NİKAH |
NİKAH AKDİNDE DENKLİK
Bir kızılkadını onun
rızası ile velisi kendisine denk olmayan biriyle evlendirse veya eşit seviyede
olan velilerden biri kızın ve diğer velilerin rızası ile denk olmayan biriyle
evlendirse akit sahih olur.
Kıza daha yakın olan
veli kızın rızası ile onu denk olmayan biriyle evlendirmişse daha uzak olan
velinin itiraz hakkı yoktur.
Eşit seviyedeki
velilerden biri kızın rızası olduğu halde diğer velileri n rızası olmaksızın
kızı evlendirse akit sahih olmaz. İmam ŞaHl'nin bir görüşüne göre akit sahih
olmakla birlikte diğer velilerin feshetme hakları vardır.
Bu iki görüş, bir
babanın küçük veya baliğa olan bakire kızını onun rızası olmaksızın kendisine
denk olmayan biriyle evlendirmesi meselesinde de geçerlidir. Daha güçlü görüşe
göre bu akit batıldır. Diğer görüşe göre ise akit sahih olmakla birlikte
yetişkin olan kızın muhayyerlik hakkı vardır. Küçük kız ise baliğ olduğunda
muhayyerliği vardır.
Velisi olmayan bir kız,
devlet yetkilisinden kendisini denk olmayan biriyle evlendirmesini talep etse o
da bunu yapsa, daha doğru görüşe göre bu nikah sahih olmaz.
Denklikte dikkate alınan
özellikler şunlardır:
> Muhayyerliği
gerektirecek kusurların bulunmaması,
> Hürriyet: Köle, hür
kadına denk değildir. Azat edilmiş olan kişi, aslen hür olan kadına denk
değildir.
> Nesep: Arap olmayan
erkek Arap kadına, Kureyşli olmayan erkek Kureyşli kadına, Haşimoğulları ve
Muttaliboğulları soyundan olmayan erkek bu soydan olan kadına denk değildir.
> Daha doğru görüşe
göre Araplarda nesep dikkate alındığı gibi Arap olmayanlarda da [denkliği
belirlemek için] nesep dikkate alınır.
> İffet: Fasık erkek,
iffetli kadına denk değildir.
> Meslek: Düşük
meslek sahibi, kendisinden daha yüksek meslek sahibine denk değildir. Buna
göre: çöpçü, hacamatçı, bekçi, çoban, hamamcı gibi kimseler, terzinin kızına
denk değildir. Terzi de tacir ve kumaşçının kızına denk değildir. Bunlar, alim
ve hakimin kızına denk değildir.
Daha güçlü görüşe göre
maddi durum denklikte dikkate alınmaz. Bazı niteliklerldeki eksiklikler]
birbiriyle mukayese edilmez [başka niteliklerdeki fazlalıklarla telafi
edilmez.]
Kişi, küçük oğlunu bir
cariye ile evlendiremez. Yine mezhepteki görüşe göre kusurlu bir kadınla da
evlendiremez. Bunun dışındaki hususlarda erkeğe denk olmayan biriyle
evlendirmesi daha doğru görüşe göre caizdir.
DENKLİĞİN HÜKMÜ
DENKLİĞİ BELİRLEMEDE
DİKKATE ALINAN HUSUSLAR
DENKLİKTE DİKKATE
ALINMAYAN HUSUSLAR
DENKLİĞİN HÜKMÜ
284. Nikah akdinde
denklik, utanç duyulacak bir durumla karşılaşmamak için dikkate alınmakta olup
nikahın sıhhat şartı değildir. Denklik kadın ve velinin hakkı olup onların bu
hakkı ıskat etme yetkileri vardır.
285. Buna göre;
> Bir kızı kendi
rızasıyla baba veya amca gibi tek olan veli ona denk olmayan biriyle
evlendirse,
> Erkek kardeşler ve
amcalar gibi eşit seyiveli velilerden biri kızı kendisinin ve eş dereceli diğer
velilerin rızasıyla ona denk olmayan biriyle evlendirse,
Bu nikah akdi sahih
olur; çünkü denklik kızın ve velilerin hakkıdır. Onlar bu haklarını düşürmeye
razı olduklarında onlara itiraz edilemez.
İmam Şafii, el-Ümm'de
buna dair Hz. Peygamber (s.a.v.)'in kızlarını -kendisine denk olacak hiçbir
kimse olmadığı halde- başkalarıyla evlendirmesini delil getirmiştir.
Subki şöyle demiştir:
Ancak bunun, o kızların neslinin olması ve bu evliliklerden meydana gelecek
temiz zürriyetlerden dolayı bir zaruret sebebiyle caiz olduğu söylenebilir.
Nitekim Hz. Adem'in kızlarını oğullarıyla evlendirmesi de [zaruret sebebiyle]
caiz olmuştur.
Hz. Peygamber (s.a.v.),
Kureyşli olan Fatıma binti Kays'ın, Peygamber'in azatlısının oğlu olan Üsame
ile evlenmesini istemiştir(Müslim, Talak, 3681. )
Darekutnı'de
belirtildiğine göre, Abdurrahman b. Avf'ın kız kardeşi olan Hale, Bilal ile
evliydi. Bilal, Hz. Ebu Bekir'in azatlısıyd1.(Sünen-i Darekutni, Talak, 4, 12)
Buharive Müslim'de
belirtildiğine göre Mikdad Kureyş'ten olmadığı halde, Kureyş kabilesinden olan
Abdulmuttalib'in oğlu Zübeyr'in kızı Dubaa ile evlenmişti (Buhari, Nikah, 5089;
Müslim, Hac, 2894)
Yine Sahihayn'da
belirtildiğine göre Ebu Huzeyfe, azatlısı olan Salim'i, erkek kardeşi olan
Velid b. Utbe'nin kızı ile evlendirmiştir.(Buhari, Nikah, 5088)
Şayet "Kureyş'in
azat ettiği kimseler onlara denktir" denecek olursa şöyle cevap verilir:
"Nevevi'nin er-Ravda'da naklettiğine göre alimlerin çoğunluğu bunu kabul
etmemiştir."
Not: Nevevi'nin "kızın rızasıyla" ifadesi,
zorla evlendirme yetkisine sahip velinin, kızı ona denk olmayan birisiyle
evlendirme konusunda kendisinden izin istediği halde kızın sustuğu durumu da
kapsar. Mezhepte esas alınan görüş de budur. el-Vasıt'te ifade edildiği üzere
bu konuda, kızın reşit olmasıyla sefih olması eşittir. Sefih kız, kendisine
denk olmayan biriyle evliliğe razı olduğunda, kendisi kısıtlama altında bile
olsa nikah sahih olur; çünkü kısıtlama yalnızca mali tasarruflara ilişkin olup
sefihliğin burada [nikah konusunda] olumsuz bir etkisi yoktur.
Et-Ta'ciz adlı eserin
yazarı, Müslümanlık yönünden denkliği istisna etmiştir; çünkü burada denklik
kızın rızası ile düşmez. Zira Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Müşrikler
iman edinceye kadar kızlarınızı onlarla evlendirmeyin" [Bakara, 221].
Ezrai itiraza açık
görmüş olmakla birlikte Mütevelli'nin belirttiği üzere kızı, -kendi rızası olsa
bile- ona denk olmayan biriyle, yine İzzeddin b. Abdüsselam'ın dediği gibi
kendi rızasıyla fasık biriyle evlendirmek mekruhtur. Ancak [evlendirilmediği
takdirde] fuhşa düşmesinden veya şüpheye düşmesinden korkulursa o zaman
evlendirilir.
Nevevi'nin eşit derecede
ifadesi, fazladan yapılmış bir ek açıklamadır; çünkü alimlerimizin ifadesi
zaten, daha yakın veli varken uzak olan kişinin veli olamayacağını
gerektirmektedir. Nevevi'nin aşağıdaki ifadesi de bunu göstermektedir.
286. Daha yakın veli,
kızı kendi rızasıyla ona denk olmayan biriyle evlendirse, daha uzak olan
velinin buna itiraz hakkı yoktur; çünkü o an itibarıyla uzak olan velinin kızı
evle ndirme hakkı söz konusu değildir. Bununla birlikte Subki şöyle demiştir:
"Kıza daha uzak
olan kişi de netice itibarıyla onun yakını olduğundan onun velisidir.
Bununla birlikte daha
yakın olan veli mevcutsa o daha fazla hak sahibi olduğundan yakın veliye öncelik
verilir" diye bir görüş ileri sürülürse bu da yabana atılacak bir görüş
olmaz.
Buna göre, daha uzak
velinin dışarıda bırakılması için" eşit dereceli" ifadesinin
konulması şart olur.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: "Daha uzak velinin velayet hakkı bulunmasa bile, o da
aynı nesepten olduğu için [kızın denk biriyle evlendirilmemesinden dolayı] onun
hakkında da utanılacak bir durum söz konusu olur. Öyleyse niçin onun razı
olması şart koşulmuyor?"
Buna şöyle cevap verilir:
Akrabalık çoğu zaman yayılır. Bu durumda bütün velilerin rızalarını dikkate
almak zor olur. Bunun dura cağı bir sınır belirlemek de zordur. Öyleyse uygun
olan bunun en yakınlarla sınırlandırılmasıdır.
287. Eşit dereceli
velilerden biri kızı, kendi rızasıyla ona denk olmayan biriyle evlendirdiği
halde diğer velilerin iznini almasa, bu evlendirme sahih olmaz; çünkü diğer
velilerin de denklikte hakkı bulunduğundan kadının rızası gibi onların rızası
da dikkate alınır.
Not: Nevevi'nin mutlak ifadesinin kapsamından şu
durumlar istisna edilir:
1. Veli, kızın rızasıyla
onu cinselorganı kopuk veya iktidarsız bir erkekle evlendirse bu akit sahih
olmaz. Diğer velilerin razı olmalarına da bakılmaz.
2. Veliler kızın denk
olmayan biriyle evlendirilmesine razı olduktan sonra veli ile koca arasında
görüş ayrılığı oluşsa daha sonra velilerden biri diğerlerinin rızasını
almaksızın kızın rızası ile onu o kocayla evlendirse, er-Ravda'daki ifadeden
anlaşıldığına göre akit sahih olur. İbnü'I-Mukrı bunu tek görüş olarak
belirtmiştir. Çünkü veliler burada daha önceden o kocaya razı olmuştur. elEnvar
yazarı bu konuda muhalif görüş belirtmiştir.
"Nikahı
fesheden", "karısını ric'ı olarak boşayıp aralarındaki evlilik
bittikten sonra yeniden evlenen" ve "zifaftan önce boşayan"
kimseler, hulu' [muhalaa] yapmış kimse ile aynı durumdadır.
288. el-İmla adlı eserde
İmam Şafii tarafından belirtilen bir görüşe göre [yukarıdaki durumda] nikah
sahih olur, diğer velilerin feshetme hakları vardır. Çünkü tıpkı kusurlu bir
mal satın alma durumunda olduğu gibi, eksiklik muhayyerliği gerektirir, akdin
batıl olmasını gerektirmez.
289. Yukarıdaki iki
farklı görüş şu meselede de bulunmaktadır:
Baba veya dede, küçük
bakire kızını veya yetişkin olan bakire kızını kendisinin rızasını almaksızın
ona denk olmayan birisiyle evlendirse [ne olur?]
Birinci görüş
Daha güçlü görüşe göre
bu evlilik batıldır; çünkü bu, kızın menfaatine aykırıdır. Zira mal üzerinde
veli olan şahsın maslahata aykırı tasarrufu sahih olmadığına göre, kızın evliliği
konusundaki bu tasarruf evleviyetle batıl olur.
İkinci görüş
Diğer görüşe göre bu
evlilik sahih olup yetişkin kız muhayyerlik hakkına sahip olur. Küçük kız ise
buluğa erdiğinde muhayyerliğe sahip olur.
Nevevi'nin belirttiği
görüş ayrılığı, zorlama yetkisine sahip olmayan veliye kızın mutlak izin
verdiği [ve velinin de onu kendisine denk olmayan biriyle evlendirdiği] durumda
da söz konusudur.
290. Başkası değil
yalnızca velisi olmayan kız, devlet yetkilisi veya onun görevlendirdiği bir kimsenin,
kendisini denk olmayan biriyle evlendirmesini talep etse ve devlet yetkilisi de
onu evlendirse [bu evlilik sahih olur mu? Bu konuda mezhep içinde iki görüş
bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
bu evlilik sahih olmaz çünkü devlet başkanı [ve onun görevlendirdiği yetkili]
Müslümanların vekilidir. Müslümanların maslahatına uygun olan ise denk ile olan
evliliktir.
İkinci görüş
Özel velinin bunu
yapması sahih olduğu gibi devlet yetkilisinin bunu yapması da sahihtir.
Bulkini bu görüşü sahih
kabul ederek şöyle demiştir:
Nevevi'nin doğru kabul
ettiği görüş mutemed olmayıp, bunu destekleyen ne İmam Şafii'ye ne de diğer
alimlere ait bir görüş yoktur.
"Daha önce geçen
Fatıma bt. Kays hadisi bunu göstermektedir" denilecek olursa buna şöyle
cevap verilir: Bu hadiste, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in Fatıma'yı Üsame ile
evlendirdiği söylenmeyip yalnızca ona bu konuda fikrini söylediği
belirtilmiştir. O hadisteki bilgiden, Fatıma'yı kimin evlendirdiği
anlaşılmamaktadır. Onu kendi özel velisi onun rızasıyla evlendirmiş olabilir.
291. Kadının velisi
bulunduğu halde onun gaip olması, kadının evlilik isteğine karşı çıkması veya
ihramda olması sebebiyle onu devlet yetkilisi evlendirecekse kesinlikle ona
denk biriyle evlendirmesi gerekir; çünkü yetkili şahıs velinin vekili konumunda
olup onun [denk olmayan biriyle evliliğe] izni bulunmadığından böyle bir akdi
yapması sahih olmaz.
292. Veli hazır olmakla
birlikte fısk vb. bir engeli bulun sa ve kızın devlet yetkilisi dışında daha
uzak bir velisi bulunmasa, o zaman kızın rızasıyla onu yetkili şahıs denk
olmayan biriyle evlendirebilir. Alimlerin ifadelerinden iki görüşün bu konuda
da geçerli olduğu anlaşılmaktadır.
DENKLİĞİ BELİRLEMEDE
DİKKATE ALINAN HUSUSLAR
293. Nikahta denklik
muteber olunca Nevevi bunun ne olduğunu açıklamaya başlamıştır.
Denklikte -benzerinin
kocada bulunup bulunmadığı- dikkate alınan nitelikler beş tanedir.
A. MUHAYYERLİĞİ
GEREKTİRECEK BİR KUSURUN BULUNMAMASI
B. HÜRRİYET
C. NESEB
D. İFFET
E. MESLEK
A. MUHAYYERLİĞİ
GEREKTİRECEK BİR KUSURUN BULUNMAMASI
294. [Denklik konusunda
dikkate alınan ilk] haslet, erkekte nikah akdinde muhayyerliği sabit kılacak
kusurların bulunmamasıdır. Bunların ne olduğu ilgili bölümde gelecektir.
Bu kritere göre;
kendisinde akıl hastalığı veya cüzzam yahut abraşlık gibi kusurlar bulunan
kimse bunların bulunmadığı kadına denk değildir; çünkü insan, bu kusurların bir
kısmını kendisinde bulunduran kimse ile bir arada yaşamaktan tiksinir, bu durum
nikahın amacını zedeler.
295. Kadında da kusur
bulunsa bile denklik söz konusu olmaz. Koca ve karının kusurları ister -kadının
cinselorganının bitişik erkeğinkinin kopuk olması- gibi farklı cinsten olsun,
isterse her ikisinin abraş olması gibi aynı cinsten olsun, hatta kadının kusuru
daha çok ve fahiş olsa bile bu böyledir; çünkü kişi kendisinde bulunan bir
kusurdan tiksinmediği halde başkasındaki kusurdan tiksinir.
Not: Beğavı ve Harezmı iktidarsızlığı bu hükümden
istisna etmişlerdir; çünkü bunun varlığından emin olunamaz, dolayısıyla
denklikte erkeğin iktidarsız olup olmaması dikkate alınmaz. İsnevi ve
İbnü'I-Mukrl de bu görüşü esas almıştır.
Rafii ve Nevevi ise
şöyle demiştir: "Şeyh Ebu Hamid'in et-Ta'lik adlı eserinde ve başka
kitaplarda iktidarsızlık ile diğer kusurların eşidendiği görülmektedir.
Alimlerin çoğunluğunun mutlak ifadesi de buna uygundur". İtimad edilmesi
gereken de budur. Bu görüşün gerekçesi şöyle belirtilmiştir. "Hükümler,
görünür duruma dayandırılır. Kesin olarak bilinen durumlara dayandırılmaz."
Nevevi'nin bu
kusurlardan salim olmayı mutlak olarak zikretmiş olması, kadın açısından genel
yönüyle alınır. Veli açısından ise onun akıl hastalığı, cüzzam ve abraşlık
dikkate alınır. Cinsel organın kopukluğu ve iktidarsızlık dikkate alınmaz.
Ruyani, [metinde geçen] beş kusura, körlük, [el veya ayağın] kopuk olması,
kişinin yüzünün aşırı derecede çirkin olması gibi özel kusurları da eklemiş ve
"bana göre bunlar da denkliği engeller" demiştir.
Alimlerimizden bazıları
da bu görüşte olup Saymeri bunu tercih etmiştir. Bu, mezhepte esas alınan
görüşe aykırıdır. Zerkeşi şöyle demiştir: "Kusurlardan uzak olma yalnızca
karı-kocada aranan bir özellik olup onların ana-babalarında dikkate alınmaz.
Abraş bir kişinin oğlu, böyle olmayan bir kişinin kızına denktir." Bunu
Herevi, el-İşraf adlı eserde zikretmiştir. Daha doğru görüşe göre bu erkek o
kadına denk değildir; çünkü kadın bundan utanç duyar.
B. HÜRRİYET
296. [Denklikte aranacak
özelliklerin] ikincisi hürriyettir. Buna göre bütünüyle veya kısmen köle olan
veya efendisiyle özgürlük sözleşmesi yapan köle hür kadına -isterse sonradan
azat edilmiş olsun- denk değildir; çünkü kadın, [böyle bir koca ile evli
olmaktan] utanır, nafaka açısından da zarar görür. Bu yüzden bir köle ile evli
olan Berıre, azat edildikten sonra evliliği sürdürüp sürdürmeme konusunda
muhayyer bırakılmıştır.
297. el-Kifaye'de
ez-Zehair adlı eserden aktarıldığına göre, köle, bir kısmı özgür olan kadına
denk değildir. Bir kısmı köle olan erkek, bir kısmı köle olan kadına denk
midir? el-Bahr'da belirtildiğine göre özgür olan kısımları eşit ise veya
erkeğin özgür olan bölümü daha fazla ise kadına denk olur, aksi takdirde denk
olmaz.
298. Azat edilmiş erkek,
azat edilmiş kadına denk olmakla birlikte aslen hür olan kadına denk değildir;
çünkü ondan eksiktir.
299. Babaları arasında
köleliğin bulunduğu bir kimse veya daha yakın babada köleliğin bulunduğu erkek,
böyle olmayan kadına denk değildir. Annelerdeki köleliğin -erRavda'da alimlerin
sözünün mefhum-i muhalifinden anlaşıldığı belirtilen görüşe göre- olumsuz bir
etkisi yoktur. Bu, el-Beyan' da açık olarak belirtilmiştir. Rafii ise buna
aykırı olarak bunun olumsuz etkisi olduğu görüşünü ortaya koymuş, İbnü'r-Rif'a
da buna katılmıştır.
Subki şöyle demiştir:
"Nevevi'nin, azat edilen erkeğin aslen hür olan kadına denk olmayacağına
dair tek görüş nakletmesi örfle desteklenmediği gibi bu konuda bir delil de
bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu konuda tevakkuf edilir."
Zamanımızda kendisinde
veya atalarında bir zamanlık kölelik bulunan nice büyük emirler veya melikler
bulunmakta, kadın ona göre çok daha alt seviyede olduğu halde aslen hür olduğu
için bununla övünmektedir." Bulkini de bunun benzerini zikretmiştir.
C. NESEB
300. [Denkliği
belirlemede esas alınan hususların] üçüncüsü neseptir. Bu da kadının, kocasının
mensup olduğu soya nispetle daha üstün görülen bir soya mensup olmasıdır.
Bu, denklikte bir ölçü
olarak alınır; çünkü Araplar nesepleriyle tam anlamıyla övünürler. Nesepte ise
baba tarafı dikkate alınır.
301. Buna göre;
> Annesi Arap olsa
bile babası Arap olmayan erkek, annesi yabancı olsa bile babası Arap olan
kadına denk değildir; çünkü Allah, Arapları diğer insanlara karşı üstün
kılmıştır.
> Araplar içinden
Kureyşli olmayan bir erkek, Kureyşli olan bir kadına denk değildir. Bunun
delili "Kureyşlileri öne alın, onların önüne geçmeyin." Şeklindeki
hadistir. Bunu ŞafiI, senet zikretmeksizin nakletmiştir. (Müsnedü'ş-Şafii,
Hadis no: 287)
> Kureyş içinden
Haşimoğulları ve Muttaliboğullan sülalesinden olmayan mesela Abdişemsoğulları
veya Nevfeloğulları gibi bir sülaleden olan erkek, bu iki soydan olan kadına
-her ne kadar diğerleri de Haşim'in erkek kardeşi iseler de- denk değildir.
Bunun deli li Müs!im'in rivayet ettiği şu hadistir: "Allah Araplar içinden
Kinaneyi, Kinane içinden Kureyş'i, Kureyş içinden de Haşimoğullarını seçti.
"(Müslim, Fedail, 5897)
Not: Nevevi'nin ifadesinden iki sonuç çıkmaktadır:
1. Muttaliboğullarından
olan erkek, Haşimoğullarından olan kıza denk olduğu gibi bunun zıddı da söz
konusudur. Bu doğru olup delili Buhari'deki şu hadistir: "Biz ve
Muttaliboğulları aynı şeyiz. "(Buhari, Fardu'l-humus, 3140)
Bu, kadın Hz. Hazan veya
Hz. Hüseyin'in soyundan olmadığı taktirde geçerlidir. Şayet bunların soyundan
ise ona ancak o soydan bir erkek denk olur. Çünkü şeref, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin
ve bunların ana-babalarına özgüdür. Buna İbn Zahıra dikkat çekmiştir.
Yine bu hüküm, hür
kadınla ilgilidir. Buna göre Haşimoullarından veya Muttaliboğullarından olan
bir diriye evlenip de bir kız çocuk doğursa bu çocuk, annenin malikine ait
olduğundan o, kızı köle ile ve nesebi düşük bir kimse ile evlendirme yetkisine
sahip olur.
2. Kureyş kabilesi
dışındaki Araplar birbirine denktir. Bunu Rafii bir grup alimden nakletmiştir.
Nevevi er-Ravda'da alimlerin çoğunluğunun görüşünün bunu gerektirdiğini
söylemiştir.
Rafii şöyle demiştir:
"Araplarda nesebe dikkat edileceğini kabul ettiğimizde, Kureyş dışındaki
Araplarda da dikkat edilmesi gerekir."
Maverdi, el-Havı'de
şöyle demiştir: "Alimlerimiz, Kureyş dışındaki Araplar konusunda ihtilaf
etmiştir. Bağdathlar bunlar arasında farklılık olduğunu, Hz. Peygamber
(s.a.v.)'e yakınlık dikkate alındığında Mudar kabilesinin Rebia' dan üstün
olduğunu, Adnan'ın da Kahtan'dan üstün olduğunu belirtmişlerdir." Hocamız Zekeriya
el-Ensarl'nin belirttiğine göre uygun olan da budur; çünkü -el-Mühimmat'ta
belirtildiği üzere- Kureyş dışındaki Arapların en azından mertebesi Arap
olmayanlar gibi olmaktır.
Farıki şöyle demiştir:
"Araplar ile kastedilen, bazı kabilelere nispet edilen kimselerdir.
Şehirlerde oturanlara gelince, bunlardan kendi nefsini [soy kütüğünül
zabtedenler Araplar gibi, böyle olmayanlar Arap olmayanlar gibi kabul edilir.
302. [Araplar dışındaki
milletlerde, evlilikte nesebin şerefli olup olmaması dikkate alınır mı? Bu
konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
Araplara kıyasla Arap olmayanlarda nesep yönünden şeref tıpkı Araplar gibidir.
Buna göre;
İranlılar Kıbtllerden
daha üstündür. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Din
Süreyya yıldızına çıksa İranlılardan bir adam onu alır. "(Buhari, Tefsir,
4897; Müslim, Fedailü's-sahabe, 6444)
İsrailoğulları,
Kıbtllerden daha üstündür; çünkü onlar daha önce olduğu gibi, kendilerinden pek
çok peygamber gönderilmiştir.
İkinci görüş
Maverdi şöyle demiştir:
Arap olmayanlarda nesebe bakılmaz; çünkü onlar Araplardan farklı olarak
neseplerini korumaya önem vermezler ve bunları kayıt altına almazlar. Ezrai
bunun hem naklen hem de aklen doğru olduğunu belirtip bu konuda uzun
açıklamalar yapmıştır.
303. Hz. Peygamber
(s.a.v.)'in evladı dışındaki kimselerde -daha önce işaret edildiği üzere-
babaya bakılır, anne köle bile olsa bunun bir etkisi yoktur.
304. Kendisi [sonradan]
Müslüman olan veya ecdadından yakın olan birisi kendisinden daha önce Müslüman
olmuş bir kimse böyle olmayana denk değildir. Buna göre kendisi Müslüman olan
kimse, bir veya daha fazla atası İslam dininde olana denk değildir. İki
nesilden atası İslam dininde olan kimse üç nesilden atası İslam dininde olan
kimseye denk değildir.
Şu sorulabilir:
"Buna göre sahabeden kendisi Müslüman olan kimseler, tabiOnun kızlarına
denk olamazlar. Bu bir hatadır. Sahabe ümmetin en faziletlisi olduğu halde
nasıl olur da tabiunun kızlarına denk olmaz?"
Buna şöyle cevap
verilir: Bunu engelleyen bir durum yoktur; çünkü babalara bakılması, şerefli
olmayan bir kimsenin oğlunun, -kendisine denk olmadığı halde- şerefli olan bir
kimsenin oğlundan daha faziletli olmasını engellemez.
D. İFFET
305. [Evlilikte denkliği
belirlemede dikkate alınan hususların] dördüncüsü iffettir. Bu; dindar ve salih
olmak, helal olmayan şeylerden uzak durmaktır. Buna göre fasık bir erkek,
iffetli bir kadına denk değildir, zira denk olmadığı konusunda delil
bulunmaktadır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
> "Mümin olan,
fasık olan gibi midir? Bunlar bir olmazlar. " [Secde, 18]
> "Zina eden bir
erkek, ancak zina eden bir kadın! nikahlar. " [Nur, 3]
Konuya dair bu iki ayet
delil olarak zikredilmiş olmakla birlikte, bu durum tartışmaya açıktır; çünkü
ilk ayette kafir ve mümin kişi karşılaştırılmıştır, ikinci ayet ise mensuhtur.
306. Ehl-i sünnet
mezhebinden olmayan erkek ile ehl-i sünnete mensup kadın, fasık erkek ile
iffetli kadın gibidir. Bunu Rafii ve Nevevi, Ruyanl' den aktarmış ve onaylamışlardır.
Not: Nevevi'nin ifadesinden birkaç husus
anlaşılmaktadır:
1. "Bu vasfa itibar
edilmesi konusunda Müslümanlar ile kafirler arasında fark yoktur. Buna göre
kendi dini açısından fasık kabul edilen kafir bir erkek, kendi dini açısından
iffetli kabul edilen bir kafir kadına denk değildir." İbnü'r-Rif'a bunu
açık olarak belirtmiştir.
2. "Fasık erkek
fasık kadına mutlak olarak denktir." el-Mühimmat'ta "tıpkı [bedeni]
kusurlarda olduğu gibi erkekteki fısk daha fazla ise ve birden fazla türü varsa
bu erkek kadına denk olmaz. Şüphesiz ki adam öldürme ve sarhoşluk sebebiyle var
olan fısk, ana-babaya asi olma ve namaz kılmama gibi günahlardan kaynaklanan
mefsedet ve kötülüklerle bir değildir" demişse de doğru olan
yukarıdakidir.
3. Fasık olmayan erkek,
ister adalet sahibi olsun isterse durumu kapalı olsun kadına denktir. Cüveynı
ve İbnü's-Salah bunu açık olarak ifade etmiştir.
4. Fısk ve iffetli olma,
karı-kocanın ana-babasında değil kendisinde aranır. Bu konuda açıklama ileride
gelecektir.
E. MESLEK
307. [Denkliği
belirlemede göz önünde bulundurulacak hususların] beşincisi meslektir.
Zemahşerl'nin el-Faik fi garibi'l-hadis adlı eserinde belirtildiğine göre
"hirfet", kişinin rızkını kazandığı sanatıdır. Kişi bu sanata
meylettiğinden buna [Arapça'da meyletmek anlamına gelen] "hırfet" adı
verilmiştir.
308. Düşük meslek
sahibi, kendisinden daha yüksek meslek sahibine denk değildir.
Cüveynı bunun ilkesini
şu şekilde belirlemiştir: "Pisliklerle içli dışlı olma meselesinde olduğu
gibi bu meslekle uğraşmak da kişinin itibarının düşmesine ve değerinin
azalmasına yol açıyorsa bu düşük bir me slektir."
Bunun denklikte dikkate
alınacağının delili şudur: Yüce Allah "Allah rzzık konusunda kiminizi
kiminize üstün kılmıştır." [enNahl, 16, 71]. Burada "rızık"
derken, rızık kazanma sebepleri kastedilmiştir. Bazıları rızkı izzetli bir
yolla ve rahat bir şekilde elde ederken bazıları zilletli ve meşakkatli bir
şekilde elde etmektedir.
Bir başka ayette ise
"[O kafirler Nuh'a şöyle dediler:] En düşük insanlar sana tabi olmuşken
biz hiç sana inanır mıyız?" [Şuara, 111] Müfessirler bu ayet hakkında
şöyle demişlerdir: Bu kimseler dokumacı idiler. Onlara bu ismin verilmesine
herhangi bir tepki gösterilmemiştir.
309. [Nevevi şöyle
demiştir:] "Çöpçü, hacamatçı, bekçi, çoban, hamam işleten kimse, (dokumacı
vb. meslek sahipleri) terziye denk değildir. "
Bana göre, bu meslek
sahipleri birbirine denktir. Buna temas eden birini görmedim.
310. "Terzi olan
erkek, tacirin veya kumaşçının kızma denk değildir. "
Bana göre bunlar
birbirine denktir. Bunu belirteni görmedim.
311. "Tacir ve
kumaşçı, alimin ve hakimin kızma denk değildir." Çünkü bu konuda örf
bulunmaktadır. İbn Ebi Hureyre bunu şu şekilde açık olarak ifade etmiştir:
"Babası kumaşçı veya attar olan kıza, babası hacamatçı, baytar veya debbağ
[deri tabaklayıcısı] olan erkek denk değildir."
312. Ezrai şöyle
demiştir: Evlilikte babanın mesleğine bakılıyorsa buna kıyasla annenin
mesleğine de bakılır. Buna göre şarkıcı veya hamam işleten bir kadının oğlu,
annesi böyle olmayan bir kıza denk olmamalıdır; çünkü örfe göre bu, bir
eksiklik ve utanılacak bir durum olarak kabul edilir.
"Annenin mesleğine
bakılmaması" görüşü daha uygundur.
Nevevi, er-Ravda'da
şöyle demiştir:
el-Hilye adlı eserde
meslekler ve sanatlar konusunda örfün dikkate alınacağı belirtilmiştir. Maverdi
bunu tek görüş olarak aktarmıştır.
Ezrai'nin de belirttiği
üzere bu görüşün esas alınması gerekir.
313. Ezrai şöyle
demiştir: Nevevi'nin kitapta zikrettiği hususun dikkate alınmasını kabul etmemiz
halinde salih olan veya durumu belirli olmayan alimin kızına bakılması gerekir,
fasık alimin kızına değiL. Hakime gelince; hakim ehil ise o hem alimdir hem de
alimden öte bir durumu vardır. Zamanımızdaki hakimlerin çoğunda görüldüğü üzere
hakimliğe ehil değilse -ki günümüzde hakimlerin çoğu sanki yeni Müslüman olmuş
gibi [bilgisiz]dir.- bunun dikkate alınması itiraza açıktır.
Hatta böyle bir meselede
düşünmeye bile gerek yoktur.
314. el-Envar adlı
eserde şöyle denilmektedir: Bir mesleğin şerefli mi düşük mü olduğu, iki
meslekten hangisinin daha şerefli hangisinin daha düşük olduğu konusunda şüphe
edildiğinde o bölgedeki örf dikkate alınır.
315. Düşük meslek ve
babalarda fıskın olması konusunda Rafii ve Nevevi şöyle demiştir: Babası düşük
meslek sahibi veya fıskla meşhur olan bir erkeğin, babası adil olan kıza karşı
durumu, kendisi Müslüman olmuş olan erkeğin babaları Müslüman olan kıza karşı
durumu gibidir.
Rafii şöyle demiştir:
"Babaların din, yaşantı tarzı ve mesleklerinin dikkate alınması aslında
nesebin dikkate alınmasının bir uzantısıdır. Çünkü nesep dediğimiz şey, kişinin
babalarıyla övünme si etrafında döner."
İsnevi Eşraf adlı eserde
Herevl'den şunu nakletmiştir: "Abraşın çocuğunda olduğu gibi burada da
RaHI'nin zikrettiği şey dikkate alınmaz." Nitekim Kadı Ebu't-Tayyib,
Maverdi ve Ruyani gibi bir grup alim bunu açık olarak ifade etmiştir.
Daha uygun olanı -daha
önce abraşın çocuğu konusunda geçtiği üzere- bunun dikkate alınmasıdır.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: "Çobanlık, bütün peygamberlerin ilk dönemlerinde
yaptıkları bir meslek olduğu halde nasıl olur da düşük meslekler arasında
görülür?"
Buna şöyle cevap
verilir: "Peygamberlerin bunu yapmış olması, onlar dışındakilerin de bunu
yapınca övüleceği anlamına gelmez. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.)'in
okuma-yazma bilmemesi onun hakkında bir mucize ve övülecek bir sıfat olduğu
halde başkası hakkında böyle görülmez."
DENKLİKTE DİKKATE
ALINMAYAN HUSUSLAR
316. el-Minhac metninde
şu ana kadar denklik hususunda aktarılan hususlar ittifak halinde benimsenen
görüştür.
[Zenginliğin denkliği
belirlemede dikkate alınıp alınmaması konusunda mezhep içinde iki görüş
bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Nevevi, ihtilaflı
meseleye ise şu şekilde temas etmiştir: "Daha doğru görüşe göre, denkliği
belirlemede zenginlik dikkate alınmaz." Çünkü mal gelip geçici, bugün var
olan yarın yok olan bir şeydir. Şahsiyet ve basiret sahibi olan kimseler
bununla övünmezler.
İkinci görüş
Zenginlik dikkate
alınır; çünkü kişi fakir olduğunda çocuğuna nafaka veremez. Ayrıca kadına,
fakir kimseler tarafından ödenen nafakanın ödenmesi zarar verir.
Bu görüş lehine şu hadis
delil getirilmiştir: [Hz. Peygamber (s.a.v.) evlilik konusunda fikir soran
kadına şöyle demiştir:]
> "Muaviye malı
olmayan züğürtün tekidir. "(Müslim, Talak, 3681)
Ezrai şöyle demiştir:
"Bu ikinci görüş İmam Şafii tarafından açıkça belirtilmiş olup mezhepte
esas alınan, hem delil hem de nakil bakımından daha güçlü olan görüştür."
Ezrai daha sonra bu konuda geniş açıklamalar yapmıştır.
İlk görüşe göre veli
kızı, emsal mehir karşılığında zorla fakir biriyle evlendirse -daha önce işaret
edildiği üzere- akit sahih olmaz. Bu, Zerkeşi'nin belirttiğine göre zenginliğin
dikkate alınmasıyla ilgili değildir. Aksine bu, velinin kızı ona denk olmayan
biriyle evlendirmesi meselesinde olduğu gibi kızın hakkını ona vermemesinden
kaynaklanmaktadır.
317. [Evlilikte denkliği
belirlerken damadın] yakışıklılığı, me mleketi, insanlara itici gelen körlük,
el ya da ayağının kopuk olması, suratının çirkin olması gibi kusurlardan salim
olması dikkate alınmaz. Ruyani ise bunları dikkate almıştır.
318. er-Ravda'da cahil
erkeğin, alim kıza denk olduğu görüşü doğru kabul edilmiştir. Ruyani ise o
erkeği o kadına denk görmemiştir. Subki bu görüşü tercih etmiş, er-Ravda
yazarını [Nevevi'yi] şu şekilde reddetmiştir: "Nevevi, ilmin babada
dikkate alınmasını kabul ediyor. Öyleyse bunun bizzat kızda dikkate alınması
daha da önceliklidir."
Bu meselede benimsenmesi
gereken yegane görüş budur. Bu yüzden İbnü'l-Mukrı, Ravd adlı eserini yazarken
er-Ravda'da yer alan bu ifadeyi kitabına almamıştır.
319. er-Ravda'da şöyle
denilmiştir: "Denkliği belirlemede cimrilik-cömertlik, uzunluk-kısalık
dikkate alınmaz."
Ezrai şöyle demiştir:
Aşırı derecede kısa olan erkek açısından bu hüküm itiraza açıktır. Babanın,
kızını bu gibi erkekle evlendirmesi caiz değildir; çünkü bir kadın, böyle bir
kocası olması sebebiyle etrafı tarafından ayıplanır.
Not: Cüveynı ve Gazali şöyle demiştir:
"Nesebin şerefi üç açıdan olur:
1. Hz. Peygamber
(s.a.v.)'in nesebine bağlı olması. Hiçbir şey buna denk olamaz.
2. Alimlere bağlanması.
Alimler peygamberlerin varisleridir. Allah Muhammed ümmetini korumayı onlara
bağlamıştır.
3. Salih ve takva sahibi
oldukları bilinen kimselere bağlı olmak.
Yüce Allah Kur'an'da
"o ikisinin babası salihti" [Kehf, 82] buyurmuştur. Dünyada büyük
olarak kabul edilen veya insanları baskı altında tutan zalimlere neseben bağlı
olmakla kimileri iftihar etse bile evlilikte bu dikkate alınmaz."
Rafii şöyle demiştir:
"Konuya ilişkin nakilde bulunanların sözleri, dünyada büyük kabul edilen
şahıslarla ilgili Cüveynı ve Gazali'nin dile getirdikleri görüşü
desteklememektedir."
İsnevi el-Mühimmat'ta
şöyle demiştir: "Bunlara neseben bağlanmak nasıl dikkate alınmaz?!
İdareciliğin en azından meslek gibi kabul edilmesi gerekir. Düşük meslek
sahibi, yüksek meslek sahibine denk değildir. "
Sefihlik sebebiyle
tasarruHarı kısıtlanan erkek, reşid olan kadına denk midir yoksa kadın bu
şekilde olan kocasının kısıtlı olmasından dolayı zarar göreceği için denk değil
midir? Bu, ihtimallidir. Zerkeşi, tıpkı Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin dediği
gibi ikinci ihtimalin daha güçlü olduğunu söylemiştir.
Bazıları, evlilikte
dikkate alınacak olan denklik ölçülerini şöyle bir beyitte bir araya
getirmiştir:
Nesep, din, sanat,
hürriyet, kusurların olmaması. Zenginlikte ise tereddüt vardır.
320. Daha doğru görüşe
göre denklikte dikkate alınan bazı özellikler diğerleri ile mukabele edilmez.
Yani bir eksiklik, başka bir faziletle telafi edilemez. Buna göre Arap olmayan
hür bir kadın, Arap bir köleyle evlendirilemez. Kusurlan bulunmayan alt
seviyedeki bir kadın, kusurlan bulunan soyu ünlü bir erkekle evlendirilemez.
Fasık bir hür kadın, iffet sahibi bir köleyle evlendirilemez.
321. Baba, küçük olan
oğlunu cariye ile evlendiremez; çünkü cariye ile evlenebilmenin caiz olması
için göz önünde bulundurulan "zinaya düşme ihtimali" burada yoktur.
Delinin evlendirilmesi ise şartlar gerçekleşmişse caiz olur.
322. Aynı şekilde
mezhepte esas alınan görüşe göre baba, küçük oğlunu abraş olan kadın gibi
muhayyerliği gerektiren bir kusura sahip kadınla evlendiremez; çünkü bu
masIahata aykırıdır. Bir görüşe göre ise evlilik akdi sahih olmakla birlikte
çocuk buluğa erdiğinde muhayyerlik hakkı olur.
323. Bazı alimler,
babanın küçük oğlunu cinselorganı bitişik olan veya kemik bulunan bir kadınla
evlendirmesinin kesin olarak batıl olduğunu söylemişlerdir; çünkü bu evlilik,
cinsel ilişkiye elverişli olmayan bir kadına karşılık boş yere malını
savurmaktır. Küçük kızın, cinselorganı kopuk bir erkekle evlendirilmesi ise
bundan farklıdır.
324. Baba,
> Akıl hastası olan
veya küçük olan oğlunu yaşlı veya kör yahut el ya da ayağı kopuk olan bir
kadınla evlendirse,
> Küçük olan kızını
yaşlı, kör veya eli ya da ayağı kopuk bir adamla evlendirse,
Bu evliliğin geçerli
olup olmadığı konusunda iki görüş bulunmaktadır. Bulkini ve başkaları, deli ve
küçükle evlendirme konusunda bunun sahih olmadığı görüşünü doğru kabul etmişler
ve bunu bizzat el-Ümm'den nakletmişlerdir. Çünkü deli ve küçük, ancak
evlenmeleri onlar için yararlı alacaksa evlendirilir. Burada ise onların
maslahatı yok, aksine zararları vardır.
Alimlerin denklik
konusundaki görüşlerinden, küçük kızın evlendirilmesi meselesinde akdin sahih
olacağı görüşü anlaşılmaktadır; çünkü veli onu ancak kendisine denk biriyle
zorla evlendirebilir. Bu sayılanların ise tümü kıza denktir. Bu ve önceki
meselenin dayanakları birbirinden farklıdır.
Bir kısmına yukarıda
işaret edildiği üzere bu görüş güçlüdür. Bununla birlikte zorla evlendirmenin
şartlarından anlaşılacağı üzere velinin bunu yapmasının haram sayılması
gerekir.
325. Babanın, küçük
erkek çocuğunu, denklikte dikkate alınan nesep ve meslek gibi diğer özellikleri
bakımından kendisine denk olmayan bir kızla evlendirmesi caizdir; çünkü erkek,
kendisine denk olmayan biriyle aynı yatakta yatması sebebiyle kınanmaz. Bununla
birlikte Eş-Şerhu'l-kebir ve er-Ravda'danın bu bölümündeki ifadelerden çıkan
sonuca göre, çocuk buluğa erdiğinde muhayyerlik hakkına sahip olur. Ezrai ise
buna itiraz etmiştir. Rafiı ve Nevevi, muhayyerlik bölümünün başında bunu
açıkça şu şekilde ifade etmişlerdir: "Küçük erkek çocuk, kendisine denk
olmayan bir kızla evlendirilse ve biz de bu niktlhı sahih kabul etsek, çocuk
buluğa erdiğinde muhayyerliğe sahip olur."
Diğer bir görüşe göre
babanın yaptığı bu evlilik akdi sahih değildir; çünkü bu, çocuğun yararına
olmayabilir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ
LİNK’E TIKLAYIN
KISITLI ŞAHISLARIN
EVLENDİRİLMESİ