VASİYET |
GİRİŞ
VASİYETİN ANLAMI
VASİYETİN MEŞRUİYETİ
VASİYETİN ANLAMI
Vasiyetler, ölümden
sonraya bağlı işlemler olması bakımından mirasla ortak olduğundan Nevevi vasiyetler
konusunu feraizden sonra ele almıştır. Bununla birlikte aslında vasiyetlerin
miras konusundan önce ele alınması daha uygundur; çünkü insan önce vasiyette
bulunur, sonra ölür ve terikesi taksim edilir.
"Hedaya"
kelimesi "hediyye" kelimesinin çoğulu olduğu gibi "vesaya"
kelimesi de "vasiyye" kelimesinin çoğuludur.
Şarih Celaleddin
el-Mahalli bunun "vas! tayin etmek" anlamına geldiğini, vasiyette
bulunma anlamını kapsamadığını belirtmiştir. Oysa bu bölümde hem vasiyetler hem
de vas! tayin etme konuları ele alınmaktadır.
"İsa" kelimesi
sözlükte hem vasiyette bulunma hem de vas! tayin etme anlamlarını
kapsamaktadır. Bu ikisini birbirinden ayırmak fukahanın terminolojisine
göredir. Buna göre vasiyyet, ölümden sonraya bağlı teberru anlamına, vesayet
ise kişinin ölümünden sonra kendisi adına işleri yürütecek kişiyi belirleme
anlamına gelmektedir.
Vasiyyet kelimesi
sözlükte "ulaştırmaklbitiştirmek" anlamına gelir. Nitekim Araplar
-vasiyu'ş-şey'- ifadesini "şunu şuna bitiştirdi" anlamında
kullanırlar. Vasiyette bulunan kimse dünyadaki hayrı ukbadaki 00 hayra
bitiştirdiği için bu işlem için bu sözcük seçilmiştir.
Vasiyetin terminolojik
anlamı "takdiren bile olsa ölümden sonrasına izafe ederek bir hakkı
teberru etmektir."
Bir köleyi müdebber kılmak
veya bir kölenin azat olmasını ölümden sonraya bağlamak, tıpkı ölüm hastalığı
veya onun gibi değerlendirilen durumlarda gerçekleştirilen teberru gibi hükmen
vasiyet olarak değerlendirilse de buna vasiyet denilmez.
VASİYETİN MEŞRUİYETİ
1. Vasiyetin meşruiyeti
konusunda icma bulunmaktadır. İcmadan da önce temel delil Kur'an'ın dört
yerinde mirasla birlikte geçen şu ayettir:
> Bu paylaşım, ölen
kişinin vasiyeti yerine getirildikten ve borçları ödendikten sonradır.
[en-Nisa, 11, 12]
Bu konuda diğer bir
delil de Buhar! ve Müslim'de yer alan şu hadistir:
> Vasiyet edeceği bir
şeyi bulunan Müslüman bir kimsenin yanında vasiyeti yazılı olmaksızın iki gece
geçirmeye hakkı yoktur. (Buhari, Vesaya, 2737; Müslim, Vasiyye, 4180)
Bu hadiste "hakkı
yoktur" derken "akıllılık ve ihtiyat bunu gerektirir",
"ahlaka uygun olduğu bilinen davranış ancak böyle olur" denilmek
istenmiştir. Zira insan ansızın ölebilir.
İbn Mace'de yer alan bir
hadis ise şöyledir: Mahrum diye vasiyet etmekten mahrum olan kişiye denir.
Vasiyet etmiş olarak ölen kimse yol, sünnet, takva ve şahitlik üzere ölmüş
olur. Bağışlanmış bir şekilde ölmüş olur. (İbn Mace, Vesaya, 2700)
2. İslam'ın ilk
yıllarında bütün malı anne-baba ve akrabalara vasiyet etmek şu ayet sebebiyle
farzdı:
> [Ey müminler!] Size
şu da farz kılındı: İçinizden biri ölüm döşeğine düşerse ve geride bırakacağı
bir malı da varsa, ana-babasına, akrabasına örf ve teamüle uygun şekilde
vasiyette bulunmalıdır. Bu, Allah'a itaatsizlikten sakınanlar için ifası
zorunlu bir mükellefiyettir. [Bakara, 180]
Bu ayetteki vasiyetin
farz olması hükmü, mirasla ilgili ayetlerin indirilmesiyle yürürlükten
kaldırıldı. Malın üçte biri veya daha azının, mirasçı olmayacak kimselere
vasiyet edilmesi hükmü ise müstehap olarak kaldı. Kişinin malı az, evladu iyali
fazla olsa bile vasiyette bulunması müstehaptır.
3. Tıpkı nafile sadaka
verme durumunda oldUğU gibi vasiyet ederken de önce mirasçı olmayan yakınları
ve bunlar içinden de mahrem olanları, sonra süt emzirme yoluyla olan
mahremleri, sonra sıhriyet hısımlarını, sonra vela sahibi olanları, sonra da
komşuları dikkate almak gerekir. Bu sayılanlar içinden hayırlı olanlar ve
muhtaçlar diğerlerine göre daha öncelik sahibidir.
4. Mirasçıya bir şey
vasiyet etmek müstehap değildir.
5. Üzerinde zekat veya
hac gibi Allah hakkı bulunan veya söyleyeceği sözle durumu ispat edecek birinin
durumu bilmediği emanet bir mal iadesi yahut gasp edilen bir malın iadesi gibi
kul hakkı bulunan kimsenin vasiyette bulunması farzdır. Ancak durumu sözleriyle
ispat edebilecek bir kimse varsa bu durumda vasiyet farz olmaz.
Ezrai şöyle demiştir:
"Kendisine bir şey vasiyet edilen mirasçıların durumunda olduğu gibi,
durumu ispat edecek kimsenin bunu saklayacağından korkulmadığında hüküm
böyledir."
Bu, yerinde bir görüştür.
İsnevı'nin de belirttiği
üzere bu konuda tek bir şahidin yeterli olması gerekir.
6. Kişinin sağlam ve
hayatta iken vasiyette bulunması, hasta iken ve ölümden sonra vasiyette
bulunmasından daha faziletlidir. Nitekim Buharıve Müslim'de yer alan bir hadise
göre Hz. Peygamber (s.a.v.), şöyle buyurmuştur:
> En faziletli sadaka
senin sağlam iken, cimriliğin üzerinde olup zenginliği arzuladığın, fakirlikten
korktuğu n zaman verdiğin sadakadır. Sadaka vermeyi can boğaza gelip de
"şuna şu kadar sadaka veriyorum" deyinceye kadar erteleme (Buhari,
Zekat, 1419; Müslim, Zekat, 2379)
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
RÜKÜNLER: 1.
VASİYETTE BULUNAN (Musi)