MUĞNİ’L-MUHTAC

EVLİLİKTE

 

I. EŞLER ARASINDA ADALETE RİAYET

 

Adalete riayet yükümlülüğü, [cariyeler hakkında geçerli olmayıp] yalnızca [kişinin] karıları na özgüdür.

 

Eşlerinden birinin yanında kalan kocanın, geriye kalan eşler yanında da kalması gerekir.

 

Kişi, eşlerinin tümünden veya birinden yüz çevirirse günah olmaz.

 

Kişinin eşlerini atıl bırakmaması müstehaptır.

 

Hasta olan, cinselorganında ilişkiye engel kemik / et bulunan, adet döneminde veya loğusa olan kadın da kasm hakkına sahiptir, itaatsizlik eden kadın bu hakka sahip değildir.

 

Kocanın kendisine ait müstakil bir evi yoksa, eşlerinin evlerine gider. Kocaya ait müstakil bir ev varsa, daha faziletli olan eşlerinin evlerine gitmesidir, ancak eşlerini kendi evine de çağırabilir. Daha doğru görüşe göre eşlerinden birine / bir kısmına gidip bir kısmını kendi evine çağırması haram olur. Ancak evine gittiği karısının evinin yakın olması veya onun için korkunun söz konusu olması gibi bir amaçla bunu yaparsa haram olmaz.

 

Kocanın, karılarından birinin evinde oturup diğerlerini oraya çağırması ve iki kumayı aynı evde bir arada tutması bu ikisi razı olmadıkça haramdır.

 

Kişi, eşlere ayırdığı geceyi bundan önceki veya sonraki gündüzle birlikte sıraya koyabilir.

Aslolan gece olup gündüz ona tabidir. Koca, bekçi gibi geceleri çalışıp gündüzleri dinlenen bir kimse ise bunun aksi olan hüküm geçerlidir.

 

Kadının korkutucu bir hastalığının olması durumunda olduğu gibi bir zorunluluk hariç [eşleri yanında kalmada geceyi esas alan] koca, kadınlardan birisinin nöbeti esnasında geceleyin diğer karısının evine gidemez. Böyle bir [hastalığın söz konusu olduğu] durumda kocanın o kadının yanında kalması uzun sürerse bunu [diğer hanımları için de] kaza eder, aksi takdirde kaza etmez. Koca bir eşya koymak vb. bir sebeple gündüz vakti diğer eşinin evine girebilir. Orada uzun süreli kalmaması uygun olur.

 

Doğru görüşe göre;

 

d) Bir ihtiyaç sebebiyle girdiğinde bunu kaza etmesi gerekmez.

b) Cinsel ilişki dışındaki yollarla [evine girdiği karısından] yararlanabilir.

c) Sebepsiz olarak girmişse kaza etmesi gerekir.

 

Gündüz vakti eşlerin evinde kalma bakımından eşler arasında eşitliği sağlamak gerekmez.

 

Eşlerin yanında kalma süresi konusunda en küçük zaman birimi bir gecedir ki en faziletlisi budur. Üç gece de caizdir. Mezhepte esas alınan görüşe göre bundan fazlası yapılmaz.

 

Doğru görüşe göre ilk olarak yanında kalacağı eşi belirlemek için kura çekmek gerekir.

[Zayıf[ bir görüşe göre koca, seçim hakkına sahiptir.

 

Koca, eşlerin yanında kalma süresi bakımından eşlerin bir kısmını diğerinden üstün tutamaz. Ancak hür kadın, cariyenin iki katı hakka sahiptir. Koca, bakire bir kızla yeni evlendiğinde zifaf için onun yanında yedi gün, dulla evlendiğinde üç gün -kaza söz konusu olmaksızın- kalma hakkına sahiptir. Dul kadını, kaza söz konusu olmaksızın üç gün kalmak ya da kaza söz konusu olarak yedi gün kalmak konusunda muhayyer bırakmak sünnettir.

 

Kocadan izinsiz olarak yolculuğa çıkan kadın dikbaşlıdır [naşize].

 

Kocadan izin alarak kocanın amaçladığı bir şey için çıkan kadın için koca [onunla birlikte geçirmemiş olduğu süreyi] kaza eder. Kadın, [kocadan izin almakla birlikte] kendi amacı için yolculuk yapmışsa, İmam Şafii'nin yeni görüşüne göre kaza yapılmaz.

 

Taşınmak amacıyla yolculuk yapan kocanın, eşlerinden bir kısmının yanında bulunması haramdır.

 

Bunun dışındaki uzun yolculuklarda -daha doğru görüşe göre kısa yolculuklar da böyledir- eşleri arasında kura çekerek onların bir kısmını yanında bulundurur. Yolculuk süresini [eşlerinden biriylelbir kısmıyla geçiren koca, bu süreyi diğer eşler için] kaza etmez. Koca, varacağı yere olaşıp da mukim hale geldiği zaman, ikamet halindeyken eşiyle geçirdiği süreyi [diğer eşler için] kaza eder. Daha doğru görüşe göre dönüş süresini kaza etmez.

 

Eşlerden biri kendi hakkını hibe ettiğinde kocanın buna razı olması gerekmez. Koca razı olur ve kadınlardan biri kendi hakkını diğer muayyen bir kadına verirse koca, her ikisine rastlayan geceyi o karısının yanında geçirir. [Zayıf] bir görüşe göre iki geceyi peşpeşe geçirir. Kadın, kendi hakkını diğer kadınlara bağışlamışsa koca diğer kadınların yanında eşit olarak geceler. Kadın, hakkını kocaya bağışlamışsa koca bu hakkını dilediği karısına tahsis edebilir. [Zayıf] bir görüşe göre eşleri arasında eşit olarak geceler.

 

1. Eşlerle bir arada bulunma konusunda adalete riayet etme yükümlülüğü [kasm] yalnızca kişinin iki veya daha fazla karısına özgüdür. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

 

> "[Üzerinize gerekli olan] adalete riayet edememekten korkarsanız bir eşle veya elinizin altındaki cariye ile yetinin." [Nisa, 3]

 

Bu ayet, cariyeler konusunda adalete riayetin gerekli olmadığını hissettirmektedir. Kişinin karısı olmayan cariyeler -bunlar Ümmü veled olsa bile veya kişinin karılarıyla birlikte olsa bile- kasm konusunda herhangi bir hakka sahip değildir. Zira cariyelerin, efendiyle ilişkide bulunma konusunda bir hakları yoktur.

 

"Kasm ... kişinin karılarına özgüdür" ifadesinde kastedilen "adalete riayetin gerekliliği" dir. eariyeler birbirine kin ve nefret duymasın diye bunu cariyeler arasında da uygulamak müstehaptır. Yine, cariyelerle ilişkiyi tamamen terk etmemek de sünnettir.

 

Not:  [Arapça'da] bir şeyin kendisine özgü kılındığı ismin başına "ba" harfi getirilmesi, özgü kılınan şeyin başına ba harfi getirilmesi nden daha çok uygulanır. O zaman, bazılarının iddia ettiği şekilde zahirdeki ifadenin muktezasına aykırı bir şekilde, metinde bir değişiklik yapıldığı şeklinde bazılarının iddialarını dikkate almaya gerek yoktur. Şüphe yoluyla ilişkide bulunulan kadın ile Ric'i talakla boşanmış kadın her ne kadar "eşler" kapsamına dahil olsa bile Nevevi'nin ifadesine bir itiraz noktası teşkil etmez; çünkü burada kasme riayeti engelleyen durum ile gerektiren durum birbiriyle tearuz etmektedir.

 

2. Eşler arasında birliktelik konusunda adalete riayetten kasıt, kocanın eşlerin yanında gecelemesi konusunda adalettir. Kocanın, ilk olarak eşlerin yanında gecelemesi zorunlu olmayıp bu kendisinin hakkıdır, dilerse terk edebilir.

 

3. Gerek kur'a çekerek gerekse bunun dışında, eşlerinden birinin yanında geceleyen kocanın diğer eşler yanında da gecelemesi gerekir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 

> Bir kimsenin iki karısı olur da onlar arasında adalete riayet etmezse, kıyamet gününde bir tarafı eğilmiş [veya düşmüş] şekilde gelir (Ebu Davud, Nikah, 2133; Tirmizi, Nikah, 1141; Nesai, Nisa, 3952; İbn Mace, Nikah, 1969; Müstedrek, Nikah, 2, 186; İbn Hibban, Nikah, 4207 no'lu hadis. İbn Hibban ve Hakim, hadisin sahih olduğunu söylemişlerdir)

 

Hz. Peygamber (s.a.v.) hastalığı esnasında bile eşleriyle birlikte kalma konusunda onlar arasında adalete riayet etmiş, nihayet onun eşleri, kendisinin hastalığını Hz. Aişe'nin yanında geçirmesine razı olmuşlardır. (Buhari, Vudu, 198; Müslim, Salat, 936)

 

 

Bu hadis, özür ve hastalık durumlarının, adalete riayet etme yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığını göstermektedir. Bunun zahirinden çıkan sonuç, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in de eşleri arasında adalete riayet etmesinin zorunlu oluşudur. Mezhepte meşhur olan görüş bu olduğu gibi Iraklı alimlerimiz de bu görüştedir. Istahrı ise "[Ey peygamber] onlardan [eşlerinden] dilediğini geri bırakır, dilediğini yanına alırsın" [Ahzab, 51] ayeti sebebiyle bunun Hz. Peygamber (s.a.v.)'e zorunlu olmadığını ancak onun hammlarına verdiği değer sebebiyle adalete riayet ettiğini söylemiştir.

 

Not: Nevevi'nin ifadesinden adalete riayetin, eşlerden birinin yanında kalma gerçekleştiğinde gerekli olduğu gibi bir anlam çıkmakla birlikte bu kastedilmemiştir.

 

İleride belirteceğimiz üzere, daha doğru görüşe göre eşler arasında kura çekmeden, gecelemeye içlerinden birinden başlamak haramdır.

 

Nevevi'nin [Arapça'da gecelemek anlamına da gelen] -:"4 ifadesinden şöyle bir anlam anlaşılabilir: "Kocanın devamlı surette, eşlerinden birinin yanında gündüz vakti kalması, geceleme durumu söz konusu olmadığı için kaza söz konusu olmaksızın ca.izdir, çünkü ....ifadesi sözlükte genellikle geceleyin kalmak anlamında kullanılır." Bunun doğru olması uzak bir ihtimalolup .... ifadesinin [dönüşme anlamı bildiren] .... anlamında kullanılması daha uygundur, şu halde bu ifade bir vakitle sınırlı değildir. Nitekim şu ayette de ..... kelimesi dönüşüm anlamında kullanılmıştır:

 

"Onlar ki rableri için secdeye kapanıp kıyama dururlar" [Furkan, 64]

 

Kocanın, cinsel ilişki bakımından eşleri arasında eşitliği sağlaması gerekmez; çünkü bu bedenin dinç olmasına ve şehvete bağlıdır. Bu ise her vakit mümkün olmaz. Kocanın [cinsel ilişki dışında] cinsellikten yararlanmanın diğer yolları bakımından da eşit davranması gerekmez.

 

Koca, kalbinin eşlerinden birine meyletmesinden dolayı sorumlu tutulmaz. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.), eşlerinin yanında kalma konusunda adalete riayet eder ve şöyle dua ederdi:

 

"Allah'ım bu, benim elimde olan konuda yaptığım taksimdir. Senin elinde olup benim elimde olmayan şeyden beni sorumlu tutma!"(Ebu Davud, Nikah, 2134. Hakim, hadisin sahih olduğunu söyledi )

 

Koca, karşılıksız bağışta bulunma [hediye verme] konusunda -bu durum bir kırılmaya sebep olsa bile- bir eşini diğerine üstün tutabilir. Gerek bu konuda gerekse diğer yararlanmalar konusunda eşit davranması daha iyi olur.

 

4. Koca, en baştan itibaren veya bir ya da daha fazla nöbet sona erdikten sonra eşlerinden uzak durur ve eşlerinden hiçbirinin yanında kalmazsa veya bir kadınla evli olan kişi karısından uzak durup eşinin yanıda kalmazsa günah işlemiş olmaz; çünkü -daha önce geçtiği üzere- bu onun hakkı olduğundan terk etmesi caizdir. Bu, tıpkı kiralanmış bir evde kiracının oturmayı terk etmesi gibidir. Ayrıca insan tabiatında karşı cinse istek duyma özelliği zaten bulunduğundan bunu zorunlu kılmaya gerek yoktur.

 

Not:  El-Muharrer'deki ifade "kadınların talep hakkı yoktur" şeklinde olup el-Minhac'daki ifadeden daha yerindedir; çünkü günahın olmaması, kadınların talep edemeyeceği anlamına gelmez. Nitekim borçlu, karşı taraf alacağını istemeden önce ödeme yapmaması sebebiyle günaha girmez.

 

5. Kişinin eşiyle / eşleriyle gecelemeyi tamamen terk etmemesi müstehaptır. Bu da eşinini eşlerinin yanında gecelemek ve yine eşinin / eşlerinin [cinsel ihtiyaçlarını karşılamak suretiyle] onu / onları iffetlerini korumakla olur. Çünkü bu, [ayette emredilen] "eşlerle iyi geçinme" kapsamında bir fiildir. Ayrıca kocanın bunu yapmaması kadının fuhşa sürüklenmesine sebep olabilir.

 

6. Bir kadınla evli olan koca için en iyi uygulama, dört karısı olan kişiye kıyasla dört gece içinde bir gece karısıyla birlikte olmayı terk etmemesidir.

 

7. Kamulı, el-Cevahir adlı eserde şöyle demiştir: "Eşlerden birinin herhangi bir özrü bulunmadığı sürece aynı yatakta uyumaları en iyisidir. Özellikle de kadının bunu yapmaya istekli olduğu bilindiğinde böyle yapmak gerekir."

 

8. Nevevi daha sonra, gün taksimini hak edenler ve etmeyenlerin kim olduğunu açıklamaya başlamıştır.

 

9. Hasta, cinselorganında et ve kemik bulunan kadın, adetli veya loğusa olan kadın, kocanın ila veya zıhar yaptığı kadın, kendisiyle bir arada bulunmaktan korkulmayan akıl hastası kadın, kocanın kendisiyle birlikte kalması hakkına [kasm] sahiptir.

 

Gazalı, "şer'ı ve tabiı herhangi bir özrü bulunan her kadın da böyledir" demiştir.

 

Çünkü birlikte kalmaktan amaç [sadece] cinsel ihtiyaçların tatmini değil [aynı zamanda] arada ünsiyet kurmaktır.

 

10. Kendisiyle birlikte kalınmasından korkulan ve kendisinden dikbaşlılık ortaya çıkmamış akıl hastası Müslüman ise ZerkeşI'nin belirttiğine göre nafakayı hak etse bile birlikte kalmayı hak etmez. O, bizim yukarıdaki ifademizden istisna edilir.

 

11. Birlikte kalmayı hak eden kadına ilişkin ölçü şudur: "Nafakasının verilmesi gereken ve boşanmamış olan her kadın, birlikte kalmayı hak eder." Bu ifadeden Ric'i talakla boşanan kadın da ÇıkmıŞ olmaktadır.

 

12. Hasta kadının birlikte kalmayı hak etmesinden şu durum istisna edilir: Koca, eşleriyle yolculuğa çıkarken içlerinden biri hastalık sebebiyle geride kalsa, nafakayı hak etse bile birlikte kalmayı hak etmez. Bunu Bulkini, Maverdl'nin ifadesi olarak nakletmiş ve onaylamıştır.

 

13. Birlikte kalmayı hak etmeyen kadına ilişkin ölçü şudur: "Nafaka hakkına sahip olmayan hiçbir kadın birlikte kalma hakkına da sahip değildir."

 

Buna göre gece ve gündüz kocaya teslim edilmemiş olan cariye, cinsel ilişkiye elverişli olmayacak kadar küçük kız, hapiste olan, kaçırılmış olan kadın birlikte kalma hakkına sahip değildir.

 

14. Kocasına itaatsizlik eden dikbaşlı kadın da birlikte kalma hakkına sahip değildir.

 

Örneğin [şu kadınlar, itaatsizlikleri sebebiyle kocalarının kendileriyle birlikte kalma hakkına sahip olamazlar:]

 

> Kocasından izinsiz evi terk eden,

> Kocası geldiğinde ona girmesi için kapıyı açmayan [kocasını eve sokmayan],

> Hastalık vb. bir özür bulunmadığı halde kocasının kendisiyle ilişkide bulunmasına müsaade etmeyen,

> Kocası karısı ile ilişkide bulunmak için onu davet ettiği halde [onun çağrısına icabet etmeyip] kendi işiyle meşgul olan,

> Kocasının kendisini boşadığını iddia eden.

 

15. Şüphe yoluyla olan ilişkiden dolayı iddet bekleyen kadın da "dikbaşlılık eden" gibidir; çünkü onunla baş başa kalmak haramdır.

 

16. Akıl hastası kadının dikbaşlılık etmesi de akıllı kadınınki gibidir, şu var ki akıl hastası bundan dolayı günahkar olmaz.

 

17. Karısıyla birlikte kalması zorunlu olan kocaya ilişkin ölçü [kocanın aklının başında olmasıdır. Buna göre] "aklı başında olan her kocanın, karısıyla birlikte kalması zorunludur."

Koca sarhoş, sefih veya buluğa yaklaşmış bir çocuk olsa bile böyledir. Buluğa yaklaşmış çocuk haksızlık yaparsa bunun günahı -şayet ihmalkar davranıyorsa- velisinedir. Sefih haksızlık yapıyorsa bunun günahı kendisinedir; çünkü o mükelleftir.

 

18. Akıl hastalığı sürekli olan veya kesintili olmakla birlikte ne zaman gelip gideceği belli olmayan akıl hastasına gelince, velinin bu şah sı karılarının yanına götürüp bırakması gerekmez. Kocanın bir zarar vermeyeceğinden emin olunsun ya da olunmasın hüküm böyledir. Ancak daha önce kendisinin bir fiili sebebiyle üzerine gerekli olmuş "birlikte kalma kazası" varsa veya uzmanların tavsiyesiyle cinsel ilişkide bulunması kendisine iyi gelecekse yahut da kadınlara meylediyorsa o zaman velinin böyle bir şah sı karılarının yanına götürmesi veya kadınları, bu şahsın evine davet etmesi, yahut ortada bir özür varsa uygun göreceği şekilde kocayı kadınlardan bir kısmının evine götürüp bir kısmını ise kocanın evine davet etmesi gerekir.

 

19. Koca, akıl hastalığı devam ederken bir eşinin yanında kaldıktan sonra sıra diğer eşine geldiğinde aklı başında olsa kocanın aklının başında olduğu diğer durum beklenir ve akıl hastalığı devam ederken yanında kaldığı eşi için bunu kaza eder.

 

20. Uzmanlar, akıl hastası olan kocanın ilişkide bulunmasının kendisine zarar vereceğini söylerse velinin onu engellemesi gerekir.

 

21. Kocada bir gün akıl hastalığı bir gün normallik görülüyor ve bu durum hiç şaşmadan devam ediyorsa aklının başında olduğu günleri kendi başına eşlerinin yanında geçiririr, aklının başında olmadığı günleri ise tıpkı başka yerde olduğu zaman dilimleri gibi dikkate almaz. Bunu Beğavı ve başkaları söylemiştir.

 

Mütevelli şöyle demiştir: "Koca, aklının başında olduğu günlerde kendisi eşlerinin yanında kalır. Aklının başında olmadığı günlerde ise velisi onu eşlerinin yanına götürür. Böylece her bir kadın, kocasının bir kere aklı başında olduğu bir kere de aklının başında olmadığı zamana rastlamış olur." Bu, güzel bir görüştür.

 

Mehamill, el-Ümm'den "hapiste olan kocanın, eşleriyle birlikte kalmakla yükümlü olduğu" görüşünü nakletmiş, eşler içinden hapishaneye gelmeyen kadının bu hakkını kaybedeceğini söylemiştir.

 

Imrani şöyle demiştir: "Koca hapisteyken eşleri onun yanına gelip birlikte olabiliyodarsa kadınların hakkı devam eder. Bu, hapishanenin birlikte olmaya elverişli olması halinde geçerlidir."

 

Maverdi şöyle demiştir: Hapishanede koca ile birlikte başka erkeklerin bulunması veya kadınların oraya girmesine izin verilmemesi sebebiyle koca eşleriyle buluşamıyorsa, "birlikte kalma yükümlülüğü" düşer.

 

İlk görüş de buna dayalıdır.

 

İbn Sabbağ'ın fetvasına göre kocanın iki eşinden biri, hakkı sebebiyle kocayı hapse attırsa diğer kadın hapishanede kocayla birlikte olamaz, aksi takdirde hapishane ev edinilmiş olur.

 

22. Kocanın, hanımlarından ayrı olarak kendisine ait bir evi yoksa, eşleriyle birlikte kalma yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için onların evlerine gitmekten başka yolu yoktur.

 

23. Kocanın kendisine ait bir evi bulunuyorsa, [eşlerini kendi evine çağırmayıp] onların evlerine gitmesi daha faziletlidir. Böylece hem Hz. Peygamber (s.a.v.)'e uymuş, hem de eşlerini dışarıya çıkmaktan korumuş olur. Bununla birlikte eşlerini kendi evine çağırabilir.

Bu durumda eşlerin gitmesi gerekir; çünkü bu, kocanın hakkıdır. Eşlerden özürsüz yere kocanın evine gitmeyenler itaatsizlik etmiş olur. Hastalık vb. bir özür sebebiyle gitmeyenin ise özrü kabul edilir ve onun kocayla birlikte zaman geçirme hakkı devam eder. Bunu

Maverdi söylemiştir.

 

İbn Kecc şöyle demiştir: Kadının koca evine gitmesini hastalığı engelliyorsa kocanın karısını kendi evine getirtmek üzere birini göndermesi gerekir.

 

Bu iki görüş şöyle uzlaştırılmıştır: İlk görüş, kadının bineğe binemeyeceği kadar hasta olmasına, ikincisi ise böyle olmamasına yorulur.

 

Maverdi kadının toplum içinde üst düzey bir mevkide olup utangaç bir durumda olması ve dışarıya çıkma gibi bir adetinin olmaması halinde kocanın davetine uymasının gerekli olmadığını söylemiştir. Bu görüşe göre kocanın, bu kadın ile onun evinde bir arada kalması gerekir. Ruyani bu görüşü garipsemiş olmakla birlikte Ezrai güzel olduğunu söylemiştir.

 

Şiddetli yağmur ve çamur vb. durumlarda ise koca karısına binek hayvanı ve onu yağmurdan koruyacak bir koruyucu gönderirse bir özür söz konusu olmaz; aksi takdirde bu durumun bir özür olarak kabul edilmesi uygun olur. Bu, insandan insana değişir.

 

24. Daha doğru görüşe göre kocanın, eşlerinden bir kısmının evine gidip bir kısmını kendi evine çağırması haramdır; çünkü bu, soğukluğa sebep olur. Ayrıca eşlerin bir kısmını diğerlerine üstün tutmak adaleti terk etmektir.

 

Diğer bir görüşe göre ise koca yolculukta nasıl ki yanında eşlerden birinilbir kısmını götürebiliyorsa bunu yapması da haram olmaz. El-İmla'da bu görüş İmam Şafii tarafından ifade edilmiş, Iraklılar ve başkaları bunu tek görüş olara kabul etmiştir.

 

İlk görüş sahipleri -ki Ezrai bunların azınlıkta olduğunu söylemiştir- bunun yolculuğa kıyas edilmesine şöyle cevap vermişlerdir. "yolculukta yanında götür me kur'ayla olur, bu ise kınlmayı engeller.

 

Burada kur'a çekilse; Rafii'nin belirttiğine göre bunun caiz olması gerekir. Nevevi, Ravdatü't-talibin'de "bunun caiz olduğunu kesin olarak söylemek gerekir" demiştir.

 

Yahut da İmam ŞafiI'nin ifadesi ortada bir özrün bulunduğu duruma yorulur. Nitekim Nevevi, birazdan gelecek ifadesinde bunu belirtmiştir.

 

25. Ancak koca, [meşru] bir amaçla böyle yapıyorsa örneğin;

 

> Evine gittiği karısı diğerinden daha yakında ise,

> Eşlerinden biri güzelolup onun dışarı çıkması halinde başına bir kötülük gelmesinden korkuyor, ancak diğer eşi çirkin olduğundan böyle bir korku bulunmuyorsa,

 

> Eşler arasında karşılıklı rıza varsa,

> Daha önce geçtiği üzere kur'a çekilmişse o zaman haram

olmaz.

 

Koca hangi eşini davet etmişse onun icabet etmesi gerekir, gitmediği takdirde hakkı ortadan kalkar.

 

26. Kocanın, eşlerinin birinin evinde ikamet edip diğer eşlerini oraya çağırması haramdır; çünkü bir kadının kumasının evine gitmesi ona zor gelir. Böyle bir durumda kadının bu çağrıya uyması gerekmez. çağrıya uyarak o eve gittiklerinde, evin mülkiyeti kocaya ait olsa bile evde oturan kadının geleni engelleme hakkı vardır; çünkü İbn Davud'un söylediği gibi o evde oturma hakkı o kadına aittir.

 

Not:  "ikamet" ifadesi kocanın devamlı orada kalıyor olmasını gerektirir. Zerkeşi, şahsi görüş olarak hükmün bu şekilde olduğunu belirtmiştir. Koca, ikamet niyetiyle birkaç gün kalırsa bu durum anlaşılabilir. Şayet kadınların tümü buna razı iseler o zaman caiz olur.

Nevevi, daha sonra gelecek açıklamada olduğu gibi "ancak eşlerinin rızasıyla" demiş olsa daha iyi olurdu.

 

27. Kocanın -bir geceliğine bile olsa- iki veya daha fazla kumayı aynı evde bir arada tutması haramdır; çünkü bu, kumaların birbirinden nefret etmesine yol açar. Ancak her ikisi de razı olursa bir arada durmaları haram olmaz; çünkü bu konuda hak sahibi onlardır. Razı olduktan sonra rızadan dönme hakkına sahiptirler.

 

Not:  Nevevi'nin "ev" ifadesi, yolculukta her bir eşi için bir çadır ve diğer ihtiyaçlar için gerekli yerler [tuvalet, banyo] vb. kurmasına gerek olmadığını göstermektedir. Zahir olan da budur; çünkü bunu gerekli görmemiz koca için zarara sebep olur. Eşlerin bu durumda maruz kaldığı zarar kalıcı olmadığından katlanılabilir.

 

iki kuma aynı evde kalmaya razı olduğunda; Rafii ve Nevevi'nin belirttiğine göre kocanın, bir eşinin yanında diğeriyle ilişkide bulunması mekruhtur; çünkü bu, kişilik sahibi insan davranışına uzak düşen bir davranıştır. ifadenin zahirinden bunun tenzihen mekruh olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Nevevi, et-Tenbih adlı esere yazdığı notta bunu açık olarak ifade etmiştir. Bir grup alimin ifadesinden çıkan sonuca göre ise bu haramdır. Kadı Ebu't-Tayyib bunu açık olarak ifade etmiş, Ezrai de tasvip ederek şöyle demiştir: "el-Ümm'deki ifade bu sonucu gerektirir; çünkü böyle bir davranış, kişinin eşiyle kötü bir şekilde geçinmesi ve haya duygusunu bir kenara atması anlamına gelir."

 

İki görüşü şu şekilde uzlaştırmak mümkündür: "Haramlık, eşlerden biri ilişki srasında diğerinin avretini gördüğünde söz konusu olur." Koca bunu istediği halde eşi bundan kaçınsa, kadının t]57\ buna icabet etmesi gerekmez. Icabet etmediğinde de dikbaşlılık etmiş olmaz. Rafii ve Nevevi, böyle bir durumda ilişkinin mekruh olduğunu söylemişler ve bunu da belirtmişlerdir.

 

Nevevi'nin "iki kuma" ifadesi, kocanın aynı anda karısı ve cariyesini aynı evde oturtmasının caiz olmasını gerektirir; çünkü Cevherı, "kuma [durral" ifadesini "[çok kadınla evli] kişinin karısı" şeklinde açıklamıştır. Ancak Maverdi ve Ruyanı karı ve cariyenin de kişinin karıları gibi değerlendirileceğini söylemişlerdir. İtimad edilecek görüşe göre burada yalnızca kadının rızası aranır, cariyenin rızası şart değildir; çünkü kişi, cariyelerinin tümünü bir evde toplayabilir, bu da onun cariyesidir.

 

Bir evde, [tuvalet, banyo, mutfak gibi] ihtiyaç alanları birbirinden bağımsız odalar bulunursa kumaların tümünü onlar razı olmasa da o evde oturtmak caiz olur. Üst kat ve alt katın kendine ait ihtiyaç alanları bulunuyarsa bunlar ayrı iki ev gibi kabul edilir.

 

 

 

EŞLERLE BİRLİKTE KALMANIN ZAMAN VE MİKTARI

 

Nevevi, daha sonra eşlerle birlikte kalmanın zaman ve miktarından söz etmiştir.

 

28. [Yolculukta olmayıp] ikamet halinde olan koca eşleriyle birlikte kalma işini bir gece ve bu gecenin öncesinde ya da sonrasındaki gündüz şeklinde sıralayabilir ki sonrasındaki gündüz şeklinde yapması daha iyidir. Nitekim şer'ı tarihler de bu şekildedir. Zira ay önce gecelerle başlar.

 

Nevevi'nin sözü şunu gerektirir: Gece, güneşin batışından fecrin doğuşuna kadarlık zaman dilimidir.

 

İbnü'r-Rif'a ise bu konuda yaygın örfe itibar edilmesi gerektiğini söylemiştir. Bana göre de böyledir. Zira bazıları dükkanlarında gecenin sakinlik vaktine kadar beklerler.

 

29. Mukım olan ve kazancını gündüz vakti kazanan kişinin karısıyla birlikte kalması konusunda aslolan gecedir; çünkü gece sükunet vaktidir. Gündüz ise geceye tabidir; çünkü gündüz insanların kazanç sağlamak üzere etrafa dağıldıkları bir zamandır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

 

> "Geceyi bir örtü, gündüzü ise kazanç temin etme vakti kıldık. [Nebe, 10-11]

> "Geceyi sükunet bulacağınız bir vakit, gündüzü ise aydınlık kılan O'dur". [Yunus, 67]

 

30. Bekçilik, hamamın ocağını yakma gibi gece çalışmak durumunda olan koca için durum bunun aksinedir. Yani onun açısından gündüz asıl, gece ise ona tabidir. Çünkü o gündüz dinlenip gece çalışmaktadır.

 

31. Koca bazen gündüz bazen gece çalışıyorsa, Ravdatü 'ttalibın'de belirtildiğine göre eşlerinden biri için geceyi gündüze tabi, gündüzü asıl yapıp, diğer eşi için bunun aksini yapması caiz olmaz; çünkü amaçlar değişiklik göstermektedir.

 

32. Yolcu için ise esas alınacak olan onun gece ya da gündüz vakti -az ya da çok- konaklama anıdır. Çünkü eşle baş başa kalma ve dinlenme o vakit olur.

 

Gerekçeden -Ezral'nin de dediği üzere- şu anlaşılır: Kişinin eşiyle baş başa kalması ancak yolculuk devam ederken mümkün oluyorsa, örneğin yolculuk tahtırevan gibi kapalı bir yerde olduğu halde konaklama diğer insanlarla birlikte bir çadır içinde oluyorsa o zaman kocanın eşiyle bir arada bulunması konusunda konaklama değil seyir hali esas alınır. Buna göre kocanın bu bakımdan eşleri arasında eşitliği sağlaması gerekli olur.

 

33. Eşleriyle bir arada bulunmada gece vakti asıl durumunda olan koca, sıra bir eşinde iken başka bir eşinin yanına gece vakti -hasta ziyareti gibi bir ihtiyaç sebebiyle bile olsa- giremez; çünkü bu, sıra kendisinde olan eşin hakkını iptal etmektir.

 

Nevevi, "ilk durumda olan koca [yani eşlerinin yanında gece kalan koca]" demek suretiyle, [eşleriyle kalma konusunda] gündüzü esas alan kocayı dışarıda bırakmıştır, zira o ilk kocanın gündüz yaptığı gibi geceleyin bir eşyasını koymak vb. sebeplerle diğer eşin yanına girebilir.

 

Nevevi, "koca için hangi vakti asıl kabul ediyorsak, sırası gelmemiş olan kadının yanına o vakitte girmesi caiz değildir" demiş olsa daha kapsamlı bir ifade kullanmış olurdu.

 

34. Koca, [sıra bir eşinde iken başka bir eşin yanına asılolan vakitte] ancak bir zorunluluk sebebiyle girebilir. Karısının tehlikeli bir hastalığa yakalanmış olması, şiddetli doğum sancısı çekmesi, kapkaçtan ve yangından korkması buna örnektir. Buna benzer durumlarla karşılaşmanın muhtemelolması halinde kocanın karısının hastalığını kontrol etmek amacıyla diğer eşin yanına girebileceği görüşü de tahric yoluyla söylenebilir. Daha doğru görüşe göre -Rafii ve Nevevi'nin Gazali' den aktardığı üzere- bu caizdir.

 

35. Bir zaruret sebebiyle kocanın, sırası gelmemiş olan eşin yanına girmesi durumunda öde göre onun yanında kalması uzun sürmüşse, bu yanına girdiği eşiyle birlikte geçirdiği süre kadar diğer eşiyle / eşleriyle de geçirmek suretiyle kaza yapar; çünkü kul hakkı özür sebebiyle düşmez.

 

Rafii ve Nevevi, "uzun süre kalmayı" uzun bir an diye örneklendirmişler, Kadı Hüseyin'den de bunun bir günün üçte biri oldUğuna dair görüş nakledip "doğrusu bu konuda bir sınır yoktur" demişlerdir. Yani bu konuda örf dikkate alınır.

 

36. Zaruret sebebiyle başka eşin yanına giren kocanın orada kalması uzun süreli olmamışsa, bunu kaza etmez. Zerkeşi "koca bu durumda günaha girer" demiştir. Kocanın günaha girmesi için bir sebep yoktur; çünkü zorunluluk sebebiyle girmiştir. Ancak haksız bir şekilde girmişse, uzun süreli kalmasa bile günah olur. Nitekim bu durum eş-Şerhu'l-kebir ve Ravdatü't-talibin'de belirtilmiştir.

 

Not: Nevevi'nin "o zaman" ifadesinden şu anlaşılmaktadır: "Koca, zorunluluk olmadığı halde başka eşinin yanına girer ve orada uzun süre kalırsa, bu kalmasını diğer eşler için evleviyetle kaza eder. Haksız yere başka eşin yanına girerse bakılır: Uzun süre kalmışsa bunu kaza eder, aksi takdirde kaza etmez ama günaha girmiş olur."

 

Koca, sıra bir eşindeyken başka eşinin yanına girer ve onunla ilişkide bulunursa, bir zorunluluk sebebiyle girmiş ve az müddetle kalmış bile olsa günaha girmiş olur. Cüveyni şöyle demiştir: "İşin hakikatına layık olan hüküm, bu durumda ilişkinin haramlıkla nitelenmemesidir. Burada haramlığın, günaha girmeye yorulması, yoksa günaha girmeye sebep olan şeye yorulmaması gerekir." Yani burada cinsel ilişki zatı bakımından değil harici bir durumdan dolayı haramdır.

 

Şayet girdiği eşinin yanında kısa süreli değil de uzun süreli kalmışsa, bunu diğer eşi için de kaza eder, cinsel ilişkiyi kaza etmez.

 

Kazanın gerekli olması, hakkı yenmiş olan eşin kocanın nikahında olması durumuna özgüdür. Kocanın bir eşine haksızlık yaparak yanına girdiği eşi ölse, bundan böyle birlikte olma hakkı tamamen diğer eşe ait olduğundan kaza söz konusu olmaz. Koca, hakkını yediği kadından ayrılsa, kaza etmek imkansız hale gelir. Bu ayrılıktan sonra, diğer eşinden ayrılmasının ardından tekrar hakkını yediği kadınla bir araya gelse, hak tamamen o kadına ait olduğundan kaza imkansız hale gelmiş olur.

 

Kişi, nöbet sırası gelmiş olan eşini zorla ve haksız bir biçimde evden dışarı çıkarsa bunu kaza etmesi gerekir mi? EI-Havi'de bu konuda iki görüşün bulunduğu belirtilmiştir. EI-Matlab'da "kitaplarda meşhur olan, bunun gerekli olduğu görüşüdür, İmam Şafii'nin ifadesi de bu şekildedir" denilmiştir.

 

Koca, kaza etmesi gereken zamanı gecenin dilediği vaktinde kaza edebilir, ancak [kazaya sebep olacak şekilde diğer eşin yanına girdiği] benzer vakitte olması daha iyidir.

 

Bir görüşe göre kocanın kaza etmesi gerekir, vakti geldiği halde hakkını ödemediği karısını boşaması halinde günaha girer. eşŞerhu'l-kebir'de belirtildiği üzere, bir talakın bid'at olmasının sebeplerinden biri de budur. İbnü'r-Rif'a şöyle demiştir: "Her iki durumda da kocayı, boşama kadının talebinden kaynaklanmamışsa günahkar saymak uygun olur, aksi takdirde olmaz."

 

Koca, yeni bir akitle bile olsa [haksızlık ettiği, sonra da hakkını ödemeden] boşadığı karısını nikahına alsa, yine boşama sonrasında yaptığı bir akitle bile olsa hakkını tam olarak ödediği karısını nikahına alsa, yeniden nikahına aldığı karısının hakkını öder, aksi takdirde ödemez. Hakkını tam olarak ödemiş olduğu kadın kocanın nikahına dönmeden önce kocanın Min talakla boşamış olduğu kadın, haksızlık yapılmış olan kadınla birlikte hesaba katılmaz.

 

37. Koca gündüz vakti bir eşyasını koymak veya almak için yahut da nafaka teslim etmek, bir haber vermek vb. bir sebeple nöbet sırası haricindeki eşinin yanına girebilir. Çünkü Hz. Aişe şöyle demiştir:

 

Resulullah (s.a.v.) bizim hepimizi [bütün hanımlarını] dolaşır, her bir hanımına onunla ilişkide bulunmaksızın yaklaşır, daha sonra nöbet sırası hangi hanımındaysa en son onun yanına gelirdi. (Ebu Davud, Nikah, 2135; Müstedrek, Nikah, 2, 186. Hakim bu hadisin sahih olduğunu söylemiştir)

 

Nevevi'nin sözünden, kocanın bir zorunluluk sebebiyle diğer eşinin yanına girmesinin evleviyetle caiz olduğu anlaşılır.

 

38. Koca, belirtildiği şekilde gündüz vakti, nöbet sırası gelmemiş olan eşinin yanına girdiğinde orada uzun süre kalmaması uygun olur.

 

Bu ifadeden, kocanın uzun süre kalmasının caiz olduğu ancak bunun daha üstün davranışa aykırı olduğu anlaşılmaktadır. Şayet uzun süre kalırsa, el-Mühezzeb ve başka eserlerde, İmam Şafii'nin ifadesine dayalı olarak kocanın bunu kaza etmesinin gerekli olduğu belirtilmiştir.

 

Celaleddin el-Maham şöyle demiştir:

 

Nevevi, "doğru olan görüşe göre koca bir ihtiyaç için girdiğinde bunu kaza etmez" dediği halde Rafii ve Nevevi yukarıda belirtilen durumu, yani uzun süre kalması durumunu zikretmemiştir; çünkü gündüz vakti [asıl değil] tabidir, üstelik ihtiyaç sebebiyle girilmiştir.

 

Şu halde el-Mühezzeb ve diğer eserlerdeki ifade, Hocam Hayreddin er-Remlı'nin belirttiği üzere "kocanın kalma süresi ihtiyaçtan fazla olduğunda" şeklinde yorumlanmalıdır.

EI-Minhac'daki ifade ise kocanın, ihtiyaçtan dolayı uzun süre kalmasına yorulmalıdır. EI-Minhac'ı şerhedenlerin bir kısmının el-Mühezzeb'teki bir kısmının ise el-Minhac'taki ifadeyi zayıf kabul ettiklerini gördüm. İki ifadeyi uzlaştırmak mümkün olduğunda bunu yapmak daha iyidir.

 

Doğru görüşün karşısında yer alan görüşe göre, tıpkı geceleyin olduğu gibi gündüz vakti koca diğer eşin yanında uzun süre kaldığında bunu kaza etmesi gerekir.

 

Nevevi, "bir ihtiyaç sebebiyle" ifadesiyle sebepsiz girmeyi dışarıda bırakmıştır ki bunun hükmü ileride gelecektir.

 

39. Doğru olan görüşe göre koca, [gündüz vakti nöbet sırası gelmemiş olan eşinin yanına girdiğinde] yukarıda geçen hadis sebebiyle cinsel ilişki dışındaki yollarla eşinden yararlanabilir; çünkü gündüz [asıl değil geceye] tabidir.

 

Diğer görüşe göre koca bunu yapamaz.

 

Nevevi'nin ifadesinden cinsel ilişkinin kesin olarak haram olduğu anlaşılmaktadır; çünkü Nevevi bunu tartışma konusunun dışında tutmuştur. Oysa bu kastedilmemiş olup bunun haram olmadığına dair de bir görüş vardır. Cinsel ilişkinin haramlığına ilişkin açıklama yukarıda geçmişti.

 

Eşleriyle gündüz vakti birlikte olabilen koca açısından yukarıda sayılan hükümleri n tamamı gündüz vakti geçerlidir.

 

40. Doğru olan ve İmam Şafii tarafından ifade edilmiş olan görüşe göre koca gündüz vakti eşin yanına sebepsiz olarak girerse bunu kaza eder. Yani o eşin yanında kalma süresini [diğer eşlerle de aynı şekilde geçirmek suretiyle] kaza eder; çünkü haksız bir davranışta bulunmuştur. Bundan, ifadenin gerektirdiği üzere nöbeti olan eşle cinsel ilişki dışında yararlanmanın kazası kast edilmemiştir.

 

Diğer görüşe göre koca bunu kaza etmez; çünkü gündüz [asıl değil] tabidir.

 

Her ne kadar Nevevi'nin ifadesi mutlak ise de yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere görüş ayrılığı kocanın kalma süresinin uzaması durumuna özgüdür.

 

41. Gündüz geceye tabi olduğundan kocanın gündüz vakti eşlerinin yanında kalma konusunda eşitliği sağlaması zorunlu değildir. Ayrıca gecenin aksine gündüz insanların etrafa dağıldığı ve sürekli gdip geldikleri bir vakittir. Kocanın da bir eşin yanına gündüz vakti girip çıkması bazen çok bazen az olur. Bunun için bir ölçü koymak zordur.

 

Eşleriyle gündüz vakti birlikte olan koca açısından durum bunun

tam tersidir.

 

Not:  Kocanın nikahında iki hasta kadın bulunsa, bu kadınlara bakacak kimse olmasa koca geceleri bu ikisi arasında taksim eder. Bu eşler arasında eşitlik, hasta bakımına göre olup kur'ayla sağlanmaz. Bu iki kadın iyileşirse koca, [bunların yanında geçirdiği zamanı] diğer eşlerinin yanında kaza eder. Hasta olan eş ölürse, kocanın onunla geçirmemiş olduğu vakti kaza etmesi imkansız hale gelir; çünkü bu, onun nöbetinden hesap edilir.

 

Hasta olan kadının bakıcısı varsa koca, o kadının sırası gelmedikçe onun yanında gecelemez.

 

42. İkamet halinde olan, gündüz vakti çalışan [ve eşleriyle gece vakti birlikte olan] koca açısından, her bir eşe ayrılacak nöbet diliminin en azı bir gecedir. Bir geceyi bölmek caiz değildir; çünkü bu, birlikte yaşamayı içinden çıkılmaz hale getirir, ayrıca gecenin zaman dilimlerini bir ölçüyle takip etmek zordur. Yine koca bir gece ve diğer gecenin bir kısmını da nöbet dilimi olarak belirleyemez.

 

Hz. Peygamber (s.a.v.)'in eşlerini bir gece içinde dolaşması, onların buna razı olduğu anlamına yorulur.

 

Yolcunun hükmü yukarıda geçmişti.

 

Bekçi gibi eşleriyle gündüz vakti birlikte kalan kimse açısından ise alimlerin ifadesinin zahirinden onun gündüzü kısımlara bölmesinin, tıpkı geceleyin kalan kimsenin geceyi bölmesi gibi olduğu anlaşılmaktadır ki bana göre de böyledir. Gündüzü bölme durumunda vakti takip etmek kolayolacağından bunun caiz olması da muhtemeldir.

 

43. [Birden fazla evli olan kocanın, eşlerine nöbet günü tayin ederken] bir gecelik zaman dilimi tayin etmesi, daha fazla zaman tayin etmesinden daha iyidir. Böylece hem Hz. Peygamber (s.a.v.)'e uymuş olur, hem de eşleriyle daha kısa zamanda görüşmüş olur.

 

44. Kadınların rızası olmasa bile koca her bir eşi için iki veya üç gecelik zaman dilimi tayin edebilir. Bir görüşe göre ise rızaları olmadıkça bir geceden fazla tayin etemez.

İbnü'I-Münzir de bu görüşü tercih etmiştir. Mezhepte esas alınan görüşe ve alimlerin çoğunluğuna göre kadınların rızası olmadıkça üç günden fazla nöbet tayin edemez.

Kadınlar farklı bölgelerde otursalar bile hüküm böyledir. Aksi takdirde kadın bu sebeple hicret etmek zorunda kalabilir. Ayrıca diğer kadınlar, kocanın, kumaları yanında uzun süre kalması sebebiyle yalnız başlarına kalmış olabilirler. Yine koca bu uzun zaman diliminde ölebilir ve bu yüzden kadınların hakkı ortadan kalkmış olur.

 

İmam Şafii'ye ait veya onun dışında mezhep içindeki alimlere ait bir görüşe göre, nöbet sürelerinin üçte n yediye kadar arttırılabileceği de söylenmiştir.

 

Bir başka görüşe göre ise ila yapan kişinin bekleyeceği süre olan dört aya kadar arttırabilir.

 

Not: Nevevi'nin ifadesi, bir nöbet için üç günden fazla süre ayırmanın haram olmasını gerektirir ki alimlerin çoğunluğu bu görüştedir. Darımı ve Ruyani ise bunun mekruh olduğunu tek görüş olarak belirtmişlerdir. Kadınlar razı olursa nöbet zamanını üç günden fazla yapmak kesin olarak caiz olur.

 

45. Koca, eşleri ile birlikte kalma konusunda sıralamayı belirlemek istediğinde [ne yapması gerekir? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Doğru görüşe göre, eşler arasında rıza bulunmadığında, bütün eşler hak bakımından eşit olduğundan eşlerden birini diğerlerine üstün tutmuş olmamak için ilk olarak hangi eşle başlayacağını kur'a çekerek belirlemesi gerekir. Kur'a'da kimin adı çıkmışsa onunla başlar. Onun sırası geçirce kalan eşler arasında kur'a çeker, sonra diğer ikisi arasında kur'a çeker. Nöbet tamamlanınca bundan böyle bu sıraya riayet eder, tekrar kur'a çekmesine gerek yoktur.

 

Koca, ilk eşin yanında kur'a çekmeksizin kalmışsa kalan eşler arasında kur'a çeker. Nöbet bitince, ilk olarak kiminle başlayacağını belirlemek için kur'a çeker. Nevevi'nin ifadesi bunu da kapsamaktadır; çünkü bu koca şu an itibaryıla eşleriyle birlikte kalmaya yeni başlıyor gibidir.

 

Eşler, içlerinden birinin kocayla daha önce kalması konusunda anlaşırlarsa bu da uygulanabilir.

 

İkinci görüş

 

Koca bu konuda eşler arasında kur'a çekmeye gerek olmaksızın dilediğiyle başlayabilir.

 

46. Koca, nöbet miktarı bakımından eşlerinin bir kısmını diğerlerine üstün tutamaz, yani bunu yapması haram olur. Burada eşlerden biri şerefli olma veya Müslüman olma gibi bir üstünlüğe sahip olsa bile hüküm böyledir. Çünkü kocanın eşlerle bir arada olma yükümlülüğü, adaleti sağlamak ve diğer eşlerin darılmasına yol açabilecek şekilde eşitsizlikten kaçınmak için meşru kılınmıştır.

 

Daha sonra Nevevi, eşler arasında üstünlük olmaması meselesinden iki durumu istisna etmiştir. Bunların birincisine şu sözüyle işaret etmiştir:

 

47. "Hür kadın için, cariyeye ayrılan sürenin iki katı kadar süre ayrılır". Çünkü bu konuda Hasan-ı Basrı'den rivayet edilen mürsel bir hadis bulunmaktadır. Maverdi bunu Hz. Ali'den rivayet ettiği bir hadisle desteklemiştir. Bu hadisi Darekutnı de rivayet etmiştir.(Darekutni, Nikah, 3, 285)

Hz. Ali'ye muhalefet eden herhangi bir kimse bulunduğu bilinmediğinden bu konuda icma gerçekleşmiştir. Ayrıca kocanın karılarıyla birlikte bulunması bir tür yararlanmadır. eariyeden yararlanma ise hür kadından yararlanmaya göre genellikle yarımdır; çünkü diriyenin sahibi onu kocasına ancak geceleri teslim etmektedir. Bu, zifaf hakkından farklıdır; çünkü zifafın amacı eşlerin birbirinden utanması ve örtünmesi durumunun kalkmasıdır. Hür ile cariye bu konuda eşittir.

 

Maverdi ve başkalarının belirttiğine göre müdebber, mükateb, kısmı köle ve ümmüveled bu konuda cariye ile eşittir.

 

48. Cariye ve hür kadının bir erkeğin nikahında bir araya gelmesi birkaç durumda düşünülebilir:

 

> Koca, şartlarına uygun bir şekilde önce cariyeyle evlenmiş, ardından hür kadınla evlenmiştir.

> Kocanın nikahı altında, kendisinden cinsel yönden yararlanamadığı bir hür kadın bulunmaktadır.

> Koca tamamen veya kısmen köledir.

 

Rafii ve Nevevi'nin "cariyenin yeni olması ancak köle hakkında düşünülebilir." ifadesi yaygın durum dikkate alınarak söylenmiştir.

 

49. Cariye, kocasının kendisiyle birlikte olmasını ancak nafakayı hak ettiği durumda hak eder. Bu da kocasına tıpkı hür kadın gibi gece gündüz teslim edilmiş olması halinde olur.

Kocayla bir arada bulunma hakkı efendiye değil cariyeye ait olduğundan bu hakkı ıskat etme yetkisi de ona aittir; çünkü bir arada bulunma hakkından elde edilecek menfaatin çoğunluğu cariyeye aittir. Nitekim kocadaki kusur sebebiyle nikah akdini bozma muhayyerliği de efendiye değil cariyeye aittir.

 

Not:  Nevevi'nin sözünden "hür kadına dört gece ayrıldığında cariyeye iki gece ayrılır" gibi bir şey anlaşılabilirse de bu kastedilmemiştir. Burada bir gece cariyeye iki gece hür kadına ayrılması şarttır. Bundan daha fazla ya da eksik ayrılması caiz değildir, çünkü aksi takdirde eşle birlikte olma üç günü geçer veya bir geceden az olur. Her ikisi de yasaklanmıştır.

 

Bunların tümü, cariye azat edilmediğinde söz konusudur. Hür kadına ait olan iki gecenin birinde cariye azat edilse ve koca da ilk olarak hür kadınla başlamışsa, hür kadına ait olan ikinci gece az at edilen cariyeye ait olur. Daha sonra koca onunla bir gece kalmakla yetinmek istiyorsa ikisini eşit tutar. Aksi takdirde hür kadına tam olarak iki veya üç gece ayırır, sonra bu sürenin aynısını azat edilen kadın yanında geçirir. Cariye, hür kadına ayrılan iki gecenin ikincisinde azat edilse koca bunu tamamlayabilir, bu durumda azat edilenle birlikte de iki gece geçirir. Koca, kadının azat edilmesi esnasında mescide, arkadaşının evine vb. gitmiş olsa veya az at edilmiş olan hanımının yanına gitse, daha önce geçirdiği geceyi kaza etmez.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: "Gecenin ilk yarısı şayet hür kadının hakkıysa koca geceyi tamamladığında bunun tümünü kaza etmemesi gerekirdi. Gecenin ilk yarısı hür kadının hakkı değilse koca derhal çıktığında kaza etmesi gerekir."

 

Bu itirazın ilk bölümüne şu şekilde cevap verilir: Gecenin iki yarısı, dul kadınla zifaf yaparken üç günü veya yedi günü onunla geçirmek gibidir. Dul kadının hakkı üç gündür.

Koca onun yanında yedi gün kaldığında bunun tümünü kaza eder. Aynı şekilde gecenin ikinci yarısında kaldığında da bunu gecenin ilk yarısıyla birlikte kaza eder. Ancak bu ifadeden şu sonuç çıkar:

 

"Bu hüküm, kadın, kocasının geceyi kendisiyle tamamlamasını istediğinde söz konusudur.

Bu tıpkı dul kadının, zifaf esnasında kocasının kendisiyle yedi gün kalmasını istemesi gibidir. Aksi takdirde koca yalnızca fazlalık olan kısmı kaza eder."

 

İtirazın ikinci bölümüne şu şekilde cevap verilir: Azat edilmiş olan kadın için azat öncesinde, gecenin ikinci yarısında kalmaya ilişkin bir hak söz konusu değildir. Bu şuna benzer: İki kişi köle üzerinde ortak olup biri üçte bir diğeri üçte ikiye sahip olsa, köleyi nöbetleşe kullanırken biri iki gün diğeri bir gün kullanır. Üçte bire sahip olan ortak kölenin altıda birini diğerinden gün esnasında satın alsa, günün geçen kısmının ücretini ondan geri alamaz.

 

Kadın, kocanın kendisiyle geçirdiği geceyi tamamlamadan önce azat edilse koca onun yanında bir gece daha kalır; çünkü hakkını almadan önce hür olmuştur. Kadın geceyi tamamladıktan sonra azat edilirse koca kaldığı kadarıyla yetinir, bundan sonra hür kadınla bu azat edilen kadını eşit tutar. Kadının kendi gününde azat edilmesinin bir etkisi yoktur; çünkü bu tabi bir şeydir.

 

Koca, eşleriyle birlikte olmaya cariye ile başlasa ve cariye sıra kendi gecesindeyken azat edilse hür kadın gibi kabul edilir, koca onun gününü tamamlar, daha sonra eşlerini eşit tutar. Cariye, koca ile birlikte olma süresini tamamladıktan sonra azat edilse koca hür kadınla iki gecesini geçirir, sonra eşlerini eşit tutar. Çünkü cariye azat edilmeden önce hakkını tam olarak almıştır, hür kadın da buna karşılık hakkı olan iki günü tam olarak alır.

 

Cariye azat edildiğini bilmeden birkaç nöbetini geçirse ve koca bu esnada ona cariyeye ayrılacak süreyi ayırsa, koca durumu bilerek böyle yapmışsa daha sonra bu süreleri kaza eder, aksi taktirde kaza etmez. "Kaza etmez" şeklinde mutlak ifade kullananlar ile "kaza eder" şeklinde mutlak ifade kullananların sözleri bu şekilde uzlaştırılır.

 

50. Nevevi daha sonra ikinci meseleye işaret etmiştir:

 

Koca, nikahında bulunan kadınların üstüne yeni bakire bir kadınla evlense zifaf esnasında peşpeşe yedi gün boyunca bu kadınla kalması gerekir, bu süreyi diğer kadınlar için kaza etmez. Koca, dul bir kadınla evlense peşpeşe üç gün boyunca kaza söz konusu olmaksızın onunla kalması gerekir.

 

Bunun delili, İbn Hibban'da geçen şu hadistir:

 

> "[Zifaf esnasında] bakire için yedi gece, dul için üç gece [ayrıIır. }"(İbn Hibban, Nikah, 4208)

 

Bunun aklı hikmeti ise karı-koca arasında utangaçlığın sona ermesidir. Bu sebeple hür ile cariye arasında eşitlik söz konusu olmuştur. Ayrıca insanın doğasıyla ilgili olan şeyde -tıpkı iktidarsızlık sebebiyle tanınan süre veya ila süresi gibi- kölelik ve hürriyet arasında bir fark yoktur.

 

Bakireye daha fazla süre tanınmıştır; çünkü onun utangaçlığı hür kadına göre daha fazladır.

 

Üç gün ve yedi gün olarak belirlenmesinin hikmeti şudur: Üç gün dinde göz yumulan / bağışlanan süredir. Yedi gün ise dünya günlerinin sayısıdır. Bunun üzerine çıkıldığında tekrar olur.

 

Kişi bu günleri peşpeşe karısıyla geçirmezse bunlar hesap edilmez; çünkü ayrı ayrı olması halinde eşler arasındaki utangaçlık ortadan kalkmaz. Bu durumda kocanın, tekrar bu süreyi eşiyle birlikte geçirmesi gerekir, ayrı ayrı kaldığı günleri ise diğer eşleri için kaza eder.

 

"Yeni" ifadesi ile kocanın zifafı tam olarak yaptıktan sonra rk'i olarak boşadığı eşi dışarıda bırakılmıştır. Koca bu eşini yeniden nikahına alsa onun için zifaf söz konusu olmaz. Bain talak ise bundan farklıdır. Yine efendisinin ilişkide bulunduğu cariyesini az at edip sonra onunla evlenmesi de bunun dışındadır; bu durumda kadın için zifaf hakkı söz konusudur.

Koca yalnızca onunla evliyse veya kocanın başka eşi olmakla birlikte onun yanında kalmamışsa yeni evlendiği için zifaf hakkı sabit olmaz. Bu, eş-Şerhu'l-kebir'deki şu ifadreyle çelişmez: "Kişi, daha önce nikahında olmayan yeni iki kadınla evlense bunlar için zifaf hakkı söz konusu olur." Çünkü bu ifade, eşleriyle birlikte olmayı isteyen kimse hakkındadır. Nevevi, Müslim şerhinde "Enes'in rivayet ettiği hadis sebebiyle daha güçlü olan ve tercih edilen görüşe göre bu, mutlak olarak koca üzerine gereklidir" demiş olsa da Bulkini bunu şu gerekçeyle reddetmiştir: "Bu hadisin Müslim'deki başka rivayetlerinde açıkça hükmün, kocanın nikahında zifafa girdiğinden başka bir veya daha fazla kadın olduğunda geçerli olduğu yer almıştır." Şu halde yukarıdaki mutlak rivayet diğer rivayetlerle takyid edilmiştir.

 

"Dul" ifadesinin kapsamına; helal veya haram, yahut şüphe yollu ilişki ile dulolan kadın girmektedir. Bu, hastalık, atlama-sıçrama vb. bir sebeple bekareti ortadan kalkan kadını dışarıda bırakmaktadır.

 

51. [Birden fazla eşi bulunan] kişi dul bir kadınla evlendiğinde, dul kadına şu iki seçeneği sunmak sünnettir:

 

> Kendisinin yanında zifaf için üç gün kalıp bu süreyi diğer hanımlar için kaza etmemek,

> Kendisinin yanında yedi gün kalıp bunu diğer hanımlar için kaza etmek.

 

Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) Ümmü Seleme ile evlendiğinde bunu yaparak kendisine şöyle demiştir:

 

> Dilersen yanında yedi gün kalırım. Böyle yaparsam diğer eşlerimin yanında da yedi gün kalırım. Dilersen yanında üç gün kalırım, sonra eşler arasında nöbetlerine göre dolaşırım.(Muvatta, Nikah, 1147; Müslim, Rada', 3607)

 

Burada "dolaşırım" derken, daha önceki nöbete uygun olarak kaza söz konusu olmaksızın dolaşmak kastedilmiştir. Böyle olmasaydı "onların yanında da üç gün kalırım" derdi. Bu hadisi Malik lafzen, Müslim de manen rivayet etmiştir.

 

52. Kadın yedi günü seçmezse, yani herhangi bir seçimde bulunmaz veya yedi günden az kalmayı seçerse koca yalnızca üç günün üzerini kaza eder. Çünkü kadın, kendisinin meşru hakkının başkasına ait olmasını istememiştir. Bu şuna benzer: Bakire kız, zifafta kocasının kendisiyle on gün kalmasını istese, koca da bunu yapması yasak olduğu halde kalsa, koca yalnızca yedi günü aşan kısmı diğer eşleri için kaza eder. Ancak dul kadın en baştan yediyi seçtiğinde durum farklı olur; çünkü bu durumda meşru olan hakkını bırakıp başkasının hakkına göz dikmiştir, bu yüzden kendi hakkı da batılolmuştur.

 

53. Koca ikrah altında iken iki eşi kendisiyle zorla zifafa sokulsa, koca hangisinden başlayacağını belirlemek için kur'a çeker. Kur'a'da kim çıkarsa yedi gün veya üç günün tamamını onunla geçirir. İki kadın sırayla kocanın yanına zifafa gelirse koca önce birincinin hakkını yerine getirir.

 

54. İki kadınla evli olup eşlerinin zifaf hakkını tam olarak yerine getirmiş bir koca yeni bir kadınla zifaf yapsa, zifaftan sonra bütün hanımları arasında nöbetin kimden başlayacağını belirlemek üzere kur'a çeker. İki hanımdan birinin bir gecesi kalmışken koca yeni hanımla zifaf yapsa, daha sonra diğer hanımının bir gecesini kaza eder. Sonra yeni karısının yanında yarım gece geçirir; çünkü yeni karısı, birlikteliğin üçte birini hak etmektedir.

Kocanın eski karısının yanında geçirdiği bir gece, eski iki karısı arasında gibidir. Bu durumda eski karılarından her birine yarım gece ayrılmış olur, yeni karısı için de gecenin üçte biri kalmış olur. Koca mescid vb. bir yere dışarı çıktıktan sonra üç eşi arasında eşit bir şekilde kasm'i baştan başlatır.

 

55. Eşleri ile kalma süresini ikişer gece olarak belirleyen bir koca, iki eşinden birinin yanında bir gece kaldıktan sonra üçüncü bir kadınla evlense, mevcut eşiyle olan kalmasını tamamen iptal edip yeni eşiyle mi kalmaya başlar yoksa mevcut eşiyle bir geceyi tamamlar mı? Bu konuda Şaşı'nin Hilye adlı eserinde iki görüş belirtilmiş olup ikincisi daha güçlüdür.

 

Not: Zifafa giren kişi zifaf yüzünden cemaatlere katılma ve bunun dışında hasta ziyareti, cenazeye katılma gibi hayırlı işlerden geri durmaz. Ancak geceleri, eşiyle birlikte kalması zorunlu olduğundan bunlara geceleyin katılmaz. Sonrakilerden bazıları buna muhalefet etmiş olsa bile bu, Rafii ve Nevevi'nin görüşüdür.

 

Koca, eşleriyle birlikte kaldığı gecelerde yukarıda sayılan hususlarda dışarıya çıkıp çıkmama konusunda eşleri arasında eşitliğe riayet etmelidir. Buna göre ya hiçbirinin yanındayken dışarı çıkmamalı veya hepsinin yanındayken çıkmalıdır. Bir kısmının gecesinde çıkıp diğerlerinde çıkmazsa günaha girmiş olur.

 

56. Kocanın eşleri içinden hangisi, kendisinin veya kocasının ihtiyacı için kocasından izinsiz olarak tek başına yolculuğa çıkarsa dikbaşlılık / itaatsizlik etmiş olur, onun için kasm [birlikte kalma] hakkı yoktur. İki durum bundan istisna edilir:

 

a. Kadının yaşadığı bölge harap [terk edilmiş] hale gelir, bu bölgenin halkı bölgeyi terk eder, koca o esnada evde bulunmaz ve kadının da orada ikamet etmesi mümkün olmazsa Subkl'nin belirttiği üzere bu durumda kadın başka yere gitmekle dikbaşlı / itaatsiz olmuş olmaz. Bu, yıkılmaya yüz tutan evi terk etmesi gibidir.

 

b. Koca, hür olan karısının yanında iki gece kaldıktan sonra [tam sıra cariye olan karısına gelince] cariyenin efendisi onu yolculukta yanında götürse cariyenin birliktelik hakkı ortadan kalkmaz. Koca, imkan bulduğunda bunu kaza eder; çünkü birliktelik, cariyenin isteği dışında ortadan kalkmıştır. Bunu, Mütevelli söylemiş, Rafii ve Nevevi de onaylamıştır.

 

57. Kadın, kocasının izni olmadığı halde kocasıyla birlikte yolculuğa çıksa, günah bir şey yapmış olmakla birlikte nafakaya hak kazandığı gibi birlikte olma hakkına da sahip olur.

Koca karısının yolculuğa çıkmasını yasakladığı halde kadın çıkar ve koca da karısını geri çevirme imkanına sahip olamaz sa kadının hakkı ortadan kalkar. Bulkini "bu nafaka açısından olup birliktelik hakkı da böyledir" demiştir.

 

58. Kocanın izni dahilinde onun bir ihtiyacını görmek için yolculuğa çıkan kadının kaçırdığı günleri koca onun için kaza eder. Çünkü burada kocanın izni vardır ve kadın kocasınin ihtiyacı için çıkmıştır. Bu durumda kadın, kocasının yanında ve hakimiyet alanında gibidir.

Kadını göndermekle koca kendisini kadından engellemiştir.

 

59. Kadın, kocanın izniyle hac, umre, ticaret vb. kendi işini görmek üzere yolculuğa çıksa [koca, kadının uzakta bulunduğu günlerde ona düşen birliktelik süresini sonradan kaza eder mi? Bu konuda İmam Şafii'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

İmam Şafii'nin yeni görüşüne göre kaza etmez; çünkü bu durumda kadın, kocanın hakimiyetinde değildir. Kocanın izin vermesinin etkisi yalnızca günahın bulunmaması noktasında görülür.

 

İkinci görüş

 

İmam ŞafiI'nin eski görüşüne göre izin bulunduğundan koca bunu kaza eder.

 

60. Kadın, üçüncü bir şahsın ihtiyacı için yolculuk yapsa, Zerkeşi "bu da kadının kendi ihtiyacı için yolculuk yapması gibidir" demiştir. Bu, başkalarının da belirttiği üzere kocanın bunu kadından istememiş olması halinde doğrudur. Aksi takdirde kadın, kocanın izniyle onun işi için çıkmış gibi kabul edilir.

 

61. Kadın kocanın izniyle her ikisinin ihtiyacı için tek başına yolculuğa çıksa Zerkeşi ve başkalarını belirttiği üzere nafaka bakımından hakkı düşmez. Birlikte kalma hakkı da böyledir. İbnü'l-İmad ise kendi görüşü olarak birliktelik hakkının düşeceğini söylemiştir. 

 

62. Kadının kocayla birlikte yolculuğa çıkmaktan kaçınması dikbaşlılıktır. Maverdi "ancak hastalık vb. bir özrü varsa o zaman başka" demiştir.

 

63. Evini nakletmek üzere yolculuğa çıkan kocanın -yolculuk kısa bile olsa- eşlerinden bir kısmını yanına alıp bir kısmını geride bırakması haramdır; ya eşlerinin tümüyle birlikte taşınır veya hepsini birden boşar. Koca kura çekerek bile olsa bu durumda eşlerinin bir kısmını yanında götürse, geride bıraktıkları için birlikteliği kaza eder.

 

64. Koca, eşlerinden bir kısmını kendisi nakledip diğerlerini vekili aracılığıyla nakletse, Ravdatü 't-talibın' de "daha doğru" olarak belirtilen görüşe göre kur'a çekmişse vekille birlikte gidenlerinkini kaza eder, kura çekmemişse kaza etmesi gerektiği konusunda görüş ayrılığı yoktur.

 

Not:  Nevevi'nin ifadesinden, kocanın tüm hanımlarını geride bırakmasının caiz olduğu anlaşılıyorsa da -Mütevelli açık olarak belirtmiş olsa da- bu kastedilmemiştir. Aksine koca ya eşlerinin tümünü kendisiyle birlikte götürür ya da tümünü boşar; çünkü böyle yapması eşlerin, kocanın kendileriyle ilişkide bulunması umudunu ortadan kaldırır ve llaya benzer.

Ancak koca eşlerin yanında olduğu halde eşleriyle birlikte olmaktan kaçınsa durum böyle olmaz; çünkü böyle bir durumda eşlerin ilişkide bulunma ümidi ortadan kalkmış olmaz.

 

65. Namazları kısaltarak kılmayı mübah kılacak derecede uzun olan diğer yolculuklarda ve daha doğru görüşe göre mübah olan kısa yolculuklarda koca, eşleri içinden birinilbir kısmını -aralarında anlaşmazlık olması halinde- kur'a çekerek yanında götürür; çünkü Buhari ve Müslim'in rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) yolculuk yapmak istediğinde eşleri arasında kura çekerdi. Hangisi çıkarsa -ister onun günü olsun ister olmasın- yanında götürürdü. İmam Şafii, el-İmla'da bunu açık olarak belirtmiştir.  (Buhari, Şehadat, 2637; Müslim, Tevbe, 6951)

 

Bulkın! şöyle demiştir: "Kur'a, nöbet sırası gelen kadına çıkarsa yolculuk zamanı onun nöbetinden hesap edilmez. Yolculuktan dönüldüğünde koca onun nöbetini tam olarak yerine getirir. EI-Ümm'de bu konuda İmam Şafii'nin açık ifadesi bulunmaktadır."

 

Kur'a kadınlardan birine çıktığı halde koca yanında başkasını götüremez. Kur'a çıkan karısını götürmeyebilir.

 

Diğer görüşe göre koca, kısa yolculukta eşlerinden birini kura çekerek yanında götüremez, götürürse bunu kaza eder; çünkü bu, ikamet hali gibidir. İkamet halinde olan koca, eşlerinden birini kur'a yoluyla diğerlerine üstün kılamaz.

 

İlk görüşe göre koca bir veya daha fazla eşini kura çekmeksizin yanında götürse günaha girmiş olur, bunu kaza eder. Kadınlar içlerinden birinin götürülmesine razı olsalar, kura çekmeksizin götürmesi caiz olur, diğer eşlerin birliktelik hakkı düşer. Bu kadın yolculuğa çıkmadan önce diğer kadınlar kararlarından dönebilir. Maverdi, "namazların kısaltılabileceği yere ulaşmadıkları sürece daha sonra da dönebilirler" demiştir.

 

Not:  Nevevi'nin "bazı" ifadesi bir veya daha fazla kadını kapsar. İbn Eba Hureyre bunu açık olarak belirtmiştir.

 

Şu durum Nevevi'nin ifadesinden istisna edilir: Koca zina ettiği için devlet başkanı tarafından sürgüne gönderilse Rafi!'nin bu konuda Beğavı' den aktardığına göre eşini yanında götürmesine izin verilmez.

 

66. Koca kura çekerek eşlerinden birini yolculukta yanında götürdüğünde, yolculuk esnasında geçirdiği zamanı geride kalan eşleriyle geçirerek kaza etmez; çünkü haksız bir fiil yapmış değildir. Bunun aklı gerekçesi şudur: Birlikte götürülen eş, her ne kadar kocayla bir arada bulunma imkanını elde etmiş olsa da buna mukabil yolculuğun yorgunluk ve sıkıntısını çekmiştir. Geride kalan eş kocasıyla birlikte olma imkanından mahrum kalmış olsa da ikamet halinde kalmanın rahatlığını yaşamıştır. Her iki durum birbirinin mukabili olmuş ve eşitlik sağlanmıştır.

 

67. "Mübah yolculuk" ifadesi böyle olmayan yolcluğu dışarıda rPS\ bırakmıştır; koca ne kura çekerek ne de başka bir yolla eşlerinden herhangi birini yanında götürebilir. Bunu yaparsa günaha girmiş olur, geride kalan kadınlar için kaza yapması gerekir.

 

68. "Eşler" ifadesi cariyeleri dışarıda bırakmaktadır. Koca, cariyelerinden dilediğini kura çekmeksizin yanında götürebilir.

 

69. Koca, gidilecek yer ulaşıp da mukım hale gelince; yani yolculuğun başında veya gidilecek yere ulaşınca veya ulaşmadan önce kendisini mukım kılma konusunda etkisi olacak şekilde ikamete niyet etse, ikamet süresi yolculuk hükmünden çıktığı için bunu kaza etmesi gerekir. Bu, ikamet esnasında kişi, yanında götürdüğü kadınla birlikte bulunduğunda böyledir. İkamet esnasında kadını terk etmişse el-Havi'de tek görüş olarak belirtildiğine göre bunu kaza etmez.

 

70. Daha doğru görüşe göre kişi mukim olduktan sonra geriye dönüş esnasında geçirdiği süreyi de -tıpkı gidiş süresi gibi- kaza etmez. Diğer görüşe göre ise kaza eder; çünkü bu, kura çekilmeksizin yapılan yeni bir yolculuktur. Koca, hedeflediği yerden ikamet süresi dolmadan önce geri dönerse, yolculuk hükmü kendisinde devam ediyor olduğundan kesin olarak kaza etmez.

 

Not:  Burada "ikamet" ile namazları kısaltma konusunda geçen ikamet kastedilmektedir.

Buna göre kişi gitmeyi istediği yere veya başka bir yere ikamet niyeti olmaksızın ulaşsa ve burada yolculuk süresinden daha fazla süre geçirse, fazlalık olan kısmı kaza eder. Kişi, her an gerçekleşmesi muhtemel bir ihtiyacı sebebiyle bir yerde ikamet etse, el-Envar'da tek görüş olarak belirtildiğine göre on iki gün geçmedikçe kaza etmez.

 

Kişi eşlerinden birini kura çekerek yanında götürdükten sonra ikamete niyet etse ve geride kalan eşlerine mektup yazarak onların da gelmesini istese, iki görüş içinden Bulkınl'nin doğru kabul ettiği görüşe göre mektup yazması anından itibaren geçen süreyi kaza eder.

Karısını yanında kura çekmeden götürmüşse karısıyla gecelememiş olsa bile geride kalanlar için sürenin tümünü kaza eder. Ancak karısını başka bir beldede bırakmışsa o zaman Beğavı'nin fetvalarında belirtildiği ne göre bu süreyi kaza etmez.

 

 

Eşlerden Birinin Birliktelik Hakkını Diğerine Vermesi

 

71. Eşler içinden biri birliktelik hakkını diğerine verdiğinde kocanın buna razı olması gerekmez; çünkü kadın, kocadan cinsel istifade hakkını ortadan kaldırma yetkisine sahip değildir. Bu durumda koca, o kadının nöbet süresinde onun yanında geceleyebilir.

 

72. Eşlerden biri birliktelik hakkını muayyen birine verdiğinde koca buna razı olursa, koca bu iki kadına ait olan geceyi kendi nöbetlerine rastlayan zamanda o kadının yanında -kadın istemese bile- geçirir.

 

Nitekim, Buhari ve Müslim'de belirtildiğine göre Sevde (r.a.) kendi gecesini Hz. Aişe'ye verdiğinde Hz. Peygamber (s.a.v.) böyle yapmıştır. (Buhari, Nikah, 5212; Müslim, Rada', 3615)

 

Bu, genel hibe kurallarına göre yapılmış bir hibe değildir; bu yüzden kendisine hibe yapılan kadının kabul etmesi gerekmez, kocanın razı olması yeterlidir. Çünkü hak, kocayla hibe eden kadın arasındadır. Mezhebimizde, kabule ehil olduğu halde kendisine hibe yapılan şahsın dışındaki bir şahsın kabulünün geçerli olduğu bunun dışında bir hibe yoktur.

 

Not:  Nevevi'nin "ikisine ait olan gece" ifadesi, kocanın bu iki geceyi bitişik veya ayrı olarak hibe edilen karısının yanında geçireceğini göstermektedir.

 

73. [Zayıf] bir görüşe göre koca, birbirinden ayrı olan iki geceyi peşpeşe geçirir. Hibede bulunan kadının gününü öne alarak onu hibe edilen kadının günüyle birleştirir veya hibe edilen kadının gününü vaktinden önceye alarak hibe eden kadının günüyle birleştirir, çünkü kocanın böyle yapması onun açısından daha kolaydır. Hem böyle yapmakla sürenin miktarı değişmemektedir.

 

Bu görüşe şöyle itiraz edilmiştir:

 

a. Böyle yapıldığı takdirde arada olan kadının hakkı iki gün ertelenmiş olur.

b. Ayrıca hibede bulunan kadın ilk durumda iki gecenin ortasında hibesinden dönebilir.

Gecelerin peşpeşe olması ise ona geri dönme hakkını kaydettirir.

 

İbnü'r-Rif'a, yukarıdaki gerekçeden hareketle bunu "hibe eden kadının gecesi daha sonra olduğunda" şeklinde kayıtlamıştır. Şayet onun gecesi önde olduğu halde koca ertelenmesini istiyorsa bu caiz olur.

 

İbnü'n-Naklb şöyle demiştir: "Bu gerekçeden anlaşıldığına göre aynı şekilde gece daha sonra gelip de koca hibe edilen kadının gecesini kendi rızasıyla o geceye kadar ertelediğinde de böyledir."

 

Bana göre de böyledir.

 

74. Kocanın, gecenin kendisine hibe edildiği kadının yanında iki gece geçirebilmesi, hibe edilen kadın birlikteliği hak ettiği sürecedir. Kadın bu durumdan çıkarsa koca, hibe edilen kadının yanında sadece kendi gecesinde kalabilir.

 

75. Eşlerden biri kendi gecesini diğer bütün eşlere verirse veya kocayla birlikte olma hakkını [herhangi bir kimsenin adını belirtmeksizin] mutlak olarak ıskat ederse koca kesin olarak eşleri birbirine eşit tutar. Bu durumda hibe eden veya hakkını ıskat eden kadın hiç yok gibi kabul edilir, koca da kalan kadınlar için gün ayırır.

 

76. Eşlerden biri kendi birliktelik hakkını yalnızca kocasına hibe etse koca, hibe eden kadının nöbet sırasını eşlerinden birine veya daha fazlasına tahsis edebilir; çünkü hibe eden kadın kocasına bu hakkı vermiştir, koca da bunu dilediği gibi kullanır. İki gecenin bir arada bulunması veya ayrılması konusunda yukarıda geçen ayrıntılar burada da geçerlidir.

 

[Zayıf] bir görüşe göre bu durumda koca eşler arasında eşit davranır, o geceyi dilediği gibi tahsis edemez; çünkü tahsis eşler arasında kırılma ve kin doğmasına sebep olur. Bu durumda hibe eden kadın hiç yok gibi kabul edilir.

 

77. Eşlerden biri kendi birliktelik hakkını koca ile birlikte diğer eşlerin birinelbir kısmına verse veya koca ile birlikte bütün eşlere verse ne olur? Buna temas edeni görmedim. Bunu Hocam Remli'ye sordum, şu cevabı verdi: "Hibe eden kadının hakkı kişi başına bölünür.

Bu, bir kimsenin malını bir gruba bağışlaması gibidir. Öncelik ise kura ile belirlenir."

 

Not:  Hakkını bağışlayan kadın bunun karşılığında kocasından veya kumalarından herhangi bir karşılık alamaz. Alırsa bunu geri vermesi gerekir, ancak onun lehine başka bir şeye hükme dilmesini hak eder; çünkü bedelolarak istediği şey kendisine teslim edilmemiştir. Bu hakka karşılık bedel alınması caiz görülmemiştir; çünkü bu bir ayn veya menfaat değildir. Zira kocanın kadın yanında kalması, kadının malik olduğu bir menfaat değildir.

Subki bu meseleden ve yabancı şahsın muhalaa yapması meselesinden, bir ücret karşılığında kişinin vazifelerinden ayrılmasının caiz olduğu sonucunu çıkarmıştır. Onun bu konuda son kararı, hakkı ıskat etmek için bedel almanın caiz oldUğU ve alması halinde bunun helal olduğu şeklindedir, bu, hakkın bağışlandığı kimsenin o şey üzerinde hakkının oluştuğundan değildir. Aksine bu durumda karar verme hakkı vakıf ta görevlendirme yapan yöneticinin hakkı olup şer'an maslahat neyi gerektiriyorsa onu yapar. Subki bu konuda uzun açıklamalar yapmıştır.

 

Hakkını hibe eden kadın dilediği zaman bundan dönebilir, döndüğünde koca derhal diğer eşin yanından ayrılır. Koca, karısının rücu ettiğini bilmeden geçirdiği günleri kaza etmez.

Koca, eşlerden birinin nöbetinde başka eşin yanında kalsa daha sonra karısının hakkını hibe ettiğini iddia ettiği halde kadın bunu inkar etse, iki erkeğin şahitliği olmadan kocanın sözü kabul edilmez.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

II. EŞLER ARASI GEÇİMSİZLİKLERİN ÇÖZÜME BAĞLANMASI