikkate alınır.

 

32. Ödenmesi gereken develerin bir kısmı bulunursa mevcut olanlar alınır, kalanların da değeri alınır. Nitekim bir kimse, [telef ettiği bir malın] mislini ödemekle yükümlü olsa, bunun bir kısmı kendisinde bulunsa, bulunan kısım alınır, kalan kısmın değeri ödenir.

 

Not:  Bu, hak sahibi süre tanımadığında geçerli olacak bir hükümdür. Şayet hak sahibi "ben, develer bulununcaya kadar beklerim" derse o zaman ödeyecek kişinin bunun gereğini yapması gerekir; çünkü aslolan odur.

 

Develerin değeri alındıktan sonra bulunsa, diyeti tahsil eden kişi develeri alabilmek için elindeki değeri geri vermek istese, bir kere onu teslim almakla artık iş sona erdiğinden diğer şahsın bunu yapması gerekmez. Ancak develerin değeri henüz teslim edilmeden önce develer bulunursa o zaman Süleym [er-Razı] ve başkalarının, Müzenl'nin muhtasarında yer alan İmam Şafii'nin açık ifadasine tabi olarak açıkça belirttiği üzere develeri vermek tek seçenektir.

 

33. Hür olan kadın ve cinsiyeti belirlenemeyen çift cinsiyetli şahsın öldürülme ve yaralanma durumunda diyeti, kendi dininden olan hür bir erkeğin diyetin in yarısıdır.

 

 

Diyetin Eksiltildiği Durumlar

 

Nevevi, diyeti ağırlaştıran durumları bitirdikten sonra diyeti noksanlaştıran durumları ele almaya başlamıştır.

 

a. Dişi olmak

 

34. Bunlardan birisi dişiliktir. Bunun delili Beyhakl'nin rivayet ettiği "kadının diyeti, erkeğin diyetinin yarısıdır" rivayetidir.(Beyhaki, Diyat, VIII, 95)

 

35. Kadının yaralanması da öldürülme durumundaki diyet gibidir.

 

36. Çift cinsiyetli şahıs da kadın gibi değerlendirilmektedir; çünkü onun kadından daha fazla diyetinin olduğu şüphelidir.

 

37. Buna göre yanlışlıkla bir kadın veya çift cinsiyetli şahsı öldürme durumunda lOtane 2 yaşında dişi deve, lOtane üç yaşında dişi deve ... verilir.

 

38. Kadının veya çift cinsiyetli şahsın kasten veya kasıt benzeri olarak öldürülmesi durumunda LS tane 4 yaşında dişi deve, LS tane S yaşında dişi deve ve 20 tane gebe deve diyet olarak verilir.

 

Not:  Nevevi çift cinsiyetli şahsı yalnızca öldürme ve yaralama konularında kadın gibi değerlendirmiştir. el-Muharrer'de ise organlar da öldürme ve yaralama gibi değerlendirilmiştir. Nevevi, muhtemelen çift cinsiyetli şahsın organlar konusunda mutlak olarak dişi gibi değerlendirilmemesi sebebiyle bu ibareye yer vermemiştir. Zira kadının iki meme başını koparma durumunda tam diyet gerekir. Oysa çift cinsiyetli şahsın meme başlarını kopar ma durumunda kadın diyeti ile bilirkişi tarafından belirlenen diyet içinden hangisi daha az ise o verilir. Yine çift cinsiyetli şahsın dişilik organının iki kenarını kopar ma durumunda da -kadının aksine- böyledir.

 

b. Kalir olmak

 

39. Yahudi, Hristiyan, antlaşmalı gayri müslim, eman alarak İslam ülkesine giren gayri müslimin her birinin diyeti şayet can dokunulmazlığına sahipse ve kendisiyle evlenmek helal ise; gerek can gerek diğer konulardaki diyeti Müslümanın üçte biridir. Can konusunda böyle olmasına ilişkin hadis merfu olarak rivayet edilmiştir. İmam ŞafiI el-Ümm adlı eserinde, "Hz. Ömer ve Hz. Osman bu şekilde hüküm vermişlerdir" demiştir. Ayrıca bu, üzerinde icma edilen miktarın en azıdır. Bu miktar, Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından bildirilmeksizin sıfr akılla bilinemez.

 

40. Bunların kasten veya kasıt benzeri öldürülmesi durumunda 10 tane dört yaşına basmış dişi deve, 10 tane beş yaşına basmış dişi deve ve 13 tam 1/3 gebe deve verilir.

 

41. Bunların yanlışlıkla öldürülmesi ve diyetin ağır olmadığı durumunda 6 tam 2/3 tane iki yaşına basmış dişi deve, üç yaşına basmış erkek ve dişi deve, dört yaşına basmış dişi deve ve beş yaşına basmış dişi deve verilir.

 

Ebu Hanıfe'ye göre bunlara, Müslüman için ödenen diyet ödenir.

 

İmam Malik'e göre Müslümana ödenen diyetin yarısı ödenir.

 

Ahmed b. Hanbel'e göre kişi bu şahsı kasten öldürmüşse Müslümana ödenen diyet ödenir.

Yanlışlıkla öldürmüşse Müslümanın diyetinin yarısı ödenir.

 

42. Mürted olan ve emanı bulunmayan kimseler gibi can dokunulmazlığı bulunmayan şahsa gelince bu şahıslar her halükarda öldürülmeyi hak etmektedir.

 

43. Kendisiyle evlenilmesi helalolmayan kimsenin diyet açısından durumu Mecusinin durumu gibidir.

 

44. Organlar ve yaralamalar ise cana kıyasla belirlenir.

 

Not:  Şayet Yahudiler ve Hristiyanlar kendilerini kafir olarak kabul etmiyorsa Samiriler Yahudiler gibi, Sabiıler de Hristiyanlar gibidir. Aksi taktirde bunlar kitabı bulunmayanlar gibi değerlendirilir.

 

45. [İslam ülkesinde bulunmak için] eman almış olan Mecusinin diyeti, en düşük diyettir.

Bu, Hz. Ömer ve Hz. Osman'ın da belirttiği gibi bir Müslümanın diyetinin onbeşte biridir. Bu diyet ağırlaştınlacağı zaman iki tane dört yaşına basmış, iki tane beş yaşına basmış dişi deve ve iki tam üçte iki gebe deve verilir. Hafifletileceği zaman ise her bir yaştan bir tam 1/3 deve verilir.

 

Bunun gerekçesi şudur: Yahudi ve Hristiyanların bunlara göre beş yönden üstünlüğü söz konusudur:

 

> [Tahrif edilmeden önce] eski dönemde hak bir kitap ve dinlerinin bulunduğu konusunda icma vardır.

> Onların kadınlarıyla evlenmek ve kestiklerini yemek helaldir.

> Cizye ödemeleri karşılığında İslam ülkesinde kalmalarına müsaade edilir.

 

Mecusiler için bu özelliklerden yalnızca cizye karşılığında İslam ülkesinde oturma hakkı söz konusudur. Dolayısıyla onların diyeti Yahudi ve Hristiyanların diyetin in beşte biri kadar olmuştur.

 

Not:  Nevevi'nin [Arapça ifadede yer alan] "onda birin üçte ikisi" ifadesi, "beşte birin üçte biri" ifadesinden daha iyidir; çünkü üçte iki ifadesinde tekrar söz konusudur. Ayrıca ilk ifade daha kısa olduğundan matematikçilerin tasvibine de uygundur.

 

46. İslam ülkesine -örneğin elçi olarak gelmek gibi bir sebeplegüvence verilerek girmiş bulunan putperest, güneşe ve aya tapan kişi ve hiçbir dini benimsemeyen zındık da böyledir. Güvencesi olmayan kimsenin ise kanı hederdir.

 

47. Nevevi burada ehl-i kitaptan olan bir kimse ile putperestten dOğan kişinin diyetinden bahsetmemiştir. Burada daha şerefli olan dikkate alınarak kendisine ehl-i kitap diyeti verilir. İster babası ister annesi olsun fark etmez. Çünkü çocuk, ana-babadan hangisinin dini daha üstünse ona tabi olur. Tazminatta da ağırlaştırma tarafı ağır basar.

 

48. [İslam ülkesine] eman alarak giren bir kimseyi bu emanı sebebiyle öldürmek haramdır.

 

49. Belirtilen kimselerin kadınları ve çift cinsiyetli şahıslarının diyeti, erkeklerinin diyetinin yarısı kadardır. Nevevi, kadınların ve çift cinsiyetli şahısların hükmünü buraya yerleştirmiş olsaydı ifade bunların tümünü kapsayacaktı. Bu konuda ağırlaştırma ve hafifletme dikkate alınır.

 

50. [Kendisine İslam tebliği ulaşmamış olan kimsenin diyet açısından durumu nedir? Bu konuda iki rivayet bulunmaktadır:]

 

Birinci rivayet

 

Mezhep içinde esas alınan görüşe göre can dokunulmazlığı bulunan ve kendisine İslam'ın yani Hz. Muhammed'in daveti ulaşmamış olan bir kimse şayet aslı değiştirilmemiş bir dine bağlanmışsa onun dinine mensup olan kimselerin diyeti onun diyetidir. Şayet bu şahıs ehl-i kitaptan ise kitabı diyeti ödenir. Mecusi ise Mecusi diyeti ödenir.

 

Bir başka görüşe göre Müslüman diyeti ödenir; çünkü İslam fıtratı üzerine doğmuştur. Kendisinden İslam'a girmeme konusunda bir inat söz konusu değildir.

 

Bu görüş şu şekilde reddedilmiştir: Bu şahıs, yürürlükten kaldırılmış olan bir dine bağlandığından kendisi hakkında İslam'ın hükmü sabit olmamıştır. Bununla birlikte bir tür can dokunulmazlığı bulunmaktadır. Bu sebeple kendi dininden olan müste'men leman almış kimse] gibi değerlendirilmiştir. Şayet bu kişinin bağlı bulunduğu din halkının diyeti bilinmiyorsa İbnü'r-Rif'a'nın belirttiğine göre en düşük diyet ödenir; çünkü kesin olarak bilinen odur.

 

51. Kendisine İslam davetinin ulaşıp ulaşmadığı bilinmeyen bir kimsenin öldürülmesi durumunda bunun tazmin edilmesi konusunda iki görüş bulunmaktadır. Bu görüşler şu meseledeki görüş ayrılığına dayanır: "İnsanlar, şeriat gelmeden önce aslen mümin midir, kafir midir?"

 

Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin de belirttiği üzere mezhebi miz in hükmüne en uygun olanı -Ezral'nin aksine- tazmin edilmesidir; çünkü kişi İslam fıtratı üzere doğar. Buna göre bu şahıs için en düşük diyet miktarının ödenmesi gerekir.

 

52. Kişi değiştirilmiş olan bir dine bağlı kalmış olup kendisine buna muhalif başka herhangi bir din ulaşmadığı gibi herhangi bir peygamberin tebliği de ulaşmamıştır. Bu mesele el-Muharrer'de yer almamaktadır. Ravdatü't-talibin ve eş-Şerhu'l-kebır'de belirtildiğine göre bu meselede birkaç tarik bulunmaktadır. Nevevi'nin "mezhepte esas alınan görüş" ifadesi, her iki meseleye nazarandır. Hüküm değişmemektedir. Bu sebeple Nevevi şöyle demiştir:

Değiştirilmiş bir dine bağlanan kişinin diyet açısından durumu mecusinin durumu gibidir. Her ne kadar görüş ayrılığının mertebesi değişse de böyledir.

 

[Zayıf] bir görüşe göre kendi dinindekilerin diyetinin ödenmesi gerekir.

 

Bir başka görüşe göre herhangi bir şey gerekmez; çünkü bu kişi hak bir din e bağlı olmadığı gibi kendisinin Müslümanlarla herhangi bir anlaşması veya zimmeti söz konusu değildir.

 

Zerkeşi şöyle demiştir: "Mezhepte esas alınan görüşe göre zamanımızda Yahutilik ve Hristiyanlık dinlerine bağlı olan kimseler için Mecusilere ödenen diyetin ödenmesi gerekir; çünkü bu dinlerde değişiklikler olmuştur."

 

Yani onlarla evlenmek helal değilse hüküm böyledir.

 

Not:  Kendisine İslam daveti ulaşmamış olan bir kimseyi öldürmek caiz değildir.

Darulharpte Müslüman olup da Müslüman olduktan sonra imkan bulduğu halde bile olsa hicret etmeyen kimseyi öldürme durumunda onu öldürene kısas uygulanır; çünkü can dokunulmazlığı İslam' a girmekle gerçekleşmiştir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN