MUĞNİ’L-MUHTAC

TALAK / RÜKÜNLER

 

A. BOŞAYAN KİŞİ

 

Talakın geçerli olması için, sarhoş hariç [boşayan kişide] mükellefiyet [şartlarının var] olması gerekir.

 

Gerek şarta bağlanmaksızın gerekse şarta bağlanarak yapılan boşarnalarda boşamanın geçerli olabilmesi için boşayan kişinin mükellef olması şarttır.

 

Buna göre; sefih ve ölüm hastalığında olan kişinin -bu kişi çok zayıflayıp bitkin düşmüş bile olsa- boşaması geçerlidir.

 

Çocuk, deli, baygın, uykuda olan kimse vb. mükellef olmayan kimselerin -bunlar ehil olduktan sonra mükellefiyet sıfatına sahip olsalar bile- ne şartsız ne de şartlı yaptıkları boşama geçerlidir. Şartlı boşamalarının geçerli olmaması, bunların sözlü ibarelerinin sahih olmamasından ayrıca "üç kimseden sorumluluk kaldırılmıştır" şeklindeki hadisten dolayıdır. (Ebu Davud, Hudud, 4399)

 

3. Kişi, haksız [haram] bir yolla sarhoş olmuş ve akıl hastalığı da bundan kaynaklanmışsa o kişinin akıl hastalığı esnasındaki boşaması geçerli olur.

 

4. Haksız bir yolla sarhoş olma durumu söz konusu olmaksızın akıl hastalığına yakalanan kişinin, baygın ve uyuyan kişilerin mükellefiyet şartlarına sahipken boşamayı bir şarta bağlayıp bu şart onların mükellefiyet niteliklerini yitirmelerinden sonra meydana geldiği durumlarda söz konusu kimselerin boşamalarının geçerli olması söz konusu olur.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir:

 

Nevevi diğer iki şarta yer vermemiştir.

 

Bunların birincisi boşayan kişinin koca veya onun vekili olmasıdır. Buna göre diğer kişilerin boşaması geçerli değildir. Bunun istisnası daha sonra gelecek olan, velayet altındaki kişi adına hakimin boşamasıdır.

 

İkincisi ise boşayanın kendi hür iradesiyle hareket etmesidir. Bu şart, haksız yere boşamaya zorlanan kişiyi dışarıda bırakmaktadır.

 

Buna şöyle cevap verilir:

 

Nevevi'nin ilk şartı almamasının sebebi, meseleyi hul'da açıklamış olmasıdır. Yine ileride belirteceğimiz üzere bu durumdaki kişinin boşamayı şarta bağlamasının geçerli olmamasıdır.

 

İkinci şartı almamasının sebebi ise daha sonra mükrehin hükmünü zikredecek olmasıdır.

 

5. Nevevi, el-Muharrer ve diğer eserlere ek olarak "[haksız yolla] sarhoş [olan] hariç" ifadesini zikretmiştir. Bu, bir ihtiyaç olmaksızın sırf kafayı bulmak için şarap veya ilaç içen kişi olup bunun yaptığı boşama geçerlidir. Sarhoşluk, tıpkı baygın kimsede olduğu gibi onu yere düşürecek kadar çok olsa bile bu kişi mükellef olmamasına rağmen hüküm böyledir.

Nevevi bunu Ravdatü't-talibin'de alimlerimizden nakletmiş, başkaları da usul kitaplarında bunu aktarmışlardır. Bu, şahsın aklını gidermek suretiyle günaha girmesinden dolayı kendisine ceza olarak verilmiş bir hüküm olup ona sanki aklı başındaymış gibi muamele yapılmaktadır. Nevevi şöyle demiştir: "Ancak usulcülerin amacı bu şahsın sarhoşluk anında mükellef olmadığıdır. Bizim buradaki amacımız ise onun yeni bir emir sebebiyle ibadetlerin kazasıyla mükellef olduğudur."

 

Gazali, el-Mustasfa adlı usul eserinde şöyle demiştir: "Ayrıca bunun sahih olması, hükümleri sebeplerine bağlama kabilinden bir tasarruftur. "

 

Gazali, Cüveyni ve başkalarının, sarhoş un mükellef olduğuna dair delil olarak zikrettikleri; "sarhoşken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayzn" [Nisa, 43] ayeti hakkında şunu söylemiştir: "Bu, sarhoşluğun ilk anlarına ilişkindir. Bu durumda iken henüz aklı başında olduğu için sarhoşlar arasından istisna edilir."

 

Bu yüzden OnUn fiil ve sözünün birlikte bulunduğu, leh ve aleyhine olabilecek satım, kira gibi konulardaki tasarrufları sahih oldğu gibi Müslüman olmak, boşamak gibi tek başına bulunan sözlü tasarrufları da kabul edilir.

 

İbn Rif'a'nın görüşünün aksine sarhoşun kinaye yoluyla boşaması geçerlidir.

 

6. Yukarıdaki hüküm, şarap içmenin haramlığına inanmasa bile kafiri de kapsar; çünkü o da şeriatın amelı hükümleriyle muhataptır.

 

7. "Haksız yolla sarhoş olan" ifadesi böyle olmayan kimseyi dışarıda bırakmaktadır. Örneğin;

 

> Sarhoş edici bir şeyi içmeye zorlanan kişi,

> Veya sarhoş edici olduğunu bilmeksizin içen kişi,

> Yahut da ilaç ihtiyacından dolayı ilaç içen ve sarhoş olan kişi,

 

Bunların kusurlu bir fiili bulunmadığı için boşaması geçerli olmaz.

 

8. Bir kişinin sarhoş olup olmadığını belirlemede örf dikkate alınır.

 

Şöyle bir görüş de ileri sürülmüştür: "Sarhoşluğun en alt seviyesi kişinin düzgün konuşma özelliğinin ortadan kalkması ve sırrının ortaya çıkmasıdır." Nitekim İmam Şafii, bunu sarhoşluğun en alt seviyesi olarak nitelememişse de zikretmiştir.

 

İbnü'l-Mukrı şöyle demiştir: Doğru görüşe göre sarhoşluğun ne olduğunu bilmek şart değildir; çünkü kişi ya ayıktır ya da sarhoş olup aklı gitmiş haldedir. Bunun hükmü de ayık kimsenin hükmü gibidir. Burada bilinmeye ihtiyaç duyulan şeyin, sarhoşluğun kişinin kusuru olmaksızın meydana gelip gelmediğidir. Yine kişinin "sarhoş olduğumda boşsun" ifadesinde de bunun bilinmesine ihtiyaç vardır.

 

Bu durumda kişiye belirtilen şekilde had cezası uygulanır. İbnü'lMukrl'nin bu ifadeleri yerindedir.

 

9. Sarhoş kişi, karısını boşadıktan sonra "bana zorla şarap içirildi" dese ve ortada buna dair bir karine bulunsa veya "içtiğim şeyin sarhoş edici olduğunu bilmiyordum" dese, yeminle birlikte sözü kabul edilir. Ancak, sonrakilerden birinin de belirttiği gibi zorlamanın hükmünün ne olduğunu bilen kişiye zorlamanın nasılolduğu sorulur.

 

10. Kişi tedavi amaçlı olarak aklı melekesini giderecek bir şey içmiş veya yemişse, el-Mühezzeb, el-Veciz ve Ravdatü't-talibin'de belirtildildiği üzere akıl hastası gibi kabul edilir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

B. BOŞAMADA KULLANILAN SÖZLÜ İFADELER