İDDETLER |
KAYıP ŞAHSIN KARISINA
İLİŞKİN HÜKÜMLER
Bir kimse kayıp olup
kendisinden haber alınamasa öldÜğÜ ya da karısını boşadığı kesin olarak bilininceye
kadar karısı başkasıyla evlenemez. İmam Şafii'nin eski görüşüne göre kadın dört
yıl bekler, sonra vefat iddeti bekler, bundan sonra evlenebilir. Bir hakim,
İmam Şafii'nin eski görüşüne göre hüküm verirse daha doğru görüşe göre İmam
Şafii'nin yeni görüşü doğrultusunda bu hüküm nakledilir.
Kadın bekledikten ve
iddetini geçirdikten sonra evlense ve ilk kocasının da lmüş olduğu anlaşılsa
daha doğru görüşe göre İmam Şafii'nin yeni görüşü doğrultusunda bu nikah sahih
olur.
100. Bir kimse karısının
yanından kaybolsa veya kaybolmamakla birlikte bir gece ya da gündüz vakti
ortalıktan gitmiş olsa yahut binmiş olduğu gemi parçalansa ve o kişiden haber
alınamayarak durumunun ne olduğu bilinmese [bu kişinin evliliğinin durumu
nedir?
Bu konuda İmam Şafii'ye
ait iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş _
Bu kişinin öldüğü kesin
olarak bilininceye veya feraiz bahsinde geçtiği üzere öldüğü sabit oluncaya
yahut da -Imam Şafii'nin yeni görüşüne göre- karısını boşamış olduğu kesin
olarak bilinceye kadar karısı başkasıyla evlenemez. Çünkü İmam Şafii'nin Hz.
Ali'den rivayet ettiğine göre o şöyle demiştir:
> Kayıp şahsın karısı
[kocasının kaybolmasıylal imtihan edilmiştir. O halde sabretsin ve [kocasının
öldüğü haberi] gelinceye kadar başkasıyla evlenmesin.(Beyhaki, İded, 7, 446)
İmam Şafii "biz de
buna göre hüküm veriyoruz" demiştir.
Böyle bir şey, Hz.
Peygamber (s.a.v.)'den duyulmaksızın [bir sahabe tarafından bile olsa] şahsı
bir görüş olarak söylenemez. [O halde Hz. Ali bunu peygamberimizden duymuş olmalıdır.]
Ayrıca kayıp olan şahsın
[aksine bir delilolmadığı sürece] hayatta kalması asıldır.
Burada "kesin bir
şekilde" derken kastedilen iki ihtimal içinden daha güçlü olanıdır. Buna
göre belirtildiği üzere iki güvenilir kimsenin haberiyle o şahsın öldüğü sabit
olsa bu yeterlidir. İleride "şahitlikler" bölümünde "bir
kimsenin ölümü konusunda toplumdaki yaygın haber kesinlik ifade etmese de
yeterli görülür" şeklindeki hüküm gelecektir.
Kayıp şahsın öldüğünü
-köle veya kadın bile olsa- güvenilir bir kimse haber verdiğinde diyaneten
kadının başkasıyla evlenmesi helal olur; çünkü bu bir şahitlik değil haber
vermedir.
Not: Eş-Şerhu'l-kebir ve Ravdatü't-talibin'in bu
bölümünde İmam ŞafiI'nin yeni görüşü herhangi bir kayıt zikredilmeksizin
verildiği halde RafiI ve Nevevi "feraiz" bölümünde "kayıplık
üzerinden bu şahsın daha fazla yaşayamayacağına dair bir zannın oluşacağı kadar
bir süre geçmediğinde" şeklinde kayıt konulmuştur. RafiI ve Nevevi şöyle
demiştir:
"Şayet bu kadar
süre geçerse, alimlerin ifadesinin zıt anlamından bu durumda kadının
evlenebileceği anlaşılmaktadır. Nitekim bu kişinin malının taksim edileceği
konusunda görüş ayrılığı yoktur." Bu, benim Nevevi'nin sözüne dair
yaptığım açıklamadan da anlaşılmaktadır.
İkinci görüş
İmam Şafii'nin eski
görüşüne göre kayıp olan şahsın karısı, o şahıstan haberin kesildiği tarihten
itibaren dört yıl süreyle bekler, sonra dört ay on gün boyunca vefat iddeti
bekler ve ardından evlenebilir. Çünkü Hz. Ömer bu şekilde hüküm vermiştir.
Beyhaki şöyle demiştir:
"Bunun benzeri Hz. Osman ve İbn Abbas'tan da (r.a.) rivayet edilmiştir.
[Bunun aklı delili de
şudur]: Kadın, kocasının cinselorganının kopuk olması, iktidarsız olması gibi
durumlarda cinsel ilişkide bulunaması sebebiyle [mahkemeye başvurarak] evliliğini
sonlandırma hakkına sahiptir. Burada bu durum [yani kocası ile ilişkide
bulunamama] zaten gerçekleşmiştir.
Not: Nevevi'nin ifadesinin zahirinden, hakim
tarafından süre verilmemiş olsa bile kocanın ölümün[e hükmedilmesin]den
itibaren dört yıl beklemenin yeterli olduğu anlaşılmaktadır.
İki görüşten biri budur.
Daha doğru görüşe göre ise hakimin süreyi başlatması gerekir.
Hakim durumun sabit
olmasından sonra süreyi başlatır da bu kadar süre geçerse hakimin kayıp şahsın
ölümüne ve ayrılığın gerçekleştiğine hükmetmesi gerekir.
Hakimin bu hükmü, tıpkı
kocanın iktidarsızlığı durumunda verdiği hüküm gibi hem hukuken hem de dinen
geçerli midir yoksa yalnızca dinen mi geçerlidir? Bu konuda iki görüş
bulunmaktadır.
Nevevi,
Ravdatü't-talibin'de şöyle demiştir: "Daha doğru görüşe göre ...
Ezrai şöyle demiştir:
Mezhebe en uygun olan, hakimin hükmünün yalnızca hukuken geçerli olmasıdır.
Zerkeşi şöyle demiştir:
Ümmüveled cariye de kişinin evli karısı gibidir. Kendisinden haber alınamayan kadının
durumu da kocanın durumu gibidir. Bu durumda koca o kadının kız kardeşiyle veya
o kadın dışında dört kadınla evlenebilir.
101. Bir hakim, İmam
Şafii'nin eski görüşüne göre hüküm verse yani kadın dört yıl bekledikten sonra
kocanın vefat ettiğine ve bu süreden sonra ayrılığın gerçekleştiğine hükmetse
[bu hüküm bozulur mu? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
İmam Şafii'nin yeni görüşü esas alınarak bu hüküm bozulur. Çünkü söz konusu
hüküm celi [açıklkesin] kıyasa aykırıdır. Zira bu durumda kişinin mirasının
taksimine, Üffimüveledinin azat olduğuna kesinlikle hükmedilmez. Oysa bu
ikisiyle nikah ayrılığı hükmü arasında bir fark yoktur.
Kadı Hüseyin'in oğlu ve
Cüveyni şöyle demiştir: "İmam Şafii eski görüşünden dönerek şöyle
demiştir: Bir hakim bu şekilde hüküm verirse sahabeyi taklid etmenin müctehid
için caiz olmadığı görüşüne sahipse onun verdiği hüküm nakzedilir."
İkinci görüş
Bu konuda farklı
görüşler bulunduğundan ve bu durum bir şüphe teşkil ettiğinden hakimin hükmü
nakzedilmez.
Not: İmam Şafrı'nin yeni görüşünü kabul ettiğimiz
durumda, kadın üzerinde kayıp şahsın boşaması, zıharı, ilası ve kocanın karısı
üzerinde gerçekleştirebileceği diğer tasarrufları geçerli olur. Çünkü -ister
ayrılığa hükmedildikten önce ister daha sonra olsun- kocanın hayatta olduğuna
hükmetilmiştir.
Kadın, kayıp olan
kocasından başkasıyla evlendiğinde kayıp şahıstan olan nafaka alacağı düşer;
çünkü başkasıyla evlenmekle [kayıp koca açısından] serkeşlik etmiş gibidir.
Nikah fasit olsa bile böyledir. Nafakanın düşmesi, kayıp olan şahıs tarafından
kadının itaatsizlikten itaate döndüğü, ikinci kocayla arasının ayrıldığı, bu
ayrılıktan dolayı iddet beklediği ve evine döndüğü bilininceye kadar devam
eder. Çünkü serkeşlik o zaman ortadan kalkmış olur. Kadın ikinci kocadan nafaka
almayı hak edemez; çünkü ortada bir evlilik yoktur. İkinci koca kadına nafaka
olarak verdiği şeyleri ondan geri alamaz; çünkü bunu karşılıksız olarak
yapmıştır. Ancak hakimin hükmüyle yaptığı harcamayı geri alabilir.
102. Kayıp olan şahsın
karısı [beklemesi gereken süreyi] bekleyip iddetini de tamamladıktan sonra
kayıp şahsın öldüğü veya karısını boşamış olduğu sabit olmadan önce başkasıyla
evlense, daha sonra da kocanın ayrılığa hükmedildiği sırada zaten ölmüş olduğu
anlaşılsa [bu ikinci nikah geçerli olur mu? Bu konuda İmam Şafrı'ye ait iki
görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
İmam Şafrı'nin yeni
görüşü esas alındığında daha doğru görüşe göre bu nikah sahih olur. Burada
hakikatteki durum dikkate alınır. Bu şuna benzer: Kişi babasının hayatta
oldUğunu zannederek onun malını satsa, daha sonra [satım esnasında] babasının
zaten ölmüş olduğu anlaşılsa, satım akdi geçerli olur.
İkinci görüş
Akit esnasında akdin
sahih olduğu kesin olarak bilinmediğinden bu akit sahih değildir. Birinci
görüşte yer alan kıyas kabul edilemez. Çünkü daha önce geçtiği üzere iddetinin
bitip bitmediğinde şüphe eden bir kadın temizlik süresini tamamladıktan sonra
şüphe hali devam ederken evlense, daha sonra evliliğin önceki kocadan ayrılık
gerçekleştikten sonra yapılmış olduğu anlaşılsa bile ikinci evlilik geçerli
olmaz. Ayrıca alimler evlenilen kadının durumundaki şüpheyi de evlilik
engelleri arasında saymışlardır.
Buna şöyle cevap
verilebilir:
Bu, bir hakimin hükmüne
dayandığından mesele daha hafiftir.
103. Kadın [ikinci
şahısla] evlendikten sonra ilk kocasının hayatta olduğu ortaya çıkmışsa ilk
koca, bu kadının eşi olmaya deam eder. Bununla birlikte ikinci kocadan iddet
beklemedikçe ilk koca kadınla ilişkide bulunamaz.
104. Kadın bir çocuk
doğurduğunda, kayıp olan koca bu çocuğun kendisine ait olduğu iddiasında
bulunmadığı sürece çocuk, mümkün olması halinde ikinci kocanın nesebine
bağlanır; çünkü belirtilen sürenin geçmesi halinde kadının rahminin, kayıp
kocadan boş olduğu kesinleşmiştir.
105. Kadın evlenmediği
halde dört sene geçtikten sonra bir çocuk doğursa -bu sebeple- kayıp olan
kocaya nesebi bağlanmaz. Kayıp olan koca gelip de çocuğun kendisine ait
olduğunu iddia etse, bu süre zarfında karısıyla imkan dahilinde ilişkide
bulunduğunu iddia etmediği sürece çocuk, nesep uzmanı na gösterilmez.
106. Çocuğun nesebi bu
şahsın nesep iddiasında bulunmasına ve çocuğun nesep uzmanına gösterilmesine
rağmen ona bağlanmasa koca, çocuğa süt emzirebilecek başka bir kadın bulunması
halinde karısının bu çocuğa yalnızca yaşayabileceği kadar süt verip daha fazla
süt emzirmesine engelolabilir. Çocuk için başka süt anne o bulunamazsa buna
engelolamaz.
Kocanın bunu engellemesi
caiz olunca o da bu hakkını kullanarak kadını engellese, kadın buna rağmen emre
aykırı davranıp çocuğu kayıp olan kocanın evinde emzirse, o evden çıkmasa ve
kocasına ilişki için müsaade etme konusunda da bir sıkıntı söz konusu olmasa,
kadının kocadan nafaka alma hakkı düşmez, aksi taktirde düşer.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN