MUĞNİ’L-MUHTAC

NİKAH RÜKÜNLERİ / VELAYET

 

BİRDEN FAZLA VELİNİN BULUNMASI

 

Bir derecede birden fazla veli bulunduğunda diğerlerinin rızası ile bunlar içinde en fakih ve yaşı en-büyük olanın kızı evlendirmesi müstehaptır.

 

Velilerin her biri kızı kendisi evlendirmek istediğinde kur'a çekilir. Kur'a'da adı çıkmamış olan veli kızı evlendirse, şayet kız daha önceden onların her birine kendisini evlendirme izni vermişse daha doğru görüşe göre bu akit sahih olur.

 

Velilerin biri kızı Zeyd ile diğeri Amr ile evlendirse bakılır:

 

> Hangi akdin daha önce yapıldığı biliniyorsa o akit sahih olur.

> İki akit birlikte yapılmışsa yahut akitlerin farklı zamanlarda mı aynı zamanda mı yapıldığı bilinmiyorsa her iki akit de batılolur.

 

> İki akitten birinin daha önce yapıldığı bilinmekle birlikte hangisinin olduğu belli değilse mezhepte esas alınan görüşe göre yine her iki akit batıl olur.

 

> Muayyen birisi daha önce olmakla birlikte durum sonradan karışsa, durum netlik kazanıncaya kadar beklemek gerekir.

 

[Kızın kendisiyle evlendirildiği] iki kocadan her biri o kadının hangi akdin daha önce yapıldığı konusunda bilgi sahibi olduğunu iddia etse, İmam Şafii'nin "kadının nikah ikrarı kabul edilir" şeklindeki yeni görüşüne göre bu iki kocanın iddiaları dinlenir. Kadın durumu bildiğini inkar etse kendisine yemin ettirilir. Kadın, iki erkekten biri lehine ikrarda bulunsa onun nikahı sabit olur, diğerinin iddiası dinlenilir. Kadına bu konuda yemin ettirilmesi, bir kimse bir malla ilgili olarak "Bu, Zeyd'e aittir, bilakis Amr'a aittir" dediğinde, ikrarda bulunan kişi bunu Amr'a tazmin eder mi yoksa etmez mi konusunda İmam ŞafiI'ye ait olan iki görüşe dayalıdır. Şayet o meselede "evet [tazmin eder]" görüşünü kabul edersek bu meselede de "evet [diğer kocanın davası dinlenilir]" deriz.

 

VELİLER ARASINDA GÖZETİLMESİ MÜSTEHAP OLAN ÖNCELİK SIRALAMASI

VELİLER ARASINDA KUR'A ÇEKİLMESİ

KIZI HER BİR VELİNİN BAŞKA BİR ERKEKLE EVLENDİRMESİ

 

VELİLER ARASINDA GÖZETİLMESİ MÜSTEHAP OLAN ÖNCELİK SIRALAMASI

 

260. Ana-baba bir erkek kardeşler, baba-bir erkek kardeşler veya aynı şekilde amcaların veli olması örneklerinde olduğu gibi nesep yönünden derece ve rütbe bakımından aynı seviyede bulunan birden fazla veli bir arada bulunsa, kız, kendisini evlendirmesi için her birine izin verse veya "falanca ile evlendirilmeme izin veriyorum. İçinizden kim dilerse beni onunla evlendirsin" derse;

 

> Nikaha ilişkin fıkhı hükümleri en iyi bilen velinin onu evle ndir me si müstehaptır; çünkü nikahın şartlarını en iyi bilen odur.

 

> Daha sonra er-Ravda'da belirtildiğine göre içlerinden en çok kim vera' sahibi ise onun evlendirmesi müstehap olur, çünkü o, kıza daha çok şefkatli ve onun menfaatini gözetme konusunda en istekli olandır .

 

> Daha sonra -tecrübe si daha fazla olduğu için- yaşı büyük olan velinin evlendirmesi sünnet olur.

 

Bu şahıslar, diğer velilerin rızası ile kızı evlendirir; çünkü görüşlerin bir noktada toplanması için ve içlerinden bir kısmının seçilmiş olması sebebiyle diğerlerinin gönüllerinde kırıklığın olmaması için diğerlerinin rızasını almak maslahata daha uygundur.

 

261. Kızı, fazilet bakımından daha alt seviyede olan veli diğerlerinin rızası ile kıza denk bir şahısla evlendirse akit sahih olur, diğerlerinin itiraz etme hakkı kalmaz. Şayet kıza denk bir şahısla evlendirirse, veliler bir arada bulunmadıkça akit sahih olmaz.

 

262. Kız, mutlak olarak izin verdikten sonra kendisini evlendirmesi için velilerden birini belidese diğer veliler azlolmuş olmaz.

 

263. Kız, velilerden birine kendisini evlendirmesi için izin verse, başka bir veli onu evlendiremez.

 

264. Kız, [velilerine hitaben] "beni evlendirin!" dese, daha doğru görüşe göre [evlilik akdinin sahih olabilmesi için] velilerin ortak bir noktada buluşması şarttır.

 

265. Azat sebebiyle veli olan şahısların vekalet suretiyle bile olsa bir noktada buluşmaları zorunludur. Azat edenin asabeleri, tıpkı kızın yakın akrabaları gibidir.

 

 

VELİLER ARASINDA KUR'A ÇEKİLMESİ

 

266. Velilerin her biri "kızı ben evlendireceğim" diyerek rekabet edip içlerinden birinin evlendirmesine razı olmasa, kız onlardan her birinin evlendirmesine izin verse [bakılır]:

 

> Kıza talip olan tek bir erkek varsa, anlaşmazlığı sona erdirmek üzere kur'a çekilmesi zorunlu olur. Kur'a'da çıkan kişi kızı evlendirir, bu durumda velayet, devlet yetkilisine intikal etmez .

 

> Kıza talip olan birden fazla kişi varsa, kızın rızası dikkate alınır. Kız hepsine razı olursa hakim bunlar içinde kız için hangisi en yararlı ise -onu tayin ettikten sonra- onunla evlendirilmesini emreder.

 

> Kız, bir grup hakimin her birinin kendisini evlendirmesine izin verse, hakimler kızın kiminle evlendirileceği konusunda anlaşmazığa düşseler [ne olur? Bu konuda farklı

görüşler ileri sürülmüştür:]

 

Zerkeşi şöyle demiştir: "Bana göre bu durumda kur'a çekilmez; çünkü onların her birinin tek başına kızı evlendirmesine izin verilmiştir, kızın da bu evliliklerin herhangi birinde diğerine göre daha fazla menfaati yoktur. Bu durumda hakim, velinin aksine dilerse bir an önce tasarrufta bulunabilmelidir."

 

267. İbn Kecc "veliler arasında kur'a çekecek olan kişi devlet yetkilisidir" şeklinde mutlak bir ifade kullanmıştır.

 

İbn Davud "devlet yetkilisinin kur'a çekmesi menduptur. Bununla birlikte başkası kur'a çekerse bu da caiz olur" demiştir ki daha uygun olan görüş budur.

 

268. Kız kendisini evlendirme konusunda velilerin tümüne izin vermiş olsa, kur'a çekildikten sonra kızı, kur'a'da çıkandan başka bir veli evlendirse [bu evlendirme geçerli olur mu? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre, [bütün velilere] izin verilmiş olması sebebiyle evlilik sahih olur.

 

İkinci görüş

 

Kur'a'nın çekilmiş olmasının bir gerekçesi bulunduğundan [ve böyle bir durumda evliliği sahih kabul etmemiz halinde bu gerekçe anlamsız kalacağından] evlilik sahih olmaz.

 

İlk görüşte olanlar buna şu şekilde cevap vermişlerdir: "Kur'a çekmenin faydası, kur'a'da adı çıkmayan kişiden velayet hakkının alınması değil veliler arasındaki anlaşmazlığı önlemektir."

 

269. "Kur'a'da birinin adı çıksa""İf-adesi, velilerden birinin henüz kur'a çekilmeden önce anlaşmazlık devam ederken acele davranarak kızı evlendirmesi durumunu dışarıda bırakmaktadır. Böyle bir durumda herhangi bir mekruhluk söz konusu olmaksızın nikah akdi kesin olarak sahih olur. Çünkü burada velayet hakkını böyle olmayandan ayıran bir şey mevcut değildir.

 

270. Nevevi'nin "kız kendisini evlendirme konusunda velilerin tümüne izin vermiş olsa" ifadesiyle, kızın içlerinden birine izin verdiği halde diğer velinin akdi yapması durumunu dışarıda bırakmaktadır ki böyle bir durumda nikah akdi kesinlikle sahih olmaz.

 

 

KIZI HER BİR VELİNİN BAŞKA BİR ERKEKLE EVLENDİRMESİ

 

271. [Aynı derecede birden fazla velisi bulunan]

 

> Kız, kendisini evlendirme konusunda velilerine izin verdiğinde, eşit derecede olan velilerden birisi kızı ona denk olan Zeyd ile bir başkası ise yine ona denk olan Amr ile evlendirse,

 

> Kız velilerden birinin kendisini Zeyd'le evlendirmesine diğerinin Amr ile evlendirmesine izin verse ve veliler de evlendirse,

 

> Zorla evlendirme yetkisine sahip olan veli, kızı evlendirmesi için bir kimseyi vekil tayin etse daha sonra velinin kendisi kızı Zeyd ile, vekil ise Amr ile evlendirse,

 

> Zorla evlendirme yetkisine sahip olan veli, kızı evlendirmesi için iki kişiyi vekil tayin etse, bu iki vekil kızı, kendisine denk olan iki ayrı kişiyle evlendirse,

 

Bu meselede beş durum söz konusudur. Nevevi, bunların birin=cisi ile söze başlamıştır. Buna göre;

 

Birinci durum

 

İki nikahtan hangisinin daha önce olduğu şahitlerle veya muteber görülen karşılıklı tasdikle sabit olursa o nikah sahih kabul edilir. Sonraki nikahla evlenen koca, kadınla zifaf yapmış olsa bile bu nikah batıldır.

 

İkinci ve üçüncü durum

 

Her iki nikah akdi aynı anda yapılmış olsa ve kızı isteyen birden fazla erkek olsa veya iki nikah akdinin farklı zamanlarda mı aynı zamanda mı yapıldığı bilinmiyorsa her iki nikah akdi de batıl olur.

 

İlk durumda batıl olma sebebi bir kadının iki erkeğin nikahında birden olmasının mümkün olmamasındandır. Bunlardan biri diğerinden daha öncelikli olmadığından iki akdin batıl olması tek seçenektir.

 

İkinci durumda batıl olma sebebi ise şudur: İki nikah akdi aynı zamanda yapılmışsa birbirini ortadan kaldırır, farklı zamanda yapılmışsa hangisinin daha önce yapıldığı bilinmemektedir. Akdi uygulamak imkansız olduğunda akit geçersiz olur; çünkü "mübah kılıcı sebebin var olduğu kesin olmadıkça, cinsel konularda aslolan haramlıktır"

 

İlk durumda kızı isteyen kişi aynı şahıs ise yani mesela iki veliden her biri birlikte aynı erkek için icapta bulunmuş sa bu icap sahih olur, koca her iki icabı da kabul eder.

 

İkinci durumda hakimin "iki nikahtan daha önce olanını feshettim " demesi veya iki kocanın her birine veya birisine kadını boşamasını emretmesi müstehap olur. Böylece kadının bundan sonra yapacağı nikahın sahih olduğu kesin olarak bilinmiş olur. Bu durumda zorunluluk sebebiyle hakimin böyle bir yetkisi söz konusu olur.

 

Dördüncü durum

 

İki nikah akdinden birinin daha önce yapıldığı bilinmekle birlikte hangisinin önce yapıldığı bilinmese, yani bunu bilme ümidi kalmamış olsa, mezhepte esas alınan rivayete göre her iki nikah da batıl olur. Bunlardan ikinci nikahın niçin batıl olduğu açıkça bilinmektedir.

İlkinin batıl olma sebebi ise, bunun hangisi olduğunu belirlemek mümkün olmadığından nikaha yürürlük kazandırmanın imkansız olmasıdır. Diğer rivayete göre bu konuda İmam Şafii'ye ait iki görüş vardır. Bunların birincisi yukarıdaki gibidir. İkinci görüş, Cuma namazı konusundaki benzer duruma bakılarak türetilen görüştür. Buna göre durum netlik kazanıncaya kadar beklenilir. Hangi nikahın önce yapıldığını belirleme ümidi varsa -ez-Zehair adlı eserde belirtildiğine göre- beklemek zorunludur.

 

Not:  Nevevi'nin sözünün zahirinden şöyle bir anlam çıkmaktadır: "İki nikahtan birinin önce olduğu bilinmekle birlikte hangisinin önce olduğu net olarak bilinmediğinde ve iki nikahın farklı zamanlarda mı yoksa eş zamanlı mı yapıldığı bilinmediğinde iki nikah da hem görünürdeki durum hem de içyüzü bakımından batılalur. "

 

Ezrai şöyle demiştir: "Şeyh Ebu Hamid ve başkalarının ifadelerinden ve bir de er-Ravda'daki ifadelerden bu sonuç çıkmaktadır. Bu konuda şöyle söylenmesi uygun olur:

Daha doğru görüşe göre hakim tarafından fesh işlemi yapılırsa nikah, işin iç yüzü bakımından da batılalur, aksi takdirde batılalmaz; çünkü kadın [nikah akdinde] bedeli elde edemeyince bedele konu olan şeyi geriye alır. Bu şuna benzer: Bir satım akdinde müşteri, satım bedelini ödeyemeyecek şekilde iflas ettiğinde, hakimin satımı feshetmesi halinde mal, hem zahiren hem de batınen satıcıya geri döner. "

 

Beşinci durum

 

Nikahlardan muayyen birisi daha önce olmakla birlikte hangisinin önce olduğu diğeri ile karışsa, hangisinin önce olduğunu hatırlama ihtimali bulunduğundan bu ortaya çıkıncaya kadar beklemek gerekir; çünkü biz akdin sahih olduğunu kesin olarak biliyoruz. Bu durum, ancak kesin bir başka bilgiyle ortadan kalkar. Bu netlik kazanıncaya kadar her iki koca da kadından uzak durur. Bunların ilişkide bulunması helal olmaz. Kadın bu iki şahıstan ayrılmadan önce bunların dışında bir kişiyle de evlenemez. Kadının bunlardan ayrılması; her ikisinin de boşaması, her ikisinin de ölmesi, birinin boşayıp diğerinin ölmesi ve kadının bunlardan ölen şahıs için beklediği iddetin tamamlanmasıyla olur. Kayıp şahsın karısının uzun süreli zarar görmesi dikkate alınmadığı gibi burada da kadının uzun süre zarar görüyor olması dikkate alınmaz. Hastalık vb. sebeplerle rahminden kan gelmeyen kadın, beklemesinde zarar olsa bile menopoz olacağı döneme kadar bekler. Bu durumda karışıklık sona ersin diye beklemesi sebebiyle -tıpkı kocanın kusurlu olması durumunda olduğu gibi- zarar gördüğünden dolayı hakimden nikahın feshedilmesini isteyebilir. Bunu Rafii ve NeveVi "nikahın engelleri" bölümünde belirtmişlerdir.

 

Not:  Yukarıdaki hükümlerin tümü, açıklamada belirttiğimiz gibi iki koca, kadına denk olduğunda söz konusudur. Şayet kocaların hiçbirisi kadına denk değilse onların nikahları batıldır. Birisi denk ise, onun nikahı daha sonra yapılmış olsa bile sahihtir. Bu hüküm, veliler her iki kocayara.zı olmaması haline yorulur. 

 

Yukarıda beklemenin gerekli olduğunu söylediğimiz durumda, bekleme esnasında kocalardan biri ölse, şayet kendisinin başka bir karısı yoksa terikesinden bir zevce payı bekletilir. Başka karısı varsa, kadının dörtte bir veya sekizde birlik pay içinden alacağı bekletilir. Bekleme esnasında kadın ölürse, durum netlik kazanıncaya veya taraflar anlaşıncaya kadar onun terikesinden bir koca payı bekletilir. Belirsizlik sebebiyle kocaların hiçbirinden mehir istenmez. Kadına iki mehir ödenmesini gerekli kılmak mümkün olmadığı gibi bir mehri iki kocaya yüklemek de mümkün değildir. Kadının nafaka talep edip edemeyeceği konusunda iki görüş söz konusu olup Cüveynı ve Gazali'nin daha doğru kabul ettiği görüşe göre, kocaların cinsel ilişkide bulunma imkanı sağlanmadığından kadın nafaka talep edemez. Aslolan kişinin borçsuz olmasıdır. Kadının ilişkide bulunmaması kocalardan kaynaklanmamıştır. İbn Kecc ve başkalarına göre ise ortada görünürde bir akit bulunduğundan ve kadın ilişkiden kaçınmakla naşize [isyankar] durumuna düşmüş sayılmadığından nafaka almaya hak kazanır. Rafii'nin eş-Şerhu's-sağır'deki ifadesinden onun bunu tercih ettiği anlaşılmaktadır ki itimad edilen görüş de budur. er-Ravda ve eş-Şerhu'l-kebir'de açık bir tercih bulunmamaktadır. Kadına nafaka verilmesini gerekli kabul ettiğimizde bu nafaka iki kocaya yüklenir. Her iki koca, nafaka ödedikten sonra hangi nikahın önce yapıldığı ortaya çıkarsa, nikahı sonradan yapılan şahıs ödediği nafakayı geri alamaz. Ancak nafaka ödemeyi hakimin izniyle yapmışsa onu geri alır. İsnevi ve başkaları bunu doğru kabul etmişlerdir. Ebu Asım el-Abbadı şöyle demiştir: "Burada şu söylenebilir:

Kişi ancak hakimin izni olmadan nafaka vermesi halinde ödediğini geri alır." İbn Kecc bunu tek görüş olarak kabul etmiştir. erRavda ve eş-Şerhu'l-kebir'de de böyle belirtilmiş, İbnü'l-Mukrı de bunu esas almıştır. Hocam Remli bunun gerekçesini şu şekilde açıklamıştır: "Burada hakimin izin vermesi, nafaka ödemekle yükümlü kılması anlamındadır. Bir kimse üzerine gerekli olan şeyoşahıs tarafından geri alınamaz." Bununla birlikte ilk görüş daha uygundur.

 

272. Yukarıdaki hükümler, iki kocanın karışıklığı itiraf etmesi halinde geçerlidir. Şayet her biri kadına denk durumda olan veya denkliğin düştüğü durumda her bir koca veya kocalardan biri, kadının kendisiyle yapmış olduğu nikahın daha önce olduğunu bildiğini iddia etse İmam Şafii'nin "kadının nikah konusunda ikrarı kabul edilir" şeklindeki yeni görüşüne göre onun iddiası dinlenir. Böylece onların hakları boşa gitmemiş olur. Şayet kadının ikrarını kabul etmezsek o zaman diğer kocanın iddiası dinlenmez; çünkü bunun bir yararı yoktur.

 

"Kendi nikahının daha önce olduğunu" ifadesi, kocaların "bu kadın iki nikahtan hangisinin daha önce olduğunu biliyor" şeklinde iddiada bulunmaları durumunu dışarıda bırakmaktadır ki er-Ravda ve eş-Şerhu'l-kebir'de tek görüş olarak belirtildiğine göre bu durumda da kocanın iddiası dinlenmez; çünkü iddia edilen şey belirsizdir.

 

Subki şöyle demiştir: "İmam Şafii'nin el-Ümm'deki ifadesi bu durumda ihtiyaç sebebiyle davanın dinleneceğini söylemektedir."

 

Not:  Nevevi'nin "her bir koca iddia ederse" ifadesi benim açıkladığım şekilde kadın üzerine iddiada bulunmakla ilgilidir. elMuharrer'de bu açıkça belirtilmiştir. Nevevi'nin "kadının bildiğine dair" ifadesi de bunu göstermektedir.

 

"Kadının bildiğine" ifadesi, kocalardan her birinin diğerine karşı iddiada bulunması durumunu dışarıda bırakmaktadır ki bu iddia dinlenmez; çünkü hür kadın, bir kimsenin zilyedliğine girmediğinden her birinin iddia ettiği şey diğerinin zilyedliğinde değildir.

 

"Hür kadın" ifadesi yaygın durum göz önünde bulundurularak söylenmiştir. Aksi takdirde kişinin karısı da karı olması yönüyle mutlak olarak kişinin zilyedliğine girmez.

 

Bu ifade veliye karşı dava açmayı da dışarıda bırakmaktadır. Bunun hükmü şudur: Şayet -kız yetişkin bile olsa- veli zorlama hakkına sahipse ona karşı açılan dava dinlenir, veli buna dair yemin eder. Aksi takdirde dinlenmez; çünkü velinin ikrarı kabul edilmez. Veli yemin ederse kocalar içinden dava açan kişi dul kıza karşı dava açtıktan sonra ona da yemin ettirebilir. Kadın yemin etmekten kaçınırsa davacı kendisi yemin eder ve nikahı sabit olur. Kadın onun lehine ikrarda bulunduğunda da böyledir, velinin yemin etmiş olmasının buna olumsuz bir etkisi yoktur.

 

273. Kadın, [hangi nikahın daha önce olduğunu bildiğini] inkar etse, kendisine "ben bunu bilmiyorum" diye yemin ettirilir; çünkü ona, başkasının fiili sebebiyle yemin ettirilmektedir.

 

274. Kadına yemin ettirilmesi hükmünden şu durum istisna edilir: "Kadın dilsiz veya aklında zaaf olan birisi yahut çocuk olsa yahut evlendikten sonra dilsiz hale gelse, kendisinin yemin etmesi gerekmez. Bu durumda nikah kendiliğinden fesholur." Bunu elirı, İmam Şafiı' den nakletmiştir. Dilsizin ikran konusu ise ileride gelecektir.

 

Not: Nevevi'nin sözünden "tek bir yeminle yetinileceği" anlaşılmaktadır. Bu, iki görüş içinden Kaffal'ın kabul ettiği görüştür. İkinci görüşe göre ise kocalar tek yemine razı olsa bile her biri için bir yemin eder. Beğavı bu görüşü esas almıştır ki Subkl'nin tercih ettiği üzere bu, daha güçlüdür.

 

[İki kocadan] mahkemede hazır bulunanı kadına yemin ettirse, orada bulunmayan kişi de -her birinin hakkının birbirinden ayırt edilebilmesi için- kadına yemin ettirebilir mi yoksa olay bir olduğu için yemin ettiremez mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır. Yukarıdaki tercihten anlaşılacağı üzere ilk görüş daha güçlüdür. Görüş ayrılığı, kadının "hangi nikahın daha önce olduğunu ve iki akdin tarihini bilmediği" konusunda yemin etmesi durumuna özgüdür.

 

Kadın yalnızca "hangi nikahın daha önce olduğunu bilmediği" konusunda yemin etse, o sırada mahkemede elmayan koca için de yemin etmesi gerekir. Bu görüş ayrılığı, her ikisi de aynı şeyi iddia eden kimseler hakkında da geçerlidir.

 

Kadın her iki kocanın iddiası için yemin ettiğinde belirsizlik olduğu şekilde devam eder.

Davanın ve yeminleşmenin devam edip etmeye ce ği konusunda ise mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:

 

Birincisine göre devam etmez. İmam Şafiı, Iraklılar ve başkaları bu görüşü açık olarak ifade etmişlerdir. İbn Rif'a'nın da aralarında bulunduğu bir grup bunu nakletmiştir. O, -tıpkı başka alimler gibi- buna bağlı olarak her iki nikahın da batıl olduğunu açık olarak ifade etmiştir.

 

İkinci görüşe göre ise dava ve yeminleşme devam eder. Bunu Rafii, Cüveyni' den ve

Gazali'den aktarmıştır. Çünkü kadın yalnızca "hangisinin önce olduğunu bilmediğine" dair yemin etmiştir. Bu, iki akitten birinin sahih olarak meydana gelmiş olmasına engel teşkil etmez. Burada olması mümkün olmayan şey yalnızca davayı kadına bağlamaksızın iki şahıs arasında ilk olarak davalaşma ve yeminleşmesinin yapılmasıdır. Hocam Remli'nin belirttiği üzere ilk göruş daha güçlüdür.

 

[Kadın yemin etmediği için] yemin etme sırası kocalara dönse ve kocaların her ikisi de yemin etse veya yeminden kaçınsa, meseledeki problem yine devam eder. İbnü'r-Rif'a'dan aktardığımız görüşe kıyasla burada şöyle söylenebilir: "Her ikisi de yemin eder veya yeminden kaçınırsa, tıpkı ikisinin de problemi itiraf etmesi durumunda olduğu gibi nikahları batılolur." Cürcam bunu açık olarak ifade etmiştir. Başkalarının sözleri de bu anlama gelmektedir. Hocamız Zekeriya el-Ensarı, el-Behce adlı eser üzerine yazdığı şerhte bunu esas almıştır.

 

Kocalardan biri yemin ederse onun nikahı sabit olur.

 

Kadının aksine, bu kocalara ["bildiğim kadarıyla" şeklinde değil de] kesin bilgi üzerine yemin ettirilir; çünkü her ikisi de kendi yaptıkları fiil hakkında yemin etmektedirler.

 

275. İmam Şafii'nin yeni görüşü esas alındığında; kadın, iki kocadan birisi için yapılan nikahın daha önce olduğunu ikrar ederse, kadının onunla nikahı sabit olur.

 

276. Dilsiz ve onun durumunda olan kadının anlaşılabilir bir işaret yoluyla, iki kocadan birinin nikahının daha önce olduğunu ikrar etmesi sahih olur. Şayet işareti anlaşılmıyorsa sahih olmaz. Bu kadına, durum kapalı kaldığı sürece yemin ettirilmez.

 

277. Diğer kocanın davasının dinlenilmesi ve kadına bunun için yemin ettirilmesine gelince; bu, İmam Şafii'nin "ikrar" bölümünde şu mesele ile ilgili olarak geçen iki görüşüne dayalıdır: Bir kimse, bu mal Zeyd'İndir. Hayır bilakis Amr'ındır" dese Amr'a o malı tazmin eder mi? Şayet bu soruya "evet tazmin eder" dersek -ki iki görüş içinden daha güçlü olanı budur- bu meselede de diğer kocanın davası dinlenir ve o kadına yemin ettirebilir. Çünkü kadının ikrar etme ihtimali bulunmaktadır. Şayet ikrar ederse, ikinci koca için kocalık durumu sabit olmasa bile kadına emsal mehri tazmin ettirebilir. Kadın yeminden kaçınır da o şemin ederse -zifaf gerçekleşmemiş olsa bile- kadın emsal mehri tazmin eder. Koca yemin etmezse kadın ona mehri tazmin etmez. Kadın her iki koca lehine akit ikrannda bulunursa bu ikrar dikkate alınmaz.

 

İki Ayrıntı:

 

1. Kadının iki nikahtan birinin daha önce olduğunu itiraf ettikten sonra iki kocadan birine "senin nikahın daha önce değildi" demesi, diğer kocanın nikahının daha önce olduğunu ikrar etme anlamına gelir. Şayet kadın iki nikahtan birinin önce olduğunu itiraf etmemişse iki nikahın bir arada yapılmış olması ihtimal dahilinde bulunduğundan kadın bu sözü söylemekle diğer akdin önce yapıldığını ikrar etmiş sayılmaz.

 

2. İki nikahtan birinin daha önce olduğu veya kadının bunu bildiği meselesi gündeme gelmeksizin her iki koca da o kadının kendi karısı olduğunu iddia edip ihtiyaç miktarınca tafsilata girseler, kadının onların her biri için "bu benim kocam değildir!" diye kesin bir şekilde yemin etmesi gerekir. "Hangi nikahın daha önce yapıldığını bilmiyorum" şeklinde bilmediğine dair yemin etmesi yeterli değildir. Kadın hangi nikahın daha önce yapıldığını bilmiyorsa kesin şekilde yemin edebilir. Kadının bilmemesi ona kesin yemin etmeyi caiz kılar.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

AKDİN İKİ TARAFINI AYNI VELİNİN TEMSİL ETMESİ